Çevremizi öylesine bir bilgi
kirliliği sarmış ki, insanların kafası epeyi karışık bu yüzden. İlgili ilgisiz
bütün insanlar konuşuyor. Ama konu hakkında bilgileri olmadan. Medya zaten bir
tuhaf. Ne düşünüyorlarsa insanları ona inandırmak için yayın yapıyor.
Habercilik yapmıyor adeta dayatıyor, beyin yıkıyorlar.
Demokrasi ve haber alma
özgürlüğünden bahsediliyor. Doğrudur, insanların haber alma özgürlüğü
kısıtlanamaz. Tamam, haber alma özgürlüğü kısıtlanamaz. Yalan haber yapmak
habercilik olmadığı gibi, bunu yapmayın doğru yazın demekte özgürlüğün
kısıtlanması anlamına gelmez.
Devlet der dururuz hep. Ama
devletin kim olduğunu nedense hiç düşünmeyiz. Geçtiğimiz yıllarda Sayın Meral
Akşener iç işleri bakanı idi. Yine kargaşa var, belgeler deliller ortada geziyor,
ya da belge diye insanlara yutturulan şeyler. Sayın bakanımız diyor ki ”varsa
böyle bir belge devlete veririm”.Sahi kim bu devlet? Sayın bakanımız bakan
olarak kendisinin devlet olduğunun farkında değildi nedense. Millet adına
işleri yürüten her görevli ister seçilmiş olsun ister atanmış, devletin kendisidir.
Yani varsa bir belge Sayın bakanın o belgeyi vereceği makam zaten kendisidir.
İç işleri bakanı olarak işlem yapacak makam kendisi değilse kimdir peki. Eğer
benim bildiğimin dışında bir devlet kavramı varsa bilmek isterim doğrusu.
Bir kısım iddialar atıldı
ortaya, doğru değilse eğer, o medya mensuplarının yüz karasıdır bu. Çünkü özgür
habercilik, haber alma hakkı gibi safsatalarla uyutmamak gerek. Doğru değilse eğer,
sorumlu makamlar doğruyu yine basın aracılığı ile bildirir insanlara. Yok,
doğru ise devletin kızmaya, hiddetlenmeye asla hakkı yoktur. Sayın Başbakanında,
Sayın Genelkurmay başkanında kendileri devlet olduğu için hiddete hakkı yoktur öyleyse.
Kimse kimseyi hainlikle suçlamadı bildiğim kadarı ile. Zaten böyle bir şeyin
aklın ucundan geçme ihtimali bile söz konusu değildir. Hata söz konusu ise, öz
eleştiri yapmak, nerde hata yaptık demek gerek. Başka gezegenden Başbakan ve Genelkurmay
başkanı getirecek değiliz. Onlarda bizim insanımız, onlarda bizden biri.
Buna benzer hadiseler
yaşanacaktır da bundan sonra. Hele bilir bilmez her insanın konuştuğu bir
ortamda kaçınılmazdır bu. Bazı yabancı terimler Türkçeye çevriliyor,
bakıyorsunuz konunun dışında çok anlamsız şeyler çıkıyor. Askeri terimleri,
askeri terim bilmeyen birine çevirtirseniz ne olur. Taarruz helikopterinin adı
saldırı helikopteri olur. Kuzey Irak’a yaptığımız operasyonun adı saldırı olur.
Hâlbuki saldırı başka bir şeydir, taarruz başka bir şeydir. PKK bize saldırır
ama silahlı kuvvetlerimiz operasyon yapar, ya da harekât yapar. Haksız olan saldırıdır.
Amerika Irak’a saldırmıştır. Bakıyorsunuz haberlerde diyor ki; F–16 lar kandil
dağına saldırı düzenledi. Yok efendim, F–16 larımız operasyon düzenliyor,
saldırmıyorlar. Bence Genelkurmay başkanımızın bilgiler yanlışsa, hiddetlenmeye
gerek yok, açıklama yapmaya bile gerek yok. Bilgileri Başbakana verir, hatta
Başbakan bile açıklamaz, Milli Savunma Bakanı bunları medyaya açıklardı.
Terörle mücadele için
kurullar toplanıyor, ne yapılacağı kararlaştırılacak. İnsanımızın canı yanıyor
zaten, otuz yıldır bu mücadele yapılıyor, ne yapılacağını görüşüyoruz şimdi.
Yani otuz yıldır bir yol haritamız hala yok mu? Silahlı kuvvetler başarısız mı?
Bakıyorsunuz öldürülen terörist sayısı 30 000. Daha ne yapılsın yani. Bitiyor
mu? Bitmiyor. Demek öldürmekle olmuyor bu iş. Asker bunu yapar, ama başkalarının
da bir şeyler yapması gerek değil mi? Askerin karşısına intihar etmek için
çıkan insan sayısını azaltmak için ne yapıldı.
Bakıyorsunuz
Başbakanımız medyaya kızmış, karşılıklı tartışma yaşanıyor. Devlet kızamaz
efendim, siz devletsiniz. İftira atılıyor diyorsanız, yine o kanalla cevap
hakkı kullanılır. Bakın Asil Nadir’ e.İngilizler bir gecede bitirmediler mi?
Yarın Ergenekon davası
görülmeye başlanacak. Geçtiğimiz günlerde her şey söylendi, kimi dedi bu
insanların bir arada olması mümkün değil. Kimi dedi hesaplaşma. Hâlbuki izlemek
gerek. Telefon konuşmaları, bağlantılar hepsi düzmece olamaz ki. İspat edilir
veya edilmez, ama bir duman çıkıyor bir yerlerden. Yargılamayı beklemek gerek.
İspatı mümkün olmasa bile insanlar anlayacağını anlamıştır.
Şu bilinmelidir ki;
yetki ve sorumluk birlikte olur ve yetkiyi kullananlar sorumludur da aynı zamanda.
Yapılan bir eylemin günahı da sevabı da devleti temsil edenlere aittir.
25.02.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder