Daha
önce demiştik ordumuzun tamamı darbeci değildir. Darbe planlayanlar belli bir
zihniyete sahip bir gruptur. Bazı dokunulmazlara dayanarak insanları etkisiz
kılarlar. Darbeci olmayanlarda sesini çıkaramaz. Çünkü dokunulmaza dokunmak
tehlikelidir.
Ve
yine demiştik, darbeci olmayanların da bazı hassasiyetleri vardır. Laiklik,
Türkçülük, modernlik hâsılı Atatürk milliyetçiliği adı altında toplanan bir
sürü görüş. Bunlara dokunulması pek hoşlarına gitmez. Dokunulduğu söylendiği anda
tepki verirler. Aslında iyi niyetlidirler, ezberledikleri doktrinlere göre
milliyetçidir, müslümandır.
Lakin
göz ardı ettikleri husus, hassas oldukları konulara aslında dokunulup
dokunulmadığını farkında olmamak. Yahut bu doktrinlerin doğruluğunu tartışmamak.
Ne zaman anlarlar peki? Emekli olduktan sonra bazıları aynı şeyleri savunmaya
devam eder, bazıları “aslında şunlar şunlar yanlışmış” der.
Darbe
yargılamalarında hep karşı çıktığım, verilen emri yerine getiren subayın
yargılanması olmuştu. Hiç bir subayın, kanunda yeri olmasına rağmen “bu emir
uygun değil, bana yazılı emir verin” deme şansının olmadığıdır. Hele
doktrinlerin doğruluğunu tartışmak asla mümkün değildir.
Bu
yüzden dokunulmazlara dokunulduğu söylendiği anda tepki verilmesi normaldir. Halbuki
dokunanların yine o kaos planlayıcılarının bizzat kendisi olduğu bilinmez ve
iyi niyetle ülke savunması için refleks gösterir.
Buraya
kadar her şey normal. Hiyerarşik düzen içinde darbe yapılır ve huzur sağlanır.
Ülkeyi yönetecek zihniyet yerini alır, kasası dolacaklar doldurur, makam
hırsını tatmin peşinde olanlar tatmin görür.
Darbe
planlayıcıların artık yargılandığı bir ortamda bu mümkün olmayınca taktik
değişmek gerekti. Sokak ayaklanmaları ile istenmeyen iktidarlardan kurtulmak.
Bu
planlayıcılar için o sırada hasım durumunda olduğunuz ülke fark etmez. Hepsi
ile işbirliği yaparlar. Hatta hasım olmadan öte, savaşta bile olsanız düşmanla
iş birliğinden kaçınmazlar.
Başlangıçta
ağaç, tabiatı korumak maskesi altında yürütülen bu faaliyetin maksadının bu
olmadığı anlaşılınca, eylemlere katılan saf çocuklar çekildi. Meydanlar
marjinal gruplara kaldı. Muhalefet ister saf çocuklar olsun, ister marjinaller
olsun, iktidardan kurtulmak için her zaman destek oldu.
Çünkü
muhalefet; ülkesini seven, iyi niyetle darbeyi destekleyen asker gibi değildi.
Onlar bu iyi niyetlilerin laiklik hassasiyetlerini din düşmanlığına
dönüştürerek onları hep kullandı. İyi niyetlilerde hem müslümanım hem
Atatürkçüyüm demeye devam etti.
Hala
ülkede iyi niyetli darbe yanlılarını yönlendirecek bir kötü niyetli grup
mevcuttur. Eğer bu grup yeniden böyle bir aksiyon içine girer ve iyi
niyetlilerden destek alırsa durum farklı olur.
Bölgemizdeki
durumu ve batının bölgemize ilgisini anlamamış, ülkesini sevdiği için darbe
destekleyen bu insanların artık iyi niyetinden söz eden yazı yazma şansımız
olmayabilir. Zira halkın itaat etmeyeceği bir darbe girişimi iç harp demektir.
Buna taraf olmak da bırakın ülkesini sevmeyi ihanetle eş değerdir.
Doktrinler
mi? Artık onlardan söz etmeye gerek bile yok. Ülke bu hale geldiğine göre “hem
ateistim, hem müslümanım” demeye devam edelim.
14.9.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder