9 Ağustos 2014 Cumartesi

BÖLGEDEKİ GELİŞMELER VE DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY



Her şey değişir. Değişmeyen tek şey Allah’ın emir, buyruk, kâinat için koyduğu kendisinin değiştirmediği kurallardır. Hiçbir bilim adamı bir kural için “bu böyledir” demez, diyemez. Ben bunu yaptım, “bu böyledir” diyen tek güç sahibi ancak ve ancak Allah’tır. Fizik kuralı, kimya kuralı dediğiniz şeylerin hepsi değişebilir. Bizim lise çağımızda kimya da 103 element vardı, şimdi bilmiyorum kaç element var.

Daha 1990 ların başında Irak için bazı söylemlerimiz vardı devlet politikası olarak.”Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devleti bizim kırmızıçizgimizdir. Böyle bir durumda seri bir harekâtla derhal onu ortadan kaldırırız” diyorduk. O zamanın şartlarında yanlış mıydı bu fikir?

Hayır değildi. Çünkü o zaman bir Irak devleti vardı, bir Suriye devleti vardı. Bize düşman terör örgütü vardı. Şimdi o terör örgütü yine var ama o bildiğimiz Suriye yok, o bildiğimiz Irak yok. Bunu söylediğimiz zaman 36 ncı paralelin kuzeyi ve 32 nci paralelin güneyinde uçuşa yasak bölge de yoktu.

Devletlerin peşinden gittikleri teoriler, felsefeler, doktrinleri vardır. Bunların hiç biri asla değişmez değildir. Dünyanın siyasi durumuna göre değiştiklerini görüyoruz. Amerika’nın, Bolşevik devrimin ilk günlerinden beri komünizme düşman olduğunu hepimiz biliyoruz. Lakin ikinci dünya savaşında o komünist ülke ile ittifak yapan yine Amerika’nın kendisi idi.

“Hani biz bunlarla düşmandık, neden ittifak yapıyoruz”  diyen Amerikalı bir gazeteci, politikacı duydunuz mu? Savaşın bitiminde 1947 yılında Truman doktrini ile Sovyetler Birliği yine düşman ilan edilmiş, Marshall planı ile doğrudan komünist tehdidi altında olan 17 ülkeye yardım yapılmıştı.

Birkaç gün önce, Gazze saldırı altındayken tam da doğrulanmayan bir bilgi olarak Suriye tarafında İsrail’e üç roket atıldığı bilgisi yer aldı medyada. Eğer böyle bir durum olsa ve Suriye, İsrail ile savaşa tutuşsa ve biz onu destekleseydik, bazı “akıl sahipleri” bu durumu kavrayamayacak,”hani düşmandık” diyeceklerdi.

Bu akıl sahiplerinin kavrayamadığı şey; diyelim kıta sahanlığı yüzünden Yunanistan’la tutuşacağımız bir cephe savaşı ile ülkelerde olan iç karışıklık ve iç savaşlarda alınacak tavrın aynı olmadığıdır ve olmayacağıdır. Bunu anlamadıkları için dış destekli propagandalara aldanıp, algı operasyonlarını değişmez doğrular olarak kabul ediyorlar.

Evet, Kürt halkı değil ama pkk kesinlikle düşmanımızdır. O zaman soru şu: Kurtuluş savaşımız nihayete erince masaya Yunanistan ile oturmadık mı? Yunanistan düşmanımız değil miydi? Demek ki düşmanla da masaya oturulurmuş. Öldürerek, örgütü bitirerek bu sorun çözülmez miydi?

Şimdi böyle konuşanlara soruyorum. Bunların içinde o yıllarda görev yapan arkadaşlarım da var. Siz bu dağlarda değil miydiniz? Neden bitirmediniz? “Siyasi otorite izin vermedi” diyenlere cevabım çok basit. Hangi siyasi otorite?

Sözü edilen yıllarda siyasi otorite olduğunu kim iddia edebilir? Hükümetlerin istendiği şekilde değiştirildiği, medyaya istenildiği şekilde manşetler attırıldığı, hatta hiç görevleri olmadığı halde çocukların Kuran okumasına bile yaş sınırı konulduğu dönemlerde hangi siyasi otorite? Her şey elinizdeyken neden bitirmediniz sorusunun cevabını alamıyorum.

Onların da farkında olmadığı şey örgütü kurduranın, onun bitirilmesine izin vermediğiydi. Bunların hepsi aynı ittifak içinde olduğumuz dost ülkeler olduğuydu. Bölgede şimdi gördüğümüz, sanki birden bire olmuş gibi zannettiğimiz oluşumları gerçekleştiren alçak ittifak dostlarımız olduğuydu.

Ortak meclis toplantısı bile yaptığımız, pasaportsuz gidilip gelinen bir Suriye. Her konuda anlaştığımız bir Irak. Kargaşaya ortam hazırlamak için devirdikleri, Filistin’e destek olmayan, Gazze’nin tek çıkış kapısı olan Refah sınır kapısını açmayan Mübarek’in yerine halkın desteklediği, bizimle tam uyum içinde olan Mursi’li bir Mısır.

İşte bu manzara bölgede İsrail’in varlığı için büyük bir tehdit. Öyleyse Suriye iç savaşa sürüklenip, üçe bölünecek. Irak iç savaşa sürüklenip, üçe bölünecek. Mısır’da devrim yapılıp uyumlu ülke konumundan çıkarılıp, Amerikan uydusu yapılacak. Türkiye bu oluşumlara müdahale edemesin diye terörle uğraştırılacak. Hatta mümkünse bölünecek.

İşte meselenin can alıcı noktası burası. Bu arada Kürtler ütopya peşinde koşturulup, büyük Kürdistan diyecek. Ütopya nedir peki? Bugün gerçekleşmesi imkânsız toplum tasarımı. Neden imkânsız? Çünkü bölgedeki bütün ülkeleri parçalara ayıran güç, büyük bir gücün doğmasına izin verir mi?

Bölünen bölgeler de kendi başına bırakılmayıp, mezhep savaşları ile birbirine kırdırılacak, İsrail için tehlikeli hiçbir oluşuma izin verilmeyecektir. Bizler de dininden habersiz Müslümanlar olarak verilen bu rolü oynayacağız. İslam terk edilir, yoldan çıkılırsa Rabbimiz akılsız topluma ne yapacağını söylüyor.  En’am – 65 ayetinde De ki:” O, size üstünüzden ve ayaklarınızın altından azap göndermeye kadirdir. Yahut sizi fırkalara ayırıp, kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter.”

Komşu ülkelere bakıp ders almazsak ötesini düşünmek bile istemiyorum. Bölgede terör varsa, insanları kandırabilmek için bunun siyasi bir zemine oturtulması gerekmektedir. Terör örgütü bunu kullanmıştır. Çözümü; aynı yolla insanların kandırıldığını anlatmak, onları devletlerinin yanına çekmek, eşit bireyler olduğunu hissettirmek, bu ülkenin vatandaşı olmaktan memnun hale getirmekten geçiyor.

İyi niyetle söylenmiş sözler olduğunu, bunların asla böyle olmadığını söyleyenler için de, biz insani olarak görevimizi yapacağız. İstenen netice elde edilemez, kandırıldıkları yoldan dönmezlerse kimse ile savaşmaktan çekinmedik, çekinmeyiz de.

Terör örgütünü destekleyen birkaç milyon insan öldürülmeyeceğine göre çözüm, onların entegre edilmesinden geçiyor. İleride örgüt halk üzerinde korku salarak, baskı kurarak istemediğimiz bir eyleme kalkışırsa Esed gibi kendi şehirlerimizi mi bombalayacağız? Bizim güçlü ordumuz var, asla müsaade etmeyiz yerine, bizim güçlü milletimiz var, bu oyunu bozarız demek gerekir. Unutmayın ki Irak’ta da ordu vardı, Suriye’de de.

Osman beyin kurduğu devlet bir Türk devleti idi. İmparatorluk halini aldığında Osmanlı İmparatorluğu denmişti. Değil Müslüman Kürtlerle birlikte yaşamak, Gayri Müslim tebayı da içinde barındırıyordu. Şimdi yapılması gereken Müslümanların birlik olup, batının oyununu bozmasıdır. Özellikle biz ülkemizde bunu başarmak zorundayız.

Batının kurguladığı bu oyunu mutlaka bozmamız gerekiyor. Kimliğinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazan herkes bizim milletimizdir. İstedikleri çizgiden çıkan Türkiye’yi, istedikleri çizgiye sokmak için Hindistan’da olduğu gibi Genel Vali atanmasına izin vermeyecektir bu millet.

Devlet olarak insanca tedbirler almak zorundayız. Zira hep tekrarladığım gibi fert olarak bizim düşüncemiz ile devlet aklı aynı şey değildir. Devlet kin tutmaz, devlet öfkelenmez, devlet vatandaşlarının hepsini eşit olarak görür. Bütün bunlara rağmen her türlü dış tahrikle hareket eden birliği bozmak isteyen kimseden de korkumuz yoktur. Bakara-190   “Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez”  ayeti gereğince davranmasını da biliriz.

8.8.2014



















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder