16 Ağustos 2014 Cumartesi

DAVOS ŞENLİĞİ



“Beşerin adli masal, hak zıpırındır yalınız.
Dövülen mahkemelerden kovulur, çünkü cılız”

Mehmet Akif’e ait cümleler. Doğrusu bu mu peki? Beşer böylemi olmalı. Bakın Filistin de yaşananlara. Aynen bunu doğruluyor. Filistinli haksız, Filistinli Hamas’a oy verdiği için terörist.

Hani köpekleri serbest bırakıp, taşları bağlayıp, kurtulmak için kaçmanız gerek demek gibi bir şey bu.

Neden insanlık fıtratının dışına çıkmıştır? Neden insanlık hiç gereği yokken öldürür? Öldürmenin şekli bellidir yüce kitabımızda. Bunun dışında bir insanı haksız yere öldürmeyi, bütün insanlığı öldürmekle eş değer tutmuştur. Öyleyse neden bu vahşilik?

Demek insanlık bu dilden anlıyor. Barıştan bahsedip katletmek, işbirliğinden bahsedip aşağılamak. Öyleyse onların dilinden konuşmak gerek ama katlederek değil, bu tavırları karşısında dik duruş sergileyerek, tepki koyarak, eskisi gibi olmadığımızı anlatarak tabi.

Akşam Davos’u izledim. Şimdi yarın bütün ezberci medya ve muhalefet kükreyecek. Bu diplomaside olmaz, taraf tuttuk, Hamas’ı destekledik. Hani yüzde 62 oyla gelen Hamas terör örgütü ya onlara göre.
Başbakan güzel bir üslupla barıştan, Ortadoğuda huzurun nasıl sağlanacağından bahsediyordu.

Ama Şimon Peres Başbakanın yüzüne bakarak, sanki bebekleri biz katletmişiz gibi hiddetle, suçlayarak konuşunca ve başbakana cevap hakkı verilmeyince forumu terk etti.

Hemen eski büyükelçiler fikirlerini açıkladı. Bu olmazmış diplomaside. Çünkü alışmışlar pısırık diplomasiye, alışmışlar azarlanmaya, alışmışlar silik bir politikaya. İsrail ile ilişkiler hemen gündeme geldi.

Hâlbuki onu İsrail düşünsün. Bölgede bir biz varız ilişkisi olan ülke. İsrail Türkiye’yi kaybetmemenin hesaplarını yapsın. Biz İsrail’i kaybetmenin değil. O bize muhtaç, biz ona değil. Ve bunu günlerdir yazıp çiziyoruz.

Öyle küstah bir tavır sergiliyor ki Şimon Peres, Amr Musa konuşurken adam yerine koyup yüzüne bile bakmıyordu. İstediğin söyle der gibiydi.

Hem oturumu yöneten moderatör kim oluyor da başbakanın sözünü kesiyor, eliyle omzundan dürtüyor. Biz öyle itilip kakılacak devlet değiliz. O koltukta oturan Recep Tayip değildi. O koltukta Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı oturuyordu.

İsrail 25 dakika konuşacak, Dünya’ya haklılığını anlatacak, bebekleri katlettiğini gizleyecek. Ama başbakan 12 dakika konuşacak ve omzundan dürtülecek.
Jerusalem Post tan bir gazeteci bağlandı bir kanalda. Gıl Hoffman, efendim bütün Yahudiler tatile geliyormuş, artık gelmeyecekmiş. Hatta burada oturuyor olsaymış, başka yere taşınırmış. Gelmesinler zaten, biz istemiyoruz onların kanlı paralarını.

Bu davranışla Türkiye eşit pozisyonunu kaybetti diyor bazıları. Türkiye neden eşit pozisyonda olsun ki? Bebek katilleri ile bebeklere eşit durmak eşitsizliğin kendisidir. Haklıdan yana olmak gerekmez mi?

Yıllarca emekli büyükelçilerin söylediği gibi ve yarın muhalefetin ve ezberci medyanın söyleyeceği politikalarla davrandıkta, İsrail cumhurbaşkanının ve oturum yöneticisinin bizi aşağılayan davranışı meydana gelmedi mi?
Biraz dikleşince ne oldu? Hemen özür geldi arkasından. Çünkü İsrail bizimle ters düşmeyi göze alamaz. Bunu görmeyen kör gözler hala görmüyorlar.
Bu dik duruş bütün Arap âlemine örnek olur beklide. Hani ayakkabı atıldığında demiştim, ayakkabı ilk kurşun yerine, Muntazar El Zeydi de Hasan Tahsin yerine algılanırda ayılır Araplar belki. Eğer bir araya gelip bir politika belirleseydiler bunları yaşamazlardı beklide.

Şimdi İsrail barışı daha çok istemek zorunda. Zira bölgede tek başına kaldı. Hem bize düşmanlık yapacak hem de salak gibi kendisine para akıtacak bir devlet yok karşısında.

Kim bunlar? Hem başbakanımı omuzundan dürtecek, hem diplomasi nezaketini bırakıp bağıra çağıra yüzüne parmak sallayacak. Başbakan Erdoğan değil de Sayın Baykal olsa idi, ben yine bunları söylerdim. Hiç bir fikrini benimsemesem de o koltukta oturan benim başbakanım, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanıdır. Davranış Türkiye’ye yapılmıştır çünkü. Ama Sayın Baykal, yarın zehir zemberek konuşacak mutlaka.

Artık geride kalmalı, hukuk kuralları nasıl olayların arkasından gider, bizimde olayların ardından gitme politikalarımız geride kalmalı. Biz belirleyici olmalıyız.

Öyle Başbakana bakıp, parmak sallayıp, aşağılayıcı davranışları sineye çeken pısırık politikalar bitmeli. Aslanların olduğu yerde kedilerin kükreme vakti çoktan geçti.

29.01.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder