Herkes
bir şeyleri savunuyor ancak; savunurken bir yanlışı başka bir yanlışla
savuşturmaya çalışıyor. Yanlışı kimin yaptığı önemli değildir. Yanlış,
yanlıştır.
Burada;
yapılan açıklamalara göre son yaşananları ikiye ayırmamız gerekiyor anlaşılan.
Birincisi Halk Bank ası, ikincisi bakanlarla ilgili olan durumdur. Bütün
kurumlarda olabileceği gibi rüşvet, yolsuzluk gibi hastalıklar siyasi
kurumlarda da olabilir.
Nasıl
ki tapu da, vergi dairesinde v.s. bir kurumda böyle bir hadise olduğunda o
kurumun kapısına kilit vurmuyoruz, siyasi partilere de kilit vuramayız.
Hedefimiz temiz toplumdur ancak bunu ne kadar sağlayabiliriz?
Tarihin
ilk çağlarından beri toplumun çözüm bulamadığı ve bulamayacağı iki hastalık
vardır. Birisi rüşvet, diğeri fahişeliktir. Bu iki hastalık iki kişi arasında
geçtiği için çözümü zor olan ve toplumları yozlaştıran hastalıktır.
İkinci
olarak saydığımız bakanlarla ilgili durumda söylenecek hiçbir şey yoktur.
Derhal istifa etmeli, aklanıncaya kadar görevlerini bırakmalılar. Eğer varsa
bir yolsuzluk, milletin bir ferdi olarak son kuruşuna kadar hakkımı helal
etmiyorum. Zehir, zıkkım olsun.
Halk
Bankası konusuna gelince; hiç birimiz içinde değiliz. Eğer konu anlatıldığı gibi,
devletin bir ticaretini bu yolla yapması ise,
bankaya yapılanın altında devlete yapılan bir operasyon var diye
düşünmek gerekir.
Devletler
bütün işlerini hukuka uygun olarak yapmazlar. Bazen hukuk dışına çıkarlar.
Hatırlarsınız Asala denilen cinayet örgütünü.1973 ile 1985 yılları arasında Türkiye
dâhil 16 ülkede diplomatik hedeflere saldıran bir ermeni örgütü idi.
Biz
her ne kadar “yurtta sulh cihanda sulh” desek de diplomatlarımızı şehit vermeye
devam ettik. Hukuk içinde çözümü yoktu bu işin. Özellikle ülkücülerin gururla
bahsettiği rahmetli Abdullah Çatlı ve ekibinin bu saldırıları önleyen karşı
atakları hukuk dışı idi. Yanlış mıydı? Değildi elbette, hukukla çözülemeyen bir
sorunun hukuk dışı çözülmesiydi. Devletler bazen bu yollara başvurur.
Devlet
eğer Halk Bankasını, ambargolu bir ülke ile ambargoyu delmek için kullanmışsa
bu da devletin hukuk dışına çıkarak sorunu çözme metodu olarak görülebilir.
Yok, eğer bunun dışında bir durum söz konusu ise, rüşvetçinin abdestlisi veya
abdestsizi olmaz.
Burada
dikkat çeken bir konu operasyonun tarzı ve yapanların durumudur. Yani
operasyonun mili olup olmadığıdır. İsterdik ki; varsa yolsuzluk, onu bir
muhalefet partisi çıkarsaydı. Arkasında bir dış devletin menfaati olmadan biz
içimizde temizlik yapsaydık.
Daha
önce Ergenekon ve diğer darbe yargılamalarında yazmıştım.Onur kırıcı suçlamalar
oluyor.Çete kurmakla suçlanan genelkurmay başkanı için http://www.huryildiz.net/yazar.asp?yaziID=890 bu yazıyı kaleme
almıştım.
Açık
olan bir şey varsa o da bir dış gücün ülkemiz siyasetini dizayn etmsidir. Bunun
için de, içimizde etkili bir gücü kullanmaktadır. O davalarla ordu etkili güç
olmanın dışına çıkarılacaktı. Sonra nasıl olsa siyaset kurumu kontrol ediliyor,
bu güçle siyaset Ortadoğu’da istenen kıvamda davranacaktı
Durum
istendiği şekilde gitmeyince, joker görevi gören bu güç açıktan saldırı ile
siyasete müdahale etmeye başladı. Kaldı ki bu güç siyasi maksatla değil, hizmet
maksadı ile toplum içinde yer etmiş saygınlık kazanmıştı. Yani bir kez daha
milletin dini duyguları rencide edilmiş, kullanılmıştır.
Bu
hareketin aslında dine hizmet etmenin dışında dine zarar verdiğini 4 yıl önce http://www.huryildiz.net/yazar.asp?yaziID=1853 bu yazı ile
tenkit etmiştim.Hadiste israiliyat,tefsirde israiliyat olur da siyasette
israiliyat neden olmasın!
Şimdi
aslında samimi, inançlı olan insanlara bu yapılanın izahı gerekmektedir. Bunun
için denenen yol bakın nasıl. Aldığım bir mesajı hiç düzeltmeden aynen
kopyalıyorum
“Cemaate 2 opsiyon sunuldu. Ya Tayyip
Erdogan’i Cemaat bitirecekti ya da ABD ve Israil hem Tayyip Erdogan’i hem de
Cemaat’i bitirecekti. Cemaat’in daha onceki teorisi olan yeterince guclenmeden
guclere ,ABD ve Israil’e karsi tavir almanin vatana ve ummete zarar verecegi
teyİt olmustu Cemaat de yapmasi gerekeni
yapmaya basladi ve hic istemese de vatanin ve ummetin salahiyeti icin Tayyip
Erdogan’i bitirme gorevini ustlendi , yine bir fedakarlik yapacakti!. Eger
onlar bitirmezse ABD ve Israil ikisini de bitirecek ve zarar cok daha buyuk
olacakti, hem vatan Hem ummet zarar gorecekto
Oğluma
bu mealde yazilar geliyor kim yazmis
dedim ...sungur diye biri dedi benim bildigum tek sungurda mustafa sungur ama
oda vefatEdeli cok oldu.sizde bilin istedim”
Hâkim
olan güç denilen ya da “otorite” bu tür operasyonları yaparken bir de
ekonominizi vurur. Büyümenizi engeller. Sanırım bu muhteremler bir sabah güçlü
bir devlet olarak uyanmayı bekliyorlar. Büyüme adım adım olur, riskli olur.
Siyaset
kurumu karşı tedbir alınca işi beddua etmeye kadar götürdüler. Hâlbuki biz Hz.
Muhammed (s.a.v.) efendimizin ümmetiyiz. O taif’de taşlandığında bile Zeyd,
“Resûlüllah dua ediyor, şimdi görür o Taifliler onların hepsi helâk olacak”
diyordu. Resûlullah elini açarak;
“Ben
rahmet peygamberiyim” sözünü, işte öylesi bir vasatta söyler. ‘Ben onların
helâk olmalarını istemem. Bilakis, Allah’ın onların sülblerinden yalnız Allah’a
ibadet edecek, O’na hiçbir şeyi şerik koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim.”
"Aman
Yarabbi lütfen sevdiklerin yüzü hürmetine Taif’e belâ verme! Çünkü onlar
bilmiyor, onların bir kabahati yok. Aman ya Rabbi çare denizi sensin, burada
gelip yerleşemediysek çare bitmez, sen çarelerin âlâsısın!" diye dua eder.
Hâlbuki
Cebrail aleyhisselam, Resûl–i Ekrem’e gelerek Rabbinin onu kendisini taşlayan
Taifli zalimler güruhuna karşı Allah’ın gazabını ve azabını isteyip istememe
hususunda muhayyer bıraktığını söylemişti.
Şimdi
O’nun yolunda olduğunu söyleyenler hem O’nun adını Ezan-ı Muhammedi’den
çıkarıyor, hem ABD ve İsrail belasından korunmak için ümmete beddua ediyor.
Yazık
ki ne yazık…
22.12.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder