5 Mayıs 2017 Cuma

İSLAMCILIK

Kulağa hoş geliyor. İçinde islam tabiri geçiyor ya, bizim için biçilen her rolü kabulleniyoruz. İslami terörist değil, İslamcı terörist deseler onu da kabulleneceğiz. İşin tuhafı, bunu muhafazakâr kesimin benimseyip reddetmiyor olması.

Bir tiwit attım “İslamcı ne demek? Müslüman rolü yapana mı diyorsunuz? Muhafazakârlık vardı şimdi İslamcılık çıktı. Bir insan ya Müslümandır ya değildir” dedim. İtiraz ettiler. Bu siyasi bir terim, biz İslamcıyız dediler.”

Baktım çok cahilce, saçma şeyler yazılıyor, devreden çıktım. Epeyi tartıştı gençler, sonuçta İslamcı olduklarına karar verdiler.

Hiç Musevici, Hıristiyancı tabirini duydunuz mu? Duymadınız, çünkü biz onlara bu tabirleri yakıştırmadık. Ama onlar bize yakıştırdı ve biz de kabullendik.

Çünkü biz dinimizi bilmiyoruz. Çünkü bizim dinimizi bilmediğimizi küffar çok iyi biliyor. Onun için İslamı, uyduruk şeylerle tahrif edilmiş bir din haline getiriyorlar. Biz de kuzu gibi inanıyoruz. Çünkü okumuyoruz.

Siyasi manevralarına alet ettiler dinimizi. Aynı bahçe içinde sinagog, kilise ve cami yaptık. Bunu bile hoş karşıladık. Onlar “basitleştirilmiş ve birleştirilmiş bir tek dünya dini” üzerinde çalışıyorlar. Bunun islamı bozmak olduğunu anlamadık aksine alkışladık. Kardeşlik, barış dedik.

Rabbimiz, Maide-3 ayetinde “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslamiyeti beğendim( seçtim)” diyor. İslamcılığı beğendim demiyor. 1400 yıldır Kuran’da duran bu ayeti bilmeyen insanımız ayeti değil de 150 yıldır var olduğunu söyledikleri İslamcılığı benimsiyorlar.

Bilmedikleri şey, islamın yozlaştırma çalışmalarının aslında 150 yıl değil, yine yaklaşık 1400 yıldır devam ettiğiydi.

İslam devleti güçlenince kendisini müslüman olarak gösteren Abdullah İbni Sebe adında Yemenli Yahudi Mısır’dan getirdiği Yahudilere Hz. Osman’ı öldürttü. Hz. Osman’ın katillerinin cezalandırılması konusunda ihtilaf arttı. Müslümanlar kendi aralarında savaşmaya başladı. Abdullah İbni Sebe Hz. Ali’den önceki üç halifenin Hz. Ali’nin hakkını gasp ettiklerini ileri sürdü. Bu yolda hadisler uydurmaya başladı ve Şiiliğin temelini attı.

Şiilerin bir kısmı Abdullah İbni Sebe’nin izinden giderek islam dairesinden çıktı.

Hz. Ali’nin torunlarından İsmail’i imam kabul edenler İsmaili adını aldı. İsmaililer içinde Abdullah İbni Sebe’nin izinden giden ve sebeiyye olarak bilinen Gulat-ı Şia’nın takipçilerinden Yahudi asıllı göz doktoru Meymun El Kaddah Bâtıniliği kurdu.

Bâtınilik, Eflatun ve Aristo’dan gelen felsefenin, Zerdüştlük, mani ve Budistlik gibi dinlerin harmanlanmasından ortaya çıkan, Yahudilerin kabalasına benzeyen bir inanç sistemidir.

Kudüs kralı II. Baudouin baş müşaviri hugo ( hugues) de payens, Kudüs’te tapınak şövalyeleri tarikatını kurdu.


Tapınakçılardan Gül-Haç mezhebi doğdu. Tanrının vahdeti, yani birliği ve bütünlüğü, iyiliği. Ruhun ölümsüzlüğü. Kötülüğün, yanlışın, dert ve kederin nihayet bir Mesih ile son bulması.

Nihai hedefleri, bütün dinleri tek bir din halinde bu inançlar altında birleştirmek. Bu düşüncenin etkilerini cumhuriyetin kuruluş felsefesinde bile görebiliriz.

Görüldüğü gibi islamı bozmak, ılımlı hale getirmek, Müslümanları Kuran dışı bir inanç sistemine bağlamak tek hedefleri. Bu uygulamaları çeşitli şekillerde yaşadık, yaşıyoruz.

Yukarıda bahsettiğim, Antalya’da tek bahçe içinde, Pensilvanyalı Papazın Kilise, Sinagog, Cami projesinin ne anlama geldiğini anlamadık bile. Çünkü bize Kuran’ın bir zahiri bir de Bâtıni manası vardır diye öğretti hocalarımız. Biz de onlara inandık. Hocalarımızın Sünni değil aslında batını olduğunu, Bâtıniliğin de islam dışılık olduğunu anlayamadık.

Hem de “ Bu kitabı her şeyi açıklayan olarak indirdik. Müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik “diyen Nahl-89 ayeti dururken. Biz Allah’a inanmadık, Bâtıni manası var diyen hocalara inandık. Çok yerde “apaçık ayetler” denirken, biz açık olan ayetleri “Bâtıni manası var, biz anlamayız ama hocalarımız anlar” dedik.

Mensubu olduğumuz tarikat veya cemaatin asıl kurucusunun belki bir Yahudi olduğunu aklımıza bile getirmedik. Cemaleddin Afgani ve onun talebesi Muhammed Abduh için selefim diyen Said Nursi’nin peşinden hala milyonlar gidiyor. Hâlbuki o Muhammed Abduh, o sırada Fransa’da bulunan hocası Cemaleddin Afgani’ye yazdığı mektupta “davranışlarımızı senin muteber talimatına göre tanzim ediyoruz. Dinin başını, dinin kılıcı ile kesiyoruz” diyordu. Tabi kılıcı da biz “İslamcıların” eline vermişler farkında değiliz.

Nasıl ki ayakkabıcı demek ayakkabı demek, tiyatrocu demek tiyatro demek değilse İslamcı tabiri de islam demek değildir. İslam dinimizin adıdır. Bu dine mensup olanlara da Müslüman denir.

Eline silah verilerek islam coğrafyasına salınan, islam adına kafa kesenler belki İslamcı olabilir ama asla müslüman olamazlar. Dönem dönem farklı isimlerde dinimiz tahrif edilmektedir. Bu dönem demek ki İslamcılık akımı seçilmiş. Şuurlu bir müslüman bunu reddeder.

İsteyen, dini sorulduğunda ben İslamcıyım diyebilir. Ama biz sorulduğunda Müslümanım demeye devam edeceğiz.

5.5.2017