2 Eylül 2014 Salı

KIYMETLİ DOSTLAR, GERÇEK AYDINLAR



 Evet, biz sevgi üzerine kurulu bir dünyadan yanayız. Zira Rabbim diyor ki; Biz insanı ahsen’i takvim olarak yarattık. Yani en güzel surette. Biz insan olarak bu en güzel surette yaratılan canlıyı, hangi dili konuşursa konuşsun, hangi renkten olursa olsun ayırmaya, bazısını aşağıda görmeye yetkili değiliz. Ayıran zaten o ayrımı yapmış ve kendine göre değerlendirmeye almıştır. Biz ona itiraz etmeye de yetkili değiliz. Çünkü onun ayrımı bunlara göre değil farklı bir sisteme göredir.

 Bunların hiç birine itirazımız yok. Madem inanıyoruz, bunu böyle kabul ettik demektir. Yaradanın kurallarına itiraz olmaz. Biz neye itiraz ediyoruz. Birlikte asırlarca yaşadığımız insanların ihanetine itiraz ediyoruz. Hatta 93 yıldır bizimle birlikte yaşayan bu vatandaşlarımızı da bunun dışında tutuyoruz. Hele bunun zamanlamasını da çok manidar buluyoruz. Ermeniden özür kampanyasını bu nedenle hiç anlayamadım. Özür dileyelim elbette, hatamız varsa, günahımız varsa, özür dilemek bir ulvi bir davranıştır.
               
 ”Yabancı memleketlerdeki Ermeniler, Rus, İngiliz, Fransız, İtalyan paralarıyla ve konsoloslarının her çeşit yardımlarıyla intikam alaylarının silah ve diğer araç ve gereçlerini temin edip Kafkas, İran sınırlarına gönderdiler. Silâhaltına alınan Ermeni askerleri, Türk devletinden aldıkları silahlarla, düşman tarafına geçtiler.

Ve bir başka alıntı.”Ermeniler, ordunun arkasını kesmeyi kararlaştırmışlardı, bunun için Şebinkarahisar, Sivas, Suşehri ve çevrelerine 30 bin kişilik bir kuvvet ayırmış oldukları anlaşıldı. Buralara silah, bomba, erzak, sıhhiye malzemesi, nakliye ve muharebe araçları yerleştirmelerinden tertibatın çok iyi planlı bir biçimde olduğu anlaşılmıştır. Başarıdan fevkalade umutlu idiler. Fakat bazı yerlerde Ermenilerin vaktinden evvel taarruza geçmeleri ve hükümetin zamanında çabuk tedbirler alması bu korkunç olayın önünü zamanında almıştır.
Böyle umumi bir harekete imkân kalmayınca teker teker taarruzlar başladı. Özellikle bu taarruz askeri malzeme ve silah götüren kafilelere karşı yapıldı

Yine devam ediyoruz.”Ermeniler Erzurum ve çevresindeki Müslümanları korkutarak ailelerinin başında bulunmaya zorlamak böylece Türk ordusunu zayıflatmak amacıyla geceleri silahlı olarak Müslüman evlerine baskınlar yaparak çoluk çocuklarını katl etmeye başladılar.”(Mehmed Hocaoğlu, Arşiv vesikalarıyla tarihte Ermeni mezalimi ve Ermeniler)

                    Bu alıntılar .(Mehmed Hocaoğlu, Arşiv vesikalarıyla tarihte Ermeni mezalimi ve Ermeniler)

                     Hal böyleyken şimdi bazı aydın diye tanımlanan insanların ermeni den özür dileyelim diye kampanya başlatmasını neyle izah etmek gerek. Yakın zamanda bir grup ermeni aydın Cumhurbaşkanını ziyaret ediyor ve soykırımı tanımamızı istiyor. Ardından bizim sözde aydınlarımız özür kampanyası başlatıyor. Neden 3 ay önce değildi, neden 3 ay sonra değil. Dedim ya zamanlamayı çok manidar buluyorum diye. Bir şey kalıyor geriye. Bize ihanet eden ermeni diasporası ile işbirliği içindeler. Öyleyse aydın diye lanse edilen bazı insanlarımız da bize ihanet içindedirler. Ben özür dilemediğim gibi bu kampanyayı başlatanları da şiddetle ve nefretle kınıyorum.

                 Evet, yaratandan dolayı yaratılmışların hepsini seviyoruz ve sevmeye devam edeceğiz. Ama bize düşmanlık besleyen, bize ihanet eden insanları da sevmek zorunda değiliz. Zira dinimiz bize şehitlik mertebesi diye bir unvan vermiştir. Düşmanına kölelik etmek gibi alçakça bir eyleme tabiî ki şehitliği tercih ederiz.


Sev; bir ağacın dalında süren filizi.
Sev; gece ile gündüzü biri birinden ayıran çizgiyi.
Sev; insanı değil, insanın ruhundaki güzellikleri.
Sev ki hayatı görebilesin huzuru, avucunun içindeki.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder