30 Ağustos 2014 Cumartesi

HEPİMİZ BİR MİYİZ?



Başbakan bu gün mitingde “hepimiz biriz” dedi. Sanırım bu temenni idi. Bir başbakan olarak öyle olmak zorunda. Çünkü seçilen bir iktidar sadece seçenlerin değil bütün ülkenin iktidarıdır, başbakan bütün ülkenin başbakanıdır.

Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. Yani bir kesim “hepimiz biriz” derken diğer kesim ne diyor? İnsanlar öylesine politize olmuş, öylesine kesin fay hatları ile ayrılmış ki muhafazakâr kesimin bu çağrısı duyulmuyor bile.

Ulusalcı, Kemalist, sol kesimin beynine öylesine işlenmiş ki, kendisi dışındakilere hayat hakkı bile tanımayacak kadar bir nefrete sahipler. Bu sosyolojinin konusu değildir. Genelde sosyolojik diye tanımladıkları bu olar aslında psikolojik bir durumdur. Bana göre bu insanların toplumsal durumu değil psikolojileri mercek altına alınmalıdır.

Demokrasiyi içine sindirememek olsa olsa psikolojik bir vakadır.”Demokrasi çoğunluğun azınlığa tahakkümü değildir” diyenler doğru derler. Demokrasi sayıya bakmadan bütün insanların her haliyle hür olarak yaşamaları demektir. Ama bunu diyenlerin demokrasiden ne anladığı da önemli. Çünkü böyle derken diğer taraftan kendi fikrinin dayatılmasına itiraz etmemektedir.

O halde demokrasi azınlığın çoğunluğa tahakkümü hiç değildir. Biz azınlığın çoğunluğa tahakkümü yaklaşık 80 yıldır yaşıyoruz. Üzerinde baskı olduğunu söyleyen insanlar, nasıl bir baskıdan söz ettiğini de söylemeli. Plajlar mı boşaldı yoksa meyhaneler mi?

Diğer yandan 28 Şubat döneminde Cuma günleri cami önlerinde onlarca polis otosu psikolojik baskı için durdu. Çocuklara Kuran öğretmeye yaş sınırı konuldu, başı örtülü kızların eğitim hakkı elinden alındı, katsayı denilen ucube bir karar ile sırf imam hatiplerin önünü kesmek için meslek okulları bitirildi.

Bu kararların tamamı azınlığın çoğunluğa tahakkümü idi. Ama bu azınlık sesini asla çıkarmadı. Çıkarmadığı gibi alkışladılar. Benim gibi düşünmüyor ve yaşamıyorsa yok olmaya mahkûmdur zihniyetine yattılar. Sistem onları destekleyerek daima haklı olduklarını sandıkları bir pozisyonda tuttu. Sistemin desteği onlarda bir küstahlık, üstünlük ve nefret psikolojisi yarattı.

“Hepimiz biriz” onlar için bir anlam ifade etmiyor. Benim gibi değilsen yok olman gerekir psikolojisini, gelişmemizden memnun olmayan devletler kullanıma açık buldular.

Ortadoğu ülkelerine çeki düzen vermeye başlayan AB ve ABD gelişen ve batıya kafa tutmaya başlayan bir Türkiye’den rahatsız oldular. Bir gecede milyarlarca dolar kazanmak dururken nerden çıkmıştı bu kafa tutuş. Baronlar devreye sokuldu, zaten bu baronlar onların yerli işbirlikçileri idi. Hükümet geri adım atmayınca farklı bir yoldan ders vermeye başladılar.

Kot devrimi, turuncu devrim gibi modellerde olduğu gibi ülkede halk ayaklanması tarzında işgaller ve sürüp giden bir dizi eylemlerle devreye girdiler. En büyük destekçileri yine baronlar ve ne için sokağa döküldüğünü bilmeyen ama daha önce nefret aşılanmış olan kitle.

Bunun için bir bahane gerekiyordu, bahane ağaç oldu. Eğer ağaç olmasa mutlaka başka bir sebep bulunacaktı. Çünkü başbakanın “mahkeme kararı beklenecek, lehimizde olsa bile halka sorulacak” demesine rağmen eyleme devam kararı verilmesi bunu gösteriyor.

Ancak batılıların hesaba katmadığı bir şey vardı. Sağduyu sahibi her vatandaş bu oyunu gördü. Sosyal medyada “mesele ağaç değil hala anlamadın mı “ diyen çaylaklar, aptal insanın bile uyanacağı tarzda davrandı. Bu satılmış, beynine azınlığın üstünlüğü psikolojisi işlenmiş, sanatçı bozuntusu alçaklar iyot gibi açıkta kaldılar.

Taksimin boşaltılması ile bu sorunlar bitti mi? Hayır bitmedi ve devam edecek. Karşılarında duran milyonları görmeyecek kadar kör olan bu alçaklar sürüsü, her gün  “Tayyip istifa” diye yürüyecek. Öylesine zekâ fukaraları ki bu insanlar,150 kişi ile yürürken veya taksim’de iki bin kişi ile devlete kafa tutarken, ya bu milyonlar Taksime gelmeye karar verirse diye akıllarının ucundan bile geçiremiyorlar.

Başlayacak bu türden bir kargaşada baronların durumlarının etkilenmeyeceğini, ama sokaktaki insanın yani kendisinin aç kalacağını hesap etmekten yoksunlar. İsterse ülke batsın, ama Tayyip gitsin yeter ki. Çünkü babaları öyle istedi.

Uyuyan devi uyandırmayın demiştim. İki mitingde gördük ki dev haddini bil uyumuyorum dedi. Ya anlayacaklar, ya da anlayacaklar. Aksi halde dev tükürebilir, kendilerini kendi nefretlerinde boğulabilir.

16.6.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder