İtiraz ne idi?
Hiç bir süper gücün güdümünde olmayan, siyasi ve ekonomik olarak bağımsız bir
devlet olmak fikrine hangi parti ve STK itiraz eder? Etmezler, aynı şeyleri
söylüyorlar çünkü. Söylemek yetmiyor bir de samimi olmak gerekir. İşte püf
noktası burası. Çoğu bunu laf olsun diye söylüyor ve asla samimi değiller.
Biz bunu nereden
anlıyoruz? Bunun için samimiyet ölçer bir termometremiz yok. Yok, ama duruş ve
davranışlarından, söylemlerindeki tutarlılıktan bunu çıkarıyoruz. Onlarla
ilgili bir kanaat oluşturuyoruz. Bu kanaatimiz birçok insanın bilgi sahibi
olmadan kanaat sahibi olmasına benzemiyor elbette. Yoksa cumhuriyet
mitinglerinde bayrak sallayıp,”Türkiye laiktir laik kalacak “diyen tiplerden
olurduk.
Tarih işte bu
tutarlı olan insanlardan bahseder. Tutarsız olanları satır aralarında nefretle
anılan tiplerden kılmıştır. Yakın tarihte bu böyle olur, süre biraz uzayınca bu
tutarsızlar tamamen silinirler tarih sahnesinden. Bırakın Osmanlı tarihini,
cumhuriyet tarihine bakın. Hatırladığınız kaç insan vardır? Hangi özellikleri
ile hatırlarsınız?
Bu gün Erbakan
Hoca’yı kaybettik. İşte Rahmetli Erbakan tarih sahnesinden hiç silinmeyecek bir
insan. Tam olarak fikir uyuşması içinde olmasak bile siyasi hayatımızda bir
duruş sergileyen, bir mücadeleye öncülük eden bir liderdi. Liderdi diyorum
çünkü her parti başkanı lider değildir. Siyasi hayatında bu millet birçok parti
başkanı görmüş ama çok az lider görmüştür.
Siyasi hayatı
çalkantılı geçmiştir. Sebebi işte bu liderlik özelliğidir. Mevcut düzende suyun
akışına giden parti başkanlarından olsaydı çalkantılı olmayacaktı. Düzene ayak
uyduran bukalemunlar çalkantılı yaşamazlar. Sadece renkli bir hayat yaşarlar.
Mevcut düzenin karşısında durursanız çalkalanırsınız.
Partiniz kapatılır,
zincir bozan maceralarınız olur. Hem de öyle bir kere kapatılmaz. Her hamleniz
karşı hamle ile muhataptır. Bu gün darbe zihniyetinin karşısında olanların
hamlelerle muhatap olması gibi. Çünkü kurulu ve yerleşik bir düzeni değiştirmek
istiyorsunuz. Bu mevcut düzen sahiplerinden bir kısmını etkisiz hale getirseniz
bile uzantıları faaliyetlerine devam ediyor.
Sanıyorum
kendisini en çok etkileyen 28 Şubat sürecinde yaşananlardı. Çünkü 12 Eylül
darbesi külliyen millete yapılan bir darbe idi. Ama 28 Şubat bizzat rahmetli
Erbakan’a yapılan bir müdahale idi. Erbakan burada semboldü. Asıl darbe yine
millete fakat onun şahsında bir görüntü ile yapılmıştı.
Tek parti
döneminde ve sonrasında muhafazakâr olanlar ağır baskılara muhatap olmuşlar ve
zulme uğramışlardır. Büyüklerimiz anlatırdı; Kuran öğrenmek için hocaya
giderler ve arada polis baskınları ile karşı karşıya kalırlarmış. Bütün
kitapları bir çukura doldurur üzerini bir örtü ile kapatıp otururlarmış. Hangi
Müslüman Kuran’ı bir çukura koyup üzerinde oturur? Şartların ağırlığını anlıyor
musunuz?
Tarih sahnesine
bir Erbakan çıkıyor. Milli politikalardan bahsediyor. Milli ekonomiden bahsediyor.
Müslümanlara evet; devlet ebed ve müebbed ama bensiz devlet nasıl bir devlet?
Bana saygı göstermeyen, inançlarımı hiçe sayan devlet kimin devleti? İlk
meclisi yüce kitabımız Kuran okunarak açılan devlet benim ise, siz kimsiniz
demeyi ve sorgulamayı öğretti.
Bu bir misyondu.
Erbakan’ın da misyonu buydu. Müslümanlara sorgulamayı öğretti. Müslümanlara
mücadele etmesi gerektiğini öğretti. Seversiniz veya sevmezsiniz. Başımızın
üzerinde tutuğumuz kitabımızı çukura koyup üzerinde oturma zilletinden
kurtulmak için mücadele etmeyi öğretti. Bunların gerçekleşeceğini gören baskıcı
zihniyet işte o tarihin yüz karası 28 Şubatı gerçekleştirdi.
Çünkü milli
ekonomi ön plana alındı. Ekonomistler defalarca tekrarladılar. O dönemde
ekonomi iyiye gidiyordu. Milletin refah düzeyi yükseliyordu. Bu birilerinin
işine gelmedi. Bu yönünden bahsederek iktidar sonlandırılamazdı. Ne yapıldı?
İrtica yaygarası başladı.
Benzer şeyler yapıldı.
Kuran kurslarına yaş sınırı getirildi. Resmen cadı avı başlatıldı. Eşinin
başındaki bir parça bez yüzünden insanlar görevinden atıldı. Meydanlara çıkıp
“Türkiye laiktir laik kalacak, kahrolsun şeriat” dedik.
Bunun böyle
olduğuna ve ülkeye şeriatı getireceğine inananlar oldu. Şimdi olduğu gibi.
Erdoğan’ın dokuz yıldır getirmediği şeriatı hala getirme tehlikesinin varlığı gibi.
Çünkü hâkim sistemin hala etkisi var, hala karşı atakları var, hala direnci var.
Ben müslümanım deyip de hala şeriat tehlikesinden korkanlar “ülke seven” vatan
seven” maillerinin bombardımanı altındalar ve bir türlü ayılmıyorlar. Hem
teröristle mücadele ediyorlar, hem de terörist başı ile kol kola olan ve şimdi
Silivri’de yatan adamları savunuyorlar.
İşte Erbakan
insanlara mücadele olmadan kimsenin haklarını vermeyeceğini öğretti.
Televizyonlarda Çıkıp PKK ile nasıl mücadele ettiğini anlatıp, sonrada terörist
başı ile samimi fotoğraf verenleri savunan bu insanların aslında samimi
olmadıklarını öğretti. Ben müslümanım demenin korkulacak bir yanı olmadığını
öğretti.
Hataları ile
doğruları ile başlı başına bir misyonu olan insandı Erbakan. Türk siyasi
tarihinde yerini aldı. Gerçek tarihçiler elbette değerlendireceklerdir.85
yaşında bu misyonunu tamamladı ve Hakk’a yürüdü. Allah rahmet eylesin, nur
içinde yatsın.
27.2.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder