10 Ağustos 2014 Pazar

ÇOK BİLEN YAZARLAR, BİR TUTUKLAMA



Demokrasilerde ve hukuk devletinde dokunulmaz insan olmaz olmamalı. Burada hemfikiriz. Hemfikir olmadığımız ne var peki? Belki biraz yol, yordam, uygulanan politikalarda ben biraz daha ılımlı olmak istiyorum budur.

Benim çocukluğumda da yazı yazan, yazdıkları yazılarla insanlara “vay be” demek buda oluyormuş dedirten yazarların aslında bir şey bilmediklerini, insanlara “vay be” dedirttikleri şeylerin normalde olmadığını anladım. Onursal monursal başkanların aslında başkan olduğunu ama onursal olmadığını anladım. Belki monursal olabilirler.

Bir kargaşa olduğu, bir yanlışlık olduğu gerçek. Gerçek ama bu koca koca yazarların dediği gibi de değil Uludere olayı. Bakıyorum hepsi istihbaratçı kesilmiş. Mangalda kül bırakmayacak şekilde üfürmeler, istihbaratın nasıl yapılacağını MİT’e ve Silahlı Kuvvetlere öğretmeler. Söylediklerine istihbaratı biraz bilen insanların gülerek geçtiğini biliyorlar mı? Bilmiyorlar, bilseler artık insanların 30 yıl öncesindeki gibi olmadığını, gelişen iletişimle çok şeyde bilgi sahibi olduğunu bilirler, saçmalamazlar.

Efendim istihbarat teknik olarak yapılınca eksik kalırmış, insan unsuru ile desteklenmeliymiş bir sürü zırva. Kanuni son nefesini vermekte. Şimdi ismini tam hatırlamadığım bir hizmetlisi var yanından hiç ayrılmayan. Sanıyorum Eyüp Can. Diyor ki” sultanım artık Hak ile birlikte olma zamanıdır.”Kanuni de ona der ki” ya Eyüp Can sen şimdiye kadar bizi kimle beraber bilirdin ki?” İstihbaratı iyi bilen yazarlar siz ne yapıldığını sanıyorsunuz ki?

Teknik olarak yapılır, insan unsuru kullanılır, bizzat takip edilir, yaygın konuşmalar değerlendirilir. Riskleri de vardır bu işin. Sanki kendileri yanlış haber üzerine yazı yazmamışlar hiç. Ama akıllarına bir haber kaynağının iki taraflı çalışabileceği nedense gelmez. İstihbaratçı bunu anlamalı. Evet, anlamalı ama böyle bir hata olduktan sonra. Madem insan unsuru diyorsunuz, insanın olduğu yerde hatanın olabileceğini kabul etmek lazım. İstihbaratçı bunu göz ardı eder mi? Etmez elbette gereği ne ise yapılır.
**
Dün gece bir ilk gerçekleşti. Emekli Genelkurmay Başkanı İlker başbuğ tutuklandı. Sivil mahkeme tarafından tutuklama konusunda bir ilk. Yoksa ihtilal de benzer şey yaşanmış daha önce.

Bu gün o eski duayenlerden biri yazsına başlık yapmış.”Kuklacıya sövemeyen, kuklacıyı dövermiş” diyor. İşte o çocukluğumuzdaki dönem olsaydı “vay be” derdik. Demiyorum şimdi. Çünkü kuklacıyı dövemeyenlerin ne yaptığını gördük. Açıkça İslam’a saldıramayanların yanlış Müslümanlar üzerinden bu icraatı yaptığına şahit olduk. O zaman kuklacı yok muydu? Müslüm Gündüzler’i, Fadime Şahinler’i yazılarına konu yaptıklarında akılları nerede idi? Kuklacının parmaklarındaki iplerin ucundaki kuklaya göre değişiyor demek ki.

Bu tutuklama işinde yanlış giden bir şeyler var. Şimdi geriye dönüp baktım “ocak 2010” tarihinde benzer şeyler yazmışım. Bütün silahlı Kuvvetlere darbeci gözüyle bakmak yanlıştır. Bu zihniyette olanlar vardır. Bunları ayıklamak çok zor olacaktır. Çünkü Silahlı Kuvvetlerimizin geleneğinde cumhuriyeti korumak vardır ve cumhuriyetin sahibi olarak görür kendisini. Birileri tarafından oluşturulan, ne olduğu belli olmayan ideolojisine ters düşen her fikir cumhuriyet düşmanı olarak alınır. Darbeler hep hiyerarşik düzen içinde yapılır. Ordumuzun ideolojisi yanlış olabilir, temsil ettiği halk gibi düşünmeyebilir ki öyle olduğunu gelişmeler gösterdi. Ancak bu böyle devam ederse emekli bütün GKB larının hepsi tutuklanacak mı?

O zaman hemen yeni anayasa yapılmalı, darbe ile ilgili maddeler demokratik devlette olması gerektiği gibi yazılmalı. Bu bir milat olmalı. Bundan sonrasına bakılmalı derim. Hiyerarşik düzen içinde olduğundan bir zaman sonra mevcut bütün birliklerin etrafındaki tel örgülerin önlerine nerden bulacaksak güvenlik güçleri dizip, açık hava hapishanesine çevirmemiz gerekecek.

Yeni anayasa ile TSK da zihniyetini değiştirecek, halkın ordusu olacaktır.

6.1.2012






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder