Evet, biz sevgi üzerine kurulu bir dünyadan
yanayız. Zira Rabbim diyor ki; Biz insanı ahsen’i takvim olarak yarattık. Yani
en güzel surette. Biz insan olarak bu en güzel surette yaratılan canlıyı, hangi
dili konuşursa konuşsun, hangi renkten olursa olsun ayırmaya, bazısını aşağıda
görmeye yetkili değiliz. Ayıran zaten o ayrımı yapmış ve kendine göre
değerlendirmeye almıştır. Biz ona itiraz etmeye de yetkili değiliz. Çünkü onun
ayrımı bunlara göre değil farklı bir sisteme göredir.
Bunların hiç birine itirazımız yok. Madem inanıyoruz,
bunu böyle kabul ettik demektir. Yaradanın kurallarına itiraz olmaz. Biz neye
itiraz ediyoruz. Birlikte asırlarca yaşadığımız insanların ihanetine itiraz ediyoruz.
Hatta 93 yıldır bizimle birlikte yaşayan bu vatandaşlarımızı da bunun dışında tutuyoruz.
Hele bunun zamanlamasını da çok manidar buluyoruz. Ermeniden özür kampanyasını
bu nedenle hiç anlayamadım. Özür dileyelim elbette, hatamız varsa, günahımız varsa,
özür dilemek bir ulvi bir davranıştır.
”Yabancı memleketlerdeki Ermeniler, Rus,
İngiliz, Fransız, İtalyan paralarıyla ve konsoloslarının her çeşit
yardımlarıyla intikam alaylarının silah ve diğer araç ve gereçlerini temin edip
Kafkas, İran sınırlarına gönderdiler. Silâhaltına alınan Ermeni askerleri, Türk
devletinden aldıkları silahlarla, düşman tarafına geçtiler.
Ve bir başka
alıntı.”Ermeniler, ordunun arkasını kesmeyi kararlaştırmışlardı, bunun için
Şebinkarahisar, Sivas, Suşehri ve çevrelerine 30 bin kişilik bir kuvvet ayırmış
oldukları anlaşıldı. Buralara silah, bomba, erzak, sıhhiye malzemesi, nakliye
ve muharebe araçları yerleştirmelerinden tertibatın çok iyi planlı bir biçimde
olduğu anlaşılmıştır. Başarıdan fevkalade umutlu idiler. Fakat bazı yerlerde
Ermenilerin vaktinden evvel taarruza geçmeleri ve hükümetin zamanında çabuk
tedbirler alması bu korkunç olayın önünü zamanında almıştır.
Böyle umumi bir harekete
imkân kalmayınca teker teker taarruzlar başladı. Özellikle bu taarruz askeri
malzeme ve silah götüren kafilelere karşı yapıldı
Yine devam
ediyoruz.”Ermeniler Erzurum ve çevresindeki Müslümanları korkutarak ailelerinin
başında bulunmaya zorlamak böylece Türk ordusunu zayıflatmak amacıyla geceleri
silahlı olarak Müslüman evlerine baskınlar yaparak çoluk çocuklarını katl
etmeye başladılar.”(Mehmed Hocaoğlu, Arşiv vesikalarıyla tarihte Ermeni
mezalimi ve Ermeniler)
Bu alıntılar .(Mehmed Hocaoğlu, Arşiv
vesikalarıyla tarihte Ermeni mezalimi ve Ermeniler)
Hal böyleyken şimdi bazı
aydın diye tanımlanan insanların ermeni den özür dileyelim diye kampanya
başlatmasını neyle izah etmek gerek. Yakın zamanda bir grup ermeni aydın
Cumhurbaşkanını ziyaret ediyor ve soykırımı tanımamızı istiyor. Ardından bizim
sözde aydınlarımız özür kampanyası başlatıyor. Neden 3 ay önce değildi, neden 3
ay sonra değil. Dedim ya zamanlamayı çok manidar buluyorum diye. Bir şey
kalıyor geriye. Bize ihanet eden ermeni diasporası ile işbirliği içindeler.
Öyleyse aydın diye lanse edilen bazı insanlarımız da bize ihanet içindedirler.
Ben özür dilemediğim gibi bu kampanyayı başlatanları da şiddetle ve nefretle
kınıyorum.
Evet, yaratandan dolayı
yaratılmışların hepsini seviyoruz ve sevmeye devam edeceğiz. Ama bize düşmanlık
besleyen, bize ihanet eden insanları da sevmek zorunda değiliz. Zira dinimiz
bize şehitlik mertebesi diye bir unvan vermiştir. Düşmanına kölelik etmek gibi
alçakça bir eyleme tabiî ki şehitliği tercih ederiz.
Sev;
bir ağacın dalında süren filizi.
Sev;
gece ile gündüzü biri birinden ayıran çizgiyi.
Sev;
insanı değil, insanın ruhundaki güzellikleri.
Sev
ki hayatı görebilesin huzuru, avucunun içindeki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder