Bu
başlığı görünce tepki verilecek biliyorum. Vermeyin, bence yazılanları okuyun
ondan sonra tepki verin. Tabi hala haksız olduğumu düşünüyorsanız.
Çocukluğumuzda
Malkoç oğlu, Tarkan, Karaoğlan filmleri ile büyüdük. Şimdiki nesil onları
bilmiyor. Belki iyi belki kötü bilmiyorum. Şimdiki nesil de dinsiz, aile yapısız,
milliyetsiz filmler ve dizilerle büyüyorlar.
Şimdiki
nesil tam bir facia, o ayrı bir konu. Ülkemizdeki hainliği, yabancı uşaklığını
hep yeni nesil yapmadığına göre, bizim nesilde de bir anormallik vardı demek
ki.
Atalarımızın
kahramanlık hikâyelerini, menkıbeleri, davranış biçimlerini izletirken bizi
yönlendirmek istedikleri bir şeyler vardı. Ben böyle bir konuyu anlatmak
istesem, atalarımız böyleydi, bizim de böyle olmamız gerekir derdim.
Hâlbuki
bir yandan dürüst, mücadeleci, şecaat sahibi, besmele ile işe başlayan dindar
atalar anlatılırken, diğer yandan demokrasi, materyalist felsefe, güce boyun
eğen, seküler insan olma eğitimi aldık.
Yok,
eğer bu böyle değil diyorsanız o zaman, bahse konu olan ataların torunları biz
değiliz. O torunlar başka bir yerlerde yaşıyor. Çünkü biz mücadeleci, şecaat
sahibi, dürüst, besmele ile işe başlayan bir nesil değiliz.
Atalarımız
dünyanın başka ucundaki bir adada korsanların zulmüne uğrayan insanların yardım
çağrısına donanma gönderirken, biz özerk bölgelere gelen yabancı ülke ajan ve
parlamenterlerine ses çıkaramıyoruz. İpini koparan batılı önce Diyarbakır’a
inerdi biliyorsunuz.
Bunların
niçin geldiğini bilen rahmetli Ayvaz Gökdemir, bazı pkk’lıların serbest
bırakılmasını isteyen alman parlamenter Claudia Roth için “Avrupa’dan gelen
bilmem ne temsilcileri fahişeler için hainleri serbest bırakamayız” dediği için
tazminat davası açmış ve kazanmıştı.
Davaya
bakan bizim mahkeme, bölünecek olan bizim ülke. Mahkeme Roth’a, gerçekten sizin
burada ne işiniz var diye sormayı düşünemeyecek kadar gayri milli idi.
Daha
sonra Roth, kazandığı parayı “Mor Çatı kadın vakfı” na bağışladı. Vakfın
avukatı “bunu bir kadın dayanışması” olarak gördüklerini ve “kadına şiddete
karşı çıkmak adına” Roth’a rozet bile taktı. Demedi ki sizin bu ülkede ne
işiniz var, pkk’lıların neden serbest bırakılmasını istiyorsunuz, paranızı da
alıp defolun. Bir bakıma ülkemizi bölme çabanızı destekliyoruz dediler.
Ders
almamış olacağız ki, dün Sur’da bir İngiliz parlamenter yakalandı, gözaltına
alındı. Natalie Mc Garry adındaki bu kadın serbest bırakılacaktır mutlaka.
Çünkü biz atalarımıza layık torunlar değiliz. Meclisinde vatan haini barındıran
bir ülkeden başka davranış beklemek abesle iştigal olur zaten.
Cumhuriyetin
ve demokrasinin faziletlerini anlatırken bize hain demek yerine,
padişahlarımızın hiçbiri ülkesine ihanet etmedi denseydi, cumhurbaşkanlığı bile
yapmış insanlarımız yabancı devlet kontrolünde olan, ilkokul mezunu bile
olmayan insanlara biat etmeye utanırdı. Ben dünyanın öbür ucundaki mazlumlara
donanma gönderen atanın torunuyum derdi.
Ülkeyi
bölmek isteyen terör örgütüne yardım eden, silah taşıyan, insanları direnmek
için sokaklara davet eden vekillerin olduğu meclisin, atalarımızda da olduğunu
ve hainlere cezalarının verildiği öğretilseydi, vatan hainleri meclisimizde
olmazdı.
Kendi
milletinden kazandığı ile yine kendi milletine kazık atan medya hiçbir ülkede
olmaz. “Demokratik” bir ülke olan biz hariç tabi. Destekler gibi görünüp,
aslında içten yıkmaya çalışan medya da bize mahsus bir özellik.
Medyadaki
kriptoları, bazen isim bile vererek yazmamıza rağmen, hepsi itibarlı insan
muamelesi gördü. Ülke ve millet menfaatine maddi çıkar elde etmeden kalem
oynatmayan insanlar, hem maddi gelir elde ettiler, hem de ülkelerine ihanet
ettiler. İlkokul mezunu bile olmayan adama biat eden hainler bunlar.
Hiçbir
ülkede bir medya mensubu, kendi ülkesi için “katil devlet” ifadesini
kullanamaz. Bizde kullanır ve dünyadan destek görür. Eğer bir yazımı, bir
İngiliz beğenirse yazmayı bırakırım. Çünkü İngiliz’e benzemişim demektir.
Donanma
göndermeyi bırakın, milli menfaatlerimizde bile “biz kim oluyoruz da ABD veya
Rusya’ya kafa tutuyoruz” diyen ezik, güce boyun eğen bir nesil olduk. Daha uzar
gider bu örnekler. Şimdi meclisimizin, medyamızın, insanımızın, iktidar olan ve
olmayan parti vekillerinin bu davranışlarından atalarımıza benzeyen var mı?
Yok
diyorsanız eğer, bizim bu sorunları demokrasi denen garabetle aşma imkânımız
yok. Mümkünse biri darbe yapsın. Ama John Kerry’nin, Obama’nın kulağına eğilip
“Türkiye’de bizim çocuklar darbe yaptı” demeyeceği milli biri yapsın. Mahkemeler
devletin mahkemesi olsun, yönetenler devletin hizmetkârı olsun, kanunları
uygulayan bir yönetim olsun. Ben darbe sever damgası yemeye razıyım.
26.2.2016