Suçun
niteliğini tartışıyoruz. Saçma tartışmaları ve bu tartışmalara sebep olan
kanunları tartışmıyoruz. Kanunlar duruyor yerinde. Anayasa duruyor yerinde.
Vermişsiniz hâkimlerin eline saçma sapan, kalu beladan kalma kanunları, ama
uygulama diyorsunuz.
Anayasa
değişmediği, kanunlar çağa uygun hale getirilmediği takdirde daha çok
tartışırız bu saçmalıkları. Dünyanın ekonomisi bozuk, siyasi durumu bozuk, biz
çevremize bakamıyoruz bile. Uğraştığımız konulara bakın. Görev suçu mu değil
mi? Yargıya müdahale mi değil mi? Vatandaş “silah sigortamızdır” diyor, biz ama
Dursun Çiçek’in bu işe dahli var diyoruz. Hani imzalarken kâğıda su dökülmüş
ıslanmıştı ya.
Bir
devre arkadaşım anlatıyor.”Eğer tayinim çıkmasa idi bende tutuklu olacaktım
şimdi. Yerime tayin olan arkadaş tutuklu şu anda. “Kurumların işleyişi hakkında
bilgi sahibi olmadan değerlendirme yapılınca ıslak imzada takılırsınız. İmzanın
yaşına kurusuna takılacağınıza, bu belgeyi hazırlamak için kim emir verdi
diyeceksiniz.
Plan
seminerine katılmak suç mu? Eğer böyle bir faaliyet varsa katılmak
zorundasınız. Çünkü bunlar harbe hazırlık senaryolarıdır. Buna katılan bir
subay, o seminerde komutanlarının darbe ile ilgili konuşacağını nereden bilecek.
Bir kurmay albay kendiliğinden böyle bir plan yapamaz. Birileri emir vermiştir.
Nitekim uzun süre kimseyi suçlamamak için direndi. Sonunda “emirle hazırladım”
dedi. Komutan emir verdiğinde bir albayın hayır, ben bu emri yerine
getirmiyorum deme şansı var mı?
Bir
erkek çıkıp bu emri ben verdim demediğine göre, araştırıp kimin verdiğini
bulmak ta mahkemenin görevi. O zaman Albay Dursun Çiçek neden hala içeride
anlamış değilim. Kilit noktalarda, emir verenler tespitle bu işi yürütülebilir.
Daha aşağı rütbedeki subaylar emri yerine getirmiştir.
Bunları
neden anlatıyorum? İç hizmet kanunu madde 35 orada dururken, suçun nevini
tartışmanın anlamı yok. Cumhuriyet dönemi boyunca bir ordu geleneği var ve 35
nci maddenin kendilerine göre bir yorumu var. Cumhuriyeti korumak ve kollamak diyor.
Kime ve neye karşı korunacağını tanımlamamışsanız, yorumu beğenmek
zorundasınız. Ben bunu tehlike olarak aldım diyor. Var mı tehlikenin tanımı?
Üstelik zararlı ve bölücü unsurlarla mücadele için inernet sitesi kurulmasına
karar vermişseniz. Yıllardır tehlike görülen irtica, yine tehlike görülmüş ne
gariplik var bunda?
Eğer
açık ve net olarak yazılmazsa,darbe heveslileri bunu çeşitli şekillerde
kullanabilir. Ondan sonra bütün Türkiye görev suçu mu değil mi diye tartışır.
Bu madde orada duruyorsa, bırakın suç tanımı tartışmasını, suç bile değildir.
Hukukçular kanunları türlü türlü yorumlamıyor mu? Ben de böyle yorumladım
diyor. Çıkın işin içinden şimdi.
Bir
Genelkurmay başkanı darbe ile suçlanabilir, hükümeti devirmek düşüncesi ile
suçlanabilir makamına uygun bir davranıştır. Ama siz çete kurmak, suç örgütü
oluşturmak derseniz, bu o makamı aşağılamaktır. Son derece yanlış, son derece
talihsiz bir suçlama. Bir Genelkurmay başkanı 5-10 kişiden oluşan çete kurar
mı? İlgili maddeye göre görev olarak algılanmıştır, eğer suç diyorsanız görev
suçudur. Daha ileri giderek eğer ciddi manada suçlu arıyorsanız, suçlu 35 nci
maddedir.
Deniz
Baykal günlerce konuştu” ben Ergenekon’un avukatıyım” diye bu yargıya müdahale
değil miydi? Yargıya müdahale nasıldır bununda tanımlanması gerekiyor demek ki.
K.K. Adil yargılamayı etkileyecek ne yapmış. Ben Ergenekon’un avukatıyım
demekten daha mı müdahil olmuş yani?
Evet,
darbe suç olmalı, kimse buna tevessül etmemeli. Ama “silah Kürtlerin
sigortasıdır” diyen kadın ve taifesi suçlu değilse, hala mecliste ise,
Genelkurmay başkanının yargılanmasını da içime sindiremiyorum. Eğer bu
bölücüler durdurulmazsa, yargılamak için ülkesi olan bir Genelkurmay başkanı da
bulamayacağız.
10.1.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder