2 Eylül 2014 Salı

NASIL İNANACAĞIZ



İnsanlar değişmez, fikirleri sabit kalır iddiasında değiliz elbet. Dünyanın değişen şartlarına göre, yeni politikalar üretilebilir, fikirler gelişebilir tabii ki. Hiç bir zaman bu döneklik değildir, hiçbir zaman bu takiyye yapmak değildir.

Yıllardan beri hep aynı şeyi söyledim. İnsanlar demokratik bir ortamda yaşamalı. Türk, Türk olarak kalmalı. Müslüman, Müslüman olarak kalmalı. Tabi eğer istiyorsa.
Asırlardır birlikte yaşadığımız başka ırka mensup insanlar da, kendini ne hissediyorsa öyle kalmalı. Zaten İslam dini bunu gerektiriyor. Kimseye dayatma yapılmayacak diyor.

Ancak yıllardır Türk ve Müslüman olmanın sıkıntısını yaşadık bu ülkede. Bazı kesimler ideolojileri icabı saldırdı her yazısında ülkenin sahibi bu insanlara.
Hep sol fikirli, dinle alakası olmayan, müslümanı öcü gören zihniyet öne çıkarıldı. Bunun savunucuları ülkesini seven, devletini seven insanlar olarak lanse edildi.
Bir zamanlar hepimizin uyuduğu, farkına bile varmadığımız o terör günlerini, o darbe anayasasına yüzde doksan iki evet dediğimiz günleri hatırlayalım.

Öldürmenin her türlüsüne karşı olduğumu her platformda tekrarladım. Zira insan öldürmek yüce kitabımızda büyük günah olarak sayılmıştır. Her ırktan, her dinden insanın yaşama hakkı Allah tarafından verilmiş bir haktır, kimsenin buna müdahale etmeye hakkı ve yetkisi yoktur.

Ancak geriye dönüp baktığımızda bu ülkede sadece teröre kurban giden Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Bahriye Üçok mudur? İlhan Darendelioğlu diye bir yazar tanıyanınız var mı? Bu da bir yazardı ve bir terör şehidi idi.

Bu olgu insanların Kafsında kimler tarafından yaratıldı? Şimdi kimisi liberal, kimisi Kemalist, kimisi ulusalcı eklerle anılan yazarlar.

O zaman karşımıza tek vücut çıkan bu insanlar şimdi bölük bölük oldular. Evet değişimi asla reddetmiyoruz. İnsan değişebilir, gelişebilir.

Sorun bu insanların birer patronlarının olmasında, bu vesile ile her birinin bağlı olduğu bir ideolojinin olmasında.

Öyle benim gibi hiçbir yerden maddi kazancı olmadan sadece devletini, milletini sevdiği için yazılar yazdıklarına inanmak gelmiyor insanın içinden. Dün bir yere bağlı olan, bu gün başka bir yere bağlı. İnsanın maaşını aldığı yere bağlı olmasından daha tabii ne olabilir.

Önceki yıllarda İslamı irtica diye adlandıran insanların şimdi özgürlükçü, şimdi ulusalcı kesilmesi samimi gelmiyor bana. Çünkü bu ülkede Müslüman olan başka ırka mensup insan yoktu ki. O zamanda Türk’tü bu insanlar, şimdi de Türk.

Bakıyorsunuz hiç olumlu bir yazı yazmamış bir insan, bu gün sadece bir yazı yazmış diye göklere çıkarılıyor. Yazısı maillerle dolaşıyor ülkeyi.

Yılmaz Özdil yumrukla ilgili bir yazı yazdı ve herkes beğendi bunu. Helal olsun, işte yazı bu, muhteşem diyen maillerle geldi bu yazı.

Sormazlar mı adama. Şimdiye kadar aklın nerdeydi? Şimdiye kadar zulüm gören Müslüman Türk insanı görmedin mi bu ülkede? Hani irtica idi bu insanlar. Sayın Ahmet Türk yumruk yemeseydi farkında değil miydin? Türk insanını savunmak şimdi mi aklına geldi?

Diğer taraf Sayın Yılmaz Özdil’in bu yazısına, daha doğrusu yazının nezdinde Sayın Yılmaz Özdil’e kılıç keskinliğinde kalemlerle saldırdı.

Hâlbuki ben bu manzaralara alışkınım. Yıllarca üç beş yamuk Müslüman yüzünden, onların nezdinde Islama saldırıldı.

Şimdi ben, bu Kemalistlerin, bu ulusalcıların, bu demokratların savundukları değerlere nasıl inanırım. Birer patrona bağlı oldukları sürece. Yarın patron değişince, daha önce olduğu gibi değişmeyeceklerini kim söyleyebilir?

Açılımı destekleyende, karşı çıkanda, samimiyet ölçer bir aletimiz olmadığı için aslında ne derler nasıl bileceğiz.

Ama benim bildiğim bir şey var. Açılımın muhataplarının demokrasi ve insanca yaşama hakkı gibi bir kaygıları yok. Hala” tepkimiz çok sert olur” diye meclis kürsüsünde konuştuklarına göre, niyetleri başka. Açılımın doğru ve yanlış diye kavgasını verenlerinde niyeti başka

Biri kuracağı devletin, biri de alacağı paranın derdinde. Asıl niyetlerinin bu olmadığına nasıl inanacağız.

23.4.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder