“Şeriat tehlikesi yaşandığına yüzde yüz inanıyorduk. Bizler aktif laiklerdik. Sadece rahmetli Ahmet Vardar ve
Salih Memecan bu yayın politikasına ve askerle işbirliğine çok kesin karşı
çıkıyorlardı. Can Ataklı, Çiller’e yakındı, o da benimsemiyordu. Mehmet Barlas
da yayın politikasına karşı çıkıyordu. Geri kalan herkes RefahYol hükümetinin
gitmesini istiyordu.
Biz o dönemde, askerle müttefik olmaktan rahatsız değildik.
Türkiye’yi belaya sürükleyen bir hükümete karşı düzen kavgası veriyorduk biz.
28 Şubat’ı darbe olarak görmemiştik.
Sincan olayını çok önemserlerdi. “Dört yıldızlı uyarı”,
“Komutanlar rahatsız” gibi manşetler atılmasını isterlerdi. Bu manşeti hangi
generalin attığını bilemiyorum. Belki o manşeti general atmazdı da, bizim
Ankara büro manşet bulamayınca bunu oturup yazardı... Ama şu var. Bu herhalde
bizim de işimize geliyordu. Dediğim gibi o sırada hem Çiller’e büyük bir öfke
vardı. Hem de Erbakan’a, “Türkiye’yi Suudi Arabistan yapacak” diye bir
güvensizlik vardı. Bizim de o sırada, solculuktan gelen ateist damarımızla,
dinle ilgili her şeye şüpheyle bakan laikçi damarımız birleşmişti. RefahYol
koalisyonunun, hayat tarzımızı değiştireceğini düşünüyorduk ve askeri doğal
müttefikimiz olarak görüyorduk”
28 Şubat’ı ABD mi organize etti sizce?
Tabii... Yanılmıyorsam... Abramowitz, bu iş için devreye girmeden önce,
Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nda Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerden bütün
Türkiye ve bölge uzmanları ortak bir toplantı biri olarak Türkiye’ye gelip
gidiyordu. O zamanlar, Zafer Mutlu’yla yaptığı yapıyorlar. Darbe değil ama,
darbe benzeri bir müdahale üzerinde anlaşıyorlar. Yol haritası o şekilde
çiziliyor. Abramowitz o sırada emekli büyükelçiydi. Türkiye’yi çok iyi bilen ve
herkesi tanıyan görüşmelerde, ikisi arasındaki tercümeleri ben yapıyordum.
Abramowitz, Dinç Bey’le de bir, iki kez görüştü
Yukarıda okuduğunuz cümleler taraf yazarı Neşe Düzel’in, star
yazarı Ergun Babahan ile konuşmasından alınmıştır.
Şu anda fikirlerinin değişmiş olması, doğruları görüyor olması
sevindirici tabi. Ancak bu karşı karşıya kaldığımız kötü durumu değiştirmiyor.
Kimin sözünden ne zaman döneceği belli değil.
Yaşananlara bakın. Ordunun içinde bir cuntacı grup var. Bunları
destekleyen bir medya var. Bunları destekleyen bir öğretim görevlileri grubu var.
Bunları destekleyen bir yargı var. Bunları destekleyen meclis içinde gruplar
var.
Demokrasi yok edilmek isteniyor, insanlar aşağılanıyor, insanlar
sürü muamelesi görüyor. Yaratılan kaos ortamında insanlar bir birini öldürüyor.
Bombalar patlıyor bir yerlerde. Faili meçhul cinayetler işleniyor.
Hepsine sebep birilerinin pastayı başkalarına kaptırmamak için verdiği
mücadele var. Bu pastacılara yaranmak için onlara destek veren ve belki
pastadan pay alan başka gruplar.
Bu arada dağda bölücüler ile savaşan, sakat kalan askerlerim var.
Bunların darbe ile ilgisi yok. Gerçek vatansever onlar. Diğer tarafta
cumhuriyeti koruduğunu söyleyen gruplar, PKK ya bile destek vermiş, bunları
basından okuyoruz.
Bir yanda gerçek vatanseverler, diğer yanda vatansever gibi görünen,
cumhuriyeti ve demokrasiyi koruduğunu söyleyen pastacılar. Yani gizli
cumhuriyet düşmanları. Kime karşı koruyorlar, aslında gerçek vatanseverlere
karşı koruyorlar.
Amerikalı ile iş birliği yapıp, ülkede 28 Şubatlar yaratan
cumhuriyet koruyucularına bu millet nasıl inanacak şimdi. Yaptıkları haberde
acaba şimdi nasıl bir manipülasyon var demeyecek mi bu millet?
Hiçbir kuvvet kendi işini yapmamış, hepsi el birliği ile milletin
başına çorap örmek için yapılabilecek en kötü şeyleri yapmış. İnsanların hayatı
pahasına.
Bütün bunların sentezinden şu çıkıyor. Atatürk adına vatanı
koruduğunu söyleyen ve millete baskı yapan bu pastacılara karşı milletin
kendisi var.
Şimdi ekranlarda boy gösteren bu medya mensuplarına, ordu içindeki
cuntacılara, öğrencilerine zulmeden okul yöneticilerine, halkının verdiği
oyları yok sayan yargıya karşı bu cumhuriyeti koruyacak bir millet var.
Artık uyanık olmak zamanıdır. Millet bu işi ele alacak ve
cumhuriyeti koruyanlardan, cumhuriyetini gerçek manada koruyacaktır. Cumhuriyet
cumhurun malıdır. Korumak görevi de onundur.
16.3.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder