Geçen
bir yazımda düzelir mi bu memleket manzarası demiştim de okuyan dostlar
“ümitvar olalım düzelir” dediler. Ben de o kanaatteyim ama önce manzaraya göz
atalım.
Siyaset
başka bir şey. İktidar için çaba sarf edilir, bu yolda bazı vaatler verilir.
İktidar olmak için oy lazımdır, insanların bazı yönlerden kendilerine yakın
görmesi gerekir sizi. Yakın görür ve iktidara geldiğinizde vaat etiğiniz
şeylerin hepsini yapamazsınız.
Hele
hayatı boyunca hiç devlet görevi yapmamış olan sade vatandaşa bunu izah
edemezsiniz. Bilmezler ki, tekrar iktidar olmak için yine oy lazımdır. İktidarda
olan insanlar da bilirler ki, sadece kendi görüşünde olan insanların değil,
bütün insanların iktidarıdır bu. Zaten sözümüz onlara değil.
Sözümüz
din adına konuşanlara. Biz biliriz ki, “ey iman edenler, Allah’tan korkun ve
sağlam söz söyleyin” ayeti mucibince eğer inanıyorsak sağlam ve doğru olanı
söylemeliyiz.
Bir
ayeti tartışıyorsunuz, ayan beyan açık yazılmış bir ayet. Bunu okuduğu halde bu
manaya geliyor diyen insanla tartışırken bütün keyfiniz kaçıyor. Ya okuduğunu
anlamıyor yahut işine öyle geliyor.
Bütün
peygamberlerin tek bir din tebliğ ettiğini, diğer adına din denilenlerin birer
inanç olduğunu, kendilerine tebliğ edileni değiştirip bir isim verdiklerini
anlatmak mümkün olmuyor. Arapça bilmeye gerek yok, Türkçe yazılanı doğru
anlasak yine sorun kalmayacak.
Al-i
İmran suresi 52 nci ayette Hz. İsa’nın sorusuna “Allah yolunda yardımcılar biziz,
Allah’a iman ettik. Şahit ol ki, biz muhakkak Müslümanlarız.” Ayetini halen
teslim olduk diyor ve bunu Elmalılı mealinden aldığını söylüyorsa, bu insana
bir şey anlatamazsınız. Arapça müslimun kelimesinin Müslüman, müslimune
kelimesinin onun çoğulu Müslümanlar olduğunu bilmediği gibi bilmekte istemiyor.
Hâlbuki
Elmalılı tefsirinde de, hülast ül beyan fi tefsir il Kuranda da ( Konyalı
Mehmed Vehbi) ve bütün diyanet meallerinde böyle yazar. Kaldı ki İslam teslim
olmak demektir. Birilerinin hafızasına yerleştirdiği Hz. İsa’nın Hıristiyanlık,
Hz. Musa’nın Musevilik diye bir getirdiği inancını yıkmak istemiyor. Kuran
böyle yazmıyor ama olsun, o birileri daha iyi biliyor, semavi dinler ya. Hele
bir de “kişiye göre değişir” denilince, zihninizden bir sinyal size “stooop”
diye ikaz gönderiyor. Çünkü kişiye göre değişmesin, Allah ne dediyse o olsun
diye Kuran vardır, Mübarek insan bunu bile bilmiyor.
Burada
maddi hiçbir sembol yok. İnanç noktasında bile insanı ikna etmek mümkün
olmuyor. Bir de işin içine maddi konu girerse, ikna etmek hiç mümkün değil.
Başlangıçtaki
misyonu nedeni ile eğer bir grup, bir cemaat bir algı oluşturmuşsa sizde bunu
değişmek mümkün değil. O misyon yön değişmiş olabilir, o misyon artık misyonunu
kaybetmiş maddi bir kisveye dönmüş olabilir. Pek önemli değildir bizim için.
Biz
olmasak gençlik elden çıkar, biz bir misyonun temsil ediyoruz diyenlerin
“dershaneme dokunma” kampanyasına şahit olduk geçtiğimiz günlerde. Hâlbuki biz
bilinçli olarak o dershaneleri tercih ediyorduk. Aklımızda olan bu misyondu işte.
Bunları neden şimdi yazıyorum da o gün değil?
Çünkü
o günlerde öyle hararetli tartışıyordu ki taraflar, düşündüğünüzü anlatmak
mümkün değildi. Anında ikinci dünya savaşında bile görülmemiş bir bombardımana
tabi tutulurdum. Belki simdi sarih bir kafa ile değerlendirirler. Yoksa
kimseden korktuğumdan değil. Eğer sorulduğunda sözün doğrusunu söylemiyorsam,
yazdığım ayetleri hiç dikkate almayın, hatta beni Müslüman bile saymayın.
Büyük
oğlum dershane döneminde hep dokunulmayan dershaneye gitti. OKS de ilk bine
girmiş bütün dershanelerin çok büyük burslar verdiği ve iyi bir lisede okuyan çocuk.
İlk sınavda benim ve oğlumun okul tercihleri ters düşünce, seneye tekrar
gireyim dedi ve tercih yapmadık. Ve dokunulmayan dershanemizle görüştük, bize
önceki yıllarda olduğu gibi yüksek rakam çıkarıldı. Kendi öğrenciniz, puanı
düşük değil, sadece benim istediğim puan değil dedik. Dedik ama yerlerinden
kıpırdamadılar.
Birkaç
gün sonra başka bir dershaneden mektup aldık. Oğlunuzu sadece KDV alarak kayıt
yapıyoruz diyordu. Oraya kayıt yaptırdık ve dershanemizin söylediği rakamın
onda birinden bile az bir para ödedim.
Bu
yıl küçük oğlumu kayıt ettim yine dokunulmayan dershanemize. Kayıt işlemini
ekim ayında yaptık. Üniversite sınavımız önümüzdeki yıl, bu yıl değil. Bir ay
sonra her gün aranmaya başladım. Yani kasım ayından itibaren. Önümüzdeki yıl
için kayıt yaptırmam isteniyordu. Ben emekliyim, biri üniversite biri lisede
iki çocuk okutuyorum, bu ödemem bitsin iki ödeme yapamam gibi sözlerimiz tesir
etmedi. Adeta gırtlağıma çöküldü.
Kayıt
yaptık önümüzdeki yıl için de. Artık aranmıyorum. Garantiye alındı önümüzdeki yıl.
Ama benim kafam karıştı. Misyon acaba ticarete mi dönüştü diye. Misyon
tüccarların eline mi geçti diye. Misyon adına başkalarının istediği rakamın on
katını ödeyerek kazık mı yiyorum diye. Gel bu işin içinden çık.
30.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder