Koalisyon
güçlerinin Libya’ya saldırmasına tepki gösterilmesini, Kaddafi’ye destek gibi
algılanması ve “ama o da şöyle yaptı da meşruiyet doğdu” söylemlerinin hiçbir
anlamı yok.
Bölge
insanının haklarının kısıtlandığı gibi bir algı yanlıştır. Olmayan şey kısıtlanamaz.
Yıllardır hakkı olmayan insanlar neden bu gün aklınıza geldi diyoruz. Hakkı
kısıtlanan insan sadece bunlar mıdır diyoruz. Katliam boyutunda olaylar
yaşanırken bu koalisyon güçleri nerede idi diyoruz.
Gerilere
gidelim, daha 70 li yıllara. Kıbrıs harekâtının yaşandığı zaman Kaddafi birkaç
yıllık diktatördü. Harekâtta yaşı müsait olanlar bilirler. Libya’nın ikinci
adamı Abdüsselam Callud bize çağrıda bulundu. Havaalanlarımız ve bütün
uçaklarımız emrinizdedir dedi. Hoşumuza gitmişti değil mi? Eğer halkının bir
isteği yoksa, biz ülke yönetimleri ile dost kalırız. Zulüm varsa, işkence varsa,
halk bunlardan şikâyetçi ise, biz halktan yana tavır koyarız. Şimdi olduğu
gibi.
Daha
üç yıl önce Elize Sarayının bahçesinde çadır kuran Kaddafi değil miydi?
Cumhurbaşkanı kim di? Yine Sarkozy. Ne değişti bu geçen üç yılda. Kaddafi o
zaman dost ve hayırlı bir adamdı. Kaddafi’nin elindeki uçaklar kimden alınmış?
Uçak satmak için pazarlık yapan Sarkozy, onun diktatör olduğunun farkında değil
miydi?
Peki,
Kaddafi İtalya’da futbol kulübü satın alırken yine halim selim, halkına iyi
davranan bir adamdı değil mi? O zaman diktatör değildi, şimdi bir anda mı
diktatör oldu? Ve o zamanlarda Libya, Mısır, Yemen, Tunus v.s.halklarının
demokrasi talepleri yok muydu?
Aslında
şimdi de bütün bu halkların demokrasi talebi falan yok. Birileri talep edin dedi.
İşte asıl mesele burada. O birileri çok insancıl ise, bırakın hak kısıtlamasını,
katliamlar olurken nerdeydiler?
Ruanda’da
94 yılında birkaç ay içersinde tam 800 bin insan öldü. İddiaya göre Fransa ve
ABD nin, katliamları başlatan Hutu’ların engellenebileceği zamanlarda Birleşmiş
Milletleri işlevsiz kılmaya yönelik diplomatik girişimleri var. Yine o günlerde
Fransa devlet başkanı François Mitterrand’ın “o ülkelerde soykırım yaşanması o
kadarda önemli bir şey değil” diyen açıklamasını hatırlayan var mı?
Darfur’da
katliamlar 2003 yılında başlıyor. Birleşmiş Milletler 2007 yılında nihayet
müdahale ediyor. Ölü sayısı 400 bine yakın. Evlerinden yerlerinden olan insan
sayısı milyonlar. Birleşmiş Milletleri oradaki katliamda meşruiyet sınırları
dışında tutan ne idi? Neden bu kadar beklendi?
Kosova’da
Birleşmiş Milletlerin üç yıl beklemesinin sebebi ne idi. Ne zaman Boşnaklar güçlendi,
bastırmaya başladı, Birleşmiş Milletler müdahale etti. Dünyanın bir yerlerinden
gelip, orada oturan insanların topraklarını işgal edeceksiniz, sonra günden
güne işgal alanlarını genişletip, her gün bir yerleri bombalayacaksınız, ama
bunun müdahale için bir meşruiyeti olmayacak. Filistin’ den söz ettiğimi
anladınız sanırım.
Düne
kadar baş tacı ettikleri yönetimler şimdi halk düşmanları oldu. Bu yönetimler
senelerdir bu insanları böyle yönetiyordu. Halkın da sesi çıkmıyordu. Şimdi
zincirleme demokrasi talepleri başladı. Arap halklarını o kadar cana yakın
buldular ki, kurtarmaya gittikleri, demokrasi götürdükleri insanları kendileri
bombalıyorlar.
Biz
diyoruz ki; enerji ihtiyaçları için paylaştıkları bölgelerdeki nüfuz
mücadelelerinde, bölge insanını bombalamasınlar. Petrolu zaten batılı şirketler
kullanıyordu. Şimdi bölgede hangi şirketler etkin olacak, hangi devlet söz
sahibi onun mücadelesi veriliyor. Büyük devletlerin nüfuz mücadelesinin adını
demokrasi getirmek, diktatörden kurtarmak koymayın.
Kaddafi’nin
meşruiyet yarattığı falan yok. Meşruiyet zaten ellerinde. İstedikleri şekilde
karar alıyor, istedikleri meşruiyeti yaratıyorlar. Burada meşruiyet Kaddafi.
Yarın İran’da meşruiyet nükleer silah olacak.
Deve
deveye sürtünüyor, arada sinek eziliyor.
23.3.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder