Her şeye kolay olarak karar veriyor,
söylenen bir sözün peşine takılıp gidiyoruz. Yabancı basında çıkan Türkiye
yüzünü doğuya mı döndü düşüncesi, bütün basını kanalize etti o yöne. Konjonktür
uygun nasılsa. İktidarda daha tutucu bir parti var. Türkiye yüzünü doğuya
rahatlıkla dönebilir öyleyse.
Aslında Türkiye’nin dönüşünü ya da dönüp dönmediğini anlamak için dünyadaki gelişmeleri anlamak gerek önce. Anlamak için de ideolojik veya rant kaygısına dönük bakmamak işin aslı. Çünkü böyle yavan, çağ dışı zihniyetli bir yaklaşım ülkeye zarar veriyor.
Dünyanın yapısı değişiyor,
ticari dengeler değişiyor, ülkelerin nüfuz alanları değişiyor. Otuz yıl
öncesinin ideolojik görüşüyle bu günkü değişimleri okumak ve anlamak mümkün değil.
Hele ülke dışından gelen yönlendirmelerin peşine takılmak eğer statükodan
beslenen biri değilsek saflıktan başka ne olabilir?
Hatırlayalım 28 Şubat dönemini.
Ankara da başörtüsü yapan bir gruba bir Amerikalı kadın turist çantasından
Atatürk resmi çıkarıp göstermişti. Hani Amerika’ya Türkiye’den giden her
turistin çantasında George Washington un resminin bulunması ve ırak işgalini
protesto eden gruba hemen çantasından çıkarıp göstermesi gibi bir şey.
Bunların Atatürkçülükle bir ilgisi yok.
Atatürkçülük maskesi altında ülke huzurunu sabote ederek daima huzursuz bir
ortamdan beslenen taifenin kullandığı argümanlar bunlar.
Avrupa’dan ziyade batıya
yüzü dönük bu ülkenin. Ancak Avrupa yıllardır bizi oyalamakta ve samimiyetsiz
tavrını devam ettirmekte.Bölgedeki gelişmeler eski kalıplarından çıkmış.Amerika
İran’a düşman diye ben neden düşman olmalıyım anlamış değilim.Ticari olarak
nerede kar var ise o tarafa bakmak gerek.Madem Avrupa samimiyetsiz,bizimle
ticarete meyilli olanlarla ticaret yapmaktan daha doğal ne olabilir?Dünya böyle
yapıyor.
Devletlerin politikalı
değişiyor ve bu verileri görüyoruz. Bunları gördüğümüz halde saplantılarımızdan
kurtulamayıp, at gözlüğü ile bakarsak değişime ayak uyduramayız. Iraktan kapı
açarak Asya’ya yayılma fikri gerçekleşmedi. Amerika ırakta yenildi. Bu sebeple
yeni politikalar gelişti. Obama başkan seçildi. Afganistan işgalindeki sıkıntılar,
Pakistan’ın durumu. Bunları görmeden hala Türkiye yüzünü doğuya mı dönüyor demek,
ön yargılı bir yaklaşımdır. Bütün bu gelişimler Türkiye’nin bölgesinde büyük ve
etkili bir ülke olduğunu anlattı. Eğer iktidar tutucu ise her yaptığına karşı
çıkmak fikrini bırakırsak, aslında hakkını verip, bu fotoğrafı iyi okuduğunu
söylemek gerek.
Elbette bu hükümet
meselesinden çok bir devlet meselesidir. Görülen bu değişimlere ayak uydurmak için,
hem iyi okumak hem de iyi yönetmek gerekir. İşte bu noktada endişelerimiz
olabilir.
Meselenin yönetilmesi
ile ilgili endişeleri olan muhalefet, STK lar, yazarlar ve konunun uzmanları
olumlu yaklaşıp politika üretecekleri yerde, tamamen meselenin dışında kalıp,
kapılarını kapatmalarını anlamak çok zor.
Bir domuz gribi
vakasında bile aşı aldı diye kıyametler koptu. Hâlbuki konunun bilimsel boyutu var.
Aşı yeni bir aşı. Denenmesinin üzerinden uzun zaman geçmemiş. Yan etkileri tam
olarak bilinmiyor. İnsanların kafası karışık. Bu konuda konuşması gereken bilim
adamları bile ikiye bölünmüş. Karşı çıkanlar yine aynı sebepten karşı çıkıyor.
Eğer aşı alınmasaydı, domuz gribinden ilk hasta öldüğünde bu grubun koparacağı
fırtınayı tahmin ediyorum.
Polemikleri aşı üzerinden
değil, eğer yolsuzluk varsa onun üzerinden yapsaydık sanırım insanların kafası
bu kadar karışmazdı. Kaldı ki ben hala bu virüsün bir laboratuar virüsü olduğu
kanaatini taşımaktayım. İlaç firmalarının oyunu gibi düşünsem de artık böyle
bir virüs var.
Hatta aşının içinde domuz kanı var
diye karşı çıkılan abuk subuk mailler bile alıyorum.
Avrupa’nın bize
vereceği bir şey yok. Adı Avrupalı olmak olsun veya olmasın demokrasisi yerine
oturmuş büyük bir devlet olmaktan başka çıkar yolumuz yok. Ancak bu sayede
insanlar konuşur, haklarını arar, hükümetlerin yanlışları dillendirilir ve
istikamet doğru olur. Baskı ile, sindirme ile, provokatif eylemlerle bir yere varılamaz.
Yönetenlerin gizli kapaklı işleri bu sayede önlenmiş olur. Eğer ergenekonvari
yapılanmalar şu anda kendi derdi ile meşgul olmasaydı, açılımların yaşandığı
güzel ülkemin kaç yerinde şimdiye kadar bombalar patlamıştı. Hepsi bir birine
bağlı süreci doğru okumak gerek.
Demokratik açılım
çerçevesinde mahmurdan gelenlerin ve DTP nin sebep olduğu görüntüler, her
kesimi rahatsız etmiştir. Tepkiler dile getirilmiş, hükümet tedbir olarak,
geçici olarak durdurma kararı almıştır. Bu konuda tepkilerini dile getiren
insanların asılıp kesildiği, hapse atıldığı bir ülke manzarası düşünebiliyor
musunuz?
Evet, fikirler söylenecek,
yönetenler de bunları dikkate alacak. Sadece hükümet mi? DTP de dikkate alacak.
Terör örgütü sözcülüğünü bırakacak. Bütün endişelerimize rağmen kanın durması
için iyi bir adımdır. Madem farklıyız diyorlar, farklı toplumlarında bir arada
yaşayabileceğini göstermeliyiz. Sadece biz mi? Ben ayrıyım, ben kürdüm diyen de
bunu gösterecek.
Öyle zafer kazanmış
mağrur asker tavırlarını, zafer işareti yapmayı bırakacaklar. Teslim olmak için
geldikleri gün kamplarının üzerinde savaş uçaklarının uçtuğunu unutmamalılar.
Kimse zafer kazanmamıştır. Hele PKK hiç kazanmamıştır. Devletin hoş görüsüne
sığınmadır bu gelişler. DTP de bu mesajı iyi okumalı.
Dünyadaki gelişmelerden
daha hızlı, hatta baş döndürücü bir hızla gelişmeler yaşanmakta Türkiye’de.
Kalıplaşmış politikaların dışında diğer devletlerle ilişkiler kurulmakta. Bütün
dileğimiz bu değişimlerin iyi yönetiliyor olması. Herkes üzerine düşeni yapmalı.
Külliyen retçiliği bırakıp, yanlışlar söylenmelidir. Söylenmelidir ki doğrulara
ulaşılsın. Bunun için Türkiye’nin gerçek bir muhalefete ihtiyacı vardır.
15.11.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder