2 Eylül 2014 Salı

KİM BUNLAR



 Daha önceki yazımda anayasamızın devletin dili ile ilgili maddelerini yazmıştım. Mecliste Türkçe dışında bir dil kullanılması ülkeyi germeye, siyaseti germeye, belki insan hak ve özgürlükleri bağlamında varsa eğer çözülmesi gereken sorunlar, bunları çözmeye değil, çözmemeye yönelik davranıştır. Bir nevi çözülmesi istenen sorunun çözülmemesini sağlamak için provake etmektir.

               Şu bilinmelidir ki; bu ülkenin bölünüp parçalanması bunu isteyenlerinde işine yaramayacaktır. İşte haber, Diyarbakır’da petrol bulundu. Belki ihtiyacımızı karşılayacak kadar değil ama bu bölgede petrol olduğu muhakkak.

               Dünyanın öbür ucundan var olan devletin petrolüne el koymak, Orta doğuda İsrail eksenli bir yapılanma oluşturmak için gelen Amerika ve Irak’ın durumu. Obama yönetiminde daha ılımlı siyaset beklenirken, açıklama geliyor. Evet, Amerika Iraktan asker çekecek fakat bilmem ne kadar asker de bırakacak. Ne için, Amerikanın menfaatlerini korumak için. Amerika nere, Irak nere. Ama lafa bakın. Menfaatlerini korumak diyor.

                Şimdi bu zavallılar sanıyorlar mı ki Amerika kara gözlerine âşık olduğu için, kendilerini çok sevdikleri için destekliyor. Daha oturmuş, daha sistemli bir devlet değil mi idi Irak. Menfaat için koca Irak devletini işgal edip parçalayan Amerika, neden bir Kürt devleti istesin ki?

                Batıdaki bir iki yerdeki petrolümüzü saymazsak, Türkiye’mizin petrol bölgesi olan yerler, dikkat ederseniz sorunlu olan bölgelerimiz. Benim koca ülkeme bile yedirmemeye çalışan Amerika, bunu yeni kurulacak bir Kürt devletine mi yedirecek? Mecliste Kürtçe konuşarak çok matah bir iş yaptığını sanan insan bunu farkın değil mi? Bal gibi farkında.

                Evet, anayasamız belki mükemmel bir anayasa değil, belki insan hakları bağlamında eksiklikler var. Ama bu bir tekâmül meselesidir. İnsanımızın eğitim düzeyi yükseldikçe, haklarını isteyecektir elbet. Eğitimli insana haklarını vermiyorum demek, kolay iş değil. Eğitim arttıkça, insanlar uyanacak, captagon âli’leri bilecek. Bunların birer görevli olduğunu anlayacak, kimlerin ülkede kaos yaratmaya çalıştığını anlayacak, sahte tehlikeleri bilecek. Yâda olmayan şeylerin tehlikesinin de olmadığını bilecek.

                  Muhteşem Sisi diyor ki; hani konu mankeni olarak Fadimeleri, Emireleri bulduğu söylenen, “eğer 28 Şubat süreci için bunların olduğunu bilseydim girmezdim bu işe.” Ne oluyor böyle oyunlarla demokrasinin kesilmesi, ülke kaybediyor. Kaybediyor ama birileri kazanıyor.

                 Herkes bir yol tutmuş gidiyor. Biri darbe programlıyor, biri entellik, liberallik ayağına özgürlüklerin dar alanlarını kullanıyor, birileri din duyguları ile yola çıkıp insanları kandırıyor. Bu ülkede Türk olmak, Müslüman olmak daha avantajlı bir statüdür sananlar yanılıyorlar. Zira kendi felsefesi var sistemin. Karşı olan veya sistemin tersine davranan her fikir onun için tehlikedir. Bunun koruyucuları hemen bir tehlike yaratır ve insanları buna inandırırlar. İrtica gibi.

                  Gerçek müslüman olan, devletine ve milletine ihanet etmez. Liberallik, özgürlük veya ne ad altında olursa olsun, hak yoldan şaşmaz. Öyleyse nedir bu tutulan yollar? Nasılsa insanlar bilmiyor, biz hedefimize giden her yolu mubah sayalım. Sırf Müslümanların yaşadıkları bazı sıkıntıları def etmek için, neden ihtiyaç duyulsun ki Hristiyan’a, Müsevi’ye.

                    Bizim hem kimsenin desteğine ihtiyacımız yoktur, hem bukalemun gibi renk değiştirmeye. Neden hep bir şeyleri halletmek için bir şeyler oluruz onu da anlamış değilim. Bir gün hepimiz Kürt oluyoruz. Bir gün hepimiz Hrant oluyoruz. Bir gün hepimiz ermeni oluyoruz. Neden kendi ülkemizde Türk gibi olup ta sorunlarımızı çözmeyi düşünmüyoruz.

                    Abant platformu taraftarlarının hoş görülü yaklaşımına diyeceğimiz yok. Elbette İslamda hoş görü hâkimdir. Bunun için “semavi dinler”tabir edilen din sahiplerinin desteğine ihtiyacımız yok ki. Önce insanımıza kendi dinimizi doğru olarak anlattık mı? Anlattıysak ne demektir bu “semavi dinler” öyleyse.

                    Yani Allah bir peygamberle bir din göndermiş, Hristiyan lık demiş, başka bir peygamberle başka bir din göndermiş adına Musevilik demiş. Acaba benim okuduğum Kuranı Kerim onların okuduğundan farklımı? Ali İmran suresi ayet 52 de bakın ne diyor.”İsa, onlardaki inkârcılığı sezince: Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? Dedi. Havariler: Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah’a inandık, şahit ol ki bizler Müslümanlarız. Cevabını verdiler ”Demek ki Hz. İsa’da İslam’ı getirmiştir. Musevilik diye bir din hiç yoktur yüce kitabımızda. Sadece Yahudiler diye geçer.

                    Hac suresi 78 nci ayette “O,gerek daha önce(gelmiş kitaplarda) gerekse bunda (Kuran’da) size ‘müslümanlar’ adını verdi”. Şimdi.

                    Ben adına semavi dinler diyerek bu uydurma isimlerle meydana getirilmiş din sahipleri ile iş birliği yapmak zorunda mıyım? Yâda ülkemde insan hakları ihlallerini çözmek için illa Kürt yâda ermeni olmak zorunda mıyım?

                      Kimdir bu irtica geliyor diyerek ülkede kaos yaratan, beyinleri bulandıran, insanımı bir birine düşman eden güç? Kimdir bu müslümanım diyerek platform falan düzenleyip semavi din diye takdim ettikleri din sahipleri ile iş birliği yapıp aslında islamda olmayan şeyleri bize var gibi yutturmaya çalışanlar.

                    İnsanımı şu veya bu sebeplerle bir birine düşürenler aslında bu ülkeyi bölerek dış güçlere hizmet ettiklerini biliyorlar mı? Petrolümü, zenginliğimi Irak gibi işgal edilmeden onların eline teslim edeceklerini biliyorlar mı? Bilimiyorlar bence. Kürsülerde nutuk atamayı biliyorlar, ermeni olmayı biliyorlar, kürt olmayı biliyorlar, ama Türk olarak sorunları halletmeyi bilmiyorlar. Yazık.

02.03.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder