11 Ağustos 2014 Pazartesi

ÇÖZÜME GİDEN YOL



Dünyada dengeler değiştikçe sınırlar yeniden düzenleniyor. Ya büyük savaşlar sonrası bunlar yaşanıyor ya da ekonomik bozulmalar sonunda.80 li yılların sonunda Sovyetler Birliği ekonomisi çökmesi nedeni ile dağıldı.

Bu dönemde ABD ekonomisinin de açık verdiğini çokça okuyorduk medyada. Mesafelerin kısalması ekonomiyi küresel hale getirdi. Öyle olunca ekonomiler direk ilintili hale geldi. Bir yerdeki bozulma virüs gibi diğer alanlara bulaştı.

ABD de kâğıt üzerinde görünen balon ekonomi patlayınca ardından Avrupa’daki balonlar patlamaya başladı. Tek kutuplu hale gelen dünya’da büyük ekonomiye sahip güçler ekonomik alan sağlamak amacıyla haritaların değişmesine karar verdi.

Savaş olmadan sınırların değişmesi mümkün olmadığına göre savaşlar ve kargaşalar olmalıydı. ABD askerlerinin “eğer sınırlarımız dışında ise savaşa evet”  dediklerini biliyoruz.

Bu zihniyetle; hayat sahası elde etmek isteyen dünyanın tek süper gücü Irak ve Afganistan girişimlerinde bulundu. Ancak patlamakta olan balonun bunu kaldırmadığını gördüler. Ortadoğu’nun sınırları zaten “ihtiyaç olduğunda” diye şaibeli olarak çizilmişti.

Avrupa ülkelerinin Afrika ilgisi, kaybettikleri sömürge düzeni ile hayat sahası elde etmek için yaptıkları ataklardır. İkinci dünya savaşının başlama sebebini anlatırken Hitler’in “savaş Ruhr vadisi yüzünden mi çıktı sanıyorsunuz? ” demesi, işte bu hayat sahası zihniyetinin eseriydi.

İçinde bizim de bulunduğumuz coğrafya yeniden dizayn edilirken bizim de sancılara uzak kalmamız düşünülemez. Çünkü puzzlenin bir parçası da bizde.

Önceki yıllarda Sovyetler Birliği için söylenen “böl-parçala-yut” artık çehre değiştirmiş “ böl-parçala-yönet” şekline dönüşmüştür. Bazılarımızın hala Arap Baharının halkın istekleri ile başladığını düşündüğü ortamda, belki de o halklar devirdikleri diktatörlerin yönetimini arayacaklar. Çünkü kurulan kukla yönetimlerle huzur uzak görünüyor.

Tıpkı onlardaki iç kargaşa gibi bir kargaşa 30 yıldır bizim için planlanmış ancak milletimizin sağduyusu bunu boşa çıkarmıştır. Bu öylesine bir sağduyu ki, şehit aileleri bile bu sorun artık çözülsün istemektedir.

Mevcut iktidarın hanesine artı puan olarak yazılmasın diye muhalefet ve derin yapılar sadece karşı çıkmaktadır. Bu karşı çıkanlara ailenizden şehit verilecek kaç kişiniz var dediğinizde sorunuz cevapsız kalır.

Bölgemizdeki sınır değişikliklerini görüp, hala çözümden yana olmamak bölünmeye taraf olmaktır. Biz yüce bir dinin mensupları olarak Peygamber efendimizi (sav) örnek almayıp kimi alacağız?

Fahri kâinat efendimiz amcasını öldüren Vahşi’nin bile İslam’a girmesini kabul etmiştir. Ancak ona sormuş ''Benim amcamı sen mi öldürdün?''Vahşi,''Evet ''deyince Efendimiz:''O zaman arkama otur ,''buyurmuştur.

Çözüme giden yolda endişelerimiz de yok değildir.

Acaba dağa çıkmaları önlemek için kürt halkının istekleri sorulup yerine getirilse, terörün kaynağı böylece kurutulmuş olur muydu?

Son bir yılda iyice sıkışan örgütü bu şekilde bitirmek mümkün değil miydi?

Her türlü fedakârlığı gösteren bu milletin önünde, BDP lilerin muzaffer eda ile dolaşması engellenemez miydi?

İmralı dönüşü “devletin elinde esirler var pkk nın elinde esirler var” deme küstahlığına ortam sağlanması hata değil mi?

Daha sayılacak birçok faktör var. Ancak bizi en çok, Karadeniz turuna çıkan yüzüne tükürülesi vekillere milli hassasiyeti olan insanların tepkisinde, teröristle mukayesesi yaralamıştır.

Evet, çözüm olsun, olsun ancak Peygamber efendimiz (sav) in Vahşi’ye “arkamda otur” dediği gibi sınır dışına çıksınlar ve gözümüzün önünde dolaşmasınlar demek kalıyor bize.

24.2.2013









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder