22 Ekim 2015 Perşembe

"İSLAM" İLE İLGİLİ BU 26 GERÇEĞİ SÖYLEMEMEK SUÇTUR


Coğrafyamızda olan biteni anlatmak için çok yazdık. Hatırlarsanız  IŞİD SEBEP DEĞİL SONUÇTUR diye Eylül 2014'de http://ncocak.blogspot.com.tr/2014/09/isid-sebep-degil-sonuctur-1.html  birincisi ve sonra http://ncocak.blogspot.com.tr/2014/09/isid-sebep-degil-sonuctur-2.html ikincisi olmak üzere iki yazı da yazmıştım. Biz, içimizde olan gerçekleri görmüyor hata yaptık, doğru yaptık diye boğuşurken, Kanadalı bizden iyi görüyor bu gerçekleri.

Bugün, Ottawa üniversitesinde profesör olan Michel Cheossudovsky’nin bu makalesi ile karşılaştım. Tercümesini aynen veriyorum. Bir de Kanadalı profesörden okuyalım.

"İSLAM" İLE İLGİLİ BU 26 GERÇEĞİ SÖYLEMEMEK SUÇTUR

ABD’nin terörizmle savaşı büyük bir yalan.”İslami teröristler” ABD’nin küresel liderliğini korumak için askeri bir gündemle uyguladığı önleyici bir savaş taktiği. Irak İslam devleti Amerikan gizli servisi tarafından kurulmuş ve geliştirilmiştir. 

Washington’un terörle mücadelesi Suriye ve Irak’ta teröristlere destektir aslında.

Haziran 2014 de Irak’ta etki alanını genişleten örgüt aslında ABD ve Nato tarafından gizlice planlanmış, askeri istihbarat örgütünün bir parçasıydı. İsrail’de buna destek verdi. Terörle mücadele adı altında oynanan oyun ABD tarafından kurulanan “devlet destekli” bir terör faaliyetidir.

ABD ve müteffikleri Işıd’i korumaktadır. Eğer maksatları İslam devletini devre dışı bırakmak olsaydı, geçen haziran ayında Suriye’den ırak’a geçen Toyota kamyonetlerin konvoyunu bombalarlardı.

Bu makalede 26 gerçekle bu büyük yalan çürütülüyor. ABD tarafından medyaya “insani bir eylem” olarak yansıtılan kampanya aslında büyük ölçekli bir askeri operasyondur. Gerçekte Suriye ve Irak’ta büyük ölçüde zaten sivil ölümü vardır. Obama’nın hala terörle mücadele dediği bu operasyon desteğimiz olmadan mümkün değildir.

El-Kaide ve tarihi kökeni 

1.ABD ve El-Kaide, Sovyet Afganistan savaşında zirve yapan nerdeyse yarım yüzyıldır müttefiktir.

2.Pakistan’da kurulan kampta CİA tarafından eğitim verildi.1982-1992 yılları arasında yaklaşık 35 000 mücahit Afgan savaşına katılmak için geldi.
Ücreti CİA fonundan ödenerek gazeteler ve haber bültenlerinde dünyanın her yerinden insanlar cihada katılmaya çağırıldı.

3.Reagan döneminden beri, Washington İslami terörü desteklemektedir. Reagan bunlara kendi tanımı ile “özgürlük savaşçıları” diyordu. ABD bu İslam tugaylarına silah temin ediyordu. Mücahitlerin Sovyetler Birliği ve Afganistan’da rejimi değiştiren “laik rejime” karşı mücadele gibi çok iyi bir nedenleri vardı.

4. Nebraska Üniversitesinde cihad ders kitaplarına girdi. ABD ders kitapları ile milyonlarca dolar vererek şiddet tasvirleri ve fotoğraflarla İslami öğreti adı altında mücahit yetiştirdi.

5.Amerika tarafından öcü olarak gösterilen El-Kaide’nin kurucusu Usame Bin Ladin, 1979 yılında CİA tarafından işe alındı. Henüz 22 yaşındaydı ve CİA destekli gerilla eğitim kamplarında eğitim gördü.

El Kaide 11 Eylül saldırısından sorumlu değil. “Teröre karşı küresel savaş” başlatmak için devlet destekli terör yaratıldı.

İslam devleti (/IŞIL) 

6.İslam devleti (Işıd) El-Kaide bağlantılı bir örgüttür. Amerikan istihbarat servisi, İngiliz M16, İsrail Mossad, Pakistan istihbarat servisi ve Suudi Arabistan istihbarat servisi Al-istihbarat El-Ammah tarafından beyin takımı oluşturuldu.

7.Örgüt Beşar hükümetine karşı ABD Nato destekli ayaklanmaya katıldı.

8.Nato ve Türkiye Mart 2011 den Suriye ayaklanmasının başından beri ayaklanmayı destekliyorlar.

9.Işıda Batılı özel kuvvetler, batılı istihbarat örgütleri, İngiliz özel kuvvetleri ve M16 üyeleri Suriye’de eğittikleri mücahitlere destek verdiler.

10.Pentagondan maaş alan batılı askeri uzmanlar teröristlere kimyasal silah kullanımı konusunda eğitim verdiler.

11.Kafa kesme görüntüleri ABD destekli terör eğitim proğramcıları tarafından yürütüldü.

12.Amerikan müttefikleri tarafından Suudi hapishanelerindeki mahkûmlar Işıda katılmak kaydıyla serbest bırakıldı. Bunların içinde idama mahkûm suçlular da vardı.

13.Netanyahu ve İsrail subayları Golan tepelerinde El-Nusra ile bir araya geldiler. İsrail askeri unsurları El Nusra ve Işidi desteklemeyi kabul ettiler.

Suriye ve Irak

14.Işıd savaşçıları bugün batı ittifakının ayak sesleridir. Açıklanmayan görevleri Irak ve Suriye’de kaos, terör ve yıkım ile Amerikan çıkarlarına hizmettir.

16.Şimdi ABD Ve Nato tarafından bombalandığı iddia edilen teröristler, üstü kapalı bir şekilde Washington ve müttefikleri tarafından desteklenmektedir.

17.ABD ve müttefiklerinin hava saldırıları Işıda yönelik değildir. Irak ve Suriye’nin ekonomik alt yapısına yöneliktir. Fabrikalar, petrol rafinerilerini yok etmek amaçlıdır.

18.ABD’nin uzun süredir takip ettiği bu yıkım politikasının sebebi, Irak ve Suriye’de bir Sünni, bir Arap şii, bir kürt devleti kurmaktır.

"Teröre karşı küresel savaş"

19. "Küresel terörizme karşı savaş" ve "medeniyetler çatışması" rakip değerler ve din, aslında stratejik ve ekonomik hedefleri gerçekleştirmek için birer hediye gibidir Amerika için.

20.Amerika ve batı devletleri El-Kaideyi desteklerken bir yandan da Mali, Nijer, Orta Afrika cumhuriyeti, Somali ve Yemen’de El Kaideye bağlı örgütleri gizli servisleri aracılığı ile desteklemektedirler.

21.Nijeya’da Boko Haram, Somali’de El Şebbab, Libya’da İslami mücadele grubu batılı istihbarat örgütleri tarafından desteklenmektedir.

“Ev yapımı terörizm" Amerika Birleşik Devletleri 

23.Obama, Amerika’yı bu İslam devletinin saldırılarına karşı korumayı kutsal bir görev olarak görüyor.

24.“Evde yetiştirilen terör” ile sözde tehlike yaratılıp, sözde cihatçılarla terör saldırıları düzenletip insanların özgürlüklerini kısıtlamak ve polis devleti kurmak istemektedirler.
"İslami teröristler” Sahte tutuklamalar, yargılamalar ve mahkûmiyetler ile, ülkeyi ve kendi vatandaşlarının hayatını korumak bahanesi ile, Amerika Birleşik Devletleri ve kolluk kuvvetleri gittikçe militarize olmaktadır.

26. "Teröre karşı küresel savaş" için anti terör kanunları çıkarılıp teröre karışan herkes cezalandırılır.

"Teröre karşı küresel savaş" da amaç insanları sorgulayan, düşünen olmaktan çıkarıp sosyal düzeni analiz etmekten men etmektir.

Obama yönetimi ve müttefikleri şeytani bir fikir birliği içindeler. İslam devleti diye bir dış düşman bahane edilerek, dünya güvenliğini korumak büyük bir yalandır.

Prof. Michel Chossudovsky

22.10.2015




12 Ekim 2015 Pazartesi

OLAĞAN ŞÜPHELİLER

Olağan şüpheliler: PKK-DAEŞ-DHKP/C

Canlı bomba olarak kendini patlatan başka örgüt var mı? Yok.

1.PKK yaptı: HDP’nin mazlumu oynayıp oylarını yükseltmek, Ak partinin katliam yaptığına ikna edip oylarını düşürmek, devletimizi sözüm ona Dünya nezdinde küçük düşürmek, kahpelikleri yüzünden, çözüm denen garabete geri dönmeyen hükümeti barışa! Zorlayıp, örgüte toparlanmak için zaman kazandırmak.

2.DAEŞ yaptı: Daeş denen örgüt malumunuz olduğu üzere, batı tarafından üretilip piyasaya sürüldüğünden, hükümetin PYD denen örgütü PKK ile eş değerde terör örgütü görme algısını yıkmak, PYD’ye daha önce olduğu gibi Türkiye desteği sağlamak, Türkiye’nin muhalif gruplara desteğini engellemek, Suriye politikalarından Türkiye’yi uzak tutmak için.

3.DHKP/C yaptı: Batının sümen altında tuttuğu ve militan terörist sayısı aslında çok sınırlı olan bu örgüt, bazı politikaların ülkeye kabul ettirilmesi için gerekli olduğunda sümen altından çıkarılır. Örgüt komünist olmasına rağmen en çok ABD-İNGİLTERE-ALMANYA ve FRANSA tarafından kullanılır. PKK ve DAEŞ örgütündeki maddelere ilave olarak toplumu galeyana getirmek, kutuplaşmayı arttırmak, belli hain grupların devlet nefretini körüklemek, çözüm süreci boyunca hazırlığını yaptıkları toplum hareketleri ile şehir savaşlarının zeminini hazırlayıp, sokak savaşlarını başlatmak.

NETİCE: Görüldüğü gibi hangi örgüt yaparsa yapsın, bütün terör örgütleri batı tarafından kontrol edilmekte ve kullanılmaktadır. Maşa önemli elbet bulunmalı ama esas maşayı tutan el, kesinlikle bize başsağlığı dileyen, teröre karşı yanımızda olduğunu söyleyen batılı müttefiklerimizdir.

Biz PYD terör örgütüdür derken, dün akşam ABD havadan 50 ton mühimmatı Kuzey Suriye’de atarak PYD‘yi destekliyor görüntüsü altında PKK’yı donatıyor. Çünkü 23 Temmuzdan bu yana, TSK tarafından bütün cephanelikleri imha ediliyor.

Peki, biz benzer örgütler kurup ortaya salsak. Mesela Kanada’da birkaç yere bomba koysak bizdeki gibi olur mu? Veya Almanya, Fransa gibi devletlerde birkaç bomba patlatsak bu örgütler aracılığı ile.

Halk sokaklarda toplanıp “Katil Devlet” diye haykırır mı, katil Merkel diye bağırır mı? Bağırmaz çünkü devlet katil olmaz, hiçbir yönetici katil olmaz. Ülke yöneten hiç bir kimse, yönettiği ülkede kargaşa istemez. Huzurla, insanları işinde gücünde olan bir ülkeyi yönetmek dururken, hangi ahmak halkını savaştırıp sıkıntıya girer?

Bize mahsus bir haslettir devletinin katil olduğunu düşünmek, bize mahsus haslettir yönetenin halkını bölmek istediğini düşünmek. Bize mahsus bir hasletimiz daha var ki, devletine ve milletine ihanet etmek, ülkesini yabancı güçlerin emri ile kaosa sokmak.

Öylesine şartlanmış ki beyinler, bomba patladıktan hemen sonra polis araçlarına saldırmak gelenek haline gelmiş. Polise saldıran bu ahmak beyinler, diğer yandan polis zafiyet gösterdi, polis korumadı demeye de utanmazlar.

Bir yanda polis ve asker hatta 3 yaşındaki bebekleri katleden PKK, diğer yanda polis bizi korumadı diyen dağda onlarla poz veren meclisteki PKK lı HDP’liler. Utanmadan öldürdüğü insanların kendilerini korumasını isterler.

Başka bir yanda PKK destekçisi din, devlet, millet düşmanı sol zihniyet. En ufak olayda kırıp, yıkıp, döken ahmak bir güruh. Cenazelerde bütün tabutların üzerinde paçavra vardı. İster PKK’lı olsun, ister devrimci.

İşte diğer devletlerle aramızdaki fark bu. Bizde ki ahmak, beyinsiz, dışa bağlı olduğunu dahi anlamayan sürülerin varlığı. Kendilerini meydana toplayıp, toplayanların bomba patlattığını dahi anlamayacak kadar gezi zekâlılar. Zor günler bizi bekliyor.

12.10.2015






                                                                  



6 Ekim 2015 Salı

ABD-SURİYE-RUSYA ÜÇGENİNDE BİZ

Rusya’nın hava sahamızı ihlal ile aslında bizimle dalaşmak istediğini sanmıyorum. Bizimle dalaşarak elde edeceği bir kazanç yok. Kanaatimce Rusya’nın en son dalaşmak istediği ülke biziz. Bizimle dalaşmak, ekonomik anlamda elini zayıflatır.

Parçalanan SSCB’nin bir süre özellikle Ortadoğu gelişmelerine seyirci kalacağı belli idi. Ve bunu da yaptı. Biz, 90’ların başında Sibirya’da ki madenlerin işletmesini ABD’ye verdiğinde artık bu hantal yapının bittiğini anlamıştık.

Soğuk savaş döneminde pek bilinmediğinden denge sağlayan bir güç sanılan SSCB’de teknolojinin de olmadığını anladık. Sanıldığı gibi batılı devletlerin etkisi ile değil, kendileri bunun farkında olarak sırtındaki kamburu atıp toparlanma sürecine girdiler.

Ekonomik durumu düzeltince eski nüfuz alanlarına dönmek isteyecekleri bilinmeyen değildi. Teknolojik gelişeme de sağlandı, artık eskisi gibi hantal yapı ve teknoloji yok.

Batı dünyası birlikte gibi görünse de Almanya’nın başını çektiği Avrupa ile ABD’nin güç yarışına sahne oluyor. Tek kutuplu bir Dünya’da ABD, kimseyi hesaba almadan bata çıka gitmeye devam etti. Afganistan, Irak yeterince ders olmamış ki Arap dünyasına çekidüzen vermeye kalktı. Büyük fitnelere sebep olmasına rağmen yüzünü gözüne bulaştırdı.


Peki, Rusya’nın bu davranışına ve politika değişikliğine asıl sebep ne? Rusya’ya bu cesareti veren bizzat ABD ve Avrupa’nın kendisi. ABD’nin bölgede kargaşa çıkarıp, kimseyi doğrudan desteklemeden el altından taraflara destek vererek üstün gelecek güçle iş birliği yapmak ve kontrol altına almak politikasını gördü.

Önce Ukrayna’da batı dünyasının tepkisini ölçtü. Ukrayna bölündü buna rağmen cılız sesler çıktı ve enerjide Rusya’ya bağımlı olanlar sözde yaptırım uyguladılar. Kırım ilhak edildi yine kimseden ses çıkmadı. Kınamaları tepki olarak görmedi Rusya.

Daha önce üs olarak kullandığı alanların kontrol altına alınması zamanı gelmişti. Rusya bu defa ABD ve Avrupa’yı kendi silahı ile vurdu. Kürt devleti oluşumu için suni bir terör örgütü icat edenlerin kozlarını elinden aldı. Nasıl Daeş’i vuruyorum diye koalisyon uçakları Arap ve Türkmenleri vurup bölgeyi boşalttı ise, Rusya’da dostu Esed’i Daeş denen terör örgütünden koruma görevini üstlendi.

Öyle ya, Daeş bir terör örgütüydü, hatta bir bakıma Rusya, ABD’ye yardım ediyordu. Madem terör örgütüdür vurmak için meşru hakkı vardır. Tabi Rusya’da tıpkı ABD gibi Daeş’i vurmadı. Rusya’nın da amacı muhalifleri yok edip, Suriye’nin tamamına Esed’in hâkim olmasını sağlamaktır. Daeş denen silah şimdi ABD’yi vuruyordu bir bakıma.

Nato üyesi olmayan bir ülkeyi bölmesi ve Kırım’ı ilhak etmesine ses çıkaramayan korkak batı ve Nato’nun farklı durumlarda tepkisini ölçmek gerekti. Çünkü amacına ulaşması için belki önümüzdeki günlerde karadan müdahale etmesi gerekecekti.

Bunun için hava sahası ihlali oyununa girdiler. Bir de Nato üyesi ülkeye sataşıp test etmek istediler. Bence başarılı da oldular. Nato tehlikeli oyun falan dedi. Sanırım ardından yeni bir test daha gelir. Sonra Rusya bildiğini yapar. İran arkasında, Çin yolda geliyor.

Rusya aptal değil, bir Nato üyesi ülkeye sataşıp batıyı karşısına neden alsın. Batılılara yardım edip, Daeş denen bir terör örgütünü vurmak duruyorken.

Artık güneyimizdeki savaş yeni bir boyut kazanmıştır. Şimdiye kadar doğrudan devletlerin dâhil olmadığı kavgaya devletler de dâhil olacaktır büyük ihtimalle. Ya da sadece Rusya dâhil olacak, batı kınama ile yetinecek ve Dünya tekrar iki kutuplu hale gelecektir.

Bizim için sıkıntı bölgedeki kargaşadan yararlanmak isteyen ve ABD tarafından sokak savaşlarına hazırlanan içimizdeki hainler olacaktır.

Biliyoruz ki “deve deveye sürtünür, arada sinek ezilir.” Bölgedeki kargaşaya hazır olmak için içimizdeki kargaşaya son vermek gerekir. Bunun için dağ ile birlikte sokaktaki eşkıyanın da bir an önce temizlenmesi elzemdir.


6.10.2015










1 Ekim 2015 Perşembe

KİMİN İÇ SAVAŞI SURİYE?

Hani hep aynı insanla satranç oynarsanız kabaca hangi hamleleri yapacağını tahmin edersiniz demiştik. Dünya savaşları, dünya savaşları öncesi dünyanın durumu, büyük devletlerin özellikle ABD’nin bölgemizde ideolojisini oluşturan politikalarını bilmeden neyi değerlendireceğiz?

Bizim sıkıntımız bilinçli toplum oluşturmak yerine, bize bağlı toplum oluşturmak olduğundan doğruları ve yanlışları değerlendirmek imkanından mahrum kalıyoruz. Geriye dönük bakarsanız kayıtsız şartsız destek verdiğimiz veya karşı olduğumuz politikacıları ve yöneticileri görürsünüz.

Bir atasözü olan “dost acı söyler” lafını çok kullanırız da, hiç acı söylemeyiz nedense. Söylemeye kalkanı da dokuz köyden kovarız. Bir de buna siyaset bilimcileri, ekranlarda boy gösteren birikimsiz analizcileri eklerseniz kendi tarafını bodoslama destekleyen gruplar ortaya çıkıyor işte.

İktidarlar doğruları yaptıkları sürece iktidarlarını devam ettirirler. Muhalefetin olmadığı bir ülkede iktidara doğru veya yanlış yaptığını yine kendi seçmeni söyleyecektir. Eğer iktidarı beğeniyor ve devam etmelerini istiyorsanız, o zaman yanlışlarını söylemeniz gerekir. Söylemediğiniz taktirde hep doğru yaptıklarını sanacaklardır.

Suriye konusunda taraflardan biri kesinlikle doğru yapıldığına inanıyor. Diğeri kesinlikle yanlış yapıldığına. Bir iktidar her şeyi doğru veya her şeyi yanlış yapmaz. Doğrular da vardır yanlışlar da.

Öncelikle biz Suriye’de müdahil olmasak bile bunlar olacaktı bunu bilelim. Nerede olacaktı? Tabi ki Suriye’de olacaktı. Ancak bizim hatamız Suriye’yi tek başına, münferit bir olay gibi değerlendirmemiz. Aslında bugün pkk ile yaşadığımız olayların temeli 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgali ile atılmıştı.

Bu işgalin yaşanması ve ABD’nin müdahil olabilmesi için daha geriye gidip Ronald Reagan ile Mikhail Gorbachev’in 1985 yılındaki Cenevre konferansını ve ardından gelen görüşmeler dizisini anlamak gerekir. Soğuk savaş sona ermeli, Sovyet Rusya dağılmalıydı ki ABD planları yürürlüğe girebilsin. Tabi biz günlük politikalarda uğraştığımızdan asırlık veya yarım asırlık planları anlayamıyoruz.

İran ve Irak arasında 8 yıl süren savaş sonunda İran’a karşı kendisini destekleyen Kuveyt’i işgal etmesini kim söylemişti Saddam Hüseyin’e? Bir savaşta kendisini destekleyen bir devleti ancak ahmak biri işgal eder. Saddam’da bunu yaptı. Yapmasa ne olacaktı? Başka bahane bulunmaz ise Irak, ABD tarafından işgal edilmemiş olacaktı beklide.

Irak’ta işgal ile oluşum orada tamamlandı. Ancak (puzzle) pazıl tamamlanmadı parçaları eksik. Tamamlanması için başka hamleler gerekiyordu. Çünkü pazılın diğer parçaları Suriye ve Türkiye’de bulunuyordu.

Nasıl ki Irak’tan ABD veya bilmediğimiz yere beş bin civarında Kürt götürülüp eğitildi. Bizden de bazıları bu maksatla ile eğitildiler. Şimdilerde ekranlarda izlediğiniz ağzı laf yapan, pkk yanlısı köpekler bunlar işte. Bu arada millet Türkiye’de Kürt varlığına alıştırılsın diye pkk görevlendirildi. Yaklaşık 35 yıl süren bir alışma devresi geçirdik.

Kendilerinin de terör örgütü diye tanımladığı bir çapul sürüsü üzerinden bağımsız Kürdistan olmayacağına göre, etrafından dolaşarak meşru hale getirmek mümkündü. Bizim sadece Suriye sorunu veya sadece bize mahsus olan pkk sorunu dediğimiz olgu çetrefilli hale getirildi. Getirildi ki bizdeki ahmaklar davasına sahip çıkmasın diye.

Bu savaş sarayın savaşı, bu savaş Erdoğan’ın savaşı diyen üst akıl bu ahmaklar topluluğuna inandırdı bunu. Zaten başlangıçtan beri bir türlü içine sindiremeyenler, Anadolu’nun ülke yönetmesine bu adı taktı. Erdoğan’ın polisi ve Erdoğan’ın ordusu. Milliyetçilik konusunda hassasiyeti olduğunu sandığımız ülkücü kesim bile bu adla anmaya başladı kendi ordusunu.

Bu milliyetçi kesim tıpkı pkk’nın kullandığı dili kullanıyor, aynı hedefe saldırıyordu. Neticede ikisi de piyon haline gelmişti. Ülke bölünecek, iç savaş çıkacak ama hiç önemi yoktu. Erdoğan gitsin yeter. Üst akıl pkk’dan daha tehlikeli olduğunu öğretmişti onlara.

Dönelim yine Suriye’ye. Maksat büyük Kürdistan olduğuna göre Suriye’den başlanabilirdi. Daha önce defalarca yazdığımız gibi iç savaş başlatıldı. Çoluk çocuk demeden kendi halkını katleden bir canavar yaratıldı. Buna karşı olduklarını söylediler ama ÖSO’yu da desteklemediler. Çünkü ÖSO kazanırsa ülke bölünmeyecekti. Tiran kazanırsa yine bölünme olmayabilirdi. Öyleyse ikisi de kazanmayacak ama bölünme gerçekleşmeliydi.

Biz bu tehlikeyi bildiğimiz için ÖSO’yu destekledik. Çünkü güneyimizde yeni bir oluşum işimize gelmiyordu. Biz müdahil olmasak da bu savaş vardı ve Suriye bölünecekti. Zaten amaç buydu. Bizim de amacımız büyük Kürdistan’a giden yolu tıkamaktı.

Suriye kürdistanı için, hatta bizimde desteğimizi alacak oluşumlar gerekli hale getirildi. Daeş denen örgüt üretildi. Daeş bize ne zaman, nerede saldırdı ve hasım oldu aslında bilen yok. Daeş bölgeyi işgal etti. Şimdi bizim de terör örgütü kabul ettiğimiz bu örgütten kurtulmak lazımdı. Koalisyon oluşturuldu, saldırılar başladı. Ama nerelerde yoğunlaştı bu saldırılar? Suriye’nin kuzeyinde ve sivil halkın bulunduğu alanlarda.

Halk bombardıman altında kalmamak için bölgeyi terk etti. Onlardan boşalan alana PYD dene terör örgütü yerleşti. İşte bizim de hatalarımız burada başladı. Daeş’ten kurtulmak ve koalisyonda yer almak için bu yeni oluşuma destek verdik. Koalisyon büyük çapta silah yardımı yaptı bunlara. Hâlbuki bizim için PYD dene örgüt, bildiğimiz PKK’nın Suriye kolu idi.

Bu silahların daha sonra ülkemize sokulacağını biz biliyorduk, onlar planlamıştı. Planlanan gibi oldu ve silahlar kamyonlarla ülkemize sokuldu. Hatta biz PYD denen terör örgütünün yaralı itlerini bile ülkemizde tedavi ettik.

Bu kadar silah yığınağının sebebi ne idi peki? Çok defa yazmak bile ürpertiyor onun için ileride olacağını tahmin ettiğim şeyleri yazamıyorum dediğim sokak savaşlarında kullanmak içindi bu silahlar. Ve başlattılar sokak savaşlarını. Bakın Diyarbakır, Cizre, Silvan, Yüksekova’ya. Sizce neye benziyor. Buralarla sınırlı kalacağını beklemiyorsunuz sanırım.


Hani İmralı’da ki bebek katili, cani, domuz çobanı ne demişti. “Beni Türkiye’ye teslim ettiler Fetullah’ı aldılar” Çünkü o andan sonra onun görevi başlamıştı. Nasıl Suriye’de iki cephe yetmedi, çok sayıda cephe açarak tarafları birbirine kırdırdılar. Bizde de pkk ve karşı olanlar şeklinde iki cephe olunca başarı şansı düşük olacaktı.

Bunun için kripto danışmanlar vasıtası ile devletin kılcal damarlarına kadar yerleştirilmiş olan paralelin elemanları görev alacaktı. Terör örgütü ile barış olacağına inandırdılar Erdoğan’ı. Devletten yana gibi görünen, yargılama sırasında “devletime hizmet etmek isterim” diyen bebek katili ile görüşmeye ikna edildi. Aslında devletten yana olduğu falan yoktu. Öyle görünerek Kandil bağlantılı oyalama taktiği ile devleti operasyon yapmaz hale getirdiler.

Ne danışmanlardan bir vatanperver, ne de medyadan bir vatanperver çıkıp da doğruları söylemedi. Bu gün bile kripto pkk’lı Diyarbakır cezaevi kaçkınlarını makbul insan diye her akşam ekranlara çıkarmaya devam ediyorlar.

Hem çözüm denen garabeti ayarladılar, hem de hükümeti milletin nazarında küçük düşürmek için Oslo görüşmelerini sızdırdılar. Bunlar aynı kişi idi ya da aynı örgüt. Yani bildiğiniz paralel örgüt.

Artık işi o kadar ileri götürdüler ki “yoğun çatışma dönemine girdik, bunun yayılması halinde pkk Nato’ya çağrı yapmalı, Nato askerleri de Güneydoğu’ya girmeli” diyen kahpe paralel yazarlar bile çıktı.

7 Haziran seçimlerinde kapı kapı dolaşıp HDP’ye oy isteyen de yine bu aynı kahpe örgüttü. Lideri hoca zannedilen, ama aslında papaz olan paralel örgüt.

Öylesine bir algı oluşturdular ki hırsız! Devlet başkanına karşı milliyetçi kesimi bile pkk ile aynı safa getirdiler. Hepsi aynı dili kullanıyor. Eğer genel bir çatışma yaşanırsa ak parti-pkk mücadelesinde milliyetçi kesim sanırım pkk safında savaşacak. Erdoğan, pkk’dan daha büyük düşman çünkü.

Amerika ve bütün batı devletlerinin saldırdığı bir adama milliyetçilerde saldırıyor. Milliyetçilik batılıların Türkiye üzerindeki yıkıcı emelleri ile aynı çizgiye gelmiş durumda.

Suriye, Türkiye’nin bölünmesi için bu hale gelecekti biz müdahil olmasak bile. Hata müdahil olmakta değil, müdahale şeklinde. Devletimiz bu noktada yanlış yapmıştır. Ancak devletim yanlış yaptı diye küffarın safında yer alacak kadar kansız değiliz. Sırf Erdoğan gitsin diye Nato müdahalesi bile isteyen vatan haini ile aynı fikirde olanlar düşünsün.


Küffarın saldırdığı insana biz de saldıracak değiliz. Hükümetler gelir geçer. Baki olan devletimizdir. Küffarla iş birliği yapanlar bilsinler ki; onların çok ucuza sattığı bu ülkeyi, biz ancak aldığımız fiyata satarız.

Suriye iç savaşının aslında bizim iç savaşımız olduğunu hala anlamayan ahmaklar var ülkede. KİMİN İÇ SAVAŞI SURİYE? Sorusunun cevabı bu işte. Suriye bizim iç savaşımız.

Not: ABD’nin Avrupa ordusu ve Nato’nun Avrupa müttefik kuvvetleri yüksek komutanı orgeneral Philip Breedlove Diyarbakır’da Daeş ile savaşmak için asker ve uçak konuşlandırdığını açıkladı. Her olay öncesi batının gazeteci veya vekilleri gelirdi bölgeye. Sokak savaşlarının başladığı bu dönemde bunlar konuşlandılar. İç savaş Suriye’de ama küffar burada.


2.10.2015