Nato
genel sekreteri Jens Stoltenberg Ankara’dan Pkk ya yönelik hava
operasyonlarının barış sürecini tehlikeye sokmamasını istemiş.
-Mersin’de
protesto eyleminde evinin balkonunda oturan vatandaş işaret fişeği ile vurulup
hayatını kaybetti.
-PKK
Erzurum’da ilçe emniyet müdürlüğüne saldırdı.
-Nusaybin’de
ara sokaklara hendekler kazıldı.
-Hakkâri
Çukurca’da yola bomba döşendi.
-Tatvan’da
polis lojmanlarına roketli saldırı yapıldı.
-Van’ın
Çaldıran ilçesinde kobra tipi zırhlı araca saldırı.
-Mardin
Nusaybin’de bölge trafik istasyonuna silahlı ve patlayıcılı saldırı.
-Diyarbakır,
Mardin, Şırnak, Batman’da terör örgütüne yapılan operasyonu bahane edilerek
polise yönelik yapılan saldırılar.
-Diyarbakır
Lice’de askeri araca saldırı.
-Siirt’te
baraj inşaatında 5 iş makinesi yakıldı.
-Mardin
Nusaybin’de devlet hastanesi bahçesinde park halindeki ambülânslara saldırı.
-Erzurum-Bingöl
karayolunda 8 iş makinesi yakıldı.
Bunlar
son 24 saatte aklımda kalanlar. Eksikleri siz tamamlayın. Sadece olayları
verdim. Bu olaylardaki şehitleri vermedim. Barış sürecinin tehlikeye
girmemesini isteyen Nato Genel Sekreteri şimdi bu listeyi alıp ne yaparsa
yapsın.
7
Haziran seçimlerinden bu yana 300 civarında terörist eylem gerçekleşmiş. Peki
devlet ne zaman terör örgütüne operasyon yapmış? 24 Temmuz gecesi yani 3 gün
önce.
Selahattin
Demirtaş bu gün “ geçici hükümet ülkeyi adım adım savaşa sürüklüyor” diyor.
Yaklaşık iki yıldır hiç kuralına uymadıkları barış sürecini 300 civarında terör
eylemi ile zaten savaşa çevirmişler.
Şimdi
bu kadar fazla ciyaklamalarına, “ konuşarak çözülmeyecek hiçbir sorunumuz yok”
diye açıklama yapmalarına sebep ne peki?
Malum
çözüm süreci denen garabetle devlet bütün saldırılarını karşılıksız bıraktı.
Doğu ve Güneydoğu’da şehirlere yerleştiler. Polisin karşısına silahla çıktılar.
Seçimde milletin oyuna ipotek koydular.
Devlet
aslında hiç olmayan çözüm sürecine zarar gelmesin diye alanı onlara terk etti.
Bir ara devlet, polis ve jandarma karakollarını pkk ya bırakıp çekilecek diye
latife yaptık.
O
kadar rahat hareket ettiler ki, devleti sindirdik, fevkalade güçlüyüz edası ile
hdp’li vekiller açıklamalar yapmaya başladı. Hatta aşırı rahatlıktan,
sınırlarımız içinde bile örgüt mendil kapmaca falan oynuyordu. Yine devletten
ses yok.
Hükümet
kendisini çözüme öyle kaptırmış ki, askerin bazı bilgilendirmelerini kulak ardı
ediyordu. Asker çözüm süreci boyunca “su uyur düşman uyumaz” mantığı ile
hareket etti. Normal olan da bu idi zaten.
Sonunda
hükümetin önüne öyle belgeler kondu ki, vaziyet anlaşıldı. Bir önceki akşam
Daeş’e operasyon yapıldı. Malum, uçaklar havalanınca civardaki erketeler anında
dağa haber verirdi. Uçaklar kalktı diye. Hepsi mağaralara doluşur, dağ taş
bombalanırdı.
Ertesi
akşam uçaklar yine havalandığında belki haber vermek ihtiyacı bile
hissetmediler. İki yıldır devlet sindirilmiş nasılsa. Kendileri yakıp yıkıyor,
devlet susuyor. Dün Daeş için havalanan uçaklar yine onlar için havalandı diye
düşündüler. Kızlı erkekli mendil kapmaca oynamaya devam ettiler.
Abd
ve Avrupa’dan yönlendirilen başlarındaki kazmalar gibi düşündüler askeri. Hâlbuki
askerde yaklaşık 650 yıllık bir devlet geleneği ve zekâsı vardı.
İki
sorti halinde, ilkinde 60 dan fazla uçak, ikincisinde 70 kadar uçakla terör
kampları vuruldu. Mendil kapmaca oynarken, halay çekerken yakalandılar. Bazı
hainlerin asker dağı taşı bombalıyor dediğine bakmayın. Örgüt hiç bu kadar
zayiat vermemişti. Leş sayısı sizlerin aklına gelmeyecek kadar fazla.
Şimdi
bu kadar çok ciyaklamanın, konuşarak çözelim demelerinin sebebini anladık
sanırım.
Sıra
geldi şehir eşkıyalarına. Onun da tek yolu elinde silah olan, Molotof bombası
atanların teslim olmasını istemek, olmazsa vurmaktır. Ekmek almaya silahla
gidilmeyeceğine göre başka maksadı vardır. Silahla eylem yapanın maksadı
öldürmektir. Maksadı öldürmek olanlar da ölmeyi hak edenlerdir.
“Batı
ne der” kaygısı olmadan kamera kayıtları altında vurulacaklar, itiraz eden
batıya maskeli silahlı eylem filmleri gönderilip sorulacak. Siz bu tür
eylemcilere madalya mı veriyorsunuz diye.
27.7.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder