2 Eylül 2014 Salı

ONURU KURTARMAK



“Güney Afrika’da demokrasi geldi her şey çözüldü mü”  diye soruyor vatandaş ve ekliyor, ne oldu hala ekonominin  % 90 ı beyazların elinde diyor. Güney Afrikalının cevabı güzel “hiç olmazsa onurumuzu kurtardık” diyor.

Bizimle ne ilgisi var değil mi bu konunun? Eğer bu soruyu soruyorsanız Türkiye gerçeğine yabancısınız demektir. Sağ-sol kavgasını, Türk-Kürt ayrışmasını, alevi-süni kışkırtmasını, her yıl tekrarlanan 24 Nisan soykırım yalanını hiç anlamamışsınız demektir.

Biz de aynı durumdayız. İşgallerden kurtardık ülkeyi ama ekonomimizin neredeyse tamamı beyazların elinde. Aramızdaki tek fark onlar gerçek manada beyaz tenli insanlar, bizimkiler ırki anlamda beyaz Türkler. Hâsılı bir beyazlık var yani.

Yaşadığımız bu sorunların ana kaynağı bu. Bazı insanlar bunu fark etti. Anadolu sermayesi yükselişe geçti. Halk kendisi gibi düşünenlere yöneldi. Tam burada ipler koptu.28 Şubat bu kara Türklerin uyanışına ve onları biri birine bağlayan bağlara yönelik bir beyaz Türk atağıdır.

28 Şubatın bütün yükünü askere yüklemenin anlamı yok. Bu dönemde asker sadece katalizör görevini üstlenmiştir. Fikir babası beyazlardır. Asker sadece bazı konularda hassastır. İşte bu hassasiyet birileri tarafından nalıncı keseri gibi kendine yontulmuştur.

Tek parti döneminde askerde bir laiklik ve Atatürkçülük hassasiyeti yerleştirilmişti. Neydi bu ideoloji? Kim icat etti diye düşünülmedi bile. Fikir babaları tarafından istenildiğinde kullanılmak üzere bir Atatürkçülük icadı idi bu. Kara Türkler geliyor, ekonomik hâkimiyetimiz bitiyor demek yerine cumhuriyet düşmanlığı, Atatürk düşmanlığı icat edildi.

Tek düşüncesi ülkesine bağlı olmak olan asker hedef tahtası oldu. Belki “düşünseydiler alet olmasaydılar” diyebilirsiniz. Evet, olmasaydılar ama fikir babalarına hala dokunulmadığına göre her şey yerli yerinde duruyor demektir. Hatta muhafazakâr diye bilinen sermayeyi bile kendilerine benzettiler. Hani boş çerçeve muhabbeti bunu anlatmıyor mu?

Yıl 1992 Nelson Mandela’ya “Atatürk barış ödülü” verilmesi teklif edildi ve Mandela reddetti. Gerekçe olarak Kürtlere eşit davranılmamasını gösterdi ama meselenin aslının Kürtlerle ilgili değil, kendi dindaşı olan beyazlarla ilgili olduğunu kimse söylemedi ona.

Ermenilerle ilgili bir konu olsa vatandaş hemen soruyor “ermeni olmak kötü bir şey mi?” Bizim kimsenin ırkına sözümüz yok. Hiç birimiz ırkımızı kendimiz seçmedik. Ancak bazı ırkların anılmalarına sebep olan icraatları vardır. Her yıl 24 Nisanda hepimizin ABD devlet başkanının ağzına baktığını “soykırım demedi” diye sevinç çığlıkları attığımızı biliyoruz.

Buna sebep dünyanın her yerinde aleyhimize eylem yapan Ermeniler, buna sebep Ermenistan’da bayrağımız yakan Ermeniler, ülkemizde yaşayıp ekmeğimiz yiyen Ermeniler. Biz bunları kast ediyoruz tabi ki. Bunların dışında kalan “iyi Ermenileri” seviyoruz elbette. Eğer dışında kalan ermeni varsa!

Bir de Yahudiler var. İslam düşmanlığı yapan, katliamlar yapan. Yahudi gibi derken de bunları kast ediyoruz. Bunu dışındaki Yahudileri de seviyoruz, dışında kalan varsa tabi!

İşte bunların uzantısı olan beyazlar ekonomiyi kontrol eder de siyaseti etmez mi? Yaşadığımız bunca darbe siyaseti kontrol değil nedir peki? Her Ayasofya konusu açıldığında karşı çıkanlara bakın anlarsınız. Öylesine etkililer ki başbakana bile “Sultan Ahmet Camisi dolmadan açmam” dedirtiyorlar.

Bu; açmayacağız demenin ipe un serme modeli. Politik dengeler var biliriz bunu. Belki böyle bir icraatta dünya üzerimize çullanacak. Bunu da biliyoruz. Ama Güney Afrikalılar gibi hiç olmazsa “onurumuzu kurtardık” demekten aciz miyiz?

10.5.2013
                                        




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder