2 Şubat 2016 Salı

GERÇEKLERLE YÜZLEŞME

“Meşruiyet içinde çareler tükenmez” demişti bir bilen. Doğrudur, ancak terör meşru bir eylem olmadığı için, çözümü de meşruiyet içinde aramanın anlamı yok tabi.

Klavye başında tuşlara basmayla, gerçeklerle yüzleşmek aynı şey değil. Sorumlu makamda olunca verilen kararlar ile klavye başında verilen kararlar hiç bağdaşmaz. Hele savaş gibi bir karar, öyle kolay kolay verilecek bir karar değil.

Biz kendi çapında bir ülkeyiz. Doğru, belki Osmanlı gibi ihtişamlı bir devlet olmak cazip bir fikir ama henüz öyle bir devlet değiliz. İmkân ve kabiliyetimiz nedir, ne yapabiliriz? Sorumlu makamda olanlar bunu düşünürler. Bir hamle düşününce, onun arkasından gelecek rakip hamleye karşı daha ilerisi nedir ve gereken hamleyi yapacak imkânlara sahip miyiz? Çok sayıda insanın hayatına mal olacak bir hamle, kazanım elde edilse bile bu hayatlara değer mi?

Bunları söylerken gücümüzü küçümsemek maksadım yok. 15 yıl önceki Türkiye değiliz belki ama 25 yıl sonraki Türkiye de değiliz. Muhataplarımızın imkânları ve ittifakları da ortada.

Aslında iç içe olmasına rağmen iki mücadele sahamız var. Birincisi sınırlarımız içindeki terör, ikincisi sınırlarımız dışında bizi yakından ilgilendiren ve her gelişme içteki istikrarsızlığı tetikleyecek dış stratejiler. Hangi sahada, ne yapılabilir ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.

Sınırlarımız dışında biz ve o yok. Biz ve onlar var. Onlar dediğimiz Suriye rejim güçleri, Amerika, Rusya, İngiltere, İran, Çin, İran destekli Hizbullah, rejim destekli Şebbihalar, Işid, PYD. Şu anda aklıma gelmeyen, unuttuğum grup var mı bilmiyorum.

Herkes kendi menfaatine göre bir köşe kapmaya çalışıyor. Sınırımızın hemen dışında bütün bu tarafların menfaatine uygun olan oluşum, bizim aleyhimize. Bu öyle “komşularla sıfır sorundu, ama şimdi düşmanız” demek gibi değil. Düşman olmak kaçınılmaz. Çünkü dediğim gibi oluşum sadece bizim aleyhimize. Onların politikası ile bizimki bağdaşmıyor. Düşmanlık zorunlu.

Hiçbir şeye karışmayayım, uzak kalayım demek gibi bir şansımız da yok. Oyun zaten bizim üzerimize oynanıyor. Güneyimizde oluşacak Kürt koridoru, bir ay sonra sınırlarımız içinde terör eylemlerinin yurt sathına yayılması demektir. Kırmızıçizgi denmesi bu yüzdendir.

Bu kadar güç karşımızda iken, kimseye savaş ilan etme şansımız yok. Peki, savaştan, ölmekten korkuyor muyuz? Elbette hayır ama savaş biz kazanç sağlamayacak ise anlamı da yoktur. 20 bin fitten paraşütsüz atlamanın, havacılık tarihine bir şey kazandırmayacağı gibi bir durum.

Bu saydığımız güçlerden biri, bir kaçı veya tamamı eğer sınırlarımızı ihlal eder girerse, ölümü falan düşünmeyiz. Son ferdimize kadar savaşırız. Bunun dışında akılla mücadele etmeliyiz.

İki rakip güç Rusya ve Amerika, konu menfaatleri ve bizim parçalanmamız olduğunda görüldüğü gibi birleşiyor. Düşmanlık falan kalmıyor. Çünkü küfür tek millet.

Doğrudan hamle yerine, nasıl ki Amerika 40 yıldır pkk’yı destekler ama desteklemez. Biz de koalisyon içinde Işid ile mücadele eder, Türkmenlere ve muhaliflere etkili silah yardımı yapabiliriz. Türkmenler her mülakatta bunu dile getiriyor. “Bize kurabiye göndermeyin, uçaksavar silahı verin” diyorlar.

Eğer müttefikimiz Amerika ve Rusya Fırat’ın batısına PYD’yi geçirirlerse, bizimle hiç ilgisi olmayan akıncı gruplarla terör!! Eylemleri yapılabilir kantonlarda.

Yurt içinde pkk ile mücadelede bu tür sıkıntılar yok. Terörün hukuku olmaz demiştik. Operasyon yapıp teröristleri yakalamaya çalışmanın, gençlerimizi tehlikeye atmanın hiç anlamı yok. Teröristler cezaevinde ıslah mı olacak? Pişmanlık yasası denen garabetle serbest kalanların ıslah olduğuna dair tek bir örnek yok.

Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Öldürmek için eylem yapan sağ yakalanmaz. Eylemine denk gelen fiille cevap verilir. Günlerdir bir bodrumdan dünyaya propağanda yaptırıyoruz. Devlet caydırıcı gücünü kullanmazsa terör bitmez.

Bodrumda terör elebaşları olduğu bilindiği halde, hala yetkililerin medyada “orada yaralı yok, ambülânslara ateş açılıyor” diye savunma yapması acizliktir. Orada yaralı olmadığını bunu söyleyen terörist vekiller de biliyorlar zaten. Vekillerinin toplantı yapıp ses kaydı dinletmesine imkân sağlamak acizliktir.

O binanın etrafını sarıp, günlerdir şehit vermek pahasına yakalamaya çalışmak, o binayı yerle bir etmemek acizliktir. Operasyon uzadıkça yabancıların olaya müdahil olmasına imkân vermek de akılsızlıktır.

Ciddi bir devlet, normal halkına karşı derin şefkatli, teröriste karşı şiddetli olmak zorundadır. Akılsız bir şekilde medyamız, operasyon sonrası bölgede neler yapılacak diye konuşuyor. Terör bitmiş, ülkede terörist kalmamış gibi.

Hala danışman faciası yaşanıyor gibi görünüyor. Teröristler Adana’da, İstanbul’da araç yakmaya, kahvehane kurşunlamaya başlamış, biz bir bodrumdaki teröristleri sağ yakalamaya çalışıyoruz. Terörist yakalanmaz, öldürülür. Öldürmek için yola çıkanın yaşamaya hakkı yoktur.

Ya ciddi devlet gibi olunacak, ya da terör bütün yurda yayılacak. Bunu görmeyenler, kalksınlar o koltuklardan.

2.2.2016









4 yorum: