2 Eylül 2014 Salı

MECLİS AÇILINCA



Meclis açılınca ne olur? Siyasilerin ne yapacağını kestirmek zor. Bu yüzden tahminden ziyade temennimiz ne olur onu demek gerek. Bizim siyasiler genelde söylediğinin tersini yaptığından tahminler tutmayabilir. Bu durumda bizlere uygun olduğunu düşündüğümüz hal tarzlarını sıralamak kalıyor.

Olguları karıştırma hastalığımız var bilirsiniz. Terör aslında bir sonuçtur. Biz sonuçla uğraşıyoruz. Bu sebeple sonuca nasıl geldiğimizi bilmiyoruz. Hâlbuki bir ürün bize ulaşıncaya kadar çeşitli safhalardan geçip bize ulaşıyor. O ürün işte o safhaların sonucudur.

Terör de bir ürün gibi. Çeşitli safhalardan geçerek bu güne geldi. Üreticisi kim? Tabi ki biz, yani devletimiz. PKK nasıl kuruldu, kim kurdu, neden kurdu artık bunları çocuklar bile biliyor.

Kurulma aşamasında Kürt kartını oynadılar. Bir tabana hizmet edecek ki katılım olsun. Yoksa üç beş militan bir süre sonra devre dışı kalacaktır. Yıllara yayılan bir terör söz konusu olunca taban şarttı. Bunun için Kürt hakları üzerinden yola çıktılar.

Bu gün terör örgütünün Kürt halkı ile ilgisinin olmadığı, Kürtlerin sözünü ettiği haklarla ilgili bir tasalarının bulunmadığını herkes dillendiriyor artık. Örgüt sadece terör örgütüdür. Sadece hükmettiği paraya tapan dinsiz, taşeron bir örgüttür.

Örgütün bu tavrı destek görmediği anlamında değil elbette. Bir kısım beyni yıkanmış insandan destek görmektedir ki bulunduğu bölgelerde barınabilmektedir. Bu desteği de BDP nin aldığı oy oranı ile mukayese etmemek gerekir. Adil bir seçim yapıldığında bu partinin bu oy oranına ulaşamayacağı kesindir.

Terör örgütünün seçim öncesi bölgeye gidip “bu sandıktan BDP den başka bir partiye oy çıkarsa hesabını verirsiniz” dediği bir ortamda destek oranını belirlemek imkânsızdır. Güvenliğini sağlayamadığınız insanların adil olmasını bekleyemezsiniz. Bir kısım insanların devletine baş kaldırdığı ortamda sıkıntı vardır. Söz konusu olan bir mahalle değil ki kuşatasınız. Bütün milletimiz bu konuda yanılgıya düşürüldü. Kendi karakolunda bile güvenlik içinde olmayan insanlardan sandık güvenliğini sağlamasını nasıl beklersiniz?

Birileri çıktı ekranlarda kahramanlık hikâyeleri anlattı.”İşte onlar bu vadiden geldi biz bunları yaptık” gibi hikâyeler dinledi insanlar. Sanki cephe savaşına katılmış, göğüs göğüse muharebe yapmışlar. Kendilerini oraya gönderen gücün, karşılarındaki terörist grup üzerindeki etkilerini algılayamadılar bile. Aslında onlar gerçek manada kahramandı ama bir başka açıdan aslında kurban olduklarını göremediler. Küçümsemek değil şehitlerimizin ve gazilerimizin kurban olarak seçildiklerini anlatmaya çalışıyorum. Çünkü bu yolla da başka bir ayrışma yaratılmak istendi.

Son günlerde “villadan neden şehit çıkmıyor, neden şehitlerin hepsi garibanlardır” diyenleri hepiniz biliyorsunuz.

Bir başkası çıkıp terörün psikolojik yönünü, sosyal ve ekonomik yönünü anlatıyor.”İş sahası açalım ekonomiyi canlandıralım “diyorlar. Öyle ya kimsenin aklına gelmemişti bu çözümler. Onları oraya davet ediyorum buyursunlar açsınlar. Şantiye basılırken, mühendisler öğretmenler öldürülürken kursunlar fabrikaları.

Devletin geçmişte hata yaptığını kabul etmesi ve telafi için çözümler araması son derece tabii dir. Bu sadece Kürt halkına yönelik bir çabadır. Terör örgütü farklı bir pozisyondadır bunu ayırmalıyız. Bu örgüte hepimizin nefreti vardır. Hoş görü ile bakılmasına asla tahammülümüz yoktur. Terörist başının ev hapsinden söz etmek bu millete hakarettir. Türke de hakarettir, kürde de.

Bu kanın durması için kimle görüşmek gerekiyorsa görüşülsün. Öyle hamaset duyguları ile hikâye anlatmanın anlamı yok. Oslo görüşmesi diye kimseye çakmanın da anlamı yok. Devletin istihbarat örgütü herkesle görüşür. Biz de onu istiyoruz. Kimle görüşürlerse görüşsünler yeter ki bu kan dursun. Bu bir milli meseledir. Kimsenin çıkarı devletin ve milletin çıkarından üstün değildir.

Üç beş oy uğruna bunları iç politika malzemesi yapanlara diyorum ki; bu insanlar evlat acısı yaşamaktan bıktı. Onunla konuşulmaz, bununla konuşulmaz diyenler buyursunlar kendi evlatlarını gönderip mücadele etsinler. Ve bu millete açıklasınlar ailelerinde kaç şehit var.

Öyle eline bir sayfa yazı alıp Oslo da görüşmüşler demekle olmuyor bu iş. Ya onlarla kucaklaşan akrabana söylersin iyi çocuklar silah bıraksın diye, ya da kendi çocuğunu dağa yollar teröristin karşına dikersin. Üç beş kuruşluk dünya menfaati için millete evlat acısı yaşatmaya kimsenin hakkı yok.

Meclis açılınca milletin beklentisi önce teröristleri kucaklayanların defterinin dürülmesi. Böyle bir partinin meclisimizde olması hepimizin ağırına gidiyor. Ondan sonra kimle görüşülürse görüşülsün, yurdun her yerinde askerimin tüfeğinde mermi olmadan nöbet tuttuğu günlere dönülmesi tek arzumuzdur.

Bunun için bütün kurum ve kuruluşların desteği ile çözüm için girişimler başlatılmalıdır. Oy kaygısı ile ekonomik kaygı ile yönetime vurmak Müslüman davranışı değildir. Ya el birliği ile bu bataktan çıkacağız ya da hep birlikte batacağız.

Vesayetin hiçbir türlüsü bu milletin kabulü değildir. Kanunların hakkaniyetle uygulandığı, insanlar arasında ayrım olmadığı bir devleti bu millet hak ediyor. Cemaati, tarikatı, siyasetçisi ya aklını başına alacaktır, ya da bu kanda birlikte boğulacaktır. Siyasiler neyse ama müslümanım diyenlerin tavrını anlamakta zorlanıyorum.

29.9.2012




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder