7 Mart 2015 Cumartesi

“KABATAŞ’I YAZMAK” YERİNE YAZANA BAKMAK



Muhalefeti yeterince yazdım. Biraz da Kabataş’ı yazan, hatta gezi’yi bizden iyi anlayan arkadaşlara sormak için yazalım. Ama bunu karşı tarafa şirin görünüp de entel ayaklarına yatmak için yapmıyorum.

Öncelikle yandaş değilim, yoldaş hiç değilim. Futbol takımı tutar gibi parti de tutmuyorum. Ömrü ülkücülükle geçmiş fakat şimdi MHP’li olmayan bir fani olarak yazıyorum.

Amerikan düşünce kuruluşlarında yetiştirilip ülkeye gönderilmiş, bir anda zuhur etmiş bütün televizyonlarda boy gösteren gazeteci değilim. Aslında gazeteci de değilim zaten. Hobi olarak doğru bildiklerimi yazıyorum. Bu işten hiçbir gelirim yok. Para alarak başkalarının fikrini, hatta belki inanmadığım fikirleri doğru gibi lanse etmekten ar duyarım.

Hayatta en zor şey bir inansın inanmadığı fikri savunması olsa gerek. İnanmadığım fikri savunma zilletine asla katlanmam. Ya Musa’nın yanındayım, ya da Firavun’un. Ama ikisinde birden asla olmam.

Yaşanan olayları izan ve idrakimiz dâhilinde değerlendirir, gördüğüm şeyleri yazarım. Olaylar genellikle belli bir plan dâhilinde yürür. Planlayıcılar ya benim fikrime uyar onu savunurum, ya da uymaz karşı çıkarım. Karşı çıkarken “ama bunlar da biraz haklı” demem. Çünkü ya haklıdır ya değildir.

Muhafazakâr medya da nevzuhur bir akım oluştu. Karşı tarafa şirin görünerek entel dantel takılmak. Muhafazakârlığın tanımı bu mu bilmiyorum. Çünkü bize sorulduğunda muhafazakârız demiyoruz. Sadece müslümanız diyoruz. Sanırım ikisi bir arada olmuyor.

İsmail Kılıçarslan bir yazı kaleme almış “Kabataş’ı yazmak” demiş. Birileri sordu “ biz mi bir şey atlıyoruz, bu yazıda ne anlatılmak istenmiş? ” diye. Okudum, ben de tıpkı onlar gibi anlamadım. Okuyanlar anlamadığına göre bu genç arkadaş aptalsınız ondan diyebilir. O zaman başka mahallede yazması gerekecek. Çünkü bu mahallede herkes aptal.

Bu şekilde mahallesini beğenmeyip başka mahallede dükkân açanlara yabancı değiliz. Ahmet Hakan şimdi “medya mahallesinin ablası” nın dizinin dibinde yazıyor. Mahallesini beğenmeyen siyasiler de, şimdi Pensilvanya yolunu aşındırıyor.

Yıllarca ülke Tv’de program yap, sonra kalk gezi eylemlerine katıl. Sırrı Süreyya’yı kim tanıyordu? Onu da ünlü yapıp meclise yolladılar. Sırrı Süreyya sonra Gezi eylemlerinde dozere kafa atmıştı.

Gezi eylemlerinde hangi gerekçeler “ haklı ” görünmüştü de katıldınız? Sonra ( ‘Taksim meydanında ölüler var, yüzlerce yaralı söz konusu, tomalar üzerimize ne olduğunu anlamadığımız bir kimyasal sıkıyor’ yazdılar. Ben hiç duraksamadan dönemin İstanbul valisine, başbakanına ve cumhurbaşkanına çağrı yapıp ‘bu çılgınlığı durdurun, insanları öldürmeyi bırakın ) diyen cümleyi kurdunuz. Peki, bunların yalan olduğunu görmediniz mi?

Kabataş olayı olmuş veya olmamış. Bu olayın bu kadar büyütülmesini de ayrıca anlamsız buluyorum. Velev ki olmadı, böyle bir olay yok. Peki, “Gezi’nin en hızlı günlerinde eşim ve çocuğumla taksideydim. Acıbadem’de bir grup yol kesmiş, eylem yapıyorlardı. Mustafa Kemal’in askerleriydiler. Gruptan birileri, bir başörtülü kadının arabasını sallamaya, ona hakaretler yağdırmaya başladı” diyen cümle sizin değil mi?

Ya “O günün akşamında Ankara’da yaşayan bir arkadaşıma olayı anlatınca o da bana anlattığım olayın aynısını o gün kız kardeşine de yaptıklarını, hatta arabasının camını kırdıklarını anlattı” diyen cümle de size ait değil mi?

“Aradan onca zaman geçti. Bana Gezi olayları her sorulduğunda duraksamadan ‘Gezi’yi anlamak için hiç çaba sarf etmedik/etmiyoruz. Oysa Gezi’yi anlamak ve anlamlandırmak Türkiye için çok önemli” diyorsunuz. Hadi ben ve benim gibiler aptal anlamadık. Ben ve benim gibilerin anlamadığı ama sizin anladığınız Gezi gerçeği nedir? Aptalların anlayacağı dilden anlatın.

Türkiye’de sadece 12 adet ağaç vardı, iktidar onları da kesmeye kalktı deyin mesela.

Gezi’yi anladınız mutlaka. Ancak anlamadığınız şey şu; ne kadar entel olursanız olun, ne kadar onlara şirin görünmek isterseniz isteyin asla yaranamazsınız.

Bilin ki ellerine geçen ilk fırsatta arabanızı sallayacak, hatta camlarını kıracaklar. Çocuklarınızın Kuran okumasını bile yasaklayacaklar. Hatta ve hatta evinizde bile namaz kılmanıza müsaade etmeyecekler. Büyüklerinizden evlere baskınlar yapıldığını duymadınız mı? Çünkü siz onların gözünde nefes alması bile haram bir mahlûksunuz. Sizin şirinliğiniz onların din düşmanlığını yok etmeyecektir.

Evet, Gezi’yi anladığınıza ve anlamlandırdığınıza gönülden inanıyorum ama bunları da bilin. Bilin de bari şerefinizle mücadele edin.

Bunları sadece genç İsmail kardeşim değil, kendine muhafazakâr diyen bütün yazarlar üzerine alabilir. Bence sakıncası yok.

7.3.2015



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder