23 Haziran 2016 Perşembe

ESED, KESİNLİKLE ABD’DEN DAHA TEHLİKELİ DEĞİL.

Türk milletinin hasletidir dürüst olmak. Özellikle dış politikada dürüst bir milletiz, dürüst bir devletiz. Dürüst olduğumuz için kızıyorum ben şahsen. Dünyanın tek kerizi biz miyiz diyorum.

Neden BOP eş başkanı oldun diye kızmak yerine, neden verdiğin sözde duruyorsun diye kızmak gerekir. Çünkü BOP, bize anlatılandan başka bir hal aldı. Ama biz hala söylenenler geçerliymiş gibi verdiğimiz sözde duruyoruz.

Görüşmelerde soruyormuş diplomatlarımız  “ bize anlattığınız bu değildi ” diye. ABD, “bazı değişiklikler olabilir” diyormuş. Artık bizimde bazı değişiklikler yapma hakkımız doğmuş demektir. Verdiğimiz söz, bize anlatılan duruma göreydi çünkü.

ABD’nin aleyhimize döndürdüğü, kesinlikle istemediğimiz politikalar uyguladığı Suriye’de bizim hala koalisyon diyerek, Işid diyerek ABD ile birlikte hareket etmemizi aptallık olarak görüyorum.

Bölgedeki nüfus kaydırmalarını ayarlamak için Işid’in uydurulduğunu beyinsiz tek hücreli “amip” bile biliyor artık. Bu Durumunda güneyimizde Arap ve Türkmen nüfusunun yerlerinden çıkarılıp Kürtleştirdiğini artık eşek de öğrendi. Lakin “koalisyon havadan, biz de karadan toplarla Işid’i vurduk” diye övünüyoruz. Tek hücreli “amip”in kulağı çınlasın.

Yani, ABD’nin aleyhimize olacak şekilde değiştirdiği, güneyimizde boydan boya koridor halinde kurmakta olduğu ve bizim karşı olduğumuz Kürt devletinin kurulmasına destek veriyoruz. Kürt devletinin kurulacağını nihayet anlayan eşeğin de kulağı çınlamıştır inşallah.

Yurt dışında herhangi bir yere para göndermek istediğinizde eğer Avro ise bir alman bankası, eğer dolar ise bir Amerikan bankası üzerinden gönderirsiniz. Gönderdiğiniz birkaç doları bile takip eden Amerika, Işid diye bir örgütün kuruluşundan haberdar olmuyor. PKK’nın elindeki silahların kendi malı olduğundan haberdar olmuyor.

Bölgedeki gelişmelere paralel olarak PKK’nın yeni taktikler denemesi tamamen Suriye’de ki kürt oluşumunun ardından sırası gelen “kuzey Kürdistan” için. Yani bu PKK planı değil ABD planıdır. Bu planı koyunlar da öğrendi artık.

Bütün hayvanlar âleminin anladığı batının bu kahpe, sahtekâr davranışını aşmak ve menfaatimize uygun davranmak için artık insan zekâsı gerekiyor.

“Düşmanlarımızın sayısını azaltıp, dostlarımızın sayısını çoğaltmak” kulağa hoş geliyor tabi. Böyle bir şey imkânsız, bu bir ütopyadır. Bunun yerine düşmanlara “aleyhime davranma seninle iyi geçineyim” denir. “Çünkü bu ikimiz içinde iyidir.” Düşman buna uyacaktır, onun da menfaatine uygun olan budur.

Düşmandan dost olmaz. Ancak hiç kimse ile de sonsuza kadar savaş halinde kalınmaz. En çok bizde olmak üzere milletlerde şan, şeref, gururun yerini para aldığı için devletler birbirine muhtaçlar. Biz gururlu milletiz demesin kimse. Domatesler, limonlar, oteller, turistler diye tepinen biz değil miydik? Domates yüzünden sınır ihlali yapan uçağı düşürdüğümüze bile pişman olan biz değil miydik? Nerde milli ruh, nerde gurur?

Libya’da Kaddafi’in vurulduğu gibi Esed’de vurulabilirdi. Vurulmadığına göre plan başka. Bize anlatıldığı gibi değildi ama yine ABD tezini destekledik. Gidecek dediler, Esed nedense gitmedi bir türlü. Sonra bölgeye yeni aktörler geldi. “Esed’le ilişkini kes” dediler onu da yaptık.

Madem değişiklikler olabilir biz de politikamızda değişikliğe gitmeliyiz. ABD, sözde bizi bölge lideri yapacaktı politikalarını destekledik Suriye’de. Durumlar değişmiş, şimdi karşı olduğumuz Kürt devletini kuruyorlar yine destekliyoruz. Gel de tek hücreli “amip” i anma şimdi. Ben hala bu durumları anlayıp, ona göre politika üretecek insan zekâsının gerekli olduğuna inanıyorum.

Madem bizi de bölgede sınırları değişecek devletler arasına katmıştır Amerika, biz de bağımsız politika üretmeliyiz.

Rusya, İsrail ve Suriye ile görüşülmeli mutlaka. Esed ülkesine hâkim, normal olarak yönetiyorken Kürt kantonu falan mı var mıydı? Kürt devleti kuracak kimse var mıydı? Yönetimi zayıflatıp Kürt devletini kuran ( kuran diyorum, çünkü aksi tedbirler alınamazsa kuruldu sayılır) ABD olduğuna göre artık batıcılık oynamaktan vazgeçmeliyiz.

1-Esed desteklenir yeniden eskiye benzer bir düzene geçilir.
2-İnsanlar evlerine ve topraklarına dönerler.
3-Buna engel olmak isteyen Işid ciddi şekilde üç devlet tarafından vurulur.
4-İran’ın etkinliği azaltılmış, Şii yayılmacılığı önlenmiş olur.
5-Bu defa Işid’in vurulmasına engel olmak isteyen ABD’nin niyetini herkes anlar.
6-Bölgenin imarı büyük ihtimalle biz düşer, ekonomik fayda sağlanır.
7-Suriye’de terör grupları ( Işid ve pkk uzantıları) temizlenince Tır ticaret yolumuz açılır.
8-Rusya istediğini alır. İstediği Ak Deniz’den kopmamak. Bu sağlanır, biraz da ekonomik çıkar elde eder.
9-Rusya ile ünlü domates ticareti başlar, turizmcilerin taklalar attığı Rus turistler tekrar gelir. Turizmciler “yerli turist istemiyoruz” diye eski küstah haline döner.
10-İsrail ile münhasır ekonomik bölgede petrol ve doğalgaz aranır.
11-Önceki yıllarda olduğu gibi İsrail’in eline ipleri vermeden menfaatimiz doğrultusunda ticaret yapılır.
12-İncirlik üssü kesinlikle boşaltılır, müstemleke olmadığımız “batılı dostlarımıza” anlatılır.
13-Kendilerinin bile içinden çıkamadığı AB müracaatımız geri çekilir.
14- Bu devletlerle aramızda bizim bilmediğimiz ikili anlaşmalar varsa iptal edilir.

Kürtlere kimlik dahi vermeyen Esed ile konuşup onlara eşit vatandaşlık verilmesini sağlamak mı daha uygun, güneyimizde kürt devleti kuran Amerika’yı aptalca desteklemek mi daha uygun sizce?

Kimse kızmasın ama biz ikinci hal tarzını benimsemiş durumdayız.

Bütün bu politikaların oluşturulması için yalaka danışmanlardan ziyade insan zekâsına ihtiyaç var. Belki oruç bile tutmayan komünist, ateist sanatçı ve benzer tiplere iftar vermekten daha fazla çaba gerekiyor.

“Batılı dostlarımız “ itiraz edebilir. “Hani konuşmuştuk” diyebilir. Evet, konuşmuştuk, nasıl sizin durumda değişiklik olduysa, bizde de oldu kusura bakmayın denir.

Milli olmak, milliyim demekle olmuyor. Kürsüden batıya kafa tutmakla hiç olmuyor. Dediğimizi yapacağız, yapamayacağımız şeyi söylemeyeceğiz. Eğer batı ile ittifak şartlarımızı değişmez, batı çıkarlarına hizmete devam eder, kürt devletine karşıyım der, abd’nin Kürt devleti kurmasına destek verirsek tribüne oynamak olur bu.

Milli ruhtan yoksun, sahada sadece yürünürse, yani tribüne oynanırsa neler oluyor Arda Turan’a sorun. O iyi biliyor.

23.6.2016















14 Haziran 2016 Salı

MÜSLÜMAN OLDUĞUMUZA BİLE PİŞMANIZ

Aslında biz her şeye pişmanız. Bakmayın sadece dinden bahsettiğime. Son derece dindar olanlar bile pişmanlar. Nereden doğdum bu ülkede, İsveç’de doğup, Vikingcilik oynasaydım bundan iyiydi diyorlardır.

İtiraz edenler olacak bu fikre. Onlar sanıyor ki pişman olmak demek, pişmanım pişmanım diye haykırmaktan geçiyor.

Çocukluk yıllarımızda iki aile ihtilafa düşmüş, tartışmıştı. Mahkemelik olmuşlardı. Biri oğlunu şahit göstermiş, karşı taraf bana hakaret etti diye dava etmişti. Hâkim çocuğa sormuş bu adam babana hakaret etti mi diye. Çocuk etmedi demiş. Dava düşmüş…

Babası daha sonra çocuğa sormuş, bana şunları şunları söylemedi mi? Çocuk söyledi demiş. Ama sen hakaret etmedi dedin. Çocuk onları söyledi ama sana “hakaret hakaret hakaret” demedi demiş. Bizim mesele de böyle.

Haberde “Ramazanda caz rüzgârı” başlığı altında “ “ Ramazanda caz” festivali ünlü caz sanatçılarını ağırlayacak”” diyordu.

1400 yıllık islam geleneğinin neresinde CAZ vardı? Bu, caz-cuz eden müziğin islamla ne alakası var, Ramazan ayı ile ne alakası var? Ramazan, eğlence ayı değildir, ibadetin yoğunlaştı bir aydır. Kâfirin eğlencesini Ramazan eğlencesi diye yutturmaya çalışıyorlar.

İşte o pişmanım diye bağırmadığınız duyguların dışa vurumu bunlar. Müslüman olduğumuza pişmanız. Millete uyup oruç tutuyoruz, belki namaz da kılıyoruz. Ama islamı her fırsatta küfre benzetmeye çalışıyoruz. Oruç tuttuk yapacak bir şey yok, bari sulandıralım. Şimdi eğlencesi kâfire benzesin. 50 yıl sonra oruç zaten kalkar, sadece eğlencesi kalır.

Bu satırları okuyan müslüman kardeşlerimin içinden “ne gerici adam” diye geçtiğini biliyorum şu anda. Evet, galiba gericiyim. Batı tarzı islamın olmadığını biliyorum. Bize batı tarzı islamı dayatanların, müslüman olmadığını da.

Batı tarzı islam, bireyin laikliği. Yani bireyin müslüman olmaktan duyduğu pişmanlığı işte. Devletin değil, bireyin diyorum. Oruç tut, namaz kıl. Paranı faize yatır, her türlü harama kucak aç. Kul hakkı diye bir şeyden haberin olmasın. Kuran’da yazan ne kadar kötü huy ve davranış varsa hepsine sahip ol. Sonra hem laikim, hem müslümanım de.

Sahip olduğumuz dinimizi bile batıya benzetmeye çalışıyoruz. Sonra da batıdan ve içimizdeki dinsizlerden dinimize saygılı olmasını bekliyoruz. Önce müslüman olalım ki saygı gösterilsin. Papazla iftar yemeğinin neyine saygı göstersin kâfir?

Dinlerin yakınlaşması ve hoşgörü. Bu kadar yıl yalakalık yaptık ne kadar hoşgörülü oldu batı? Müslüman hiçbir konuda yalaka olmaz. “Benim dinim bu, ister beğenin ister beğenmeyin” der.

Adı Türkiye Cumhuriyeti olan bir devlet kurduk. Türk olduğumuza da pişman olduk. Adında Türk kelimesi olan bir ülkede, vatandaşları Türk oldukları için yargıladık. Olur mu demeyin. Almanya, alman olduğu için, İngiltere, İngiliz olduğu için vatandaşlarını yargıladı mı? Biz yargıladık. Çünkü Türk olduğumuza da pişmandık.

Evet devleti kurduk, adını da Türk koyduk. Ama sen kafana göre Türk olamazsın. Biz sana sınırlar koyacağız, bu kadar Türk olabilirsin denildi. Uymayanlara işkence yaptık. Tabutluklarda yatırdık.

Batı, Kuran’da yazan, Peygamber Efendimizin tebliğ ettiği ve yaşadığı islama saygı duyuyordu, tarihteki Türk’e saygı duyuyordu. Batı normlarındaki Türk’e değil, Hristiyan tarzı islama değil.

Pişman olduğumuzun anlaşılması için her gün minarelerden ezan yerine “Müslüman ve Türk olduğumuza pişmanız” diye gazel mi okumak gerekiyor.

14.6.2016











4 Haziran 2016 Cumartesi

SOYKIRIMCILAR SOYKIRIM DEMİŞ

Şimdiye kadar her Nisan ayında acaba ABD devlet başkanı ne der diye beklerdik. 1915 tehcir olayında aslında ne oldu diye gerçekleri yazmaya çalışırdık. Artık buna gerek görmüyoruz. Olayın doğrusunu bütün ülkeler çok iyi biliyor. Bu durumda biz ne yapmalıyız ona bakmak gerek.
Üzerlerine vazife olmadığı halde, neden böyle ahmakça kararlar alıyorlar peki?
Arşivleri açalım dedik, hiçbir ülke buna yanaşmadı. Çünkü arşivler açılınca gerçekler ortaya çıkacak, koz olarak kullandıkları bir konu kapanacak. Bize dayatmak istedikleri konu olduğunda argüman olmayacak.
Merkel’in “ Almanya’nın Türkiye ile ilişkileri kapsamlı ve güçlü” dediğine bakmayın. Bu söz Türkiye’nin yaptırımlarını bertaraf etmeye dönük bir hamle. Almanya’nın üç buçuk Ermeninin duygularını okşayacak bu kararla kârı ne olacak?
Aslında o açıdan hiçbir menfaati yok. Konunun Ermenilerle alakası da yok. Konu bize dayatılan isteklerin tarafımızdan kabul görmemesi. İsteklerimiz bunlar, yapmazsanız bizde sizi soykırımcı ilan ederiz diyorlar.
Suriye politikamız ABD ve Avrupa ile ters. AB’ye girmemiz konusunda istekli değiller. Onun için kriter dayatıp duruyorlar. “Terör kanunu değişsin” diyorlar. Bir bomba patlayınca bütün orduyu sokaklara çıkarırlar ama bizde 15 ton bomba patlatan terörist için yumuşak tepki verin derler.
Bu durumda bunlara, olay dediğiniz gibi değil, aslı böyledir veya arşive bakın demenin anlamı yok. Karşı hamle olmalı.
Cumhur Başkanı Erdoğan, “ilişkileri ciddi şekilde etkileyecek bir karar” diyor.
Büyükelçimiz Karslıoğlu “ Almanya ile dostluğumuz sürecek” diyor. Madem düşmanımıza dost diyeceğiz, neden sosyal medyada o kadar tepki verildi? Ey almanlar pardon, biz “dostmuşuz” mu diyeceğiz?
Ayaklarımızı yere basıp, hamasi lafları bırakacağız öncelikle. Bu benim kırmızıçizgim sözünü hiç kullanmayalım. Bin defadır kırmızıçizgimiz aşılıyor. Öyleyse ne yapabileceksek onu söylemeliyiz. Aksi, ciddiye alınmayan ülke konumuna düşürür bizi.
Batılıların söylediğine değil, biz menfaatimize bakacağız. Batılı sahtekâr, batılı üçkâğıtçı çünkü. Fırat’ın batısı diyoruz, ABD adını değişip Suriye Demokratik Güçleri yapıyor PYD’nin. Onlar da Amerikan yardımı ile geçiyor Fırat’ın batısına.
Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan “bu güç 3 bin kişilik güçmüş. İçinde sadece 250 kişilik bir kuvvet varmış PYD’li. Kalanı arapmış, bize söylenen bu” diyor. Bize BOP konusunda da bir şeyler söylenmişti. Ama dedikleri gibi olmadığı çıktı ortaya. O zaman söylenen önemli değil.
Batı yumuşak davranmadan anlamaz. Aynı dilden konuşmak gerekir. Ekonomi ne olur diye düşünmemek gerek. Biz benzin kuyruğunda, tüp kuyruğunda, yağ kuyruğunda beklemiş milletiz.
Geçen yıl Almanya’ya ihracatımız yaklaşık 13 milyar dolar, ithalatımız ise yine yaklaşık 21 milyar dolar. Kim daha fazla zarar edecek?
Merkel oylamaya katılmadı demekle ne yapmak istediğimizi anlamak mümkün değil. Oylama yapılan parlamentoda çoğunluk kendisinde değil mi? Şu anda Almanya’da iktidarın başı kendisi değil mi?
Karara evet oyu kullanan adı Türk, kanı Ermeni olan vekillere de sözlü tepkinin anlamı yok.
Öncelikle onlardan işe başlanmalı. O vekillerin hepsi vatandaşlıktan çıkarılmalı, ülkeye girişleri kesinlikle yasaklanmalı.
Almanya’da yaşayan 3 ile 4 milyon arasındaki Türklerin Alman bankalarında 32 milyar Avro parası Türkiye’ye transfer edilmeli, Türk bankalarına aktarılmalıdır. Bence Almanya’nın en büyük korkusu budur.
Bu kararın devamındaki maddelerde Alman okullarında yani ilkokul, ortaokul, lisede Türklerin soykırımcı olduğu müfredata girecek, ders kitaplarında çocuklar bunları okuyup, bizi soykırımcı bilecek.
Bu yıl bitti. Müfredat değişecek diye açıklama gelmişti bakanlıktan. Amerikanın Kızılderili, Irak, Suriye, Afganistan gibi ülkelerdeki soykırımlarını, Almanya’nın ikinci Dünya savaşındaki Yahudi soykırımını. Fransa’nın Cezayir soykırımını, İngiltere’nin Afrika ve sömürgelerinde uyguladıkları soykırımı 2016-2017 öğretim yılında müfredata dâhil edip, çocuklarımıza öğretmeliyiz.
Geri kabul anlaşması iptal edilmeli. Ondan fazla Avrupa ülkesi bize soykırımcı diyor. Biz ise onlara el birliği ile Arapların, Türkmenlerin bombalanmasını sağladıkları ve yerlerinden yurtlarından edildiği için mükâfat verir gibi böyle bir anlaşma yapıyoruz. Üstelik vize serbestîsini de onlar iptal ediyor.
Almanya ile yapılan bütün askeri anlaşmalar iptal edilmeli. İncirlik üssü boşaltılmalı. PYD’ye yardımların buradan yapıldığını bile bile, düşman ülkelerin burada üslenmesini mantık kabul etmiyor.
Ayasofya konusu bizim tabumuz. Kimse bu konuya girmek istemiyor. Bir yerlerden korkumuz var gibi. Eğer Ak parti de bu korkuyu yenip Ayasofya’yı açamıyorsa, hala ülkemizi kâfirler yönetiyor demektir.
Sanki bilmediğimiz bir anlaşma var gibi. Kimse bu engeli aşamıyor. Velev ki böyle bile olsa, batı istediği zaman anlaşmaları uygulamaktan vazgeçiyorsa, biz de geçeriz. Ayasofya kesinlikle ibadete açılmalıdır misilleme olarak. Bunu yapamıyorsak hiçbir şey yapamayız demektir.
Birileri çıkıp domatesler elimizde kaldı, diğeri turist gelmedi, bir başkası entariler ve pantolonlar depolarda kaldı derse eğer, bilin ki milli gururumuzu ve devletimizin bekasını paraya bağlamışızdır. O zaman bizden hiçbir halt olmaz. Bunları konuşmayalım bile. Batı ne emrederse onu yapalım.
4.6.2016