Çözüm diye başladık işe. Taraftar olduk. Çünkü devletler de hata yapar
ve yapmıştık yıllarca. Defalarca söyledik, çözüm bölge halkıyla olur. Halkın
ileri gelenleri ile görüşülür, sıkıntılar öğrenilir. Demokratik olarak gereken
ne ise yapılır.
İmralı’da ki terörist başı “bana bir şans tanıyın bu işi bitireyim”
demiş meğer. Daha bize teslim edildiği ilk günlerde de “devletime hizmet etmek
isterim” demişti. Buna da evet diyoruz, bunu da destekliyoruz. Ülkenin huzuru
ve barışı için şeytanla bile görüşülür. Görüşülür ama baktınız muhatap uçuk,
kaçık şeyler söylüyor demek ki görüşme fayda sağlamayacak.
Bilmiyorsak bile, anlaşılan bazı şeyler konuşulmuş. Bazı şartlar ileri sürülmüş.
Aklımıza demokratik hakların verilmesi şartından başka şey gelmiyor. Demokratik
haklar dışında olmayacak vaatlerde bulunmak zaten kimsenin haddine değil.
Karşılığında onlar da silah bırakacak, sınır dışına çekilecek.
Böyle başlayacak süreçte devletin kendi insanına, insanca yaşama hakkı vermesinden kimse
rahatsız değil ve olmaya da hakkı yok. Ayrıca coğrafya buna müsait değil. Güçlü
bir Türkiye, Ortadoğu’da nüfuz alanı oluşturacaktır. Küçük bir Türkiye değil.
Peki, görüşmeler sonunda ortaya çıkan tablo ne? Devlet olarak atılan adımlar karşısında,
onlar ne yaptı?
Dağa çıkışlar arttı.
Silah bırakılmadı veya sınır dışına çekilmedi o güçler.
Şantiye baskınları, araç yakmalar devam etti.
Sivil vatandaşlar, askerler kaçırıldı.
Sokak eylemleri arttı. Çocuklar ellerinde Molotof bombaları ve taşlarla
her yeri savaş alanına çevirdi.
Devlet kürt siyasi hareketi diye BDH/HDP yi muhatap almak için çaba
sarf ediyor. Bu partilerin Kürtlerle ilgisi olmadığını, pkk nın siyasi kolu
olduğunu nasıl anlatmak lazım bilmiyorum. Pkk terör örgütüdür bunlar da pkk
lıdır ve teröristtir.
Lice’de olan olaylar hala bir şey ifade etmiyorsa, Kürt devleti
kurulana kadar çözüme devam edelim. Olay mahallinde olan askerlerin kimlikleri
tespit edilmiş, silahlarına el konulmuş. Bu iyi bir gelişme. Mümkünse bütün
askerin silahlarını toplayalım. Silahsız bir askeri güç oluşturalım.
Askerin zırhlı araçlarına tam 102 mermi isabet etmiş. Olsun önemli
değil, toplayın askerin silahlarını onlar askere ateş açsın, asker göğüs gersin
ölsün. Ölmek de vatana hizmettir. TSK açıklama yapıyor “sabrımızın sınırlarını
zorluyorlar” diye.
Molotof bombası atıp yakıyorlar polis yakalıyor, sonra kanunda böyle
bir suç yok yahut çocuk diye bırakıyoruz. Yabancı ülkelerde polis, yüzünde
maske olan göstericiyi bile vuruyor. Biz insan yakanları serbest bırakıyoruz.
Bölgeye giden müfettişler ve savcılar boş kovan topluyor. Teröristlerin
boş kovanlarını toplamayı da akıl ettiler mi acaba? 102 mermi isabet etmiş ama
isabet etmeyen kaç mermi var bilmek lazım!
İyi niyetle başlayan çözüm sürecinin iyi niyetle devam etmediğini
anlamak için makam sahibi olmaya gerek yok. Lice’ye bakın yeter. Darbe yapın
demiyoruz ama devletin kurumları toplantılar yapıyor. Bu toplantılarda her kurum,
kendi branşında gördüğü aksaklık ve tehlikeleri ikaz etmek zorundadır.
Devletin sahibi ne Başbakan,ne bakanlar,ne Emniyet müdürleri ne de TSK
dır.Devletin sahibi millettir.Bu kurumların hepsi millet adına,milleti
korumakla yükümlüdür.Eskiden olduğu gibi medya kanalı ile ayar çekme modası
geçmiştir.Toplantılarda anlatın artık asker gözü ile kapıdaki tehlikeyi.
Çözüm terör örgütünü vurmakla, bölge halkını devletin yanına çekmekle
ancak sonuca ulaşır. Kıbrıs’da olduğu gibi bayrak direğine tırmanan adamı vurmazsanız,
herkes bayrak direğine tırmanır bundan sonra. Hele bu bayrak direği kışla
içinde ise içler acısı.
Kürt devleti kurmaya kalkanlara da biri hatırlatsın. Bütün batı
bölgesindeki Kürtleri doyuracak imkânınız yoksa devlet kurmayı hayal bile
etmeyin.
Eğer teröristi kim vurdu diye silahları toplar incelmeye alır,
mevzilerden kovan toplarsanız, pkk ile mücadeleyi de savcı ve müfettişlere
silah dağıtır onlarla yaparsınız. Başbakanın çevresinde anlı şanlı danışmanlar
vardı, hani onlar nerdeler şimdi?
9.6.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder