27 Ocak 2016 Çarşamba

BATI DÜNYASI HAİN, SUÇLU. YA BİZ?

Batı dünyası ya da Hristiyan dünyanın elindeki tahrif edilmiş kitapta kaç ayette akla vurgu vardır? Karıştırdım, düşündüğümüz manada akla vurgu yapan ayet yok. Kuran’da eğer yanlış saymadıysam 75 ayet var akla vurgu yapan.

Durum bu olduğu halde akla en uzak mesafede duran yine Müslümanlar. İmtihan olduğuna itirazımız yok ama işte bu akla uzak duruşumuz her Müslümanı suçsuz kılıyor. Tek suçlu var, Kader.

Öğretilmiş alışkanlıklarımızdan kurtulmayı denemeyip, bütün suçu kadere ve Hristiyan dünyaya yüklemek kolaycılığı ile akılla bağımızı kestik. Bu yaşadıklarımızın tek sorumlusu onlar.

Hâlbuki okusaydık “ O kullarım ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir. İşte temiz akıllılar da onlardır” Zümer-18 ayetinde diyor Rabbimiz. Sözü dinleyip, ayetler doğrultusunda gidilseydi başka suçlu aramaya gerek kalmazdı.

Görecektik ki kıyamete kadar sürecek olan Hilal ve Haç savaşında onlar görevlerini yapıyorlar, biz de onlara yardımcı oluyoruz. Hilal tarafında yer aldığımızı sanıp, Haç’a hizmet ediyoruz.

Öğretilmiş alışkanlık dedik. Bize öğretilen ve anlatılan ne ise onu doğru kabul ettik. Acaba doğru mu diye sorgulamadık. Sorgulamadığımız gibi, önümüze konan doğru kabul ettiğimiz şeyin yanlış olduğunu ispatlayan belgelere de inanmadık. Çünkü bize öyle öğretildi. Biad kültürü.

Biad kültürü deyince hemen aklımıza şeyhler ve müridleri geliyor. Hâlbuki biad, madem bağlılık, söz verme gibi anlamında ise, neden hemen şeyhler akla geliyor? “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müridler ve meczuplar ülkesi değildir” dedik ve yerine batı normu olan laikliği getirdik. Laiklik belki Hristiyan dünyasına uygundu ama Müslüman bir ülke için ölçüler tutmadı.

Din ile devlet işlerinin ayrılması dediğimiz sistem, bizde laik fert olarak algılandı. Bazıları laikliğin aslında bir sistem meselesi olduğunu anlamadı ve “hem laikim hem müslümanım” dedi. Hâlbuki laik olan sistemdi. Böylece yeni bir din anlayışı doğdu. Okunmadığı için Kuran’ın “işte akıllarınız ersin diye, Allah size ayetlerini böyle açıklıyor” diyen Bakara-242 ayetinden habersiz olduk. Müslümanın Allah’ın emrettiği gibi yaşaması gerektiğini algılayamadık. Bir kısım müslüman laikliğe biad etti.

Bu durum, şeyhler ve dervişler ülkesi değiliz dediğimiz ülkenin insanlarını onların eline teslim etti. Eğer “Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır” diyen Maide-58 ayetine göre namaz kılan insanlar suçlu gibi görülmese idi, doğru bir din anlayışı oturabilirdi. “İslamın, akılcı insanın değil, akıllı insanın dini olduğunu” ( @ erim_kemal ) öğretseydik, şikâyet ettiğimiz yanlış şeyhler elinde kalmayacaktı insanlar.

Okumayan, din bilgisi olmayan insanlara din diye bazıları başka şeyler öğretti. İşlerine gelen ayetleri cımbızlayıp, önünde ve arkasında olan ayetler dikkate alınmadan empoze edildi. Ellerine silah verilen bu insanlar, İslama hizmet ettiğini sanarak, terör örgütlerine katıldı. Korumaya çalıştığımız insanları, elimizle “Bağdadi denen şeyh”e teslim etmiş olduk. Bir grup müslüman Bağdadi’ye biad etti.

Kuran’a uzaklığımız nedeni ile başka biri çıkıp, ayetler ve Peygamber Efendimiz (sav) duruyorken, “ehlibeyt” diyerek Müslümanları başka bir yönde böldüler. Elbette ehlibeyt bizim için kıymetlidir. O kıymet, Peygamber Efendimizden gelmektedir. Hal böyle olunca bir grup insan İran’a biad etti.

Dininin aslını bilmeyen ve okumayan insanlar “çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir” Enfal-22 ayetini bilemediler tabi. Kim samimi müslüman, kim değil ayırt etme şansları olmadığı için, yabancı güçlerin emir eri olan insanları âlim, hoca sandılar.

Kuran ayetlerine ters düşse bile söyledikleri için “hocam diyorsa doğrudur” diyen bir müslüman türü zuhur etti. “Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, kör olan bir kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak üstün akıllı ve temiz vicdanlı kimseler idrak edebilirler” Rad-19 ayetinden habersiz, hocalarının direktifleri ile amel eden şakirtler türedi. Fetullahçı biad türü oluştu.

“Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik”  Yusuf -2 ayeti bazıları tarafında Arabın dini, bazıları tarafında Türkçeye çevrilmez olarak algılandı. Çevrilmesin ki, onlar ne derse doğru olsun. Bu da farklı bir biad türü oluşturdu.

Bu kadar çok islam olunca bölge üzerinde siyasi ve ekonomik emelleri olan batı dünyası planlarını uygulamaya her dönem uygun ortam buldu. Bölgede menfaat temin eden batılılar, lakin birbirini öldüren müslümanlar.

“Bölgemizin kaderi bu” veya “batılılar fitne yaratıp çatışma üretiyor” der de insanımız, biz neden böyleyiz demez. Batı görevini yapıyor. Biz görevimizi yapıp dinimizi öğrendik mi peki? Elbette hayır. Öğrenmeyip, bu kadar fırkaya bölününce, cihad yaptığını sanan müslümanlar birbirini öldürmeye devam edecek.

Ölen de Allahu ekber diyecek, öldüren de. “Belki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık “ diyen Hadid-17 ayetinden habersiz, batıyı suçlayarak öldürmeye devam edeceğiz.

20.1.2015









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder