ABD
de Center For American Progress (CAP) adlı kuruluşun İslamofobi ile ilgili
araştırmasında sunduğu raporda “İslam düşmanlığını destekleyen hep aynı
kurumlar” diye bir bilgi var. Bizde de buna benzer bir durum var. Olaylar ve
olayların kaynakları farklı olsa bile saldırılar aynı adreslerden geliyor.
Son
yaşanan MİT ile ilgili krizde hiç kimsenin elinde bilgi ve belge olmadığı halde
aynı çevreler tarafından farklı bir perspektif çizilmeye çalışıldı. Hâlbuki
geçen yazımda sormuştum bu olaydan kim kazançlı çıkacak veya kim kaybedecek?
Buna bakılmadan, aklıselim ile tahlil yapmadan bütün çevreler sonu “miş” le
biten cümleler kurdular. Çünkü dediğim gibi belge yok ortada. Savcılığın var
dediği kural dışına çıkılma ve KCK içine sızmış MİT mensuplarının isimlerinden
başka.
Gemiler
safra boşaltınca nasıl temizlenir, devlet kurumları da hukuk dışı çalışanları
tavsiye ederek temizlenirler. Bu hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Hiç bir
kurum homojen değildir. İçinde yapıya uymayan elemanları da barındırabilir.
Bunu yaparken madem hukuka uygun olmayan icraatlar ve kişiler hukuk içine
çekilmek isteniyor, öyleyse bu çalışmanın da hukuk dışı olmaması gerekir.
Devletin
savcısı görevini yaparken, talandan mal kaçırır gibi yapmayacak bunu öyleyse.
Başsavcının haberi yok, Başsavcı vekilinin haberi yok, devletin tepesindeki
insanlar ifadeye çağrılıyor. Gizlilik ihlal edilerek KCK içine sızan personel
ifşa ediliyor. Eğer soruşturma sonunda böyle bir sonuca ulaşılmazsa ne olacak?
Kimsenin
hukuk önünde ayrıcalığı yoktur. Her makam sahibi icraatlarının hesabını
vermelidir. Vermeli ama kurum içinde hukuk dışılık varsa bu en tepeden
başlanarak yapılmaz. Hem de daha önce belirttiğim gibi bu işleyiş yeni atanan
müsteşardan önce ise. O zaman şüpheli değil de, bilgisine başvurmak için sorulabilir.
Soruşturma koordineli yürütülebilirdi.
Soruşturmadaki bu çarpıklık manipüle edilmeyi akla getiriyor.
Bilindiği
gibi MİT şimdiye kadar CİA ve MOSSAD tarzı bir yapılanma ile onlara bağımlı
çalışan bir yapıya sahipti. Hakan Fidan’ın gelmesi ile yapısal bir reform
gerçekleşti ve millileşme yolunda adımlar atıldı.
Bakıyorsunuz
bir konuşmada eski bir MİT müsteşar yardımcısı, bir emekli subay nasıl manipüle
edileceğini anlatıyor. Konuyla ilgisi olmayan gazeteci buna itiraz ediyor. Bu
insanlar belki de bazı olayları bizzat manipüle eden insanlar. Yani görev
yapmışlar örgüte sızdırmışlar, örgütü yönlendirmişler. Ama gazetecimiz itiraz
etmeye devam ediyor. İstihbarat işini yapan kendisi ya. Cehaletin böylesi ancak
bizim ülkede olur.
Herkes
manipüle edilebilir. Savcı da edilebilir, toplum da edilebilir. Bu kadar ses
getirmeden devletin en önemli kurumlarından olan MİT, varsa bir sorun hukuk
içine çekilebilirdi. Toplum özellikle manipüle edildi, Türkiye gündeminde var
olan ayrışma gündeme getirilip cemaat vurgusu yapıldı. Çünkü planlayıcı öyle
istiyordu.
Sorulan
soru “anlamıyorum ben İsrail gelip birilerine şöyle mi yapın diyor” ise, bu
gazeteciye hiçbir şey anlatamazsınız. Hem bilmez, hem işin uzmanlarına inanmaz.
Hakan Fidan göreve gelirken yaygara yapanlar bu işin içinde pekâlâ olabilir.
Bunlardan daha uygun manipüle edilecek güruh var mı oyun kurucu için?
İstenen,
kargaşa yaratarak gelişinde aleyhinde yayın yapılan bir insanın başındaki
kurumu yıpratmak, KCK-PKK operasyonlarını akamete uğratmak, politika
kurucularını tökezletmek, hataya zorlamaktır. Hükümet yarış pistinde tek başına
koşmuyor ki. Süregelen düzenin direnci var, dış müdahale var. İster istemez
hata yapılıyor.
Özel
yetkili mahkemeler gerekli ise eğer, görev tanımları yeniden yapılmalı,
kanunlar gözden geçirilmelidir. Genelkurmay başkanını da, MİT Müsteşarını da
benzer görevlerde olan diğer yetkilileri de yargılamanın kuralları açık olarak
belirlenmelidir.
Bir
Amerikalı yazar “ABD gelişmekte olan ülkeleri yönetir, fakat bu ülkelerin
yöneticileri kendilerini Amerika’nın yönettiğinin farkına varmazlar” diyor.
Savcının İsrail ile iş birliği yapması şart değildir, onların isteklerini
yapması için. Bunun farkında olmayan bir savcının ülkede bu kadar kargaşa
yaratmasının da önüne geçilmiş olur.
“Hakan
Fidan iyi insan ama” diye başlayan cümleleri pek iyimser bulmuyorum. Tıpkı
“benim annemin de başı bağlı ama” diye başlayan cümleler gibi. Niyet o “ama” nın
ardında gizli. Birilerinin hedefine ulaştığı, Türkiye’nin yine kaybettiği açık
değil mi?
14.02.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder