Uzaydan
biri geldi ve cinsel istismar ile ilgili bir taslak metin sundu. İktidarın bu
konu ile alakası yoktu.
Kimimiz
savunduk, kimimiz karşı çıktık. Karşı çıkan neye karşı çıktı, savunan neyi
savundu? Sorun, iktidarın düşündüğünü sandığımız mağduriyetle, hazırlanan
teklifin birbirine paralel olmamasında.
Biz,
evet bir mağduriyet var, bu sorun çözülmeli dedik. Geleneğimizde olan,
töremizde olan ve yanlış olan bir uygulama nedeni ile mağdur olan insanlardan
söz ediyoruz.
Küçük
yaşta evlendirilmiş çocuklar şimdi büyümüşler. Çocukları olmuş. Evlilikleri
kendi ifadelerine göre yolunda gidiyor, bir sorunları yok. Sorunları yok ama
fiil kanuna göre suç sayılıyor. Suç sayıldığı için kanuna göre ceza verilmiş
hapse atılmış.
Geride
kalan eş ve çocuklar elbette mağdur olmuştur. İşte giderilmesi gereken mağduriyet
budur. Hem mağduriyet giderilmeli hem de tekrar benzer mağduriyet yaratılmaması
için tedbir alınmalı. Bu konuda iktidarın hazırladığı teklife bakalım.
“Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden
olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçundan, mağdurla
failin evlenmesi durumunda, Ceza açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm
verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir. Zaman aşımı süresi
içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkındaki hüküm
açıklanır veya cezanın infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkında
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine
karar verilmesi durumunda, suçtan azmettiren veya işlenişine yardım edenler
hakkında kamu davasının düşmesine veya infazının ortadan kaldırılmasına karar
verilir"
Sözünü ettiğimiz mağduriyetin giderilmesi için böyle bir
metin son derece kafa karıştırıcı. Hâlbuki biz, önceki yıllarda olmuş, bitmiş
bir yanlıştan dolayı mağdur olanlardan bahsediyoruz. Ama bu metin iktidar
karşıtlarının eline koz veren bir metin.
Bu evliliklerde istismar yoktur. Cebir, tehdit yoktur. Zaten
aileler de devrededir. Belki çocuğun rızası da alınmıştır. Dikkat ederseniz
çocuğun rızası diyorum. Eğer çocuk diyorsak, o zaman hangi rızadan
bahsediyoruz?
Bu konuda yazdığım mesajlar da:
-Bırakın 15-16 yaşındaki çocuğun
rızasından bahsetmeyi, reşit olma yaşını bile 20 yapmak lazım.18-19 yaşında
çocuğu olanlar ne dediğimi anlar.
- Eğitimin durumu
ortada. Yaş değil önemli olan bilinçtir. Yetişkinlerin bile bilinçsiz olduğu
toplumda 15 yaşındaki çocuğun bilinçli olması…
- Evlilikleri de normal giderken kurtarıcıları
tarafından mağdur ediliyorlar. Meseleyi böyle çözmek yerine önleyici tedbir
almak lazım değil mi?
- " küçük yaşta evlilik ebeveynlerin izni ile
yapıldığına göre onlara bu kadar ağır olmayan bir ceza verilebilir" Önleyici
tedbir olur.
- Sorunun çözümü: Bu
konudaki kanunların engelini kaldırmak için böyle bir metin yerine, direk
mağduriyeti ifade eder metin hazırlanmalı.
- "Ben yaptım oldu" demek olmaz. Muhalefetin ve
STK’ların kafasındaki soru işaretlerini giderecek yeni bir metin gerek.
Tabi bizim sesimiz gerekli yerlere gitmiyor. “Muhafazakâr
medya” bahsettiğimiz mağduriyeti değil, hazırlanan metni hararetle savunduğu
için konu mecrasından şaştı.
“Küçük yaşta evlendirilmiş, şu anda evliliği normal giden,
babanın hapse girmesi ile mağdur olacak çocukların varlığı nedeni ile bir
defaya mahsus olmak üzere…” diye başlayan bir metin hazırlamak çok mu zordu?
İçinde eklenen “istismar, suçun işlenmesine karışanlar” diye gereksiz sözler, insanları elbette
kuşkulandırır. Suçu, suç olmaktan çıkarırsan haliyle “suça karışanlar” da
ortadan kalkar.
Sonuç olarak, bu mağduriyetleri gidermek için, nokta atışı
yapılarak, sadece mağdur olanları işaret eden yeni bir metin hazırlanmalı. Bu
fiilin bundan böyle devam etmemesi için de keskin tedbirler alınmalı.
Neyse ki STK’ların baskısı ile uzaylının sunduğu teklif
iktidar tarafından kabul gördü de yanlıştan dönüldü. Adalet Bakanı onun için STK’lara,
emeği geçenlere teşekkür etti sanırım. Peki, fincancı katırlarının
ürkütüldüğüne değdi mi?
23.11.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder