İnsanlar
değişmez, fikirleri sabit kalır iddiasında değiliz elbet. Dünyanın değişen
şartlarına göre, yeni politikalar üretilebilir, fikirler gelişebilir tabii ki.
Hiç bir zaman bu döneklik değildir, hiçbir zaman bu takiyye yapmak değildir.
Yıllardan
beri hep aynı şeyi söyledim. İnsanlar demokratik bir ortamda yaşamalı. Türk,
Türk olarak kalmalı. Müslüman, Müslüman olarak kalmalı. Tabi eğer istiyorsa.
Asırlardır
birlikte yaşadığımız başka ırka mensup insanlar da, kendini ne hissediyorsa
öyle kalmalı. Zaten İslam dini bunu gerektiriyor. Kimseye dayatma yapılmayacak
diyor.
Ancak
yıllardır Türk ve Müslüman olmanın sıkıntısını yaşadık bu ülkede. Bazı kesimler
ideolojileri icabı saldırdı her yazısında ülkenin sahibi bu insanlara.
Hep
sol fikirli, dinle alakası olmayan, müslümanı öcü gören zihniyet öne çıkarıldı.
Bunun savunucuları ülkesini seven, devletini seven insanlar olarak lanse
edildi.
Bir
zamanlar hepimizin uyuduğu, farkına bile varmadığımız o terör günlerini, o
darbe anayasasına yüzde doksan iki evet dediğimiz günleri hatırlayalım.
Öldürmenin
her türlüsüne karşı olduğumu her platformda tekrarladım. Zira insan öldürmek
yüce kitabımızda büyük günah olarak sayılmıştır. Her ırktan, her dinden insanın
yaşama hakkı Allah tarafından verilmiş bir haktır, kimsenin buna müdahale
etmeye hakkı ve yetkisi yoktur.
Ancak
geriye dönüp baktığımızda bu ülkede sadece teröre kurban giden Uğur Mumcu,
Çetin Emeç, Bahriye Üçok mudur? İlhan Darendelioğlu diye bir yazar tanıyanınız
var mı? Bu da bir yazardı ve bir terör şehidi idi.
Bu
olgu insanların Kafsında kimler tarafından yaratıldı? Şimdi kimisi liberal,
kimisi Kemalist, kimisi ulusalcı eklerle anılan yazarlar.
O
zaman karşımıza tek vücut çıkan bu insanlar şimdi bölük bölük oldular. Evet
değişimi asla reddetmiyoruz. İnsan değişebilir, gelişebilir.
Sorun
bu insanların birer patronlarının olmasında, bu vesile ile her birinin bağlı
olduğu bir ideolojinin olmasında.
Öyle
benim gibi hiçbir yerden maddi kazancı olmadan sadece devletini, milletini
sevdiği için yazılar yazdıklarına inanmak gelmiyor insanın içinden. Dün bir
yere bağlı olan, bu gün başka bir yere bağlı. İnsanın maaşını aldığı yere bağlı
olmasından daha tabii ne olabilir.
Önceki
yıllarda İslamı irtica diye adlandıran insanların şimdi özgürlükçü, şimdi
ulusalcı kesilmesi samimi gelmiyor bana. Çünkü bu ülkede Müslüman olan başka
ırka mensup insan yoktu ki. O zamanda Türk’tü bu insanlar, şimdi de Türk.
Bakıyorsunuz
hiç olumlu bir yazı yazmamış bir insan, bu gün sadece bir yazı yazmış diye
göklere çıkarılıyor. Yazısı maillerle dolaşıyor ülkeyi.
Yılmaz
Özdil yumrukla ilgili bir yazı yazdı ve herkes beğendi bunu. Helal olsun, işte
yazı bu, muhteşem diyen maillerle geldi bu yazı.
Sormazlar
mı adama. Şimdiye kadar aklın nerdeydi? Şimdiye kadar zulüm gören Müslüman Türk
insanı görmedin mi bu ülkede? Hani irtica idi bu insanlar. Sayın Ahmet Türk
yumruk yemeseydi farkında değil miydin? Türk insanını savunmak şimdi mi aklına
geldi?
Diğer
taraf Sayın Yılmaz Özdil’in bu yazısına, daha doğrusu yazının nezdinde Sayın
Yılmaz Özdil’e kılıç keskinliğinde kalemlerle saldırdı.
Hâlbuki
ben bu manzaralara alışkınım. Yıllarca üç beş yamuk Müslüman yüzünden, onların
nezdinde Islama saldırıldı.
Şimdi
ben, bu Kemalistlerin, bu ulusalcıların, bu demokratların savundukları
değerlere nasıl inanırım. Birer patrona bağlı oldukları sürece. Yarın patron değişince,
daha önce olduğu gibi değişmeyeceklerini kim söyleyebilir?
Açılımı
destekleyende, karşı çıkanda, samimiyet ölçer bir aletimiz olmadığı için
aslında ne derler nasıl bileceğiz.
Ama
benim bildiğim bir şey var. Açılımın muhataplarının demokrasi ve insanca yaşama
hakkı gibi bir kaygıları yok. Hala” tepkimiz çok sert olur” diye meclis
kürsüsünde konuştuklarına göre, niyetleri başka. Açılımın doğru ve yanlış diye
kavgasını verenlerinde niyeti başka
Biri
kuracağı devletin, biri de alacağı paranın derdinde. Asıl niyetlerinin bu
olmadığına nasıl inanacağız.
23.4.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder