6 Aralık 2014 Cumartesi

“SAYGIN” OLMAYANLARIN DARBELERİ



                     Her gün yeni bir gelişme oluyor. Her gün yeni insanlar ilave oluyor örgüt çatısı altına. Hatta bunların içinde “saygın” kişiler bile var. Ama hiç birimiz kavrayamıyoruz bu “saygın” kişilerle “saygın” olmayan alt tabakadaki kişiler nasıl bir araya gelmişler diye.

                    Hâkim karşısında bazı sanıklar bile bu işe şaşırıyormuş. Bu insan solcu, ben sağcı. Nasıl olurda biz böyle bir birliktelik yaşarız. Bir bakıyorsunuz bir yanda “saygın” bir kişi. Bir yanda bir tetikçi. Zaten benimde anlamadığım bu. Nasıl olurda “saygın” kişileri darbeci diye yargılarlar.

                    Geriye dönüp baktığımızda darbeleri kimler yapmış, kimler darbelere zemin hazırlamak için çalışmış. Karşımıza çıkan tablo ilginç.

                    60 ihtilalinde bakıyorsunuz, bir mahalle bakkalı, yan taraftaki kasapla birleşmiş demiş ki; gel bir ihtilal yapalım. Böylece bakkal Ahmet’le kasap Ali güçlerini birleştirmiş, Ellerinde pankartları ile caddeleri dolaşmış, okul önlerinde eylem yapmış, öyle bir gövde gösterisi olmuş ki bu eylemleri, görenler parmak ısırmış

                      27 Mayıs sabahı karar vermişler, artık zamanı geldi, darbe olabilir. Birisi orduyu etkisiz hale getirmiş, biri polis teşkilatını. Bütün personelin ellerini, ayaklarını bağladıktan sonra radyoyu ele geçirmiş ve o muhteşem bildiriyi okumuşlar. Bütün “saygın” kişiler bu işe şaşmış kalmış. Bak yine “saygın” olmayan kişiler darbe yaptı diye.

                     12 Martta da buna benzer bir hadise yaşanıyor. Bu defa mahallenin tüp dağıtan elemanı, su dağıtan elemanla birleşip meşhur 12 Mart muhtırasını aynı taktikle hazırlıyorlar.

                      80 yılına gelindiğinde şartlar biraz daha değişiyor. Bir binada karşılıklı dairelerde oturan, kendi halinde iki ev hanımı iken, bir gün kahve sohbetinde Ayşe hanımla Fatma hanım diyorlar ki, bir darbe yapalım ama böyle kandıramayız artık. Gel biraz okul önlerinde birkaç bomba falan patlatalım. Bir kaç bomba derken ardından birkaç cinayet falan, karar veriyorlar ki, artık şartlar olgunlaştı. Hadi darbemizi yapalım. İşte o bildiğiniz meşhur 12 Eylül darbesi böyle gerçekleşiyor.

                     28 Şubat denen irtica ya karşı tedbir olayı da bunun gibi. Sincan da bir okulda tiyatro oynanıyor. Orda şeriat isteriz diye sesler çıkınca, başı bağlı olan Müjgan teyze ile başı açık olan Fatma teyze bu işe çok içerleyip, diyorlar ki biz bu irticayı durduralım. Biraz da yaşlı olduklarından Fadime ve müslüm den yardım istiyor ve ellerine süpürgelerini, faraşlarını, hatta çöp kutularını alıp Sincan sokaklarında yürüyor ve gözdağı veriyorlar. Hııııı bir daha şeriat demeyin haaaa diyorlar. Dahası postlarını serip sokakta oturuyorlar bir müddet. Bu darbede tarihe böyle geçiyor.

                     Sonraki zamanlarda Müjgan teyze ile Fatma teyze daha gelişip bilgisayar kullanmayı öğreniyor ve bu defa sanal olarak darbe yapıyorlar. Muhteşem basın bunu hemen anlıyor, aaaaa teyzeler post modern darbe yaptı diyorlar.

                    Hani neresinde şimdi bu darbelerin “saygın kişiler” var. Hiç aklı başında saygın kişiler darbe yapar mı? Darbeler arabalardan teyp çalan, geceleri evleri soyan adi hırsızların ya da böyle teyzelerin falan canı sıkılınca eğlence olsun diye yaptıkları zaman öldürme işleridir.

                    “Saygın” kişilerin darbe yapmayacağını söyleyen yazarlar, politikacılar sakın bizimle dalga geçiyor olmasınlar.

         12.01.2009
                   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder