16 Ağustos 2014 Cumartesi

ÇÖZÜMLE İLGİLİ ENDİŞELER



Öncelikle bunu belirtmek lazım çözümle ilgili endişe taşımak çözüme karşı olmak anlamına gelmez. Çözümü; aklı başında olan her ferdin istediğini biliyorum. Karşı olanlar ya kargaşadan yana, ya da bu tavırda olanların oyuncağı olan insanlar.

Bir ülkede bir parti % 50 den fazla oy almış ve üçüncü dönem iktidarda ise halk bu iktidara güveniyor demektir. Güvendiği için girişimlere destek vermektedir.“ Başbakan mutlaka doğru yapar ” düşüncesi genel olarak hâkim vatandaşta.

İnsanların bir kısmı önlerinde “ hain padişah Vahdettin ” örneği dururken hala bu ülke için bir şeyler yapmaya çalışan insana hain diyorsa zekâ testi yaptırsınlar derim.

Bana göre çok iyi şeyler yapan bir başbakanın elinde veriler vardır bizim bilmediğimiz. Buna rağmen yanlış bilgilendirilip, yanıltılmış olması da mümkün. Bu hainlik değildir, ancak bizi endişelendirir.

Şimdiye kadar alışılmış bir düzende arkasında halk desteği olmadan ülke yöneten hâkim gücün “hadi ben artık çekildim” demesi akla uygun değil. Bu öylesine yerleşik bir güç ki, değişimin karşısında olmaması, karşı güçleri harekete geçirmemesi anormal.

Ne yapacak bu güç? İktidar karşıtı olan beyinleri harekete geçirecek. Bu insanlar imam hatiplerin bir partinin arka bahçesi olmasına itiraz ederler de, yargının bir partinin arka bahçesi olmasına ses çıkarmazlar. Milli mücadeleyi başlatan padişahı vatan haini olarak belleyip, bizi batının kopyası hatta kötü bir kopyası haline getirenleri görmezler. Yalan yanlış bilgilerle donatılmış bir güruh bulursunuz karşınızda.

İşte bu grupların dışında olan fakat güvendiği için sessiz kalan endişeli gruplar yok değil. Nedir bu endişeler?

1.Terörle mücadele, siyasetle müzakere denildi. Ancak görüyoruz ki müzakere edilmek istenilen insanlar, adına mektup dedikleri ellerindeki notlarla doğru İmralı’ya koşuyorlar. Şimdi biz siyasetle müzakere etmiş mi oluyoruz diye sormamak mümkün değil.

Aynı notlar veya mektuplar kandile gidip geliyor. Siyasiler Kandil yolunda pabuç eskitirken biz buna siyasetle müzakere mi demeliyiz. Müzakere ve mücadele karışmış görünüyor.

2. Meşrulaştırmak demiyorum, çünkü İmralı’daki it örgütün fiili başıdır. Öyle değilse neden mahkum olmuştur? Eğer biz bu itle görüşürsek, mektupların Kandil’e gidip gelmesine izin verirsek, batılıların tavrı ne olur?

Avrupa’dan ipini koparıp gelen her mahlukatın önce Diyarbakır’ı ziyaret ettiğini nasıl unuturuz? Hatta “AB nin yolu Diyarbakır’dan geçer” diyen başbakan bile gördük. Çözüme destek olmak için gelen bir Avrupalı dost, “ben de İmralı’daki itle görüşmek istiyorum” derse, ne dememiz gerekir? Malum bütün Avrupa dostumuz!

Bizim terörist dediğimize “özgürlük savaşçısı “ diyen Avrupa’ya zorla terör örgütü olduğunu kabul ettirdiğimiz örgüt statü değiştirmiş olmaz mı onların nazarında?

3. Evet demokratik açılım gerekli ama bu süreçte özellikle ana dilde eğitimin aslında bölmek olduğunun görüldüğünden nasıl emin olmalıyız? Türkçeyi okulda öğrenen bu insanlar okulda da Kürtçe okursa nasıl anlaşacağız? Cevabı verilmeyen bir sorudur bu.

4. Barış adı altında nevruz gösterilerinde bir tane bile Türk bayrağının olmaması, her yerde üç renkli paçavranın olması, hangi iyi niyetle izah edilebilir? Diyarbakır’da tören alanındaki platformun paçavra renkleri neyi çağrıştırıyor?

5. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi belki hizmetin hızlı olması bakımından faydalı olabilir ama zihinlerin gerisinde bizim iyi niyetimizin dışında bir niyet olabilir mi? Nasıl olsa bir süreç başladı, bu özerkliğe giden bir yol, bir süre sonra statü değişikliği olamaz mı? Hatta bütün yatırımları bize yaptırıp, parasını bizlere ödettikten sonra bir özerklik düşünülüyor olamazlar mı?

6. Örgütün barışa yanaşmasının sebebinin, çok insanın pkk ile mücadele eden komutanlar içeride dediği bir dönemde, aslında pkk ile daha iyi mücadele verilmesi sebebi ile olduğu bilinmektedir. Örgütle bu sıkışık dönemde görüşülmesi onları cesaretlendirme açısından sakıncalı değil midir?

7. Dünkü Ankara saldırıları ergenekonun hala canlı olduğunu gösterdiğine göre, 93 yılında örgüt yurt dışına çekilirken, “500 kişilik bir grup kalsın lazım olur” diyen zihniyetin şimdi de yanıltma yapmadığından nasıl emin olabiliriz?

Buraya daha 15-20 madde ilave edilebilir. Evet, çözüm bizim için tek yoldur. Çözümden yanayız ama bu sorularımız cevap bulmadıkça endişelerimiz de devam edecektir. Çözüm derken daha ağır şartlarla karşılaşmamak temennimizdir. Endişeler bu yüzdendir.

21.3.2013









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder