Her şey değişir.
Değişmeyen tek şey Allah’ın emir, buyruk, kâinat için koyduğu kendisinin
değiştirmediği kurallardır. Hiçbir bilim adamı bir kural için “bu böyledir”
demez, diyemez. Ben bunu yaptım, “bu böyledir” diyen tek güç sahibi ancak ve
ancak Allah’tır. Fizik kuralı, kimya kuralı dediğiniz şeylerin hepsi
değişebilir. Bizim lise çağımızda kimya da 103 element vardı, şimdi bilmiyorum
kaç element var.
Daha 1990 ların
başında Irak için bazı söylemlerimiz vardı devlet politikası olarak.”Kuzey
Irak’ta kurulacak bir Kürt devleti bizim kırmızıçizgimizdir. Böyle bir durumda
seri bir harekâtla derhal onu ortadan kaldırırız” diyorduk. O zamanın
şartlarında yanlış mıydı bu fikir?
Hayır değildi.
Çünkü o zaman bir Irak devleti vardı, bir Suriye devleti vardı. Bize düşman
terör örgütü vardı. Şimdi o terör örgütü yine var ama o bildiğimiz Suriye yok,
o bildiğimiz Irak yok. Bunu söylediğimiz zaman 36 ncı paralelin kuzeyi ve 32 nci
paralelin güneyinde uçuşa yasak bölge de yoktu.
Devletlerin
peşinden gittikleri teoriler, felsefeler, doktrinleri vardır. Bunların hiç biri
asla değişmez değildir. Dünyanın siyasi durumuna göre değiştiklerini görüyoruz.
Amerika’nın, Bolşevik devrimin ilk günlerinden beri komünizme düşman olduğunu
hepimiz biliyoruz. Lakin ikinci dünya savaşında o komünist ülke ile ittifak
yapan yine Amerika’nın kendisi idi.
“Hani biz bunlarla
düşmandık, neden ittifak yapıyoruz”
diyen Amerikalı bir gazeteci, politikacı duydunuz mu? Savaşın bitiminde
1947 yılında Truman doktrini ile Sovyetler Birliği yine düşman ilan edilmiş, Marshall planı ile doğrudan komünist tehdidi altında olan 17 ülkeye
yardım yapılmıştı.
Birkaç gün önce, Gazze saldırı
altındayken tam da doğrulanmayan bir bilgi olarak Suriye tarafında İsrail’e üç
roket atıldığı bilgisi yer aldı medyada. Eğer böyle bir durum olsa ve Suriye,
İsrail ile savaşa tutuşsa ve biz onu destekleseydik, bazı “akıl sahipleri” bu
durumu kavrayamayacak,”hani düşmandık” diyeceklerdi.
Bu akıl sahiplerinin
kavrayamadığı şey; diyelim kıta sahanlığı yüzünden Yunanistan’la tutuşacağımız
bir cephe savaşı ile ülkelerde olan iç karışıklık ve iç savaşlarda alınacak
tavrın aynı olmadığıdır ve olmayacağıdır. Bunu anlamadıkları için dış destekli
propagandalara aldanıp, algı operasyonlarını değişmez doğrular olarak kabul
ediyorlar.
Evet, Kürt halkı değil ama pkk
kesinlikle düşmanımızdır. O zaman soru şu: Kurtuluş savaşımız nihayete erince
masaya Yunanistan ile oturmadık mı? Yunanistan düşmanımız değil miydi? Demek ki
düşmanla da masaya oturulurmuş. Öldürerek, örgütü bitirerek bu sorun çözülmez
miydi?
Şimdi böyle konuşanlara
soruyorum. Bunların içinde o yıllarda görev yapan arkadaşlarım da var. Siz bu
dağlarda değil miydiniz? Neden bitirmediniz? “Siyasi otorite izin vermedi”
diyenlere cevabım çok basit. Hangi siyasi otorite?
Sözü edilen yıllarda siyasi
otorite olduğunu kim iddia edebilir? Hükümetlerin istendiği şekilde
değiştirildiği, medyaya istenildiği şekilde manşetler attırıldığı, hatta hiç
görevleri olmadığı halde çocukların Kuran okumasına bile yaş sınırı konulduğu
dönemlerde hangi siyasi otorite? Her şey elinizdeyken neden bitirmediniz
sorusunun cevabını alamıyorum.
Onların da farkında olmadığı
şey örgütü kurduranın, onun bitirilmesine izin vermediğiydi. Bunların hepsi
aynı ittifak içinde olduğumuz dost ülkeler olduğuydu. Bölgede şimdi gördüğümüz,
sanki birden bire olmuş gibi zannettiğimiz oluşumları gerçekleştiren alçak
ittifak dostlarımız olduğuydu.
Ortak meclis toplantısı bile
yaptığımız, pasaportsuz gidilip gelinen bir Suriye. Her konuda anlaştığımız bir
Irak. Kargaşaya ortam hazırlamak için devirdikleri, Filistin’e destek olmayan,
Gazze’nin tek çıkış kapısı olan Refah sınır kapısını açmayan Mübarek’in yerine
halkın desteklediği, bizimle tam uyum içinde olan Mursi’li bir Mısır.
İşte bu manzara bölgede
İsrail’in varlığı için büyük bir tehdit. Öyleyse Suriye iç savaşa sürüklenip,
üçe bölünecek. Irak iç savaşa sürüklenip, üçe bölünecek. Mısır’da devrim
yapılıp uyumlu ülke konumundan çıkarılıp, Amerikan uydusu yapılacak. Türkiye bu
oluşumlara müdahale edemesin diye terörle uğraştırılacak. Hatta mümkünse
bölünecek.
İşte meselenin can alıcı
noktası burası. Bu arada Kürtler ütopya peşinde koşturulup, büyük Kürdistan diyecek.
Ütopya nedir peki? Bugün gerçekleşmesi imkânsız toplum tasarımı. Neden
imkânsız? Çünkü bölgedeki bütün ülkeleri parçalara ayıran güç, büyük bir gücün
doğmasına izin verir mi?
Bölünen bölgeler de kendi başına bırakılmayıp, mezhep savaşları ile
birbirine kırdırılacak, İsrail için tehlikeli hiçbir oluşuma izin
verilmeyecektir. Bizler de dininden habersiz Müslümanlar olarak verilen bu rolü
oynayacağız. İslam terk edilir, yoldan çıkılırsa Rabbimiz akılsız topluma ne
yapacağını söylüyor. En’am – 65 ayetinde
De ki:” O, size
üstünüzden ve ayaklarınızın altından azap göndermeye kadirdir. Yahut sizi
fırkalara ayırıp, kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter.”
Komşu ülkelere
bakıp ders almazsak ötesini düşünmek bile istemiyorum. Bölgede terör varsa,
insanları kandırabilmek için bunun siyasi bir zemine oturtulması gerekmektedir.
Terör örgütü bunu kullanmıştır. Çözümü; aynı yolla insanların kandırıldığını
anlatmak, onları devletlerinin yanına çekmek, eşit bireyler olduğunu
hissettirmek, bu ülkenin vatandaşı olmaktan memnun hale getirmekten geçiyor.
İyi niyetle
söylenmiş sözler olduğunu, bunların asla böyle olmadığını söyleyenler için de, biz
insani olarak görevimizi yapacağız. İstenen netice elde edilemez,
kandırıldıkları yoldan dönmezlerse kimse ile savaşmaktan çekinmedik, çekinmeyiz
de.
Terör örgütünü
destekleyen birkaç milyon insan öldürülmeyeceğine göre çözüm, onların entegre
edilmesinden geçiyor. İleride örgüt halk üzerinde korku salarak, baskı kurarak
istemediğimiz bir eyleme kalkışırsa Esed gibi kendi şehirlerimizi mi bombalayacağız?
Bizim güçlü ordumuz var, asla müsaade etmeyiz yerine, bizim güçlü milletimiz
var, bu oyunu bozarız demek gerekir. Unutmayın ki Irak’ta da ordu vardı,
Suriye’de de.
Osman beyin
kurduğu devlet bir Türk devleti idi. İmparatorluk halini aldığında Osmanlı
İmparatorluğu denmişti. Değil Müslüman Kürtlerle birlikte yaşamak, Gayri Müslim
tebayı da içinde barındırıyordu. Şimdi yapılması gereken Müslümanların birlik
olup, batının oyununu bozmasıdır. Özellikle biz ülkemizde bunu başarmak
zorundayız.
Batının
kurguladığı bu oyunu mutlaka bozmamız gerekiyor. Kimliğinde Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı yazan herkes bizim milletimizdir. İstedikleri çizgiden çıkan
Türkiye’yi, istedikleri çizgiye sokmak için Hindistan’da olduğu gibi Genel Vali
atanmasına izin vermeyecektir bu millet.
Devlet olarak
insanca tedbirler almak zorundayız. Zira hep tekrarladığım gibi fert olarak
bizim düşüncemiz ile devlet aklı aynı şey değildir. Devlet kin tutmaz, devlet
öfkelenmez, devlet vatandaşlarının hepsini eşit olarak görür. Bütün bunlara
rağmen her türlü dış tahrikle hareket eden birliği bozmak isteyen kimseden de
korkumuz yoktur. Bakara-190 “Size savaş açanlarla
Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız
saldırıda bulunanları sevmez” ayeti
gereğince davranmasını da biliriz.
8.8.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder