28 Ağustos 2014 Perşembe

ERBAKAN’IN HAKK’A YÜRÜYÜŞÜ



İtiraz ne idi? Hiç bir süper gücün güdümünde olmayan, siyasi ve ekonomik olarak bağımsız bir devlet olmak fikrine hangi parti ve STK itiraz eder? Etmezler, aynı şeyleri söylüyorlar çünkü. Söylemek yetmiyor bir de samimi olmak gerekir. İşte püf noktası burası. Çoğu bunu laf olsun diye söylüyor ve asla samimi değiller.

Biz bunu nereden anlıyoruz? Bunun için samimiyet ölçer bir termometremiz yok. Yok, ama duruş ve davranışlarından, söylemlerindeki tutarlılıktan bunu çıkarıyoruz. Onlarla ilgili bir kanaat oluşturuyoruz. Bu kanaatimiz birçok insanın bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olmasına benzemiyor elbette. Yoksa cumhuriyet mitinglerinde bayrak sallayıp,”Türkiye laiktir laik kalacak “diyen tiplerden olurduk.

Tarih işte bu tutarlı olan insanlardan bahseder. Tutarsız olanları satır aralarında nefretle anılan tiplerden kılmıştır. Yakın tarihte bu böyle olur, süre biraz uzayınca bu tutarsızlar tamamen silinirler tarih sahnesinden. Bırakın Osmanlı tarihini, cumhuriyet tarihine bakın. Hatırladığınız kaç insan vardır? Hangi özellikleri ile hatırlarsınız?

Bu gün Erbakan Hoca’yı kaybettik. İşte Rahmetli Erbakan tarih sahnesinden hiç silinmeyecek bir insan. Tam olarak fikir uyuşması içinde olmasak bile siyasi hayatımızda bir duruş sergileyen, bir mücadeleye öncülük eden bir liderdi. Liderdi diyorum çünkü her parti başkanı lider değildir. Siyasi hayatında bu millet birçok parti başkanı görmüş ama çok az lider görmüştür.

Siyasi hayatı çalkantılı geçmiştir. Sebebi işte bu liderlik özelliğidir. Mevcut düzende suyun akışına giden parti başkanlarından olsaydı çalkantılı olmayacaktı. Düzene ayak uyduran bukalemunlar çalkantılı yaşamazlar. Sadece renkli bir hayat yaşarlar. Mevcut düzenin karşısında durursanız çalkalanırsınız.

Partiniz kapatılır, zincir bozan maceralarınız olur. Hem de öyle bir kere kapatılmaz. Her hamleniz karşı hamle ile muhataptır. Bu gün darbe zihniyetinin karşısında olanların hamlelerle muhatap olması gibi. Çünkü kurulu ve yerleşik bir düzeni değiştirmek istiyorsunuz. Bu mevcut düzen sahiplerinden bir kısmını etkisiz hale getirseniz bile uzantıları faaliyetlerine devam ediyor.

Sanıyorum kendisini en çok etkileyen 28 Şubat sürecinde yaşananlardı. Çünkü 12 Eylül darbesi külliyen millete yapılan bir darbe idi. Ama 28 Şubat bizzat rahmetli Erbakan’a yapılan bir müdahale idi. Erbakan burada semboldü. Asıl darbe yine millete fakat onun şahsında bir görüntü ile yapılmıştı.

Tek parti döneminde ve sonrasında muhafazakâr olanlar ağır baskılara muhatap olmuşlar ve zulme uğramışlardır. Büyüklerimiz anlatırdı; Kuran öğrenmek için hocaya giderler ve arada polis baskınları ile karşı karşıya kalırlarmış. Bütün kitapları bir çukura doldurur üzerini bir örtü ile kapatıp otururlarmış. Hangi Müslüman Kuran’ı bir çukura koyup üzerinde oturur? Şartların ağırlığını anlıyor musunuz?

Tarih sahnesine bir Erbakan çıkıyor. Milli politikalardan bahsediyor. Milli ekonomiden bahsediyor. Müslümanlara evet; devlet ebed ve müebbed ama bensiz devlet nasıl bir devlet? Bana saygı göstermeyen, inançlarımı hiçe sayan devlet kimin devleti? İlk meclisi yüce kitabımız Kuran okunarak açılan devlet benim ise, siz kimsiniz demeyi ve sorgulamayı öğretti.

Bu bir misyondu. Erbakan’ın da misyonu buydu. Müslümanlara sorgulamayı öğretti. Müslümanlara mücadele etmesi gerektiğini öğretti. Seversiniz veya sevmezsiniz. Başımızın üzerinde tutuğumuz kitabımızı çukura koyup üzerinde oturma zilletinden kurtulmak için mücadele etmeyi öğretti. Bunların gerçekleşeceğini gören baskıcı zihniyet işte o tarihin yüz karası 28 Şubatı gerçekleştirdi.

Çünkü milli ekonomi ön plana alındı. Ekonomistler defalarca tekrarladılar. O dönemde ekonomi iyiye gidiyordu. Milletin refah düzeyi yükseliyordu. Bu birilerinin işine gelmedi. Bu yönünden bahsederek iktidar sonlandırılamazdı. Ne yapıldı? İrtica yaygarası başladı.

Benzer şeyler yapıldı. Kuran kurslarına yaş sınırı getirildi. Resmen cadı avı başlatıldı. Eşinin başındaki bir parça bez yüzünden insanlar görevinden atıldı. Meydanlara çıkıp “Türkiye laiktir laik kalacak, kahrolsun şeriat” dedik.

Bunun böyle olduğuna ve ülkeye şeriatı getireceğine inananlar oldu. Şimdi olduğu gibi. Erdoğan’ın dokuz yıldır getirmediği şeriatı hala getirme tehlikesinin varlığı gibi. Çünkü hâkim sistemin hala etkisi var, hala karşı atakları var, hala direnci var. Ben müslümanım deyip de hala şeriat tehlikesinden korkanlar “ülke seven” vatan seven” maillerinin bombardımanı altındalar ve bir türlü ayılmıyorlar. Hem teröristle mücadele ediyorlar, hem de terörist başı ile kol kola olan ve şimdi Silivri’de yatan adamları savunuyorlar.

İşte Erbakan insanlara mücadele olmadan kimsenin haklarını vermeyeceğini öğretti. Televizyonlarda Çıkıp PKK ile nasıl mücadele ettiğini anlatıp, sonrada terörist başı ile samimi fotoğraf verenleri savunan bu insanların aslında samimi olmadıklarını öğretti. Ben müslümanım demenin korkulacak bir yanı olmadığını öğretti.

Hataları ile doğruları ile başlı başına bir misyonu olan insandı Erbakan. Türk siyasi tarihinde yerini aldı. Gerçek tarihçiler elbette değerlendireceklerdir.85 yaşında bu misyonunu tamamladı ve Hakk’a yürüdü. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın.

27.2.2011






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder