Cumhurbaşkanı Erdoğan
“bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar” dedi. Dedi de, başka şeyler de
dedi. Bizim genel tartışma üslubumuz olarak biz sadece bu cümleyi aldık. Bunu
yapanlar ülkede kargaşa isteyenler. Vatandaş konulara yabancı olduğu için
önlerine atılan tek cümleye sarıldı.
Ana muhalefet lideri
durur mu, o da bu cümleye sarıldı. Demedi bakayım konuşmada başka ne söylenmiş.
Haliyle “Lozan Türkiye’nin tapu
senedi. Biz Lozan’ı savunuyoruz, onlar Sevr’i savunuyorlar. “ dedi. Tarih bilgisi de olmadığı için demesi
gerekeni demedi tabi. Dansçı chp’li vekil Aylin Hanım “Lozan bizimdir, Sevr
sizin” diyor.
Erdoğan şöyle diyor “15
Temmuz; 1912 den 1923’e kadar geçen sürede 5’de 1’e düşen topraklarımızdan
elimizde kalan son parçanın işgali teşebbüsüdür. İşte millet o toprakları
bunlara teslim etmedi. Sonuçları itibarı ile benim milletim çok yüce bir
millettir. Aziz bir millettir. Çok kararlı bir millet. Hani o çılgın Türkler
diyorlar ya, o millet. 15 Temmuz Türk milletinin ikinci bir kurtuluş savaşıdır,
bunu böyle bilin. Tarihte bize ne yaptılar, bize 1920’de Sevr’i gösterdiler,
1923’de Lozan’a razı ettiler. Birileri de bize Lozan’ı
zafer diye yutturmaya çalıştılar.” Tartışmalı bölüm son cümle.
Bu son cümlede “Birileri de bize Lozan’ı zafer diye
yutturmaya çalıştılar” bölümüne kadar hedef batılılar ve onların maşası Fetö
aslında. 15 Temmuz’da darbe yapmaya çalışanlar yani. Şimdi, Sevr kime ait,
Lozan kime ait, zafer mi, değil mi?
Uzun uzun Sevr’in
maddelerini anlatmaya gerek yok. Zehir zemberek bir anlaşma. 1. Dünya savaşı
sonunda yenilmişiz, kim giderse gitsin isimleri hiç önemli değil bir heyet
gitmiş. Heyete bu anlaşma imzalatılmış. Ancak anlaşma devletlerin imzalaması
ile yürürlüğe girecektir.
Bu anlaşmayı Yunanistan
dışında, 1919 yılına gelindiği halde hiçbir ülke imzalamamıştır.
22 Temmuz’da Damat
Ferit Paşa başkanlığında saltanat şurası toplanır. Vahideddin açılış nutkunu
okuduktan sonra, Damat Ferit “oylama yapılacak kabul edenler ayağa kalkacak,
etmeyenler oturacaktır” demiştir. Tam bu sırada padişah kalkıp salonu terk
etmiştir.
Padişah salonu terk
ederken salon hep birden ayağa kalmıştır. “Bu hareketin kabul mü yoksa Padişaha
saygıdan dolayı mı olduğu anlaşılmadı” diye yazar kitaplar. Ancak Ayan’dan
topçu feriki Rıza paşa, “ biz padişaha hürmeten ayağa kalktık, Sevr’i kabul
etmedik” diye Damat Ferit’e haykırır. Damat Ferit hepinizin malumu bir
şahsiyet. Netice olarak, bazılarının imzaladı demesine rağmen SEVR ANLAŞMASI
PADİŞAH TARAFINDAN ONAYLANMADI.
7 Mayıs’ta itilaf
devletlerinin aldığı karar gereği İzmir 15 Mayıs’ta yunanlılar tarafından işgal
edildi. 10 Ağustos 1920 de anlaşma taraf devletler tarafından imzalandı. 4 Eylül’de Sivas kongresi
toplandı. İstanbul hükümeti idari ve askeri etkisini kaybetmişti.
30 Nisan günü taraf
devletlerin dışişleri bakanlıklarına İstanbul’dan ayrı bir hükümetin kurulduğu
bildirildi. Dikkat edin, ayrı bir devlet değil bu. Osmanlı devletiyiz hala. Sadece
ayrı bir hükümet kuruldu. Öyle kafadan kimse atıp tutmasın.
Osmanlı
imparatorluğunun bütün toprakları işgal altındaydı. İtilaf devletleri Sevr’i
uygulamaya başlamıştı. Kalan son toprak parçası Anadolu’da batıdan başlayarak
işgal altına giriyordu. Bunu biz istemedik, yenilgi ile sonuçlanan bir savaşın
ardından galip devletler paylaşımı tamamlıyordu. Bu Osmanlı devleti için bir
hezimetti.
Çanakkale savaşını
kurtuluş savaşı ile karıştırtanlar oluyor. Çanakkale savaşı 1. Dünya savaşının
cephelerinden biridir. Ancak kurtuluş savaşını da ondan bağımsız düşünmemek
lazımdır. Kurtuluş savaşı aslında 1. Dünya savaşının devamıdır. Bize nefes dahi
alacak bir karış toprak bırakmayan itilaf devletlerine; biz buna razı değiliz,
hayatiyetimizi sürdürmek için gerekli toprakları tekrar kazanacağız demekti.
Uzaydan gelip, devlet
kurduğunu sananlar böyle düşünmeyebilirler. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar
yine Osmanlılardı. Sadece devletin adı değişti. Sadece yönetim biçimi değişti.
90 yıldır ülkemizde her gelen iktidar yeni bir devlet mi kuruyor?
Sevr denilen bir
imparatorluğun bitişi böyle bir hikâye. Nakleden “ Sevr anlaşmasının haberi
alındıktan biraz sonra, dostlarımdan bir zatın öğle yemeğinde rastladığım bir
İngiliz subayına, bu durumun daha sonra müslüman ahaliyi Hıristiyanlara
boğazlatmak niyetine işaret ettiğini açıkça söylemiştim” diyor. İşte o bitmeyen
paylaşım şimdi devam ediyor. Ortadoğu’da müslümanlar boğazlatılıyor. Bir
farkla, müslümanı müslümana boğazlatıyorlar.
Yazının sonuna Sevr’i
ana hatları ile alacağım. Lozan’ın da maddelerini kısa olarak alacağım. Zafer
veya değil okuyan karar versin. Meraklı olanlar okuyabilir.
Anadolu’da işgale
başlandı. Sivas kongresi ile mücadelenin adımı atıldı. Kurtuluş savaşını iyi
kötü herkes okudu. Onları tekrarlamanın gereği yok.
Gelelim savaş sonunda imzaladığımız
Lozan’a. Hani şu Kemal Kılıçdaroğlu’nun kucağına aldığı Lozan. Başbakanlık,
üzerinde Lozan yazan bir tapu senedi gönderse iyi olur, odasına asar.
Öncelikle Lozan’a
hezimet diyenlere şunu söyleyelim. Lozan’la ilgili birçok kaynak araştırmama
rağmen 100 yıl gibi bir süre görmedim. Yani Lozan antlaşması için süre yok,
olması da mantıklı değil. Hong Kong’un geçici bir süre (100 yıl) İngiltere’ye
bırakılması gibi bir anlaşma değil bu.
Öyle olsa süre doldu,
çekilin kardeşim buralardan dememiz gerekir. Yahut o devletler süre doldu alın
Musul, Kerkük, Trakya sizindir artık demeleri gerekir. Böyle bir madde yok.
Aksine paylaşımı tamamlamak için bugünkü sınırlarımızı bile çok görüyor, yeniden
çizmeye çalışıyorlar. Anlı şanlı TV programcıları ve yazarlar “7 yıl kaldı,
2023’de anlaşmanın süresi doluyor” diyorlar. Bu cehalet ve saçmalıktır.
Kurtuluş savaşında bir
Misakı Milli’miz vardı. Bunu gerçekleştiremedik. Musul ve Kerkük hayalimizdi
ama olmadı. Ege adaları güvenliğimiz ve ticaret yolumuz için gerekli idi o da
olmadı. Lozan’ın zafer olarak nitelendirilmemesi bunlar dolayısıyla değil.
Oniki ada dediğimiz
adalar aslında 12 ada değildir. Büyüklü küçüklü 20’den fazla adadır. Bu adalar
1912’de Trablusgarp savaşında İtalya tarafından işgal edilmiştir. Tam olarak
2.Dünya savaşı sonrası Yunanlılara bırakılmıştır. Bunları verdik demek tarih
bilgisi eksikliğidir. Almamız gerekirdi ama hangi donanma ile gidecektik?
Hayalimiz olan Musul ve Kerkük alınmalıydı ama hangi ordu ile?
Lozan’ı hezimet kılan
bunlar değildir. Okuyor, fotoğraflarda görüyorsunuz. Kırık, dökük bir ordu.
Ayağında çarığı olmayan, sırtında elbisesi olmayan askerlerden oluşan bitik bir
ordu var. Bununla ancak nefes alabileceğimiz bu topraklar kurtarılabildi. Bu
bir başarı idi. Mevcut durumumuza göre başarı.
Lübnan bu savaşta bize
maddi destekte bulundu. İşgal altındalar. Desteklerinin amacı, Anadolu’yu
kurtaran ordu güneye inecek kendilerini de kurtaracaktı. Ümitliydiler, bunu
bekliyorlardı. Tekrar Türkiye’ye bağlanacaklardı. Hâlbuki biz Hatay’ı bile bu
savaşta alamamıştık. Gücümüz bu kadardı.
Peki, Erdoğan ne demek
istedi? Erdoğan batılılara seslendi. Sınırlarımızı yeniden çizmeye çalışanlara
seslendi. Amerikan tasallutu altında şimdiye kadar bizi yönetenlere seslendi.
Bütün Osmanlı
coğrafyasını aldınız, Anadolu’yu bile işgale kalktınız. Zor şartlarda mücadele
verdik. Anadolu’yu ve birkaç karış Trakya toprağını kurtardık. Bunu iane gibi
görüp bizimle Lozan denen anlaşmayı yaptınız. Buna da zafer dediniz. Bu Osmanlı
için hezimettir. Zafer falan değildir. Türkiye Cumhuriyeti’de adı ve yönetimi
değişen Osmanlıdır.
Cumhuriyet dönemi
boyunca birileri gerçekten bunu bize zafer olarak yutturmaya çalıştı. Bunlar
batı yörüngesindeki yönetimlerdi. Batı yörüngesindeki Türk ordusu idi. Kimse
alınmasın, “Türkiye’de bizim çocuklar darbe yaptı” denilen ordu aslında
Amerikan ordusu idi. Yani 15 Temmuz’da darbeye kalkışan “Türk askeri
üniformalı” askerlerden farksızdı.
Erdoğan batıya
seslendi. Dedi ki: Madem bölgede yeniden sınırlar çiziliyor. Bana zafer diye
yutturduğun anlaşma zafer değil hezimettir. Yeni çizilen sınırlarda ben hakkım
olan ne ise onu istiyorum. Benden kopardığınız topraklarda tekrar etkili olacağım.
Bunu da uygulamaya koyduk. Öncelikle sınırlarımızı koruyacağız. Bunu güvenceye
almak için Fırat Kalkanı operasyonunu yapıyorum.
Bundan sonra biz
olmadan bölgede sınır çizilmesine izin vermeyeceğiz. Eski topraklarımızda nüfuz
alanımızı sağlayacağız. Lozan’ı zafer gibi algılayıp, şimdiye kadar uyuttuğunuz
gibi uyumayacağım.
Bütün konuşmanın dışa
dönük olduğunu anlamak için normal bir zekâ yeterdi hâlbuki. Keşke Erdoğan’da
ki aklın kırkta biri Kılıçdaroğlu’nda olsaydı bunu anlardı. Balıklama atladı.
Aklı sıra karşı çıkacak, mantıklı konuşacaktı. Biraz saçmalayayım dese bile bu
kadar saçmalayamazdı.
Hani Amerikan tasallutu
altındaki yönetimler dedik ya, yönetimi kurtardık çok şükür. Amerikan tasallutu
altında bir ana muhalefetimiz var şimdi. Hezimeti zafer diye kucakladı. Erdoğan
başta Amerika olmak üzere batıya seslendi, Kılıçdaroğlu çatırdadı. Daha ne
diyeyim?
1.10.2016
SEVR anlaşmasının
önemli maddeleri. Aynı konudaki maddeler birleştirilerek özetlenmiştir.
-
SINIRLAR---
Edirne ve Kırklareli dâhil olmak üzere Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a
verilmiştir. Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye’ye
verilmiştir. ( Fransız mandası) Musul vilayeti en kuzeydeki kazası İmadiye
dahil tamamen El Cezire’ye verildi. ( Sonradan Irak oldu. Birleşik krallık,
Mezopotamya mandası. ) İstanbul Osmanlı devletinin başkenti olarak kalacak.
-
BOĞAZLAR---
İstanbul ve Çanakkale boğazları ile Marmara denizi silahtan arındırılacak,
savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak. Boğazlarda
deniz trafiği 10 ülkeden oluşan uluslar arası bir komisyon tarafından
yönetilecek. Komisyon gerekli gördüğü zaman müttefik devletlerin donanmalarını
yardıma çağırabilecek.
-
KÜRT
BÖLGESİ--- İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon
Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak. Bir
yıl sonra Kürtler dilerse milletler cemiyetine bağımsızlık için başvurabilecek.
-
İZMİR---
Yaklaşık olarak bugün İzmir ili ile sınırlı alanda Osmanlı imparatorluğu
egemenlik haklarının kullanımını 5 yıl süre ile Yunanistan’a bırakacak. Bu
sürenin sonunda bölgenin Osmanlı veya Yunanistan’a katılması için plebisit
yapılacak.
-
ERMENİSTAN---
Osmanlı, Ermenistan cumhuriyetini tanıyacak. Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatı
ile ABD başkanı belirleyecek. ( ABD başkanı Wilson 22 Kasım 1920’de verdiği
kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis’i Ermenilere verdi.)
-
ARAP
ÜLKELERİ VE ADALAR--- Osmanlı savaşta ve daha önce kaybettiği Arap ülkeleri,
Kıbrıs ve Ege adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyecek.
-
AZINLIKLAR---
Osmanlı din ve dil ayrımı gözetmeksizin bütün vatandaşlarına eşit haklar
verecek. Tehcir edilen gayrimüslimlerin malları iade edilecek. Azınlıklar her
seviyede okul ve dini kurumlar kurmakta serbest olacak. Osmanlının bu
konulardaki uygulamaları gerekirse müttefik devletler tarafından denetlenecek.
-
ASKERİ
KONULAR--- Osmanlı imparatorluğunun askeri kuvveti 35.000 jandarma, 15.000 özel
birlik, 700 padişahın yanındaki güvenlik olmak üzere 50.700 kişi ile olacak,
ağır silahlar bulunmayacaktır. Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara
bölgesinde askeri tesis bulundurulmayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak,
azınlıklar orduya katılabilecektir. Ordu ve jandarma müttefik kontrol komisyonu
tarafından denetlenecek.
-
SAVAŞ
SUÇLARI--- Savaş döneminde katliam ve tehcir suçu ile suçlananlar yargılanacak.
-
BORÇLAR
VE SAVAŞ TAZMİNAT--- Osmanlı imparatorluğunun mali durumundan dolayı savaş
tazminatı istenmeyecek. Türkiye’nin Almanya ve müttefiklerine olan borçları
silinecek, Türk maliyesi müttefikler arası mali komisyonun denetimine alınacak.
-
KAPİTÜLASYONLAR---
Osmanlının 1914’de tek taraflı olarak feshettiği kapitülasyonlar müttefik
devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak.
-
TİCARET
VE ÖZEL HUKUK--- Türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda müttefikler
tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecek. Sivil deniz ve
demiryolu trafiği müttefik devletler arasında yapılan iş bölümü çerçevesinde
yönetilecek.
( Cumhuriyet döneminde, “Lozan zaferi”nden sonra Türk hukuku
onların istediği hale kendi isteğimiz ile getirildi. N.C.O.)
LOZAN “ZAFER” ANLAŞMASI özet maddeler.
-
TÜRKİYE-SURİYE
SINIRI--- Fransızlarla imzalanan Ankara anlaşmasında çizilen sınırlar kabul
edilmiştir. (Sevr’de ki sınır)
-
IRAK
SINIRI--- Musul üzerinde anlaşma sağlanamadığı için bu konuda İngiltere ve
Türkiye hükümeti kendi aralarında anlaşacaklardır. ( Sevr’de ki sınır
kalmıştır)
-
TÜRK-YUNAN
SINIRI--- Mudanya ateşkes anlaşmasında kabul edildiği gibi kaldı.
-
ADALAR---
Gökçeada ve Bozcaada özerk bir yönetime tabi tutulmak şartıyla Türkiye’de (biz
bu maddeyi uygulamadık), diğer Ege adaları İtalya’ya kaldı. Sevr anlaşması ile
Oniki ada İtalya’ya diğer adalar Yunanistan’a bırakılmıştı. Oniki ada ve Rodos
1945 yılında müttefiklerin eline geçti, Nisan 1947’de Yunanistan’a teslim
edildi.
-
TÜRKİYE-İRAN
SINIRI--- Osmanlı imparatorluğu ile Safevi devleti arasında 1639’da imzalanan
Kasr-ı Şirin anlaşmasına göre belirlenmiştir.
-
KAPİTÜLASYONLAR---
Tamamı kaldırıldı.
-
AZINLIKLAR---
Azınlıklar müslüman olmayanlar olarak belirlenmiştir. Tüm azınlıklar Türk
uyruklu kabul edilecek, hiçbir şekilde ayrıcalık tanımayacak. Yani Türklerin
yararlandığı haklardan aynen yararlanacaklar. Giderlerini kendileri ödemek
suretiyle dini kurum,hayır işleri, okul açacaklar. Buralarda dillerini
serbestçe kullanacaklar. Dini ayinlerini serbestçe yapacaklardır. Batı
Trakya’da ki Türkler ve İstanbul’da ki Rumlar dışında, Anadolu ve doğu
Trakya’da ki Rumlar ile Yunanistan’da ki Türkler mübadele edilecek.
-
SAVAŞ
TAZMİNATI--- 1.dünya savaşı nedeni ile itilaf devletleri istedikleri savaş
tazminatlarından vazgeçtiler. Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç
bölgesini verdi.
-
OSMANLI
BORÇLARI--- Osmanlıdan ayrılan devletler arasında paylaştırıldı. Türkiye’ye
düşen bölümünün Fransız frangı olarak ödenmesine karar verildi.
-
BOĞAZLAR---
En çok tartışılan konudur. Geçici bir çözüm ile askeri olmayan gemiler barış
zamanında boğazdan geçebilecek. Boğazların her iki yakası askersizleştirilecek.
Geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan bir uluslar arası kurul
oluşturulacak. Bu düzenlemenin milletler cemiyeti güvencesinde sürdürülmesine
karar verildi. Böylece boğazlar bölgesine Türk askerinin girişi yasaklandı. (
Lozan zaferinin bu maddesi 1936 yılında Montrö boğazlar sözleşmesi ile şimdiki
halini almıştır. N.C.O.)
-
YABANCI
OKULLAR--- Eğitimlerini Türkiye’nin koyacağı kanunlar çerçevesinde yapacaklar.
-
PATRİKHANELER---Dünya
Ortodokslarının dini lideri durumundaki patrikhanenin siyasi yetkilerden
arındırılarak İstanbul’da kalmasına izin verildi.