“Meşruiyet
içinde çareler tükenmez” demişti bir bilen. Doğrudur, ancak terör meşru bir
eylem olmadığı için, çözümü de meşruiyet içinde aramanın anlamı yok tabi.
Klavye
başında tuşlara basmayla, gerçeklerle yüzleşmek aynı şey değil. Sorumlu makamda
olunca verilen kararlar ile klavye başında verilen kararlar hiç bağdaşmaz. Hele
savaş gibi bir karar, öyle kolay kolay verilecek bir karar değil.
Biz
kendi çapında bir ülkeyiz. Doğru, belki Osmanlı gibi ihtişamlı bir devlet olmak
cazip bir fikir ama henüz öyle bir devlet değiliz. İmkân ve kabiliyetimiz
nedir, ne yapabiliriz? Sorumlu makamda olanlar bunu düşünürler. Bir hamle
düşününce, onun arkasından gelecek rakip hamleye karşı daha ilerisi nedir ve
gereken hamleyi yapacak imkânlara sahip miyiz? Çok sayıda insanın hayatına mal
olacak bir hamle, kazanım elde edilse bile bu hayatlara değer mi?
Bunları
söylerken gücümüzü küçümsemek maksadım yok. 15 yıl önceki Türkiye değiliz belki
ama 25 yıl sonraki Türkiye de değiliz. Muhataplarımızın imkânları ve
ittifakları da ortada.
Aslında
iç içe olmasına rağmen iki mücadele sahamız var. Birincisi sınırlarımız
içindeki terör, ikincisi sınırlarımız dışında bizi yakından ilgilendiren ve her
gelişme içteki istikrarsızlığı tetikleyecek dış stratejiler. Hangi sahada, ne
yapılabilir ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.
Sınırlarımız
dışında biz ve o yok. Biz ve onlar var. Onlar dediğimiz Suriye rejim güçleri,
Amerika, Rusya, İngiltere, İran, Çin, İran destekli Hizbullah, rejim destekli
Şebbihalar, Işid, PYD. Şu anda aklıma gelmeyen, unuttuğum grup var mı
bilmiyorum.
Herkes
kendi menfaatine göre bir köşe kapmaya çalışıyor. Sınırımızın hemen dışında
bütün bu tarafların menfaatine uygun olan oluşum, bizim aleyhimize. Bu öyle “komşularla
sıfır sorundu, ama şimdi düşmanız” demek gibi değil. Düşman olmak kaçınılmaz.
Çünkü dediğim gibi oluşum sadece bizim aleyhimize. Onların politikası ile
bizimki bağdaşmıyor. Düşmanlık zorunlu.
Hiçbir
şeye karışmayayım, uzak kalayım demek gibi bir şansımız da yok. Oyun zaten
bizim üzerimize oynanıyor. Güneyimizde oluşacak Kürt koridoru, bir ay sonra
sınırlarımız içinde terör eylemlerinin yurt sathına yayılması demektir.
Kırmızıçizgi denmesi bu yüzdendir.
Bu
kadar güç karşımızda iken, kimseye savaş ilan etme şansımız yok. Peki,
savaştan, ölmekten korkuyor muyuz? Elbette hayır ama savaş biz kazanç
sağlamayacak ise anlamı da yoktur. 20 bin fitten paraşütsüz atlamanın,
havacılık tarihine bir şey kazandırmayacağı gibi bir durum.
Bu
saydığımız güçlerden biri, bir kaçı veya tamamı eğer sınırlarımızı ihlal eder
girerse, ölümü falan düşünmeyiz. Son ferdimize kadar savaşırız. Bunun dışında
akılla mücadele etmeliyiz.
İki
rakip güç Rusya ve Amerika, konu menfaatleri ve bizim parçalanmamız olduğunda
görüldüğü gibi birleşiyor. Düşmanlık falan kalmıyor. Çünkü küfür tek millet.
Doğrudan
hamle yerine, nasıl ki Amerika 40 yıldır pkk’yı destekler ama desteklemez. Biz
de koalisyon içinde Işid ile mücadele eder, Türkmenlere ve muhaliflere etkili
silah yardımı yapabiliriz. Türkmenler her mülakatta bunu dile getiriyor. “Bize
kurabiye göndermeyin, uçaksavar silahı verin” diyorlar.
Eğer
müttefikimiz Amerika ve Rusya Fırat’ın batısına PYD’yi geçirirlerse, bizimle
hiç ilgisi olmayan akıncı gruplarla terör!! Eylemleri yapılabilir kantonlarda.
Yurt
içinde pkk ile mücadelede bu tür sıkıntılar yok. Terörün hukuku olmaz demiştik.
Operasyon yapıp teröristleri yakalamaya çalışmanın, gençlerimizi tehlikeye
atmanın hiç anlamı yok. Teröristler cezaevinde ıslah mı olacak? Pişmanlık
yasası denen garabetle serbest kalanların ıslah olduğuna dair tek bir örnek
yok.
Merhamet
etmeyene merhamet edilmez. Öldürmek için eylem yapan sağ yakalanmaz. Eylemine
denk gelen fiille cevap verilir. Günlerdir bir bodrumdan dünyaya propağanda
yaptırıyoruz. Devlet caydırıcı gücünü kullanmazsa terör bitmez.
Bodrumda
terör elebaşları olduğu bilindiği halde, hala yetkililerin medyada “orada
yaralı yok, ambülânslara ateş açılıyor” diye savunma yapması acizliktir. Orada
yaralı olmadığını bunu söyleyen terörist vekiller de biliyorlar zaten.
Vekillerinin toplantı yapıp ses kaydı dinletmesine imkân sağlamak acizliktir.
O
binanın etrafını sarıp, günlerdir şehit vermek pahasına yakalamaya çalışmak, o
binayı yerle bir etmemek acizliktir. Operasyon uzadıkça yabancıların olaya
müdahil olmasına imkân vermek de akılsızlıktır.
Ciddi
bir devlet, normal halkına karşı derin şefkatli, teröriste karşı şiddetli olmak
zorundadır. Akılsız bir şekilde medyamız, operasyon sonrası bölgede neler
yapılacak diye konuşuyor. Terör bitmiş, ülkede terörist kalmamış gibi.
Hala
danışman faciası yaşanıyor gibi görünüyor. Teröristler Adana’da, İstanbul’da
araç yakmaya, kahvehane kurşunlamaya başlamış, biz bir bodrumdaki teröristleri sağ
yakalamaya çalışıyoruz. Terörist yakalanmaz, öldürülür. Öldürmek için yola
çıkanın yaşamaya hakkı yoktur.
Ya
ciddi devlet gibi olunacak, ya da terör bütün yurda yayılacak. Bunu
görmeyenler, kalksınlar o koltuklardan.
2.2.2016
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilTebrikler, hislerimize tercüman olmuşsunuz
YanıtlaSilTebrikler, hislerimize tercüman olmuşsunuz
YanıtlaSilYeni gördüm,teşekkür ediyorum.
Sil