Meclis
açılınca ne olur? Siyasilerin ne yapacağını kestirmek zor. Bu yüzden tahminden
ziyade temennimiz ne olur onu demek gerek. Bizim siyasiler genelde söylediğinin
tersini yaptığından tahminler tutmayabilir. Bu durumda bizlere uygun olduğunu
düşündüğümüz hal tarzlarını sıralamak kalıyor.
Olguları
karıştırma hastalığımız var bilirsiniz. Terör aslında bir sonuçtur. Biz sonuçla
uğraşıyoruz. Bu sebeple sonuca nasıl geldiğimizi bilmiyoruz. Hâlbuki bir ürün
bize ulaşıncaya kadar çeşitli safhalardan geçip bize ulaşıyor. O ürün işte o
safhaların sonucudur.
Terör
de bir ürün gibi. Çeşitli safhalardan geçerek bu güne geldi. Üreticisi kim?
Tabi ki biz, yani devletimiz. PKK nasıl kuruldu, kim kurdu, neden kurdu artık
bunları çocuklar bile biliyor.
Kurulma
aşamasında Kürt kartını oynadılar. Bir tabana hizmet edecek ki katılım olsun.
Yoksa üç beş militan bir süre sonra devre dışı kalacaktır. Yıllara yayılan bir
terör söz konusu olunca taban şarttı. Bunun için Kürt hakları üzerinden yola
çıktılar.
Bu
gün terör örgütünün Kürt halkı ile ilgisinin olmadığı, Kürtlerin sözünü ettiği
haklarla ilgili bir tasalarının bulunmadığını herkes dillendiriyor artık. Örgüt
sadece terör örgütüdür. Sadece hükmettiği paraya tapan dinsiz, taşeron bir
örgüttür.
Örgütün
bu tavrı destek görmediği anlamında değil elbette. Bir kısım beyni yıkanmış
insandan destek görmektedir ki bulunduğu bölgelerde barınabilmektedir. Bu
desteği de BDP nin aldığı oy oranı ile mukayese etmemek gerekir. Adil bir seçim
yapıldığında bu partinin bu oy oranına ulaşamayacağı kesindir.
Terör
örgütünün seçim öncesi bölgeye gidip “bu sandıktan BDP den başka bir partiye oy
çıkarsa hesabını verirsiniz” dediği bir ortamda destek oranını belirlemek
imkânsızdır. Güvenliğini sağlayamadığınız insanların adil olmasını
bekleyemezsiniz. Bir kısım insanların devletine baş kaldırdığı ortamda sıkıntı
vardır. Söz konusu olan bir mahalle değil ki kuşatasınız. Bütün milletimiz bu
konuda yanılgıya düşürüldü. Kendi karakolunda bile güvenlik içinde olmayan
insanlardan sandık güvenliğini sağlamasını nasıl beklersiniz?
Birileri
çıktı ekranlarda kahramanlık hikâyeleri anlattı.”İşte onlar bu vadiden geldi
biz bunları yaptık” gibi hikâyeler dinledi insanlar. Sanki cephe savaşına katılmış,
göğüs göğüse muharebe yapmışlar. Kendilerini oraya gönderen gücün,
karşılarındaki terörist grup üzerindeki etkilerini algılayamadılar bile.
Aslında onlar gerçek manada kahramandı ama bir başka açıdan aslında kurban
olduklarını göremediler. Küçümsemek değil şehitlerimizin ve gazilerimizin kurban
olarak seçildiklerini anlatmaya çalışıyorum. Çünkü bu yolla da başka bir
ayrışma yaratılmak istendi.
Son
günlerde “villadan neden şehit çıkmıyor, neden şehitlerin hepsi garibanlardır”
diyenleri hepiniz biliyorsunuz.
Bir
başkası çıkıp terörün psikolojik yönünü, sosyal ve ekonomik yönünü
anlatıyor.”İş sahası açalım ekonomiyi canlandıralım “diyorlar. Öyle ya kimsenin
aklına gelmemişti bu çözümler. Onları oraya davet ediyorum buyursunlar açsınlar.
Şantiye basılırken, mühendisler öğretmenler öldürülürken kursunlar fabrikaları.
Devletin
geçmişte hata yaptığını kabul etmesi ve telafi için çözümler araması son derece
tabii dir. Bu sadece Kürt halkına yönelik bir çabadır. Terör örgütü farklı bir
pozisyondadır bunu ayırmalıyız. Bu örgüte hepimizin nefreti vardır. Hoş görü
ile bakılmasına asla tahammülümüz yoktur. Terörist başının ev hapsinden söz
etmek bu millete hakarettir. Türke de hakarettir, kürde de.
Bu
kanın durması için kimle görüşmek gerekiyorsa görüşülsün. Öyle hamaset duyguları
ile hikâye anlatmanın anlamı yok. Oslo görüşmesi diye kimseye çakmanın da
anlamı yok. Devletin istihbarat örgütü herkesle görüşür. Biz de onu istiyoruz.
Kimle görüşürlerse görüşsünler yeter ki bu kan dursun. Bu bir milli meseledir.
Kimsenin çıkarı devletin ve milletin çıkarından üstün değildir.
Üç
beş oy uğruna bunları iç politika malzemesi yapanlara diyorum ki; bu insanlar
evlat acısı yaşamaktan bıktı. Onunla konuşulmaz, bununla konuşulmaz diyenler
buyursunlar kendi evlatlarını gönderip mücadele etsinler. Ve bu millete
açıklasınlar ailelerinde kaç şehit var.
Öyle
eline bir sayfa yazı alıp Oslo da görüşmüşler demekle olmuyor bu iş. Ya onlarla
kucaklaşan akrabana söylersin iyi çocuklar silah bıraksın diye, ya da kendi
çocuğunu dağa yollar teröristin karşına dikersin. Üç beş kuruşluk dünya
menfaati için millete evlat acısı yaşatmaya kimsenin hakkı yok.
Meclis
açılınca milletin beklentisi önce teröristleri kucaklayanların defterinin dürülmesi.
Böyle bir partinin meclisimizde olması hepimizin ağırına gidiyor. Ondan sonra
kimle görüşülürse görüşülsün, yurdun her yerinde askerimin tüfeğinde mermi
olmadan nöbet tuttuğu günlere dönülmesi tek arzumuzdur.
Bunun
için bütün kurum ve kuruluşların desteği ile çözüm için girişimler başlatılmalıdır.
Oy kaygısı ile ekonomik kaygı ile yönetime vurmak Müslüman davranışı değildir.
Ya el birliği ile bu bataktan çıkacağız ya da hep birlikte batacağız.
Vesayetin
hiçbir türlüsü bu milletin kabulü değildir. Kanunların hakkaniyetle uygulandığı,
insanlar arasında ayrım olmadığı bir devleti bu millet hak ediyor. Cemaati,
tarikatı, siyasetçisi ya aklını başına alacaktır, ya da bu kanda birlikte
boğulacaktır. Siyasiler neyse ama müslümanım diyenlerin tavrını anlamakta
zorlanıyorum.
29.9.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder