16 Ağustos 2014 Cumartesi

DARBECİLERİN YENİ TAKTİĞİ



Daha önce demiştik ordumuzun tamamı darbeci değildir. Darbe planlayanlar belli bir zihniyete sahip bir gruptur. Bazı dokunulmazlara dayanarak insanları etkisiz kılarlar. Darbeci olmayanlarda sesini çıkaramaz. Çünkü dokunulmaza dokunmak tehlikelidir.

Ve yine demiştik, darbeci olmayanların da bazı hassasiyetleri vardır. Laiklik, Türkçülük, modernlik hâsılı Atatürk milliyetçiliği adı altında toplanan bir sürü görüş. Bunlara dokunulması pek hoşlarına gitmez. Dokunulduğu söylendiği anda tepki verirler. Aslında iyi niyetlidirler, ezberledikleri doktrinlere göre milliyetçidir, müslümandır.

Lakin göz ardı ettikleri husus, hassas oldukları konulara aslında dokunulup dokunulmadığını farkında olmamak. Yahut bu doktrinlerin doğruluğunu tartışmamak. Ne zaman anlarlar peki? Emekli olduktan sonra bazıları aynı şeyleri savunmaya devam eder, bazıları “aslında şunlar şunlar yanlışmış” der.

Darbe yargılamalarında hep karşı çıktığım, verilen emri yerine getiren subayın yargılanması olmuştu. Hiç bir subayın, kanunda yeri olmasına rağmen “bu emir uygun değil, bana yazılı emir verin” deme şansının olmadığıdır. Hele doktrinlerin doğruluğunu tartışmak asla mümkün değildir.

Bu yüzden dokunulmazlara dokunulduğu söylendiği anda tepki verilmesi normaldir. Halbuki dokunanların yine o kaos planlayıcılarının bizzat kendisi olduğu bilinmez ve iyi niyetle ülke savunması için refleks gösterir.

Buraya kadar her şey normal. Hiyerarşik düzen içinde darbe yapılır ve huzur sağlanır. Ülkeyi yönetecek zihniyet yerini alır, kasası dolacaklar doldurur, makam hırsını tatmin peşinde olanlar tatmin görür.

Darbe planlayıcıların artık yargılandığı bir ortamda bu mümkün olmayınca taktik değişmek gerekti. Sokak ayaklanmaları ile istenmeyen iktidarlardan kurtulmak.

Bu planlayıcılar için o sırada hasım durumunda olduğunuz ülke fark etmez. Hepsi ile işbirliği yaparlar. Hatta hasım olmadan öte, savaşta bile olsanız düşmanla iş birliğinden kaçınmazlar.

Başlangıçta ağaç, tabiatı korumak maskesi altında yürütülen bu faaliyetin maksadının bu olmadığı anlaşılınca, eylemlere katılan saf çocuklar çekildi. Meydanlar marjinal gruplara kaldı. Muhalefet ister saf çocuklar olsun, ister marjinaller olsun, iktidardan kurtulmak için her zaman destek oldu.

Çünkü muhalefet; ülkesini seven, iyi niyetle darbeyi destekleyen asker gibi değildi. Onlar bu iyi niyetlilerin laiklik hassasiyetlerini din düşmanlığına dönüştürerek onları hep kullandı. İyi niyetlilerde hem müslümanım hem Atatürkçüyüm demeye devam etti.

Hala ülkede iyi niyetli darbe yanlılarını yönlendirecek bir kötü niyetli grup mevcuttur. Eğer bu grup yeniden böyle bir aksiyon içine girer ve iyi niyetlilerden destek alırsa durum farklı olur.

Bölgemizdeki durumu ve batının bölgemize ilgisini anlamamış, ülkesini sevdiği için darbe destekleyen bu insanların artık iyi niyetinden söz eden yazı yazma şansımız olmayabilir. Zira halkın itaat etmeyeceği bir darbe girişimi iç harp demektir. Buna taraf olmak da bırakın ülkesini sevmeyi ihanetle eş değerdir.

Doktrinler mi? Artık onlardan söz etmeye gerek bile yok. Ülke bu hale geldiğine göre “hem ateistim, hem müslümanım” demeye devam edelim.

14.9.2013










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder