2 Eylül 2014 Salı

OTUZ YIL SONRA ANLARIZ



Sağ sol ayrımı yapmadan, Türk Kürt ayrımı yapmadan soruyorum.80 öncesindeki kaos yıllarında sokakta insanlar ölürken ve adım adım darbeye yaklaşırken hanginiz bunların aslında millete kurulmuş bir tuzak olduğunu, sabah sağcıyı vuran silahın, öğlen solcuyu vurduğunu biliyordunuz? Kaç kişi o zaman bunun aslında millete kurulan bir tuzak olduğunun farkındaydı? Farkında değildiniz, olsaydınız o kadar insan ölmezdi.

Sağ sol ayrımı yapmadan, Türk Kürt ayrımı yapmadan soruyorum.28 Şubat döneminde koparılan yaygaranın, Fadime Şahinlerin, Emirelerin aslında bir hükümet devirmek için millete kurulan bir tuzak olduğunu o zaman kaçınız biliyordu? Bilmiyordunuz, zamanın hâkim gücü ve elindeki medya organları neyi bilmenizi istiyorsa, onu biliyordunuz.

Sağ sol ayrımı yapmadan, Türk Kürt ayrımı yapmadan soruyorum. Şu anda kendi ideolojinize göre düşünüp, bir tarafa haksız derken, doğruları ve yanlışları ayıramadan, önünüze servis edilen bir meselenin tahlilini yapmadan, yaşadığımız o kadar siyasi olaydan ders almadan onun pantolonu, diğerinin kemeri, bir başkasının kaseti derken ve gün gün değişen moda yazarların yazılarını bir birinize dağıtırken, aslında millete kurulan bir tuzak olduğunun kaçınız farkındasınız? Değilsiniz, farkına varmak için yine bir otuz yıl geçmesini bekliyorsunuz. Eğer otuz yıl sonra mevcut sınırları içinde bir Türkiye Cumhuriyeti varsa o zaman anlarsınız. Yoksa eğer daha erken küçük bir devletçiğin içinde anlayacaksınız.

Bir eski milletvekili çıkıyor partisi hakkında aleyhte konuşup hükümetin iyi şeylerini söylüyor. Hemen yaftayı yapıştırıyoruz. Aday olamadı ondan yalan söylüyor. Düne kadar her gün dinime söven bir yazar, bu gün sırf AKP ye karşı olmak için, AKP karşıtı muhafazakârların ruhunu okşayan bir yazı yazıyor ve elden ele dolaşıyor bu yazı. Bu yazar doğru söylüyor. Dinlerine söven bu zat bu gün doğru söylüyor ne hikmetse. Sayın Mehmet Ali Brand bir öz eleştiri yapan yazı yazmış. Geçmişteki hatalarını dillendirmiş, o da yalan söylüyor nedense.

Önceleri muhafazakâr olduğunu sandığımız bir yazar çıkıp bir şeyler yazıyor hükümet aleyhine, yine elden ele dolaşıyor yazı. Çünkü bu zat doğru söylüyor. Aday olamayan zatın söyledikleri yalan, bu tarafta bir sebepten dolayı hükümet çarkında yer alamamış, belki nemalanamamış bu zat doğru söylüyor. Kimin ne söylediğini anlamak için bir otuz yıl daha geçmesi gerekiyor. Eğer atı alan Üsküdar’ı geçmemişse.

İyi yapılanı görüp iyidir demek, kötü yapılanı ülkeye ve millete zarar vermeden protesto etmek geleneğimiz yok. Mutlaka yıkıcı olmak zorundayız. Siyasilerin seçim öncesi söylemleri sert olabilir, tarzları yanlış olabilir. Ama birilerinin şu haindir, şu ülkeyi bölmek istiyor hatta istemekten öte bölecekler fikrine inanmak için çoook düşünmek gerek. Kaddafi’ye bakın. Muhalifler indirmek istiyor, hala direniyor. Çünkü hiçbir devlet yöneticisi ülkesini ne bölmek ister, ne de başkasına devretmek. Buna rağmen ülkeler bölünmüyor mu? Bölünüyor.

Madem böyle bir tehlike var, madem ülkemizi seviyoruz neden bir araya gelemiyoruz? Neden bu sorunu birlikte çözemiyoruz? Bir araya gelemiyoruz çünkü otuz yıl sonra anlayacağımız şekilde birileri ülkemizi dizayn ediyor. Biz hükümet hain, bütün muhalifler doğru ama başbakan yalan söylüyor havasındayız. Bu havadan çıkıp aslında bu insanlar bölünmemek için bir şeyler yapmak istiyor, destek olalım, yanlışları düzeltelim ki dizayn edicilerdin oyununu bozalım diyemiyoruz.

Muhataplarımız hain, alçak, kalleş. Bakın Sayın Hasip Kaplan ne diyor.”Benim batıda tapularım var. Batıdan vaz geçtiğimizi kim söylüyor.”Derdiniz ne peki? Bu kadar insan köylerinizin, ilçelerinizin adı için mi ölüyor? Alfabenizde “x” harfi olmadığı için mi ölüyor? İlginç olan şu ki; CHP-MHP-BDP nin hükümete karşı salvoları bir çizgide toplanıyor. CHP yi anlarım.90 lı yıllarda kendi listelerinde aday yaparak meclise sokmuştu BDP lileri. Ama MHP yi anlamak zor. Üstelik kendi üzerlerinde kaset oyunları oynanırken. BDPnin söylemlerine haklıdır diyen, bölünmek istemiyorlar diye onu doğru, fakat başbakanı yalancı gören bir MHP li görünce hayrete düşüyorum doğrusu.

Önce kendi üzerine aldı bütün veballeri.”Ben sorumluyum” dedi Sayın Bahçeli.”Kimse istifa etmeyecek” dedi. Sonra istifalar geldi, istifa etmeyen de disiplin kurulu kararı ile ihraç denildi. Evet, kaset olayları için de bu bir alçaklıktır dedik. Gerçi o yerlerde olan insanların hayatlarına dikkat etmesi gerekiyor. Ne söylüyorsa, öyle de davranması gerekiyor ama yine de sırf kasetle şantaj olaylarının önüne geçmek için istifa olmamalıydı diyorum.

Okul yıllarında okumuştur herkes Tanzimat fermanını, ıslahat fermanını. Tekrar okuyun isterseniz. Azınlık haklarından başka bir şey yok. Padişah hain olduğu için mi bu fermanlar hazırlandı? Padişah ülkesini bölmek için mi bunları uyguladı? Hayır, kötü gidişi acaba durdura bilir miyiz gayretindeydiler. Ama olmadı adım adım yıkılış geldi. Çünkü dünya yükleniyordu üzerine. Şimdi bir benzerini yaşıyoruz. Ne dil, ne yer adı, ne ana dilde eğitim, ne de alfabede “x” harfi bu işi çözemez. Dışarıdan yine adım adım bölünme hazırlanıyor. İçerideki işbirlikçileri de hain, alçak, kalleş, katil. Biz uyumaya devam edelim.

Gazeteci Sayın Saygı Öztürk diyor ki” Sayın Yalçın Küçük saygın bir insan. Gazeteci sıfatı ile gitmiş bölücü başı ile görüşmüştür.”Ama hiçbir gazeteci, terör örgütü katillerini karşına alıp “saygın gerillalarsınız, sizinle gurur duyuyorum” dememiştir. Bu ses kasetlerini dinlememiş anlaşılan muhterem gazetecimiz.

Bu gazetecileri dinleyelim, yazılarını elden ele dolaştıralım. Bizim gibi düşünmeyen her siyasi kuruluşu hainlikle suçlayalım, ülkeyi bölecekler diyelim. Yarın ABD istediği devletleri kurduktan sonra anlarız inşallah diyorum. Dün CHP ye kaset şantajı. Bu gün MHP ye kaset şantajı, yarın AKP ye başka bir şantaj. Uyumaya devam et Türkiyem.

28.5.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder