28 Ağustos 2014 Perşembe

DERSİM’DE DEVLET CİNNET Mİ GEÇİRDİ?



Devlet ve hükümet. Bunun farkını veya ilintisini bilmeyen önemli mevkilerde insanlar varken yapılan bir icraatın kim tarafından yapıldığını anlamak için önce bu iki kavramı anlamak lazım. Çünkü Sayın Akşener iç işleri bakanı iken bir konuda “elimizde böyle bir belge yok, olsa bunu derhal devlete veririm” diyordu. Dün akşamda sayın prof. Mazıcı Dersim için “devlet özür dilememiştir hükümet dilemiştir” diyordu. Başka bir zamanda biri çıkıp PKK ile devlet değil AKP görüştü diyebiliyor.

Hal böyle olunca vatandaş nasıl anlayacak bu meseleyi. O zaman ben de diyorum ki ey vatandaşım devlet, evet soyut bir kavramdır. Elle tutacağınız bir devlet yoktur. Ama o soyut kavramı birileri somut hale getirirler. Bunlar devlet dediğimiz yapının kendisini oluştururlar o zaman. Milleti oluşturan bireyler ve değişik organların hem içeride hem de dışarıda kendisi adına hizmetlerini ve ilişkilerini yürüten, yine millet tarafından seçilmiş ve atanmış olan insanlardır bunlar. Bu seçilmiş ve atanmış olan insanlar milleti sağından solundan yontarak, şekil vererek heykel yapan heykeltıraşlar değildir. Bu durumda millet hizmet alan, devlet hizmet eden konumundadır. Yani bir içişleri bakanı devletin ta kendisidir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun kulakları çınlasın. Keşke bu yazıyı okusaydı da aradaki farkı görseydi.

Hepimizin bir araya gelerek oluşturduğumuz ve adına devlet dediğimiz bu yapının milletin huzuru ve refahı için bazı kuralları vardır ve bu kuralları kendi seçtiği insanlara, kendisi adına yaptırır. Eğer kendisi adına hizmetleri yürütecek olan bu yetki ve makam verdiği insanlar bu işi başaramazsa değiştirir onları. Bu seçtikleri veya atadıkları insanlar heykeltıraş gibi kendisine şekil vermeye kalkarsa, işte o zaman millet bu işten rahatsız olur. Bulduğu ilk fırsatta bu rahatsızlığını belli eder.

Bir de milleti oluşturan bireyler ve kurumların içinde kendi koyduğu kurallara uymayanlar çıkacaktır. İşte o zamanda kendisi adına yetki verdiği devletin kuralları devreye girecektir. Madem devleti, milletin huzuru ve refahı için oluşturmuştuk, öyleyse millet huzurunu bozanlarında bu oluşturduğu yapının cezalandırmasını ister. Ancak bu cezalandırma konulan kurallar çerçevesinde olmalıdır. Kural dışına çıkıldığında her yetki verilen kendi destekçilerini kollayacağından, anarşi ve kargaşa doğacaktır. Bu yüzden kim gelirse gelsin davranış şekli belli kurallar dâhilinde olması gerekir. Yanlışlar olamaz mı? Olabilir elbette. Hangi parti iktidarda olursa olsun, devlette süreklilik esas olduğu için, devletin hatası adı altında telakki edilir. Eğer özür dilemek gerekirse o anki yetki verilen insanlar özür dileyebilirler. Hatanın yapıldığı yıllarda hayatta bile olmadığı halde şimdiki bir yetkili özür dileyebilir.

Burada esas olan hatanın yapıldığı yıllardaki algı değildir. O zaman doğru gibi görünen bir davranış bu gün yanlış telakki edilebilir. Şartlar öyleydi demenin bir mantığı yoktur. İnsan o yıllarda da insandı çünkü.

Devletin ideolojisi olmaz. Eğer bir ideoloji üzerine yapı oluşturursanız, sizin ideolojinizde olmayan insanlarla çatışma kaçınılmaz olur. Çünkü devlet tarafsız bir yapıdır. Görevi mademki her ferdin huzur ve refahıdır, öyleyse bunu kuruluş felsefesine uygun olarak yerine getirmelidir. Tek görevi bu olan, kendi adına yetki verdiği insanların Maraş olayları, Sivas Madımak otel olayı gibi olayları, kendi ideolojisini gerçekleştirmek için provoke ederek yapmaya hakkı yoktur. Devletin kendi dahli olmadan gelişen olaylara sadece oluşturulan hukuk çerçevesinde müdahale hakkı vardır. Kavga yapan iki insan gibi devlet kızamaz, devlet hiddetlenemez, devlet taraf olamaz.

Dersim olaylarını neden oldu, nasıl oldu kim haklı idi diye sebep ve sonuçları üzerinde durmuyorum. Kimine göre ayaklanma vardı. Kimine göre ayaklanma yoktu. Kimi isyan diyor. Kimi Kürt hareketi diyor. Ne denirse densin ortada bir vakıa var. Burada devletin bunu çözme biçimi doğru mu değil mi? Asıl önemli olan bu. Hukuk kuralları içinde kalmış mı, kalmamış mı?

O yıllardan beri bağıra bağıra gelen bir gerçek var. İdeolojik bir çatısı olan sistemin çatırdadığıdır. Kemalistlerin oluşturmaya çalıştığı ve asla başarılı olamadığı ulus devlet felsefesinin iflasıdır bu. Ben de homojen yapıya sahip bir çatı altında huzurlu, bu çatışmaların olmadığı bir ortamda yaşamak isterim elbette. Ama bu homojen yapı var ise. Eğer yok ise ulus devlet yaratacağım diye daha çok huzursuzluk yaratmanın mantığını anlamak mümkün değil. Ulus devlet mantığının altında yatan sistemi elinde tutmak, rantı elinde tutmak olarak anlıyorum ben. Rant öylesine tatlı ki binlerce insan ölebiliyor.

Dersim olayında,60 ihtilalinde,12 Mart muhtırasında,80 darbesinde,28 Şubatta,27 Nisanda Kemalistlerin heykeltıraşlığa soyunduğunu görüyoruz. Her tekrarında, ardından gelen seçimde milletin bunu tasvip etmediğini oyları ile belli etmesine rağmen, bu rant düşkünü güruh yılmadan devam etmiştir. Millet de yılmadan her defasında dersini vermiştir. Biz heykel değiliz bize şekil vermenizden hoşlanmıyoruz demiştir.

Dersimde kadın çocuk demeden resmi rakamlara göre yaklaşık 14 000 insan ölmüş,13 000 insan sürgün edilerek evinden toprağından olmuştur. Hâlbuki biz ne diyorduk? Devlet kızamaz, devlet hiddetlenemez, devlet kin tutamaz. Dersim’de devlet bunların hepsini yapmıştır. Dersim’de devlet cinnet geçirmiştir. Bir insanın cinnet geçirip kendi ailesini kurşunlaması gibi tıpkı.

NOT: PKK teröründe, teröristin öldürülmesi ile bu olayı karıştıran aklı evveller, ailesi katledilen bir terörist gösterebilirler mi? Suç işleyen cezalandırılır. Hatta suça karışmayan teröristin kardeşini asker bile yapıyoruz. Ne alakası var bu olayla terörün.

24.11.2011






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder