Terör
nedir? Kim teröristtir? Biz henüz bunun farkında bile değiliz. Bilen bilmeyen konuşuyor.
Geldiğimiz yer bu diyorlar. Olanları anlatıyorlar. Bunlar sonuç. Hepimiz
durumun ne yerde olduğunu görüyoruz. Çözüm var mı? Çözümle ilgili fikir
söyleyen yok. Tespit yok ki çözüm olsun. Oraya buraya Türk bayrağı dikince
meselenin çözüleceğini sanıyoruz. Ya da hükümet istifa edince çözülecek. Terör
belası ile birlikte yaşayan kaçıncı hükümet bu. Çözümleri var ise neden çözülmedi?
Şimdi hükümeti değiştirip iktidar olsalar neyi çözecekler? Olağanüstü hal ilan
edelim diyenler var. Kaç yıl olağanüstü hal ile yaşadı bu millet? Neyi
çözdünüz?
Söylenen
şeylerin hepsi aslında şimdiye kadar denenmiş olan şeyler. Kuzey Irak’a
girelim. Girelim de, daha önce kaç defa girdik ne oldu? Kandile bayrak dikelim.
Diktik farz edin. Ne olacak yani? Bırakın Kandil’i, kendi birliklerimizde
bayrak yok mu? Baskın yapılan ilçelerin hepsinde bayrak var. Bayrak astığımız
birliklerdeki kendi askerini koruyamıyorsun ki Kandile bayrak dikip ne
yapacaksın. Terörün etkin olduğu illerin hepsinde bayrağımız var. İnsanları
terör örgütünün etkisinden ve baskısından koruyabiliyor muyuz? Devletin
olmadığı yere başkaları girer.
Terörist
kimdir peki? Elinde silahla devlete karşı duran. Bu terörist, bu silahı nerden bulur?
Kim para verir? Kim destek olur? Kim psikolojik destek verir? Kim medyada
bunlara haklısın der? Dış bağlantıları nelerdir? İçerdeki siyasi uzantıları nelerdir?
Dahası bu örgüt neden kuruldu? Bu adam eline silahı neden alıp dağa çıktı? Üzerine bombayı bağlayıp pimini çekecek kadar
gözünü karartan bu inanç nereden geldi? Sadece elinde silah olanla boğuşursak çözemeyiz.
Çünkü teşhis yanlıştır. Kandil’de terörist arayanlar şöyle etraflarına baksınlar.”Solun Türk’ü Kürt’ü olmaz sözünün sahibi
sayın Öcalan’ı selamlıyorum” diyen alçak terörist değil midir? Bu adam
meclis kürsüsünden bunu söylüyor ve milletvekili. Sorarsanız sivil siyaset
yaptıklarını söyleyeceklerdir.
Peki,
dağda terörün başı olan Bu “sayın Öcalan’a” gül veren Perinçek terörist değil
midir? Peki, liderleri terörist başına gül verirken onun partisinin
mensuplarının güya terörü lanetlemek için gösteri yapması alçaklık değil midir?
Peki, bu gül veren alçağın yargılandığı davanın avukatlığına soyunanlar alçak
değil midir? Devletin insanını korumak için yaptığı sınır ötesi operasyonlarını
kınayan BDP li milletvekilleri terörist değil midir? Teröre terör demeyip,” bu
bir savaştır” diyen alçaklar terörist değil midir?
Bu kadar alçak ve hainin olduğu ortamda birde
tarihten gelen hatalar zinciri var. Şimdi siz basit, göstermelik fikirlerinizle
bu işi çözmeye çalışıyorsunuz öyle mi? Çözmeye çalışanlara, çözüm üretmek
isteyenlere de vatanı bölüyor, istifa etsin diyorsunuz öyle mi? Önce siz terörün
ardındaki desteğinizi çekin. Sorunun ne olduğunu telaffuz etmeye bile
cesaretinizin olmadığı ortamda, hiç olmasa “bizim bir demokrasi sorunumuz var,
bunları önce halledelim” diyen insanlara “çaresizliğini gördüm” demeye hakkınız
olsun.
Otuz
yıl önce doğuda İstiklal marşı okunurken saygı duruşunda durmayan gençlere
sorardım, neden durmuyorsunuz diye. Cevap olarak “bizim marşımız değil ki”
derlerdi. İşte o zaman ben, biz bu toprakları ve bu insanları kaybetmişiz
dediğimi hatırlıyorum. O zaman biz ne yaptık? İhtilal yaptık, sağdan soldan
insanları astık. Vatandaşa öyle bir korku verdik ki, bir köye asker gittiğinde
suçlu suçsuz bütün erkekleri köyü terk etmiş bulurduk. Devletin şefkat eli bu
idi. Sadece Kürtler mi? Bütün insanına zulmeden bir yapı ile ülke yönetildi.
Türk’üm diyen de yargılandı, Kürdüm diyen de yargılandı, Müslüman’ım diyen de
yargılandı. İnsanların dininin kaynağı olan kitabını öğrenmesine bile yaş
sınırı koyan bir devlet değil miyiz biz?
Bu
etnik ayrımın gümbür gümbür geldiğini sade vatandaş görürken, benim istihbarat
teşkilatım ya uyudu, ya da bir hainlik vardı bu işte. Hal böyle iken derin yapı
ülkeyi sağ ve sol diye kamplara bölmekle meşguldü. Hal böyleyken derin yapı
irtica mücadelesi ile meşguldü. Hiyerarşik yapı da derincilerin dümen suyunda
şartların olgunlaşmasını bekledi. Adına şimdi Kürt sorunu dediğimiz, aslında
bütün insanımız için bir demokrasi sorunumuz vardı? Ama insanına, insanca
yaşamayı çok gören bir sistem bunu körüklüyordu. Onların da terörün bu yapıya
ulaşmasında payı yok diyebilir miyiz? Şimdi demokrasi, yeni anayasa, insanca bir
hayat diyenler vatanı bölen hainler öyle mi? Türkü yargılamışsın, Kürdü
yargılamışsın, Müslüman’ı yargılamışsın. İrtica, laiklik safsatası ile milleti
kamplara bölmüşsün. Bölünmedik neyimiz kalmış ki mübarek. Hala hangi bölünmeden
bahsediyoruz.
Demek
ki sadece terörist öldürmeyle bu mesele çözülmüyor. Şimdiye kadar sanıyorum 37
000 insanımızı kaybettik. Bunun 7 bini güvenlik gücü ve sivil vatandaş kabul
edilirse 30 000 terörist öldürülmüş demektir. Hali hazır durumda PKK nın 20-25
000 arasında yurt içi ve dışı toplan militanı vardır. Ölenin yerine yenileri
katılmaktadır. Peki, elinde silah olanı ne yapacağız? İşin güvenlik boyutu
gereği etkisiz kılınacaktır. Elinde silahları olduğu müddetçe devlet gerekeni
yapmak zorundadır. Asıl sorun, terörün aslında bir Kürt sorunu olmadığını
kavramak, fakat örgüt tarafından Kürt sorununu çözmek bahanesi ile kandırılan
Kürtlerin kandırıldığı şartları ortadan kaldırmaktır. Öyle boşluğa üfürerek,
istifa isteyerek, kandile bayrak dikerek çözülemeyeceği görülmelidir.
Şimdiye
kadar terör başladığından beri 16 hükümet gelmiş,9 başbakan, 10 Genelkurmay
başkanı görev yapmıştır. Terör için 380 milyar dolar harcanmıştır. Hepsi terörü
bitirmek istemiştir. Başarısız değillerdir. Ancak teşhis yanlıştır. Şimdi doğru
teşhis ile birlik ve beraberlik içinde, siyasi çekişmelerden kaçınarak, bütün
kesimleri kucaklayarak, daha önce denenmişleri denemeden, ama göz ardı etmeden
ve onlardan alınan derslerle topyekûn mücadele etmek zorundayız.
20.10.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder