29 Kasım 2016 Salı

TERÖR VE TERÖRİST YETİŞTİREN SİSTEM ( 2 )

Terör örgütünü kuran devlet ile terör örgütünün hedefleri aynı değildir. İstihbarat örgütü kendi devletinin politikalarını o ülkeye kabul ettirmek için örgütü kurar. Teröristler ise ya dinlerine hizmet ettiklerine, ya bağımsız devlet kuracaklarına, ya da eşitlik sağlamak ve halkın üzerinden baskıları kaldıracaklarına inanırlar.

Sol örgütler böyle düşünür. Faşizmi yıkmak, yönetimi değiştirmek, güya eşitliği sağlamak.

Ülkesindeki yönetimden memnun değildir değiştirmek isterler. Neden memnun değildir peki? Başlangıçta anlattığımız gibi kendilerine bir düşman gösterilmiştir. Fert onu düşman bellemiştir. Artık geri dönüşü yoktur, ne anlatırsanız o düşmandır. Gösterdiğiniz en mantıklı deliller bile onu ikna etmez. Çünkü beynini örgütü kuran istihbarat örgütü kullanıyordur.

İnsanlar aklını başkalarının emrine öylesine vermiştir ki, söyleneni değerlendirme kabiliyetlerini kaybetmişlerdir. 70’lerin dev-genç lideri yakın zamanda izlediğim bir proğramda “ sabah solcuyu vuran silah, öğlen sağcıyı vurdu” denilen söze, “paraları mı yoktu neden ona bir silah, diğerine bir silah vermesinler?” diye sormuştu.

Bu sözün, aynı elin sabah birini, öğlen birini vurduğunu anlattığını hala anlamamıştı. Vurulan tarafa, karşı taraf düşman olarak gösterilip, savaş başlatmasının istendiğini şimdi bile anlamamışsa, genç olduğu o dönemde anlaması hiç mümkün değildi.

Diğer taraf haklı olarak yıkıcı, komünist bir örgütle mücadeleye başlamıştı. Çünkü devletlerini korumak istiyorlardı. Kendilerine düşman olarak komünizm gösterilmişti. Bütün bu kargaşayı yaratanlar onlardı ve arkalarında Rusya vardı. Düşman sol örgütler ve Rusya idi.

12 Eylül sonrası örgütler dağıtılınca yurt dışına kaçanlar oldu. Sağ taraftan kaçan olmadı ama sol taraftan çok sayıda insan yurt dışına kaçtı. Peki, bu komünist dediğimiz insanlar hangi ülkelere gitti? Rusya’ya giden olmadı hiç. Hepsi Almanya, Fransa, Belçika’ya gittiler. Kimse nasıl oluyor hem Rusya tarafından destekleniyor, hem de oraya değil batıya kaçıyorlar diye düşünmedi.

Eğer denk geldiyse görenler bilir daha önce de yazmıştım. ODTÜ denen okul, Amerikan parası ile kurulan bir okul olmasına rağmen hep komünist yetiştirir. Darbe komisyonunda konuşan Mehmet Ağar ne demişti? “Biz hep komünistlerin arkasında Rusya var diye düşünürdük meğer batı varmış.” Biz de günaydın dedik tabi.

O zamanın politikası gereği bize Rusya’nın düşman olduğunu göstermek isteyen Gladio denen örgüt böyle istemişti. Gladio örgütü ise Amerika ve İngiltere tarafından Nato çerçevesinde kurulmuş bir örgüttü. Bizim de içinde olduğumuz Nato denen örgüt, halkımızı birbirine kırdırıyordu.(Tam yazı yazdığım şu anda televizyonda hala AB ve Nato’yu savunan beyni orada kalmış, gazetecileri, güvenlikçileri hatta emekli paşayı dinliyorum bir yandan. Ne yazık ki bu beyinler hep var olacak.)

Dini olduğunu söyleyen örgütler din devleti kuracaklarına inanırlar. İçindeki örgüt elemanları dinlerine hizmet ettiğini sanarak katliam yapar. Hocaları onlara düşmanı göstermiştir. Düşman öncelikle birlikte yaşadıkları, fakat dinle ilgisi olmadığını düşündüğü Müslümanlardır. Allah’ın emirlerini Kuran’dan okumadıkları için böyle sanarlar. Hiç “kâfir” öldürmediklerinin farkında değillerdir. Hocaları öyle söylemiştir çünkü.

Örgütü kuran aklın hedefi, Müslümanların olduğu bölgede kargaşa çıkarmak ve hedefine ilerlemek, örgütün hedefi ise İslam devleti kurmak. İslam devleti kuranlara! onların kâfir diye nitelediği, gerçekten müslüman olmayanları neden öldürtsün?

Mezhep farklılığını, Kuran’ın anlattığı aklın sınırlarını zorlayarak dayatmak ve müslümanı müslümana kırdırmak varken, müslümanı öcü göstermek için neden Hıristiyan öldürtsünler?

Bu konuyu Işid ile ilgili yazdığımız http://ncocak.blogspot.com.tr/2014/09/isid-sebep-degil-sonuctur-1.html ve http://ncocak.blogspot.com.tr/2014/09/isid-sebep-degil-sonuctur-2.html yazılarda El Kaide ile birlikte anlatmaya çalışmıştık.

Terör yaratmak için seçilen hedefin pek fazla bir önemi yoktur. Bir suikast yapılacaksa Mehmet veya Ahmet olmuş önemli değildir. Yeter ki ses getirecek bir eylem olsun. Maksat infial yaratmak olduğuna göre ses getirmesi yeterlidir.

Bazen bir siyasi temsilci, bazen bir ideolojinin temsilcisi olabilir. “Bazen de şahıs önemli değildir sırf işgal ettiği makam nedeni ile suikast düzenlenir. “

Terör örgütlerinin silah ve para ihtiyacı kurucu ülkeler tarafından karşılanır. Bu büyük maddi ihtiyacı terör örgütünün başlangıçta karşılaması mümkün değildir. Daha sonra başta uyuşturucu olmak üzere, çeşitli kaynaklarla büyük gelirler elde eder terör örgütleri.

Çünkü dünyadaki uyuşturucu trafiğini de kesinlikle istihbarat örgütleri yönetir. İstihbarat örgütlerinin bilgisi olmadan aslında kuş bile uçmaz. Uçurmak isteyenler çıkar bazen. “Ben de bu trafikten pay istiyorum” derler. Panama devlet başkanı Noriega gibi.

Noriega, 1989 yılında ABD’nin yaptığı bir operasyonla kendi ülkesinde tutuklanıp ABD’ye götürülmüştü. “Uyuşturucu ticareti, haraç toplama, kara para aklama” suçlaması ile 30 yıl hapis cezası verildi.

Noriega boyunu aşan işe kalkmıştı. CİA’nın yaptığı işe burnunu sokmuştu. Uyuşturucu işi onlara aitti. Başkası bu işten pay almayı düşünemez bile. Hep böyle olmuştur. Kendileri tarafından yapılan,  aslında suç sayılan fiille bertaraf ederler. Bu size emniyet genel müdür yardımcısı Emin Aslan’ın uyuşturucu ticareti suçlaması ile yargılandığını hatırlatmadı tabi. Emin Aslan pay bile istememişti. Sadece örgütü ifşa etmişti.

Hedefine ilerleyen devlet hangi tür terör örgütüne ihtiyacı varsa onu kurar. Sol-sağ çatışmasının modası geçtiğinden bu devre dışı kalmıştır. Şimdi “dini” kisvesi olan veya etnik kisvesi olan örgütlerle hedefe yürüyorlar.

Etnik yönü olan terör örgütü elemanları da bağımsız devlet kurmak için mücadele eder. Söylediğimiz gibi örgütü kuran aklın hedefi bu değildir. Şimdi bölgemizde Kürt devleti kurmayı düşünen örgüt kullanılmakta. Hiç biri düşünmez ki bu batı devletleri neden bizi çok seviyor, “ezilmekten” kurtarmak istiyor, “bize demokrasi getirmek istiyor!? “

Bunu anlamak için yine yüz yıl geriye gitmek gerek. 1900’lerin başında İngiltere sanayi devrimi sonrası makinelerin buharla daha fazla gidemeyeceğini anladı. Sömürgelere ulaşmak, oralardaki zenginliklerin İngiltere’ye transferi gerekli. Üretilen malın dünyaya pazarlanması gerekli. Bu iş kömürle ve buharla olmayacaktı.

DEVAM EDECEK


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder