Öncelikle
bunu belirtmek lazım çözümle ilgili endişe taşımak çözüme karşı olmak anlamına
gelmez. Çözümü; aklı başında olan her ferdin istediğini biliyorum. Karşı
olanlar ya kargaşadan yana, ya da bu tavırda olanların oyuncağı olan insanlar.
Bir
ülkede bir parti % 50 den fazla oy almış ve üçüncü dönem iktidarda ise halk bu
iktidara güveniyor demektir. Güvendiği için girişimlere destek vermektedir.“ Başbakan
mutlaka doğru yapar ” düşüncesi genel olarak hâkim vatandaşta.
İnsanların
bir kısmı önlerinde “ hain padişah Vahdettin ” örneği dururken hala bu ülke
için bir şeyler yapmaya çalışan insana hain diyorsa zekâ testi yaptırsınlar
derim.
Bana
göre çok iyi şeyler yapan bir başbakanın elinde veriler vardır bizim
bilmediğimiz. Buna rağmen yanlış bilgilendirilip, yanıltılmış olması da mümkün.
Bu hainlik değildir, ancak bizi endişelendirir.
Şimdiye
kadar alışılmış bir düzende arkasında halk desteği olmadan ülke yöneten hâkim
gücün “hadi ben artık çekildim” demesi akla uygun değil. Bu öylesine yerleşik
bir güç ki, değişimin karşısında olmaması, karşı güçleri harekete geçirmemesi
anormal.
Ne
yapacak bu güç? İktidar karşıtı olan beyinleri harekete geçirecek. Bu insanlar
imam hatiplerin bir partinin arka bahçesi olmasına itiraz ederler de, yargının
bir partinin arka bahçesi olmasına ses çıkarmazlar. Milli mücadeleyi başlatan
padişahı vatan haini olarak belleyip, bizi batının kopyası hatta kötü bir
kopyası haline getirenleri görmezler. Yalan yanlış bilgilerle donatılmış bir
güruh bulursunuz karşınızda.
İşte
bu grupların dışında olan fakat güvendiği için sessiz kalan endişeli gruplar
yok değil. Nedir bu endişeler?
1.Terörle
mücadele, siyasetle müzakere denildi. Ancak görüyoruz ki müzakere edilmek
istenilen insanlar, adına mektup dedikleri ellerindeki notlarla doğru İmralı’ya
koşuyorlar. Şimdi biz siyasetle müzakere etmiş mi oluyoruz diye sormamak mümkün
değil.
Aynı
notlar veya mektuplar kandile gidip geliyor. Siyasiler Kandil yolunda pabuç
eskitirken biz buna siyasetle müzakere mi demeliyiz. Müzakere ve mücadele
karışmış görünüyor.
2.
Meşrulaştırmak demiyorum, çünkü İmralı’daki it örgütün fiili başıdır. Öyle
değilse neden mahkum olmuştur? Eğer biz bu itle görüşürsek, mektupların
Kandil’e gidip gelmesine izin verirsek, batılıların tavrı ne olur?
Avrupa’dan
ipini koparıp gelen her mahlukatın önce Diyarbakır’ı ziyaret ettiğini nasıl
unuturuz? Hatta “AB nin yolu Diyarbakır’dan geçer” diyen başbakan bile gördük.
Çözüme destek olmak için gelen bir Avrupalı dost, “ben de İmralı’daki itle
görüşmek istiyorum” derse, ne dememiz gerekir? Malum bütün Avrupa dostumuz!
Bizim
terörist dediğimize “özgürlük savaşçısı “ diyen Avrupa’ya zorla terör örgütü
olduğunu kabul ettirdiğimiz örgüt statü değiştirmiş olmaz mı onların nazarında?
3.
Evet demokratik açılım gerekli ama bu süreçte özellikle ana dilde eğitimin
aslında bölmek olduğunun görüldüğünden nasıl emin olmalıyız? Türkçeyi okulda
öğrenen bu insanlar okulda da Kürtçe okursa nasıl anlaşacağız? Cevabı
verilmeyen bir sorudur bu.
4.
Barış adı altında nevruz gösterilerinde bir tane bile Türk bayrağının olmaması,
her yerde üç renkli paçavranın olması, hangi iyi niyetle izah edilebilir?
Diyarbakır’da tören alanındaki platformun paçavra renkleri neyi çağrıştırıyor?
5.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi belki hizmetin hızlı olması bakımından
faydalı olabilir ama zihinlerin gerisinde bizim iyi niyetimizin dışında bir
niyet olabilir mi? Nasıl olsa bir süreç başladı, bu özerkliğe giden bir yol,
bir süre sonra statü değişikliği olamaz mı? Hatta bütün yatırımları bize
yaptırıp, parasını bizlere ödettikten sonra bir özerklik düşünülüyor olamazlar
mı?
6.
Örgütün barışa yanaşmasının sebebinin, çok insanın pkk ile mücadele eden
komutanlar içeride dediği bir dönemde, aslında pkk ile daha iyi mücadele
verilmesi sebebi ile olduğu bilinmektedir. Örgütle bu sıkışık dönemde
görüşülmesi onları cesaretlendirme açısından sakıncalı değil midir?
7.
Dünkü Ankara saldırıları ergenekonun hala canlı olduğunu gösterdiğine göre, 93
yılında örgüt yurt dışına çekilirken, “500 kişilik bir grup kalsın lazım olur”
diyen zihniyetin şimdi de yanıltma yapmadığından nasıl emin olabiliriz?
Buraya
daha 15-20 madde ilave edilebilir. Evet, çözüm bizim için tek yoldur. Çözümden
yanayız ama bu sorularımız cevap bulmadıkça endişelerimiz de devam edecektir.
Çözüm derken daha ağır şartlarla karşılaşmamak temennimizdir. Endişeler bu
yüzdendir.
21.3.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder