Dünyada
dengeler değiştikçe sınırlar yeniden düzenleniyor. Ya büyük savaşlar sonrası
bunlar yaşanıyor ya da ekonomik bozulmalar sonunda.80 li yılların sonunda
Sovyetler Birliği ekonomisi çökmesi nedeni ile dağıldı.
Bu
dönemde ABD ekonomisinin de açık verdiğini çokça okuyorduk medyada. Mesafelerin
kısalması ekonomiyi küresel hale getirdi. Öyle olunca ekonomiler direk ilintili
hale geldi. Bir yerdeki bozulma virüs gibi diğer alanlara bulaştı.
ABD
de kâğıt üzerinde görünen balon ekonomi patlayınca ardından Avrupa’daki
balonlar patlamaya başladı. Tek kutuplu hale gelen dünya’da büyük ekonomiye
sahip güçler ekonomik alan sağlamak amacıyla haritaların değişmesine karar
verdi.
Savaş
olmadan sınırların değişmesi mümkün olmadığına göre savaşlar ve kargaşalar olmalıydı.
ABD askerlerinin “eğer sınırlarımız dışında ise savaşa evet” dediklerini biliyoruz.
Bu
zihniyetle; hayat sahası elde etmek isteyen dünyanın tek süper gücü Irak ve
Afganistan girişimlerinde bulundu. Ancak patlamakta olan balonun bunu
kaldırmadığını gördüler. Ortadoğu’nun sınırları zaten “ihtiyaç olduğunda” diye
şaibeli olarak çizilmişti.
Avrupa
ülkelerinin Afrika ilgisi, kaybettikleri sömürge düzeni ile hayat sahası elde
etmek için yaptıkları ataklardır. İkinci dünya savaşının başlama sebebini
anlatırken Hitler’in “savaş Ruhr vadisi yüzünden mi çıktı sanıyorsunuz? ”
demesi, işte bu hayat sahası zihniyetinin eseriydi.
İçinde
bizim de bulunduğumuz coğrafya yeniden dizayn edilirken bizim de sancılara uzak
kalmamız düşünülemez. Çünkü puzzlenin bir parçası da bizde.
Önceki
yıllarda Sovyetler Birliği için söylenen “böl-parçala-yut” artık çehre
değiştirmiş “ böl-parçala-yönet” şekline dönüşmüştür. Bazılarımızın hala Arap
Baharının halkın istekleri ile başladığını düşündüğü ortamda, belki de o
halklar devirdikleri diktatörlerin yönetimini arayacaklar. Çünkü kurulan kukla
yönetimlerle huzur uzak görünüyor.
Tıpkı
onlardaki iç kargaşa gibi bir kargaşa 30 yıldır bizim için planlanmış ancak
milletimizin sağduyusu bunu boşa çıkarmıştır. Bu öylesine bir sağduyu ki, şehit
aileleri bile bu sorun artık çözülsün istemektedir.
Mevcut
iktidarın hanesine artı puan olarak yazılmasın diye muhalefet ve derin yapılar
sadece karşı çıkmaktadır. Bu karşı çıkanlara ailenizden şehit verilecek kaç
kişiniz var dediğinizde sorunuz cevapsız kalır.
Bölgemizdeki
sınır değişikliklerini görüp, hala çözümden yana olmamak bölünmeye taraf olmaktır.
Biz yüce bir dinin mensupları olarak Peygamber efendimizi (sav) örnek almayıp
kimi alacağız?
Fahri
kâinat efendimiz amcasını öldüren Vahşi’nin bile İslam’a girmesini kabul
etmiştir. Ancak ona sormuş ''Benim
amcamı sen mi öldürdün?''Vahşi,''Evet ''deyince Efendimiz:''O zaman arkama otur
,''buyurmuştur.
Çözüme giden yolda endişelerimiz de yok
değildir.
Acaba dağa çıkmaları önlemek için kürt halkının
istekleri sorulup yerine getirilse, terörün kaynağı böylece kurutulmuş olur
muydu?
Son bir yılda iyice sıkışan örgütü bu şekilde
bitirmek mümkün değil miydi?
Her türlü fedakârlığı gösteren bu milletin
önünde, BDP lilerin muzaffer eda ile dolaşması engellenemez miydi?
İmralı dönüşü “devletin elinde esirler var pkk
nın elinde esirler var” deme küstahlığına ortam sağlanması hata değil mi?
Daha sayılacak birçok faktör var. Ancak bizi en
çok, Karadeniz turuna çıkan yüzüne tükürülesi vekillere milli hassasiyeti olan
insanların tepkisinde, teröristle mukayesesi yaralamıştır.
Evet, çözüm olsun, olsun ancak Peygamber
efendimiz (sav) in Vahşi’ye “arkamda otur” dediği gibi sınır dışına çıksınlar
ve gözümüzün önünde dolaşmasınlar demek kalıyor bize.
24.2.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder