Her gün yeni bir gelişme oluyor.
Her gün yeni insanlar ilave oluyor örgüt çatısı altına. Hatta bunların içinde
“saygın” kişiler bile var. Ama hiç birimiz kavrayamıyoruz bu “saygın” kişilerle
“saygın” olmayan alt tabakadaki kişiler nasıl bir araya gelmişler diye.
Hâkim karşısında bazı
sanıklar bile bu işe şaşırıyormuş. Bu insan solcu, ben sağcı. Nasıl olurda biz
böyle bir birliktelik yaşarız. Bir bakıyorsunuz bir yanda “saygın” bir kişi.
Bir yanda bir tetikçi. Zaten benimde anlamadığım bu. Nasıl olurda “saygın”
kişileri darbeci diye yargılarlar.
Geriye dönüp baktığımızda
darbeleri kimler yapmış, kimler darbelere zemin hazırlamak için çalışmış.
Karşımıza çıkan tablo ilginç.
60 ihtilalinde bakıyorsunuz,
bir mahalle bakkalı, yan taraftaki kasapla birleşmiş demiş ki; gel bir ihtilal yapalım.
Böylece bakkal Ahmet’le kasap Ali güçlerini birleştirmiş, Ellerinde pankartları
ile caddeleri dolaşmış, okul önlerinde eylem yapmış, öyle bir gövde gösterisi
olmuş ki bu eylemleri, görenler parmak ısırmış
27 Mayıs sabahı karar vermişler,
artık zamanı geldi, darbe olabilir. Birisi orduyu etkisiz hale getirmiş, biri
polis teşkilatını. Bütün personelin ellerini, ayaklarını bağladıktan sonra
radyoyu ele geçirmiş ve o muhteşem bildiriyi okumuşlar. Bütün “saygın” kişiler
bu işe şaşmış kalmış. Bak yine “saygın” olmayan kişiler darbe yaptı diye.
12 Martta da buna benzer
bir hadise yaşanıyor. Bu defa mahallenin tüp dağıtan elemanı, su dağıtan
elemanla birleşip meşhur 12 Mart muhtırasını aynı taktikle hazırlıyorlar.
80 yılına gelindiğinde
şartlar biraz daha değişiyor. Bir binada karşılıklı dairelerde oturan, kendi
halinde iki ev hanımı iken, bir gün kahve sohbetinde Ayşe hanımla Fatma hanım
diyorlar ki, bir darbe yapalım ama böyle kandıramayız artık. Gel biraz okul
önlerinde birkaç bomba falan patlatalım. Bir kaç bomba derken ardından birkaç
cinayet falan, karar veriyorlar ki, artık şartlar olgunlaştı. Hadi darbemizi yapalım.
İşte o bildiğiniz meşhur 12 Eylül darbesi böyle gerçekleşiyor.
28 Şubat denen irtica ya
karşı tedbir olayı da bunun gibi. Sincan da bir okulda tiyatro oynanıyor. Orda
şeriat isteriz diye sesler çıkınca, başı bağlı olan Müjgan teyze ile başı açık
olan Fatma teyze bu işe çok içerleyip, diyorlar ki biz bu irticayı durduralım.
Biraz da yaşlı olduklarından Fadime ve müslüm den yardım istiyor ve ellerine süpürgelerini,
faraşlarını, hatta çöp kutularını alıp Sincan sokaklarında yürüyor ve gözdağı veriyorlar.
Hııııı bir daha şeriat demeyin haaaa diyorlar. Dahası postlarını serip sokakta
oturuyorlar bir müddet. Bu darbede tarihe böyle geçiyor.
Sonraki zamanlarda Müjgan
teyze ile Fatma teyze daha gelişip bilgisayar kullanmayı öğreniyor ve bu defa
sanal olarak darbe yapıyorlar. Muhteşem basın bunu hemen anlıyor, aaaaa
teyzeler post modern darbe yaptı diyorlar.
Hani neresinde şimdi bu darbelerin
“saygın kişiler” var. Hiç aklı başında saygın kişiler darbe yapar mı? Darbeler
arabalardan teyp çalan, geceleri evleri soyan adi hırsızların ya da böyle
teyzelerin falan canı sıkılınca eğlence olsun diye yaptıkları zaman öldürme
işleridir.
“Saygın” kişilerin darbe
yapmayacağını söyleyen yazarlar, politikacılar sakın bizimle dalga geçiyor
olmasınlar.
12.01.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder