Yazdıklarımızın
daha iyi anlaşılması için ulema ile sorunumuz olmadığını bir kere daha
tekrarlayalım. “Peki, sünneti ve hadisi yok sayıyorsan nasıl namaz kılacaksın”
diyenlere;
Nisa-13
“Bu hükümler Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’a peygambere itaat ederse….” Tevbe-63-64
“Bilmiyorlar mı ki, kim Allah’a ve resulüne karşı gelirse muhakkak ki ona
içinde ebedi kalınacak cehennem ateşi vardır” ve Enfal-20” Ey iman edenler!
Allah’a Resulüne itaat edin” ve yine, Enfal-27”Ey iman edenler! Allah’a ve
Resule hainlik etmeyiniz” diyen ayetleri hatırlatalım. Onlar da bizim Hadis ve
sünneti yok saydığımızı söylemeye devam etsinler.
Kuran
okuduğu halde, Peygamberimizi yok sayanlar gaflet içindedir. Peygamberimize söylemediği
şeyi söyletenler de fitne peşindedir. Hadiste israiliyat, tefsirde israiliyat
yok deniyorsa bizim de diyecek bir şeyimiz yok.
Ulema
fetva vermiş. Eğer efendimiz söylese, böyle derdi babından. Efendimizin Kuran’a
aykırı söylediği bir şey var mı? Eğer yoksa ki yok, Kuran’a aykırı fetvayı
nasıl vermişler diye sorgulamak “aklınızı kullanın” manasında ayetlere ters
düşer mi?
Dinimiz
Kuran’dan alınan bir tek ayetten ibaret değil. Eğer ulema böyle dedi diyerek
bir tek ayetle müslüman olmaya kalkarsak hepimiz birer canavara dönüşürüz,
tıpkı canlı bombalar gibi. Hele o ayetin önünde ve arkasında olan ayetler
okunmadan tek başına okunursa. Hadis ve sünnet Kuran ayetlerinin nasıl
anlaşılacağına dair Efendimizin söz ve davranışlarıdır. Küllünü birden ele alıp
dinin ruhunu anlamak lazım.
Peygamber
Efendimiz veda hutbesinde “İnsanlar "la
ilahe illallah" deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum”
buyurmaktadır. Dikkat edilirse “kıyamete kadar müslümanlar emrolundu” demiyor. Neden
demiyor, çünkü kendisi vahiy ile hareket ediyor. İnsanlar öyle mi hareket
edecek? Bunu da buyuruyor zaten.
"Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:
1.Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız. 2.Allahın haram ve dokunulmaz
kıldığı cani haksiz yere öldürmeyeceksiniz. 3.Hırsızlık yapmayacaksınız. 4.Zina
etmeyeceksiniz.” Biz böyle miyiz?
Al-i
İmran-78” “Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan
sanasınız diye, dillerini kitaba eğip bükerler. Hâlbuki o kitaptan değildir.”Bu
Allah katındandır “ derler. Oysa o Allah katından değildir.”” Kuran ayetlerini eğip bükerek Amerika’nın petrol
savaşına yardım eden, insanları canlı bomba yapan, çoluk çocuk katlettiren
halife bozuntusuna bu yetki verilir mi hiç?
Bu insanlara, hangi yetki ile öldürüyorsun, hangi yetki ile
insanları evinden, yurdundan ediyorsun diye sorulmayacak mı? Bize hemen Bakara
suresini, Tevbe suresini oku diyorlar. Başka okuyan yok ya, bir tek kendileri
okuyor.
Okuyanlar bilirler ki, ya Resulullah’a sorulan sorulara cevap
olarak birçok ayet nüzul olmuş, ya da ayetlerin anlaşılması için sorulan
sorulara Efendimiz cevap vermiştir.
Bakara-190
“Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda
bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez “ diyen ayetle
sonraki Bakara-191”Onları nerde yakalarsanız öldürün. Ve sizi çıkardıkları
yerden onları çıkarın” ayeti Hudeybiye anlaşması
neticesinde Müslümanların efendimize sorduğu soru üzerine nüzul olduğunu
Beyzavi’nin rivayetinden de anlıyoruz.
Müslümanlar “ya Resulullah, gelecek sene de müşrikler
anlaşmayı bozar, bizimle Harem dâhilinde çarpışırsa ne yapacağız” derler. Çünkü
daha önce Müslümanlar müdafaa şeklinde bile olsa savaştan men edilmişler, her
ne olursa sabır ve anlaşmaya memur edilmişlerdi. İşte bu ayetlerle bu yasaklama
kaldırılmıştır.
Savaşmanın serbest bırakılması durumunda bile “Fakat haksız
saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez” diye
ikaz edilmişlerdir. Size Irak ve Suriye’de çocuk katline kadar varan bombalama
ve yurtlarından çıkarılma olayı, haklı saldırı gibi mi görünüyor?
Savaş
ancak Allah yolunda, hak yolunda, hak uğrunda yapılmalıdır. Güya fitneyi
defetmek maksadıyla, kendilerine öğretildiği gibi, Tagut kabul ettikleri
müslüman katlinden başka maksada dayanmayan savaş, daha büyük fitneler icat
eder. Etti de nitekim.
İslam
dininde ilk emirlerden itibaren müdafaa hakkı meşru olmuştur. Eğer ihtiyaç
olursa Allah yollunda olmak kaydıyla taarruz hakkı da meşrudur. Allah yolunda
olmak kaydı harbin esasıdır. Müslüman, harbi bile güzel gösteren meşruluğun
dışına çıkarak saldıramaz. Aksi halde Rabbimiz “fakat haksız saldırıda
bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez” diye buyurmazdı
bize.
“Başlangıçta
savaşa müsaade edilmemiş olmasının sebebi Müslümanların zayıf durumda
olmalarıdır. Bu durumda savaş ancak felaket getirirdi. Resulullah’ın Medine’ye
hicreti ve Müslümanların biraz güçlenmesi üzerine savaş meşru kılınmıştır.
Lakin bir şartla. “Harbe iktidarı olmayan kadınlar, çocuklar, yaşlılara
dokunmayın” diye buyurulmuştur. Bu emre aykırı hareket zulümdür. Zulmedenleri
ise Allah sevmez.
Bu
konuda Mehmed Vehbi “ bu ayette evliya-yı umur için iyi bir ders vardır. Zira
Vacip Teala ehli islamın azlığını ve mühimmatın noksanlığını nazarı itibara
alarak mukatele edenlerle mukatele etmeyi, mukatele etmeyenlere tecavüz
etmemeyi emretmiştir. Eğer ehli islamın zaafı zamanında mukateleyi emretmiş
olsaydı, islamın adayı din ile muharebeye tahammülü olmadığından inkirazına
badi olurdu. Şu halde islamın işi başında bulunan zevat için bu esaslara dikkat
etmek ve daima düşman ile ehli islamın kuvvetini mukayese edip mukabele-i
bilmisle sa’yeylemek mühimden olduğuna ayeti celile delalet eder” der.
Yani
zayıf zamanda güç dengesini gözetmeden savaşa meyledilseydi müslümanlar
kırılır, islam dini son bulurdu.
Eline
kâfir tarafından verilmiş silahlarla, kâfir tarafından verilmiş kamyonetlerle
sırtını kâfire verip, silahlarını Müslümanlara doğrultan ve “Harbe iktidarı
olmayan kadınlar, çocuklar, yaşlılara dokunmayın” emri hilafına saldıranlar
hangi cihaddan bahseder anlamak mümkün değil.
Ey
ahmaklar sürüsü, eğer kendi emellerine hizmet etmeyecek olsan, kendisi ile
savaşman için sana o silahları kâfir verir mi? “Al bu silahları beni vur”
diyecek aptal, beyinsiz kâfir yok dünyada. Dininden, diyanetinden haberi
olmayan, şeyhinin emirlerini din sayan sizin gibi ahmaklara din kardeşlerinizi
katlettiriyorlar.
”Onları
nerde yakalarsanız öldürün. Ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın” ayeti
haram ayda ve Haremi şerifte savaşmayı hoş karşılamayan Müslümanların, peki
önümüzdeki yıl da bizi Mekke’ye sokmazlarsa ( Hudeybiye anlaşması) sorunsuna
cevaptır.
Bu
durumda siz de yer ve zamana bakmadan onlarla savaşın ve bulduğunuz yerde
öldürün ve sizi nasıl Mekke’den çıkardılarsa siz de onları çıkarın diye verilen
izindir. Şeyhlerin, sahte halifelerin Tagut diye tanımladığı namaz kılan, oruç
tutan insanları çocuklara, kadınlara varıncaya kadar öldürün diye verilen bir
izin değildir. Kim namaz kılan, oruç tutan, inandığını söyleyen bir insanın
Tagut olduğuna karar verebilir? Halifenizin elinde iman ölçer alet mi var? Asıl
Tagut, müslümanı müslümana kırdıran, halife dediğiniz adamın kendisidir.
Hac
veya umre ziyareti yapmak istediniz de size engel mi olundu? Mekke’de,
Medine’de hem de Mescid-i Nebevi yanında bombayı neden patlattınız? Kutsal
şehrimiz Mekke’ye, Peygamber Efendimize saygınız da yoksa siz neyin
Müslümanısınız diye sormak hakkımız değil mi?
Tevbe
suresi 14ve15’nci ayetleri bize delil olarak gösteriyorlar. ” Onlarla savaşın
ki Allah, ellerinizle onların cezasını
versin. Onları rezil ve rüsva etsin. Yardımıyla sizi onlara muzaffer kılsın.
Müminler topluluğunun yüreklerini ferahlandırsın. Ve kalplerindeki öfkeyi
gidersin. Allah dilediğine tevbeyi nasip eder” diyen bu ayetleri de tek başına
alıyorlar.
Önceki
ayetlerle birlikte ele alınınca dinin kapsadığı mana bakımından şartlar
oluşmadan savaşmak gerektiği anlamını çıkarıp, insanları canlı bomba yapanlar
ya da müslümanın üzerine sürenler aslında ne yaptığını biliyor. Kâfire hizmet.
Bundan
önceki ayetleri buyurun okuyun, bu ayetleri delil göstermeyip, filan şeyh bunu
dedi, falan ulema şunu dedi diyerek onların uyduruk fetvalarını mı
göstereceğiz? Kim Allah’ın emirlerinin üzerinde fetva verebilir ki?
Tevbe-9---Allah’ın
ayetlerini az bir çıkara değiştirdiler. Gerçekten bunlar fena şeyler yaptılar.
Tevbe-10---
Bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler, ne de bir antlaşma. İşte bunlar
haddi aşanların ta kendileridir.
Tevbe-11---
Eğer Tevbe ederlerse, namazı kılar, zekâtı verirlerse din kardeşleriniz
olurlar. Biz ayetleri bilen kavme açıklarız.
Tevbe-12---
Eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa,
küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Ola ki
saldırgan tutumlarına son verirler.
Tevbe-13---
Yeminlerini bozan toplulukla savaşmaz mısınız? Onlar peygamberi yurdundan
çıkarmaya azmettiler. Ve ilk önce size saldırmaya onlar başladılar. Yoksa
onlardan korkuyor musunuz? Kendisinden korkmanıza Allah daha layıktır. Eğer inanıyorsanız.
Bu
ayetlerde o müşrikler yani sözünde durmayan, yeminlerini bozan müşrikler için
Allah katında ve Resulü katında bir ahit bulunamaz. Ancak Mescid-i Haram
yakınında kendileri ile antlaşma yaptıklarınız müstesna deniyor. Bunlar size
dürüst davrandıkları sürece siz de onlara dürüst olun deniyor. Çünkü “Allah
müttakileri sever”
Yok,
eğer sözlerinde durmaz yeminlerini, ahitlerini bozarlar, sizi küçük düşürmeye,
sövmeye, saldırmaya kalkarlarsa o zaman onların öncülerini, ileri gelenlerini
öldürün dendiği açıktır.
Devamında
siz onlarla nasıl savaşmazsınız ki, ilk önce saldırmaya onlar başladılar,
Peygamberi yurdundan çıkarmaya azmettiler. Eğer onlardan korkuyorsanız
korkmayın, asıl Allah’tan korkun diye ikaz ediliyor insanlar.
Bunu
önce Mekke’de yapmak istediler. Hicret emrolundu. Peşini bırakmadılar daha
sonra Medine’den de kovup çıkarmak istediler. ( Merak edenler Enfal suresi
30’ncu ayetin tefsirine baksınlar.) Belki biraz da tehdit var, nasıl olur
korkar, Peygamberinize yardım etmezsiniz denmekte.
Şimdi,
bu ayetler açık açık burada dururken, birileri çıkıp benim müslüman kürt
kardeşimi başka müslümanlara saldırtıyorsa kabahat kimin? Birileri çıkıp
ayetleri cımbızlayarak müslüman gençlerini cihad yaptığına ikna ediyorsa
kabahat kimin?
Devlet
bu işe el atmalı, insanlar dinini doğru olarak öğrenmelidir. Ancak bu sayede
başkalarına hizmet etmekten kurtulur gençliğimiz. Doğruları söylediğimizde
hocaları, şeyhleri, papazları ne diyorsa onu söylüyorlar. İşte ayet burada
dediğimizde “hocam diyorsa bir bildiği vardır” cevabını alıyoruz. Yani hocaları
Allah’tan iyi biliyor. Yani onlar hocalarının dinine iman ediyorlar, Allah’ın
dinine değil.
Gençlik
doğruları öğrenirse, “kâfir bana silah verip kendisine saldırtmaz. Cihad
yapıyorum ama hep müslüman katlediyorum, bu işte bir terslik var” diye düşünür.
Uydurma
fetvalarla savaş olmaz. Hele müslümanlar, küffar karşısında bu kadar zayıfken.
Yukarıda ayetlerle açıkladığımız gibi bu ancak müslüman kırımı olur. Bakmazlar
mı etraflarına kendilerine cihad diye yutturulan bu savaşta hiç ölen kâfir yok.
Bir
grubun başında uyduruk bir halife, kim halife tayin ettiyse! Ellerinde roketler
kâfirden, silahlar kâfirden, mühimmat kâfirden, kamyonetler kâfirden ama
kâfirle savaşıyorlar.
Diğer
grubun başında dağda yaşayan, Müslüman bile olmayan ermeni kalıntısı domuzlar.
Gençlik demiyor ki, “ben W ve Q harfleri için, eşit olmadığımı söyledikleri
için savaşıyorum. Ben müslümanım ama Müslümanları katlediyorum. Bebek, kadın
demeden öldürüyor, ahiretimi yok ediyorum. Bu nasıl Müslümanlık. Demiyorlar,
çünkü dinlerini bilmiyorlar.
Rabbimiz
bize şöyle diyor. E fela ta’kilun. Yani, hala akıllanmayacak mısınız?
9.7.2016
Kaynaklar:
Elmalılı
Hamdi Yazır (Tefsir)
Hülasat’ül
Beyan Fi Tefsiril Kuran(Tefsir)
Kütübi
Sitte
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder