2 Eylül 2014 Salı

MİT KRİZİNDE KAZANÇLI ÇIKANLAR



ABD de Center For American Progress (CAP) adlı kuruluşun İslamofobi ile ilgili araştırmasında sunduğu raporda “İslam düşmanlığını destekleyen hep aynı kurumlar” diye bir bilgi var. Bizde de buna benzer bir durum var. Olaylar ve olayların kaynakları farklı olsa bile saldırılar aynı adreslerden geliyor.

Son yaşanan MİT ile ilgili krizde hiç kimsenin elinde bilgi ve belge olmadığı halde aynı çevreler tarafından farklı bir perspektif çizilmeye çalışıldı. Hâlbuki geçen yazımda sormuştum bu olaydan kim kazançlı çıkacak veya kim kaybedecek? Buna bakılmadan, aklıselim ile tahlil yapmadan bütün çevreler sonu “miş” le biten cümleler kurdular. Çünkü dediğim gibi belge yok ortada. Savcılığın var dediği kural dışına çıkılma ve KCK içine sızmış MİT mensuplarının isimlerinden başka.

Gemiler safra boşaltınca nasıl temizlenir, devlet kurumları da hukuk dışı çalışanları tavsiye ederek temizlenirler. Bu hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Hiç bir kurum homojen değildir. İçinde yapıya uymayan elemanları da barındırabilir. Bunu yaparken madem hukuka uygun olmayan icraatlar ve kişiler hukuk içine çekilmek isteniyor, öyleyse bu çalışmanın da hukuk dışı olmaması gerekir.

Devletin savcısı görevini yaparken, talandan mal kaçırır gibi yapmayacak bunu öyleyse. Başsavcının haberi yok, Başsavcı vekilinin haberi yok, devletin tepesindeki insanlar ifadeye çağrılıyor. Gizlilik ihlal edilerek KCK içine sızan personel ifşa ediliyor. Eğer soruşturma sonunda böyle bir sonuca ulaşılmazsa ne olacak?

Kimsenin hukuk önünde ayrıcalığı yoktur. Her makam sahibi icraatlarının hesabını vermelidir. Vermeli ama kurum içinde hukuk dışılık varsa bu en tepeden başlanarak yapılmaz. Hem de daha önce belirttiğim gibi bu işleyiş yeni atanan müsteşardan önce ise. O zaman şüpheli değil de, bilgisine başvurmak için sorulabilir. Soruşturma koordineli yürütülebilirdi.  Soruşturmadaki bu çarpıklık manipüle edilmeyi akla getiriyor.


Bilindiği gibi MİT şimdiye kadar CİA ve MOSSAD tarzı bir yapılanma ile onlara bağımlı çalışan bir yapıya sahipti. Hakan Fidan’ın gelmesi ile yapısal bir reform gerçekleşti ve millileşme yolunda adımlar atıldı.

Bakıyorsunuz bir konuşmada eski bir MİT müsteşar yardımcısı, bir emekli subay nasıl manipüle edileceğini anlatıyor. Konuyla ilgisi olmayan gazeteci buna itiraz ediyor. Bu insanlar belki de bazı olayları bizzat manipüle eden insanlar. Yani görev yapmışlar örgüte sızdırmışlar, örgütü yönlendirmişler. Ama gazetecimiz itiraz etmeye devam ediyor. İstihbarat işini yapan kendisi ya. Cehaletin böylesi ancak bizim ülkede olur.

Herkes manipüle edilebilir. Savcı da edilebilir, toplum da edilebilir. Bu kadar ses getirmeden devletin en önemli kurumlarından olan MİT, varsa bir sorun hukuk içine çekilebilirdi. Toplum özellikle manipüle edildi, Türkiye gündeminde var olan ayrışma gündeme getirilip cemaat vurgusu yapıldı. Çünkü planlayıcı öyle istiyordu.

Sorulan soru “anlamıyorum ben İsrail gelip birilerine şöyle mi yapın diyor” ise, bu gazeteciye hiçbir şey anlatamazsınız. Hem bilmez, hem işin uzmanlarına inanmaz. Hakan Fidan göreve gelirken yaygara yapanlar bu işin içinde pekâlâ olabilir. Bunlardan daha uygun manipüle edilecek güruh var mı oyun kurucu için?

İstenen, kargaşa yaratarak gelişinde aleyhinde yayın yapılan bir insanın başındaki kurumu yıpratmak, KCK-PKK operasyonlarını akamete uğratmak, politika kurucularını tökezletmek, hataya zorlamaktır. Hükümet yarış pistinde tek başına koşmuyor ki. Süregelen düzenin direnci var, dış müdahale var. İster istemez hata yapılıyor.

Özel yetkili mahkemeler gerekli ise eğer, görev tanımları yeniden yapılmalı, kanunlar gözden geçirilmelidir. Genelkurmay başkanını da, MİT Müsteşarını da benzer görevlerde olan diğer yetkilileri de yargılamanın kuralları açık olarak belirlenmelidir.

Bir Amerikalı yazar “ABD gelişmekte olan ülkeleri yönetir, fakat bu ülkelerin yöneticileri kendilerini Amerika’nın yönettiğinin farkına varmazlar” diyor. Savcının İsrail ile iş birliği yapması şart değildir, onların isteklerini yapması için. Bunun farkında olmayan bir savcının ülkede bu kadar kargaşa yaratmasının da önüne geçilmiş olur.

“Hakan Fidan iyi insan ama” diye başlayan cümleleri pek iyimser bulmuyorum. Tıpkı “benim annemin de başı bağlı ama” diye başlayan cümleler gibi. Niyet o “ama” nın ardında gizli. Birilerinin hedefine ulaştığı, Türkiye’nin yine kaybettiği açık değil mi?

14.02.2012







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder