Demokrasilerde
ve hukuk devletinde dokunulmaz insan olmaz olmamalı. Burada hemfikiriz.
Hemfikir olmadığımız ne var peki? Belki biraz yol, yordam, uygulanan
politikalarda ben biraz daha ılımlı olmak istiyorum budur.
Benim
çocukluğumda da yazı yazan, yazdıkları yazılarla insanlara “vay be” demek buda
oluyormuş dedirten yazarların aslında bir şey bilmediklerini, insanlara “vay
be” dedirttikleri şeylerin normalde olmadığını anladım. Onursal monursal
başkanların aslında başkan olduğunu ama onursal olmadığını anladım. Belki
monursal olabilirler.
Bir
kargaşa olduğu, bir yanlışlık olduğu gerçek. Gerçek ama bu koca koca yazarların
dediği gibi de değil Uludere olayı. Bakıyorum hepsi istihbaratçı kesilmiş.
Mangalda kül bırakmayacak şekilde üfürmeler, istihbaratın nasıl yapılacağını
MİT’e ve Silahlı Kuvvetlere öğretmeler. Söylediklerine istihbaratı biraz bilen
insanların gülerek geçtiğini biliyorlar mı? Bilmiyorlar, bilseler artık
insanların 30 yıl öncesindeki gibi olmadığını, gelişen iletişimle çok şeyde
bilgi sahibi olduğunu bilirler, saçmalamazlar.
Efendim
istihbarat teknik olarak yapılınca eksik kalırmış, insan unsuru ile
desteklenmeliymiş bir sürü zırva. Kanuni son nefesini vermekte. Şimdi ismini
tam hatırlamadığım bir hizmetlisi var yanından hiç ayrılmayan. Sanıyorum Eyüp
Can. Diyor ki” sultanım artık Hak ile birlikte olma zamanıdır.”Kanuni de ona
der ki” ya Eyüp Can sen şimdiye kadar bizi kimle beraber bilirdin ki?”
İstihbaratı iyi bilen yazarlar siz ne yapıldığını sanıyorsunuz ki?
Teknik
olarak yapılır, insan unsuru kullanılır, bizzat takip edilir, yaygın konuşmalar
değerlendirilir. Riskleri de vardır bu işin. Sanki kendileri yanlış haber
üzerine yazı yazmamışlar hiç. Ama akıllarına bir haber kaynağının iki taraflı
çalışabileceği nedense gelmez. İstihbaratçı bunu anlamalı. Evet, anlamalı ama
böyle bir hata olduktan sonra. Madem insan unsuru diyorsunuz, insanın olduğu
yerde hatanın olabileceğini kabul etmek lazım. İstihbaratçı bunu göz ardı eder
mi? Etmez elbette gereği ne ise yapılır.
**
Dün
gece bir ilk gerçekleşti. Emekli Genelkurmay Başkanı İlker başbuğ tutuklandı.
Sivil mahkeme tarafından tutuklama konusunda bir ilk. Yoksa ihtilal de benzer
şey yaşanmış daha önce.
Bu
gün o eski duayenlerden biri yazsına başlık yapmış.”Kuklacıya sövemeyen,
kuklacıyı dövermiş” diyor. İşte o çocukluğumuzdaki dönem olsaydı “vay be” derdik.
Demiyorum şimdi. Çünkü kuklacıyı dövemeyenlerin ne yaptığını gördük. Açıkça
İslam’a saldıramayanların yanlış Müslümanlar üzerinden bu icraatı yaptığına şahit
olduk. O zaman kuklacı yok muydu? Müslüm Gündüzler’i, Fadime Şahinler’i
yazılarına konu yaptıklarında akılları nerede idi? Kuklacının parmaklarındaki
iplerin ucundaki kuklaya göre değişiyor demek ki.
Bu
tutuklama işinde yanlış giden bir şeyler var. Şimdi geriye dönüp baktım “ocak
2010” tarihinde benzer şeyler yazmışım. Bütün silahlı Kuvvetlere darbeci
gözüyle bakmak yanlıştır. Bu zihniyette olanlar vardır. Bunları ayıklamak çok
zor olacaktır. Çünkü Silahlı Kuvvetlerimizin geleneğinde cumhuriyeti korumak
vardır ve cumhuriyetin sahibi olarak görür kendisini. Birileri tarafından
oluşturulan, ne olduğu belli olmayan ideolojisine ters düşen her fikir
cumhuriyet düşmanı olarak alınır. Darbeler hep hiyerarşik düzen içinde yapılır.
Ordumuzun ideolojisi yanlış olabilir, temsil ettiği halk gibi düşünmeyebilir ki
öyle olduğunu gelişmeler gösterdi. Ancak bu böyle devam ederse emekli bütün GKB
larının hepsi tutuklanacak mı?
O
zaman hemen yeni anayasa yapılmalı, darbe ile ilgili maddeler demokratik
devlette olması gerektiği gibi yazılmalı. Bu bir milat olmalı. Bundan sonrasına
bakılmalı derim. Hiyerarşik düzen içinde olduğundan bir zaman sonra mevcut
bütün birliklerin etrafındaki tel örgülerin önlerine nerden bulacaksak güvenlik
güçleri dizip, açık hava hapishanesine çevirmemiz gerekecek.
Yeni
anayasa ile TSK da zihniyetini değiştirecek, halkın ordusu olacaktır.
6.1.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder