Süleyman
Demirel’e sordular “ saltanat ve halifelik kaldırıldı ama bunları gerçek
olmayan bilgilerle bu şekilde kötülemek gerekli miydi?” Demirel’in cevabı çok
manidardı. “Kaldırdığımız bir şeyi kötülemek zorundaydık.”
Bu
tür gerçek olmayan fikirlerle bazılarının beyni yıkandı ve bunun böyle
olmadığını söyleyen insanlarla kutuplaşma yaratıldı. Bu birinci kutuplaşma
cihetimiz.
Biz
devletin hata yapmadığını söylemiyoruz elbette yapılmıştır. Ancak değişen dünya
şartlarına ve coğrafyamızın aldığı şekle göre devlet bu hatasını görmüş ve
düzenleme yoluna gitmiştir. Bu arada atı alan Üsküdar’ı geçti ve batı ülkeleri
bu hatayı aleyhimize kullandı. Kürt milliyetçiliğini körükleyerek kutuplaşma
yaratıldı. Bu ikinci kutuplaşma cihetimiz.
Artık
bütün dünya biliyor ki coğrafyamızda kan döken Işid denen terör örgütünü Amerika,
İngiltere, İsrail kurdu ve finanse etti. Doğru öğretilmeyen, dini bilgilerden
yoksun kalan gençler de bu örgüt için kaynak olarak kullanıldı. Bu da üçüncü
kutuplaşma cihetimiz.
Birinci
kutuplaşma için çok şey yazdık. Tarihe mal olan insanlar hayatta değildir,
onlar da hata yapmış olabilir. Hataları konuşalım ama hayatta olmayanlara
hakaret etmeyelim ki birlikte yaşama şansımız olsun.
Diğer
grup da materyalist dünya görüşünü bir diğerine dayatmasın. İki grubunda
gidecek başka ülkesi yoktur. Tek devletimiz vardı, o da bu devlettir.
İkinci
kutuplaşmamız Kürt milliyetçiliği üzerine. Kürtlerin içinde Müslüman olmayan
Zerdüşt, bizim Kürt zannettiğimiz Ermeni kalıntıları ve yabancı güçler vardır.
Bunları dışarıda tutarak, Müslüman Kürtlerin nasıl terör örgütüne malzeme
olmasını önleriz onun üzerinde kafa yormamız gerekir.
Üçüncü
kutuplaşma sınıfında din duyguları kullanılan gençleri bu örgüte malzeme yapmamak
için ne yaparız bunu düşünmemiz gerekir.
Bu
her iki grup için de mutlaka doğru bir din eğitimi gerekir. Tabi önce o
gençlere doğru bir eğitim verecek din adamlarına bakmak lazım. Esas sorun, toplumu
kutuplaştıran din adamlarının aynı kitabı okuyup, farklı farklı yönlendirmesi olsa
gerek.
Müslümanın,
Kuran’ın emrettiği şartlar dışında hiçbir şekilde öldürmeye yetkili olmadığını
öğretmek gerek. Tabi Kuran’ın emrettiği şartlar da doğru öğretilmeli. Her
kafasına esen mezhebine göre bir kural koymamalı. Mezhep din değildir, din
Kuran’dır, din Peygamber Efendimizin sünnetidir, hadisidir. Biz Kuran okuyun
deyince hemen birileri çıkıp “sen Peygamberimizi yok mu sayıyorsun diyor.” Kuran okuyan insanın yok sayması mümkün mü?
Kuran
okuyan bir insan Al-i İmran-31 “De ki; Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi
sevsin suçlarınız bağışlasın.”
Yahut Al-i İmran-32 “De ki, Allah’a ve peygambere itaat edin. Eğer aksine
giderlerse, Şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.” Diyen ayetleri
okumadan mı geçecek? Daha çok sayıda Efendimize itaati emreden ayet var.
“Namaz
kılmayanın cezası ölümdür “ diyen bir ilahiyatçıyı kimimiz destekledik kimimiz
karşı çıktık. Şafii mezhebinde böyle bir ceza varmış, Hanefi mezhebinde yokmuş.
Kimse demedi Kuran ne diyor bu konuda. Eğer Hadis ve sünnette söylenenler
arasında çelişki varsa müracaat yeri bellidir. Kuran’a uyuyor mu diye bakmak
gerekmez mi?
Böyle
söyleyince de yine “sen sünneti reddediyorsun” diyorlar. Kimsenin reddettiği
falan yok, sadece sünnet mi değil mi diye bakalım diyoruz. Kuran’a uymayan
sünnet, sünnet değildir. Hadis istiyorsanız buyurun hadis.
“Allah Resulü her garip kaldığında Ali’nin yanına gider
öylece yüzüne bakarak derdi ki “ Ali’ye bakmak ibadettir” Kaynakları da bunlar. (1) Tabarani Mu’cemi’nde 18/109 2) Hakim Müstedrek 3/141 (3)
Ebu Nuaym Hılyetu’l-Evliya 2/182 (4) El-Mevdua’t 2/126 (5) El-Fevaid’il-Mecmu’a
Fi’l-Aha’dis’il Mevdua sayfa 359 (6) Mizanu’l-İtidal 3/236 (7)
Es-Silsiletu’d-Daife 4702 8) Tarihu’l-Dımışk 42/350 (9) Tabarani El-Kebir’de
10/176
Yine bu konuya örnek başka hadisler.
" Kadınlarla istişare edin,
onlara danışın ve onların söylediklerinin zıttını yapın" (El- Makasıdul
Hasene: 248 , Tezkiretul mevzuat :128, Tenzihuş Şeria : 2-204, Silsiletul
Ehadis: 432)
Namazı bozan şeyler kara köpek, eşek, domuz ve kadındır. Sahihi Müslim,
Salat 265; Tirmizi Salat 253/338 Ebu Davud, Salat, 110/720
Bir kadın kocasından boşanırsa o kadına cennet kokusu haram olur (Kadınlara
Dini Bilgiler, s. 61)
Bunların hepsi uyduruk hadislerdir. Efendimiz “boşanmak da benim
sünnetimdir, ama en sevmediğim sünnetimdir” der. Kuran boşanmayı yasaklar mı?
Elbette hayır, yasaklamadığı bir şey için kadına cennet kokusunu neden haram
kılsın ki?
Kuran’a uymayan bir hadis veya sünnet söylendiğinde itiraz ettiğimiz
durumda hemen bak kaynakları bunlar deniyor. Yazdığım hadislerinde kaynakları
var. Biz kaynak yok demiyoruz. Uydurma hadistir diyoruz.
Bazı işgüzarlara göre Allah hüküm koymamış haşa aklına gelmemiş, Peygamber
efendimize onu tamamlattırıyorlar. İnsan hayatının söz konusu olduğu bir hükümde
farklı uygulama olur mu mezheplere göre?
Had
cezası kesin olarak Allah’ın hakkıdır. Kuran ve sünnetle belirtilmemiş cezalar
ta’zir cezasıdır. Kuran’da belirtilmemiş had cezası da olmaz. Namaz kılmadı
diye bu cezanın uygulandığı bir vaka bile olmadığı gibi, 600 yıllık Osmanlı tarihinde
bile bir tek katl vakası yoktur.
Diyelim
bir insana Şafii mezhebine göre bu cezayı uygulayacaksınız. Son anda adam dedi
ki “dur kardeşim, ben mezhep değişiyorum. Hanefi mezhebine geçiyorum.” Ne
yapacaksınız?
Bizim
işgüzarlar “ olmaz değişemezsin, karar verdik kafa gidecek” derler mutlaka.
Diğer tarafta Hanefi bir müslüman namaz kılmıyor ve kafa yerinde duruyor. Sizce
Allah’ın böyle bir dini olabilir mi? Bir namaz konusunda bile anlaşamıyorsa
âlimler, bu gençliğe doğru dini kim öğretecek?
Böyle
diyerek burada keselim, yarın cihad ayetlerine bakalım. Okumayan gençlik yanlış
yorumlarla nasıl kandırılıyor, nasıl ölüm makinası haline getiriliyor,
bebeklerin bile din adına katlediği bir dini kim üretiyor anlamaya çalışalım ve
çözüm arayalım.
7.7.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder