2 Eylül 2014 Salı

KANDİL’E TÜRK BAYRAĞI DİKMEK



Terör nedir? Kim teröristtir? Biz henüz bunun farkında bile değiliz. Bilen bilmeyen konuşuyor. Geldiğimiz yer bu diyorlar. Olanları anlatıyorlar. Bunlar sonuç. Hepimiz durumun ne yerde olduğunu görüyoruz. Çözüm var mı? Çözümle ilgili fikir söyleyen yok. Tespit yok ki çözüm olsun. Oraya buraya Türk bayrağı dikince meselenin çözüleceğini sanıyoruz. Ya da hükümet istifa edince çözülecek. Terör belası ile birlikte yaşayan kaçıncı hükümet bu. Çözümleri var ise neden çözülmedi? Şimdi hükümeti değiştirip iktidar olsalar neyi çözecekler? Olağanüstü hal ilan edelim diyenler var. Kaç yıl olağanüstü hal ile yaşadı bu millet? Neyi çözdünüz?

Söylenen şeylerin hepsi aslında şimdiye kadar denenmiş olan şeyler. Kuzey Irak’a girelim. Girelim de, daha önce kaç defa girdik ne oldu? Kandile bayrak dikelim. Diktik farz edin. Ne olacak yani? Bırakın Kandil’i, kendi birliklerimizde bayrak yok mu? Baskın yapılan ilçelerin hepsinde bayrak var. Bayrak astığımız birliklerdeki kendi askerini koruyamıyorsun ki Kandile bayrak dikip ne yapacaksın. Terörün etkin olduğu illerin hepsinde bayrağımız var. İnsanları terör örgütünün etkisinden ve baskısından koruyabiliyor muyuz? Devletin olmadığı yere başkaları girer.

Terörist kimdir peki? Elinde silahla devlete karşı duran. Bu terörist, bu silahı nerden bulur? Kim para verir? Kim destek olur? Kim psikolojik destek verir? Kim medyada bunlara haklısın der? Dış bağlantıları nelerdir? İçerdeki siyasi uzantıları nelerdir? Dahası bu örgüt neden kuruldu? Bu adam eline silahı neden alıp dağa çıktı?  Üzerine bombayı bağlayıp pimini çekecek kadar gözünü karartan bu inanç nereden geldi? Sadece elinde silah olanla boğuşursak çözemeyiz. Çünkü teşhis yanlıştır. Kandil’de terörist arayanlar şöyle etraflarına baksınlar.”Solun Türk’ü Kürt’ü olmaz sözünün sahibi sayın Öcalan’ı selamlıyorum” diyen alçak terörist değil midir? Bu adam meclis kürsüsünden bunu söylüyor ve milletvekili. Sorarsanız sivil siyaset yaptıklarını söyleyeceklerdir.

Peki, dağda terörün başı olan Bu “sayın Öcalan’a” gül veren Perinçek terörist değil midir? Peki, liderleri terörist başına gül verirken onun partisinin mensuplarının güya terörü lanetlemek için gösteri yapması alçaklık değil midir? Peki, bu gül veren alçağın yargılandığı davanın avukatlığına soyunanlar alçak değil midir? Devletin insanını korumak için yaptığı sınır ötesi operasyonlarını kınayan BDP li milletvekilleri terörist değil midir? Teröre terör demeyip,” bu bir savaştır” diyen alçaklar terörist değil midir?

 Bu kadar alçak ve hainin olduğu ortamda birde tarihten gelen hatalar zinciri var. Şimdi siz basit, göstermelik fikirlerinizle bu işi çözmeye çalışıyorsunuz öyle mi? Çözmeye çalışanlara, çözüm üretmek isteyenlere de vatanı bölüyor, istifa etsin diyorsunuz öyle mi? Önce siz terörün ardındaki desteğinizi çekin. Sorunun ne olduğunu telaffuz etmeye bile cesaretinizin olmadığı ortamda, hiç olmasa “bizim bir demokrasi sorunumuz var, bunları önce halledelim” diyen insanlara “çaresizliğini gördüm” demeye hakkınız olsun.

Otuz yıl önce doğuda İstiklal marşı okunurken saygı duruşunda durmayan gençlere sorardım, neden durmuyorsunuz diye. Cevap olarak “bizim marşımız değil ki” derlerdi. İşte o zaman ben, biz bu toprakları ve bu insanları kaybetmişiz dediğimi hatırlıyorum. O zaman biz ne yaptık? İhtilal yaptık, sağdan soldan insanları astık. Vatandaşa öyle bir korku verdik ki, bir köye asker gittiğinde suçlu suçsuz bütün erkekleri köyü terk etmiş bulurduk. Devletin şefkat eli bu idi. Sadece Kürtler mi? Bütün insanına zulmeden bir yapı ile ülke yönetildi. Türk’üm diyen de yargılandı, Kürdüm diyen de yargılandı, Müslüman’ım diyen de yargılandı. İnsanların dininin kaynağı olan kitabını öğrenmesine bile yaş sınırı koyan bir devlet değil miyiz biz?

Bu etnik ayrımın gümbür gümbür geldiğini sade vatandaş görürken, benim istihbarat teşkilatım ya uyudu, ya da bir hainlik vardı bu işte. Hal böyle iken derin yapı ülkeyi sağ ve sol diye kamplara bölmekle meşguldü. Hal böyleyken derin yapı irtica mücadelesi ile meşguldü. Hiyerarşik yapı da derincilerin dümen suyunda şartların olgunlaşmasını bekledi. Adına şimdi Kürt sorunu dediğimiz, aslında bütün insanımız için bir demokrasi sorunumuz vardı? Ama insanına, insanca yaşamayı çok gören bir sistem bunu körüklüyordu. Onların da terörün bu yapıya ulaşmasında payı yok diyebilir miyiz?  Şimdi demokrasi, yeni anayasa, insanca bir hayat diyenler vatanı bölen hainler öyle mi? Türkü yargılamışsın, Kürdü yargılamışsın, Müslüman’ı yargılamışsın. İrtica, laiklik safsatası ile milleti kamplara bölmüşsün. Bölünmedik neyimiz kalmış ki mübarek. Hala hangi bölünmeden bahsediyoruz.

Demek ki sadece terörist öldürmeyle bu mesele çözülmüyor. Şimdiye kadar sanıyorum 37 000 insanımızı kaybettik. Bunun 7 bini güvenlik gücü ve sivil vatandaş kabul edilirse 30 000 terörist öldürülmüş demektir. Hali hazır durumda PKK nın 20-25 000 arasında yurt içi ve dışı toplan militanı vardır. Ölenin yerine yenileri katılmaktadır. Peki, elinde silah olanı ne yapacağız? İşin güvenlik boyutu gereği etkisiz kılınacaktır. Elinde silahları olduğu müddetçe devlet gerekeni yapmak zorundadır. Asıl sorun, terörün aslında bir Kürt sorunu olmadığını kavramak, fakat örgüt tarafından Kürt sorununu çözmek bahanesi ile kandırılan Kürtlerin kandırıldığı şartları ortadan kaldırmaktır. Öyle boşluğa üfürerek, istifa isteyerek, kandile bayrak dikerek çözülemeyeceği görülmelidir.

Şimdiye kadar terör başladığından beri 16 hükümet gelmiş,9 başbakan, 10 Genelkurmay başkanı görev yapmıştır. Terör için 380 milyar dolar harcanmıştır. Hepsi terörü bitirmek istemiştir. Başarısız değillerdir. Ancak teşhis yanlıştır. Şimdi doğru teşhis ile birlik ve beraberlik içinde, siyasi çekişmelerden kaçınarak, bütün kesimleri kucaklayarak, daha önce denenmişleri denemeden, ama göz ardı etmeden ve onlardan alınan derslerle topyekûn mücadele etmek zorundayız.
20.10.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder