19 Nisan 2015 Pazar

MEAL OKUMAK

Rabbimiz Yusuf suresinde  “Biz Kur’an'ı Arapça olarak indirdik, umulur ki, siz onu anlarsınızdemektedir. Demek ki insanlar bunu okuyarak yollarını bulacaklar. Hangi insanlar? Peygamber Efendimizin çevresinde olan insanlar.

Vahiy geliyor, bu insanlara tebliğ ediliyor. Kayıt altına alınıyor ezber veya yazılı olarak. Sonra Efendimizin olmadığı bir ortamda bu ayetler insanlara okununca insanlar anlıyorlar.

Arapça olduğu özellikle vurgulanmıştır ki, biz insanlar nankörüz. Yarın hesaba çekilirken ben Arabım ama bize indirdiğin kitap İngilizceydi anlamadım dememek için.

Tefsir diye bir şey henüz o dönemde söz konusu değil. Çünkü ayet neden inmiş, hangi olaya bağlı inmiş, ne zaman inmiş, daha önce inen bir ayeti nesh eden bir ayet mi v.s. insanlar biliyorlar.

Peki, şimdi bir Arap okursa o dönemdeki insanlar gibi yine anlayacak mı? Hayır, anlamayacak çünkü yukarıda saydığımız unsurları bilmiyor. Anlayacağı şey açık olarak bildirilen ayetlerdeki emirlerdir.

Yani okuduğu zaman “ Allah’tan başkasına tapmayacaksınız. Ana-babaya iyilik, yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere de iyilik yapacaksınız. İnsanlara güzellikle söz söyleyecek, namazı kılacak, zekâtı vereceksiniz” Bakara-83 ayetini rahatlıkla anlayacaktır.

Yahut “Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail ile Mikail’e düşman olursa, iyi bilsin ki, Allah da o kâfirlerin düşmanıdır” Bakara-99 ayetini anlayacaktır.

Meal nedir peki? İşte o arabın okuyup anladığı ayetlerin Türkçeye çevrilmiş halidir. Biz de bu cümleyi okuyunca ne dediğini rahatlıkla anlarız.

Şimdi biz meal okuyun dediğimizde karşımıza “tefsir biliyor mu, akait biliyor mu, usul biliyor mu, kelam biliyor mu, ilmihal biliyor mu, fıkıh biliyor mu” diyen insanlar itiraz ediyorlar. Hayır, bilmiyor, hayatında bir ayeti bile kitaptan okumamış insan bunları nerden bilsin dediğimizde “öyleyse meal okumasın” diyorlar.

Okumayı sevmeyen insanımıza meal okumak için bütün bunları oku ki anlayasın dersek, hiç birini okumaz. Okumayınca eline Kuran’ı da almaz. Hep şikâyet etmiyor muyuz duvarda asılı durmak için değildir diye.

Bize göre Kitabı okuyup içindeki ile amel etmek değil, Kuran kıraati ibadet oldu. Ayeti okuyup kapattıktan sonra normal hayatına dönüp ne bir yetime ne bir fakire faydası olmadan yaşamaya devam ediyoruz.“Yine sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki; ihtiyaçtan fazlasını infak edin. İşte böyle Allah size ayetlerini açıklıyor, umulur ki siz düşünürsünüz” Bakara-219 ayetini okumuştur belki.

Muhkem ayetler var, müteşabih ayetler var. Bu yazdıklarımız muhkem ayetler. Bu ayetleri okuma yazma bilen her fert anlayacaktır. Eğer ciddi ise, dinini öğrenmek istiyorsa namaz ayetini okuduğunda, demek ki namaz diye bir şey varmış ama nasıl kılındığını yazmıyor. Bunu da öğreneyim diye merak eder hadislere, âlimlerin kitaplarına başvurur.

Ey iman edenler! “Raina demeyin.“unzurna” deyin “ Bakara-104 ayetini okuduğu zaman burada Arap geleneğine göre bir söz, bir davranış anlatılıyor diye merak edip neymiş diye tefsir bakma ihtiyacı duyacaktır.

Yahut “…..Kendilerinden zihar yaptığınız eşlerinizi anneleriniz yerine koymamıştır….” Ahzab-4 ayetini okuyunca yine merak edip “zıhar” neymiş diye bir kaynak arayacaktır.

Biz diyoruz ki, hiç olmasa muhkem ayetleri anlasa medyatik fitnecileri gerçek âlimlerden ayırt ederler. Bunlar yanlışsa eğer doğrusu ne diye merak saiki ile araştırma ihtiyacı hissederler.

Bizzat denk geldiği ve izlediğim bir programda muhterem hocamız Buda heykelini anlatırken insanların o heykele nasıl tazim ettiğini, aslında heykelde Allah’ı bulduklarını, heykele değil de Allah’a tazim ettiklerini anlatmasını izlerken ağzım açık kalmıştı.

Merhum Elmalılı’nın tefsirinde aklımda kaldığı kadarı ile şöyle der. “İnsanlar tarihin hiçbir döneminde puta tapmamıştır. Tanrılarını temsilen putlar yaparlar, onların nezdinde o puta saygı gösterirler. İşte puta tapmak buna diyoruz” şeklinde izah etmiş.

Öyle ya, insanlar eşek değil ki, eliyle yaptığı şeye tanrı desin. Tanrısını temsilen yapıyor. İster o heykelde Allah’ı bulsun, ister bilmem ne tanrısını bu puta tapmaktır Allah’a değil. Eğer mealde “Allah'ı bırakıyorlar da, kendilerine ne fayda, ne de zarar verebilecek olan şeylere tapıyorlar ve "Bunlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir." diyorlar. De ki, "Siz Allah'a göklerde ve yerde O'nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" Allah onların ortak koştukları şeylerin hepsinden münezzehtir” Yunus-18 ayetini okumuş olsaydılar bu kadının Müslüman kimliği altında puta tapmayı övdüğünü hiç olmasa anlarlardı.

Okudukça dinini merak edecek, merak ettikçe araştıracak öğrenecektir. Araştırırken 1400 yıl öncesine gitme şansı olmadığına göre ehlisünnet imamlarının eserlerine müracaat edecektir. Meal okuyan bir insan haliyle bütün meseleleri meal ile çözemeyeceğini anlayacaktır.

Ayetleri okudukça “acaba bu ayette ne denmiş” diye sorduğunda anlayacak ki, geçmiş âlimleri yok sayan, “sadece meal yeter” diyen kötü niyetliler fitne unsurudur. Çünkü meal ile içinden çıkamamıştır. Eğer hiç okumamışsa biz onlara kimlerin fitne unsuru olduğunu anlatmakta zorlanıyoruz.

Maksadımız meal ile insanlara bir başlangıç yaptırmak, merak uyandırmak, en azından muhkem ayetlerle islama adım attırmaktır. Müteşabih ayetlerle uğraşmamayı “ Bu kitaptan bir kısım ayetler muhkemdir ki, bu ayetler kitabın aslıdır. Diğer bir kısmı da müteşabih ayetlerdir. Kalplerinde kaypaklık olanlara gelince, onlar sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi keyiflerine göre yorumunu yapmak için ondan müteşabih olanların peşine düşerler. Hâlbuki onun gerçek manasını Allah’tan başka kimse bilmez. İlimde uzman olan ise derler ki:” Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır. Akıl sahiplerinden başkası da derin düşünmez “ ayetini okuyunca anlayacaktır.

Allah ve peygambere itaat edin. Umulur ki siz merhamet olunursunuz
Al-i İmran- 132 ayetini okuduğu zaman Peygamber Efendimize(sav) postacı diyenlerin sahtekâr olduklarını, onların mealinin okunmayacağını anlarlar.


Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun. Ve ancak Müslümanlar olarak can verin. Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün” Al-i İmran-103 ayetini okuyunca, profiline “Allah’a âşık” yazıp İslam dışı yaşayanlar âşık olmakla değil, korkmakla ve emirlerine uymakla kurtulacakları anlarlar diye umuyorum.

19.4.2015







13 Nisan 2015 Pazartesi

PAPA “SOYKIRIM” DEDİ

Her yıl aynı konuda yazmak sıkıcı oluyor artık. Ancak bu sene işin içine Papa Efendi de girdi. Konu aslında siyasi. Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak istedikleri zaman başvurdukları bir yol bu.

Anlaşılan o ki, bizim papaz Vatikan’ın papazı ile iyi diyalog kuramamış. Ya da, çok iyi diyalog kurmuş. “Papalık misyonunun bir parçası olarak isteğimiz, bu yıl siz de bir soykırım açıklaması yapın da, hükümeti el birliği ile alt edelim” demiş olabilir.

Daha önce “anneme küfredene yumruğu yapıştırırım” diyen papa soytarısı kendi topraklarında, vatandaşı olduğu insanları katleden Ermeni’ye neden yumruğu yapıştırmıyor da “soykırım” diyor?

Papa böyle diyor çünkü o papa. Bizim ödüllü yazarlarımız, piyanistlerimiz de “soykırım var” dedi. Aralarında fark yok. Biri dış kâfir, diğerleri iç kâfir.

Daha gerilere 1915’lere falan gitmeye gerek yok. 1973 ile 1994 arasında Ermeni Terör Örgütü Asala köpeklerinin şehit ettiği Türk Diplomatlarını biz hatırlayalım, gençler de okuyup öğrensinler.

27.01.1973 Santa Barbara Başkonsolos Mehmet BAYDAR Konsolos  Bahadır DEMİR

22.10.1975 Viyana Büyükelçi  Daniş TUNALIGİL

24.10.1975 Paris Büyükelçi  İsmail EREZ
Şoför Talip YENER

16.02.1976 Beyrut Başkâtip  Oktar CİRİT 

09.06.1977 Vatikan Büyükelçi  Taha CARIM

02.06.1978 Madrid Büyükelçi Elçi  Necla KUNERALP Em. Büyükelçi Beşir BALCIOĞLU

12.10.1979 Lahey Büyükelçi Oğlu Ahmet BENLER

22.12.1979 Paris Turizm Müşaviri Yılmaz ÇOLPAN

31.07.1980 Atina İdari Ataşe  Galip ÖZMEN İdari Ataşe Kızı  Neslihan ÖZMEN

17.12.1980 Sydney Başkonsolos  Şarık ARIYAK Güvenlik Ataşesi  Engin SEVER 

04.03.1981 Paris Çalışma Ataşesi  Reşat MORALI Din Görevlisi  Tecelli ARI

09.06.1981 Cenevre Sözleşmeli Sek. M. Savaş YERGÜZ

24.09.1981 Paris Güvenlik Ataşesi  Cemal ÖZEN

28.01.1982 Los Angeles Başkonsolos  Kemal ARIKAN

08.04.1982 Ottowa Ticaret Müşaviri Kani GÜNGÖR

04.05.1982 Boston Fahri Başkonsolos  Orhan GÜNDÜZ

07.06.1982 Lizbon İdari Ataşe Erkut AKBAY

27.08.1982 Ottowa Askeri Ataşe Albay Atilla ALTIKAT

09.09.1982 Burgaz İdari Ataşe Bora SÜELKAN

07.06.1982 Lizbon İdari Ataşe Eşi Nadide AKBAY ve eşi Erkut AKBAY

09.03.1983 Belgrat Büyükelçi Galip BALKAR

14.07.1983 Brüksel İdari Ataşe Dursun AKSOY

27.07.1983 Lizbon Müsteşar Elçi Cahide MIHÇIOĞLU

28.04.1984 Tahran Sözleş. Sek. Elçi Işık YÖNDER

20.06.1984 Viyana Çalışma Ataşesi Erdoğan ÖZEN

19.11.1984 Viyana Uluslararası Memur Enver ERGUN

07.10.1991 Atina Basın Ataşesi Çetin GÖRGÜ

11.12.1993 Bağdat İdari Ataşe Çağlar YÜCEL

04.07.1994 Atina Müsteşar Haluk SİPAHİOĞLU 

Bu olayları yaşadığımız zaman hiçbir Ermeni sokaklara çıkıp hepimiz Türk’üz demedi. Çünkü onlar kendi çapında şerefli insanlardı. Irkına ve dinine ihanet etmeyen insanlar. Irklarını seçme şansları yoktu, Allah öyle yaratmıştı, lakin dinleri Kuran’a göre yanlıştı. Buna rağmen ihanet etmediler insanlarına.

Bu insanların davranışının tersine, bizde soyu sopu belli olmayan kansız, Türk ve İslam düşmanı köpekler sokaklarda hepimiz Ermeniyiz diye anırdılar.

Aslında bu bir ırk mücadelesi değildir. Bu Müslümanlık mücadelesidir. Bizim doğu ve güneydoğuda Ermeniler tarafından katledilenlerin hepsi Türk’müydü? Kürtlerde vardı katledilen. Ama hepsi Müslüman olduğu için katledildi. Bu oyunu sana ırkçılık gibi yutturuyorlar. Uyuyan Kürt kardeşim, ne zaman uyanacaksın? Uyuyan Müslüman kardeşim ne zaman uyanacaksın?

Lisede tarih dersinde Rönesans reform konusu gelince hocamız “Dante denilen kâfir, kâfirlerin en kâfiri, zındıkların en zındığıdır. Ben bu konuyu atlıyorum, isteyen kendisi okusun” demişti.

Bunlara diplomatik dille cevap vermeye gerek yok. Papa “soykırım” demiş. Çok da umurumuzdaydı. Kâfirlerin en kâfiri, zındıkların en zındığı havlamış olarak kabul ediyor ve diyoruz ki, misyonuna hizmet eden pensilvanyalı papazını da al git papaz başı.

13.4.2015