28 Aralık 2016 Çarşamba

KUTUPLAŞAN TÜRKİYE

Bu konuda fikir söyleyen herkes kafasına göre bir tarafa sorumluluğu yükleyerek diğerlerini sütten çıkmış ak kaşık olarak görüyor. Mensubu olduğu grup en doğru olan çünkü.

Kemal Öztürk geçtiğimiz günlerde İtalya’ya gittiğinde dikkatini çekmiş ve şöyle diyor. “5 yıl önce insanlarda gördüğüm güler yüz, hoşgörü, yumuşaklık yerini sertliğe bırakmış. AB’ye karşı olanların oranı %50 olmuş. Brexit isteyen ülkelerin sayısı 8’e çıkmış. Global olarak sertleşme var.”

İnsanlarda mensubiyet duygusu olacaktır elbet. Bunun kötü bir yanı yok. Ancak mensubiyet duygusuyla bağlandığımız taraf ne kadar şeffaf, ne kadar doğru?

Şirin Payzın, metrobüste şortlu kadına tekme atan adamı sorarken “dini bir tepki ile attı” diyerek olayı anında dine bağlıyor. Elimizde bu adamın dindar olduğuna dair veri yok. Tarikat mensubu olduğuna dair veri yok.

Bu sözü söylediğiniz anda bütün dindarları karşınıza almış oluyorsunuz. Bu durumda son yıllarda muhafazakâr parti iktidarı toplumu böldü tezi çöküyor tabi. Çünkü bu adamın Osmanbey’de bir öğrenciye saldıran, tecavüz eden Moğol’dan farkı yoktu. Bildiğiniz bir sapık işte.

Diğer yandan okumadığı için yanlış bilgilerle donatılan dindar olduğunu söyleyen biri hocasının dinine mensup olmuş. Söz konusu ayet bile olsa hocam derse veya filan hoca efendi derse olur diyebiliyor. Kendi aklına güvenmiyor. Çünkü hocaları “siz okumayın anlamazsınız, yanlış yorum yaparsınız” diyor.

Bir hanım “ben hoca ile evlenmedim, çünkü cemaatten toplanan para ile geçiniyor” diyor. Yahut tam böyle olmasa bile cemaat üzerinden farklı bir geçim olduğu hepimizin malumu. Şimdi anladık mı “siz okumayın, anlamaz, yanlış yorum yaparsınız” sözündeki derin manayı.

Bir başka grup Gadir-i Hum hadisesi diye bir şeyler uydurup İslam’ı böldü, Şia’yı bir hançer gibi İslam’ın bağrına sapladı. Çünkü Peygamberimizin vefatından sonra İslam devleti büyüdü güçlendi. Güç, fitne ve düşmanı da getirir, fitneciler bölmeye, parçalamaya başladılar.

Abdullah İbni Sebe adında Yemenli bir Yahudi’nin Mısır’dan getirdiği adamlar Hz. Osman’ı katletti. Karışıklıklar Hz. Ali zamanında da devam etti. Müslümanlar bölündü ve savaşmaya başladı. Abdullah İbni Sebe Hz. Ali’ye ilahlık isnad etti ve önceki üç halifenin hakkını yediğini söyleyip hadisler uydurmaya başladı. Böylece Şiiliğin temeli atıldı.

Daha sonra Şiiler de bölündüler. Hz.Ali’ni torunu İsmail’i imam kabul edenler İsmaili adını aldı. Sonra bunlardan Abdullah İbni Sebe’nin peşinde gidenlerden Yahudi asıllı göz doktoru Meymun el Kaddah Bâtıniliği kurdu. Bâtınilik adında doğan bu inanç sistemi Zerdüştlük, Mani, Budizm’in karışımından oluşan kabala benzeri bir inanç sistemiydi.

Bâtınilikte Kuran’ın iki manası vardır. Biri bizlerin bildiği açık olan ZAHİRİ manası. Diğeri bizim anlamadığımız BÂTINİ manası. Bunu normal insanlar anlayamaz.

Sünni kesimden de Kuran’ın Bâtıni manasını anlamak için mutlaka mürşidin olması gerektiğini söyleyenler var. Kuran “apaçık” diyor ama olsun. Bilgisi bu olmasa bile yolunun bu olması gerekiyor. Geçinmek için hocam bilir diyen bir cemaate ihtiyaçları var çünkü. Kim Sünni kim Şii karışmış artık. Bunlar da insanları ayrı yönlere çekiyor.

Diğer yandan laikler devletin takınması tarafsızlık ilkesini din olarak almış kendisini toplumda bir kenara çekmiştir. Hatta geçmiş dönemlerde bu hata devlet eliyle yapılmış, daha az sayıda olan laikler çoğunluk üzerinde baskı kurmuştur.

Madem toplumlar bölünerek sertlik yanlısı olmuştur daha geniş açıdan bakmak gerekir meseleye. Basit bir hak arama eylemi eğer Arjantin, Brezilya, Almanya, Fransa, Amerika v.s gibi ülkelerde de kargaşaya, yakıp yıkmaya dönüşüyorsa mesele başka demektir.

Bütün dünyada toplumun sosyolojik, psikolojik durumları kullanılarak dini, etnik, mezhebi ayrılıklar körükleniyor.

Hal böyle olunca birileri dünya ile oynuyor. Bütün toplumları derin bir kaosa hazırlıyor diye bir teori geliyor insanın aklına tabi. Kim bilir belki ekonomisi bozulan dünyayı yeni bir dünya savaşına hazırlıyor küresel güçler.

28.12.2016




24 Aralık 2016 Cumartesi

DÜŞMANI TANIMADAN, DÜŞMANLA MÜCADELE EDİLEMEZ

Şeyh Edebali, Osman Bey’e nasihat ederken “ Geçmişini bileyen geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın” diyor.
Yani diyor ki, geçmişte yaşananları bil ki, şimdi yaşadıklarınla mukayese edip tecrübeli olasın. Aynı hataları yapmayasın.  “Tarih tekerrürden ibarettir” sözü bizi uyutmak için söylenen bir sözdür. Bunun aslı “tarih tekerrür etmez, insanlar aynı hataları yapar” olmalıdır.
Kimse kusura bakmasın, biz aynı hataları yaptıkça kâfir aynı taktikle üzerimize geliyor. Şartlara, siyasi duruma, konjonktüre göre tadilat yapma ihtiyacı bile hissetmiyor.
Hiç bir kaynaktan beslenmediğimi, hiçbir yerden zerre menfaatim olmadığını tanıyanlar bilirler. Tek gayem var, insanlara geçmişte yaşadıklarımızı anlatmak, bugün yaşadıklarımızla bağını kurmalarını sağlamaya çalışmaktır.
Bazen kızıyor, yazıyı yayınladığım mesajı ( tiwiti) eğer 9211 kişi görüntülemiş fakat yazıyı 398 kişi okumuşsa yazmanın bir anlamı yok diyorum.
Yine ben Şeyh Edebali’nin “Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli ( korkusuz, pervasız, gözü pek) derler “ nasihati doğrultusunda gideceğim. Ve eğer bana diğer tarafta sorulacak olursa “ülke bu duruma düşerken sen ne yaptın” sorusuna hazırlıklı olmak istiyorum.
Kendime göre bir ideolojim var elbette. Ancak mensubu olduğum ideoloji sahipleri de hata yaparsa kayırmacı davranmam. Maksadım bildiğim konularda yanlışları söylemek ve uyandırmak.
Hala kime hizmet ettiğini anlamadığım muhafazakâr denilen medyanın sizleri kandırdığını gördükçe sinir katsayım yükseliyor. Figen Yüksekdağ’ı devlet terörist olmaktan, teröre yardım etmekten tutukluyor. Ama bu medya “bir hanımefendiye terörist diyemezsin “ diye haykıran adamı size, sizden diye yutturuyor ve gazetelerinde yazı yazdırıyor. İnanmayan bu videonun 15 ile 20’nci dakika arasını izlesin.
Bazen öyle anlar oluyor ki, kendilerine yanlış öğretilen bilgiler nedeni ile tanrı edindikleri insanlar hakkında bir doğruyu söyleyince, öylesine kızıyor ki insanlar, inanın anasına sövseniz o kadar kızmazlar.
Osmanlı’nın son zamanlarında Balkan isyanlarında, Arap isyanlarında parmağı olan İngilizleri anlatınca, hele bu isyanlarda yerli masonların kullanıldığını söylediğinizde asla inanmıyorlar.
Çünkü tarih bilmiyorlar. Bilmedikleri gibi tarihi de yok sayıyorlar. Tarihi Kanuni’nin eş cinsel gibi gösterilen dizilerden veya romanlardan ibaret görüyorlar. Hatta ve hatta başta bulunan ve Osmanlı’nın yıkılışında etkili olan masonlar için “ne olmuş mason ise” diyebiliyorlar.
Eğer kulaktan dolma öğrendikleri Arapları isyana kışkırtan Lawrence dışında Getrude Bell, Aubrey gibi İngiliz ajanlarının Osmanlı topraklarında adım adım gezdiklerini bilseler, belki “Gezi” eyleminde İstanbul’da dolanan ajanların neden gezdiği arasında bağ kuracaklar.
Hepsi arkeolog. Gittikleri yerlerde sahanın haritasını çıkarıp planlar yapıyorlar. Abdülhamit onların ve batı medyasının yalanları ile “Kızıl sultan, diktatör, katil” diye anılıyor. Çünkü yıkmak istedikleri devleti hala tek parça tutuyor.
Bize o zaman “jön Türkler” diye öğrettikleri şimdi sanırım “genç Türkler” dedikleri ittihatçıların büyük çoğunluğu masondu. Bize “vatan şairi” diye tanıtılan Namık Kemal’in mason olduğunu ve Paris’te kâfir parası ile devleti aleyhine yazdığını bilmezseniz, şimdi Alman cumhurbaşkanı ile poz veren vatan haini Can Dündar’ı anlayamazsınız.
Eğer “Genç Türklerin” vatansever olduğunu düşüyorsanız, Avrupa’ya kaçmış, Türkiye aleyhinde çalışan bütün vatan hainlerine vatansever demeniz gerekir.
Batı ülkelerine gidip onların yıkıcı fikirleri ile donatılıp Osmanlı üzerine salınan bu “Genç Türkler” i anlamazsanız, şimdi Avrupa’nın kucağında oturup Türkiye aleyhine propağanda yapan pkk’lıları anlayamazsınız.
Beğenir veya beğenmezsiniz. Belki istediğimiz etkinliği gösteremiyor olabiliriz. Kâfir dünyasına farkında olduğumuzu, oynanan oyunu gördüğümüzü, bizi yıkmak için el birliği yaptıklarını söyleyen bir adam var başımızda. Bu sayede çöküş ya engelleniyor, ya da geciktiriliyor.
İşte bu yüzden ben, bütün kâfirlerin ve bilgisizlikleri nedeni ile İngiliz aklına sahip olanların saldırdığı bu adamın yanında durmaya devam edeceğim. Bu yazılanları yağlama olarak görenler gelsinler, bana verilen trilyonlardan birazını kendilerine vereyim.
15.12.2016