14 Şubat 2016 Pazar

BATININ UYGARLIĞI

Yıllarca bizi batı uygarlığı diye uyuttular. Sadece zihin olarak değil, giyim ve kuşamımızla da bize batı uygarlığını dayattılar. Kravat takmayı uygarlık olarak bildik. AB’ye girme konusu olunca “bu bıyık ve sakalla mı?” diyenler çıktı içimizden.

Afganistan, Irak ve Suriye’de batının uygarlığını gördük. Eğer ruhumuza işleyen eziklikten kurtulabilirsek, aslında batı uygarlığı denilen kravatlı, sakalsız ve bıyıksız insanların en barbar insanlar, bu insanların oluşturduğu devletlerin en vahşi, katil devletler olduğunu göreceğiz.

Sene 1982 veya 1983. Samimi olduğum, sık sık yanıma gelen veya benim onun yanına gittiğim bir Amerikalı yüzbaşı vardı. Görüşmelerimizde hep ülkelerimizin durumlarını mukayese eder, çeşitli konularda üstünlük sağlamaya çalışırdık. Teknoloji, gelişmişlik konu olunca moralim epeyi bozulurdu.

Sabah önümdeki gazetede bir haber. San Francisco’da yarım saat elektrik kesilmiş, vitrinler kırılmış, bütün dükkânlar yağmalanmıştı. Yüzbaşı Davis tesadüfen yine geldi.

Benim hiç aklıma gelmemiş olmasına rağmen uygar olmak konusunu açtı. Amerikanın en uygar ülke olduğunu söyledi. Bizde o yıllarda elektrikler sık sık kesilir, hatta doğuda elektrik olmayan yerler bile vardı. İşte burada dur dedim.

 Uygar olmak makine yapmak, füze yapmak, uçak yapmak gibi bir şey değil. O senin dediğin teknoloji. Uygarlık ayrı bir şey.

Önümdeki gazeteyi uzattım fotoğraflara baktı ve haberi çevirip anlattım kendisine. Ve şöyle dedim.

Siz uygar değilsiniz. Siz kolluk kuvvetlerinden korkuyorsunuz. Eğer kolluk güçleri kontrolü kaybederse insanlarınız içindeki barbarlığı hemen dışa vuruyor. Elektrik kesilince kontrol imkânsız hale geldi ve halk yağmaya başladı. Bizde her gün elektrikler kesiliyor. Hatta hiç elektrik olmayan yerler var. Hiçbir yer karanlık nedeni ile yağmalanmadı şimdiye kadar. Asıl uygarlık, baskı ile olan değil, içinden gelerek olandır.

Biraz durdu, önüne baktı. Sonra “galiba haklısın” dedi. Amerikalıya karşı üstün gelmiştim. Hem de teknoloji ile değil, insanlık hasleti ile.

Yazının İkinci paragrafını yazıyordum ki bir dostum aradı. Bir anısını anlattı, tevafuk oldu dedim. Bunu da alayım yazıma.

Almanya’da uzun yıllar kalmış, gençlik yılları Avrupa’da geçmiş bir dostum. Öğrencilik yıllarında bir derste Hukuk profesörüne bir soru sormuş. Soyadı, bir alman için epeyi zor telaffuz edilecek bir isim. Hoca söylemek için zorlanınca arkadaş “adımı da söyleyebilirsiniz. İsmim Salim” demiş.

Hoca “hayır atalarınıza çok saygı duyuyoruz biz, adınızı da doğru söylememiz gerekiyor” demiş ve eklemiş. “ Dünyanın korktuğu iki millet vardır. Biri Türkler diğeri Almanlar. Bunlar kendilerine gelince hemen dünyayı yönetmeye kalkarlar. Onun için dünya ayılmamaları için ellerinden geleni yapıyor” demiş. Yani bizim dilimizle, kendimize gelince “bunlar başımıza bela olur” diyorlar. Bu milleti, bir Alman profesör böyle tarif ediyor.

Bizim ezikler bunları okuyup anlasınlar ki “bir Türk dünya ya bedeldir” demekle eziklik kaybolmuyor. Bunu hissedecek, yaşayacaksınız. 600 yıl dünyaya hâkim olmuş, İslamı dünyaya yaymış bir millet olarak dünyaya bedel demekten öte şeyler gerekiyor.

Batı bizden rahatsız olur anlaşılır. Gezi kalkışmasında gördük duvarlara “zulüm 1453 de başladı” diye yazan bu ülkenin ekmeğini yiyenler neden rahatsız olur?

Batının kravatlı, monşer ( TDK’na göre, davranışlarında batı özentisi içinde olan) tipleri bunu anlayamaz tabi. Uygar olmayı batının barbarlığında arar onlar.

Suriye’de saldıran, öldüren, katledene dur demek yerine, “sınırlarınız açın bu insani bir görevdir” diyorlar. Yani biz insan değiliz, bari siz insanlığı bırakmayın diyorlar.

Ekonomik menfaat için binlerce, milyonlarca insanı kadın, çocuk, bebek demeden katlediyor bu batılı denen kravatlı barbarlar. Konu Türkiye ve İslam olunca, düşman güçler bile ittifak yapıyor. Tıpkı ezeli düşman olarak görünen Rusya ve ABD gibi.

Dost gibi görünüp, ülkemizdeki üslerden bile düşmanlarımıza yardım yaparlar, hem de gözümüzün içine baka baka.

Suriye’nin kuzeyi boşaltılacak ki oraya istedikleri insanları ve zulüm 1453 de başladı diyen güçleri yerleştirecekler. Bize de sınırı aç, bu bölgede yaşayan, bu toprakların esas sahibi olan insanlardan hoşlanmıyoruz diyorlar. Bombalardan kaçıp Avrupa’ya gitmek isteyen mazlumlara kimi ateş edelim diyor, kimi botlarını batırıyor, kimi paralarına el koyuyor, kimi sadece Hristiyanları alalım diyor.

Tıpkı onlar gibi düşünen muhalefet vekillerimiz de Londra’da “PYD terör örgütü değildir” diyor. Özerklik ilan edenlerle mücadele eden devletine, “katliam yapıyor” diyor. Haçlı sadece dışarıda değil, bir kısmı içimizde.

Yüz yıl önce cetvelle buralara sınır biçtik ama uygun değilmiş, şimdi o düzeltmeleri yapacağız diyorlar. Katlettikçe kana doymuyorlar. Bu barbar batılılara hala uygar diyen varsa çevrenizde, bilin ki o, içimizdeki haçlıdır.

11.2.2016





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder