Muhalefeti
yeterince yazdım. Biraz da Kabataş’ı yazan, hatta gezi’yi bizden iyi anlayan
arkadaşlara sormak için yazalım. Ama bunu karşı tarafa şirin görünüp de entel
ayaklarına yatmak için yapmıyorum.
Öncelikle
yandaş değilim, yoldaş hiç değilim. Futbol takımı tutar gibi parti de tutmuyorum.
Ömrü ülkücülükle geçmiş fakat şimdi MHP’li olmayan bir fani olarak yazıyorum.
Amerikan
düşünce kuruluşlarında yetiştirilip ülkeye gönderilmiş, bir anda zuhur etmiş
bütün televizyonlarda boy gösteren gazeteci değilim. Aslında gazeteci de
değilim zaten. Hobi olarak doğru bildiklerimi yazıyorum. Bu işten hiçbir gelirim
yok. Para alarak başkalarının fikrini, hatta belki inanmadığım fikirleri doğru
gibi lanse etmekten ar duyarım.
Hayatta
en zor şey bir inansın inanmadığı fikri savunması olsa gerek. İnanmadığım fikri
savunma zilletine asla katlanmam. Ya Musa’nın yanındayım, ya da Firavun’un. Ama
ikisinde birden asla olmam.
Yaşanan
olayları izan ve idrakimiz dâhilinde değerlendirir, gördüğüm şeyleri yazarım. Olaylar
genellikle belli bir plan dâhilinde yürür. Planlayıcılar ya benim fikrime uyar
onu savunurum, ya da uymaz karşı çıkarım. Karşı çıkarken “ama bunlar da biraz
haklı” demem. Çünkü ya haklıdır ya değildir.
Muhafazakâr
medya da nevzuhur bir akım oluştu. Karşı tarafa şirin görünerek entel dantel
takılmak. Muhafazakârlığın tanımı bu mu bilmiyorum. Çünkü bize sorulduğunda muhafazakârız
demiyoruz. Sadece müslümanız diyoruz. Sanırım ikisi bir arada olmuyor.
İsmail
Kılıçarslan bir yazı kaleme almış “Kabataş’ı yazmak” demiş. Birileri sordu “ biz
mi bir şey atlıyoruz, bu yazıda ne anlatılmak istenmiş? ” diye. Okudum, ben de
tıpkı onlar gibi anlamadım. Okuyanlar anlamadığına göre bu genç arkadaş
aptalsınız ondan diyebilir. O zaman başka mahallede yazması gerekecek. Çünkü bu
mahallede herkes aptal.
Bu
şekilde mahallesini beğenmeyip başka mahallede dükkân açanlara yabancı değiliz.
Ahmet Hakan şimdi “medya mahallesinin ablası” nın dizinin dibinde yazıyor.
Mahallesini beğenmeyen siyasiler de, şimdi Pensilvanya yolunu aşındırıyor.
Yıllarca
ülke Tv’de program yap, sonra kalk gezi eylemlerine katıl. Sırrı Süreyya’yı kim
tanıyordu? Onu da ünlü yapıp meclise yolladılar. Sırrı Süreyya sonra Gezi
eylemlerinde dozere kafa atmıştı.
Gezi
eylemlerinde hangi gerekçeler “ haklı ” görünmüştü de katıldınız? Sonra ( ‘Taksim
meydanında ölüler var, yüzlerce yaralı söz konusu, tomalar üzerimize ne
olduğunu anlamadığımız bir kimyasal sıkıyor’ yazdılar. Ben hiç duraksamadan
dönemin İstanbul valisine, başbakanına ve cumhurbaşkanına çağrı yapıp ‘bu
çılgınlığı durdurun, insanları öldürmeyi bırakın ) diyen cümleyi kurdunuz. Peki,
bunların yalan olduğunu görmediniz mi?
Kabataş
olayı olmuş veya olmamış. Bu olayın bu kadar büyütülmesini de ayrıca anlamsız
buluyorum. Velev ki olmadı, böyle bir olay yok. Peki, “Gezi’nin en hızlı
günlerinde eşim ve çocuğumla taksideydim. Acıbadem’de bir grup yol kesmiş,
eylem yapıyorlardı. Mustafa Kemal’in askerleriydiler. Gruptan birileri, bir
başörtülü kadının arabasını sallamaya, ona hakaretler yağdırmaya başladı” diyen
cümle sizin değil mi?
Ya
“O günün akşamında Ankara’da yaşayan bir arkadaşıma olayı anlatınca o da bana
anlattığım olayın aynısını o gün kız kardeşine de yaptıklarını, hatta arabasının
camını kırdıklarını anlattı” diyen cümle de size ait değil mi?
“Aradan
onca zaman geçti. Bana Gezi olayları her sorulduğunda duraksamadan ‘Gezi’yi
anlamak için hiç çaba sarf etmedik/etmiyoruz. Oysa Gezi’yi anlamak ve anlamlandırmak
Türkiye için çok önemli” diyorsunuz. Hadi ben ve benim gibiler aptal anlamadık.
Ben ve benim gibilerin anlamadığı ama sizin anladığınız Gezi gerçeği nedir? Aptalların
anlayacağı dilden anlatın.
Türkiye’de
sadece 12 adet ağaç vardı, iktidar onları da kesmeye kalktı deyin mesela.
Gezi’yi
anladınız mutlaka. Ancak anlamadığınız şey şu; ne kadar entel olursanız olun,
ne kadar onlara şirin görünmek isterseniz isteyin asla yaranamazsınız.
Bilin
ki ellerine geçen ilk fırsatta arabanızı sallayacak, hatta camlarını
kıracaklar. Çocuklarınızın Kuran okumasını bile yasaklayacaklar. Hatta ve hatta
evinizde bile namaz kılmanıza müsaade etmeyecekler. Büyüklerinizden evlere
baskınlar yapıldığını duymadınız mı? Çünkü siz onların gözünde nefes alması
bile haram bir mahlûksunuz. Sizin şirinliğiniz onların din düşmanlığını yok
etmeyecektir.
Evet,
Gezi’yi anladığınıza ve anlamlandırdığınıza gönülden inanıyorum ama bunları da
bilin. Bilin de bari şerefinizle mücadele edin.
Bunları
sadece genç İsmail kardeşim değil, kendine muhafazakâr diyen bütün yazarlar
üzerine alabilir. Bence sakıncası yok.
7.3.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder