6 Aralık 2015 Pazar

BATI-FRANSA PETROL SAVAŞLARI

Bantı geriye saralım. Fetö’nün yatak odalarına koyduğu Bantı değil ama. 2015 yılının başından bu yana yaşananların kaydedildiği bant. 7 Ocak 2015 Paris’te yaşanan Charlie Hebdo baskınına gidelim. Hani “Fransa’nın 11 Eylül’ü” olan olay.

Olay olduğu anda bütün dünya anında adını koydu. Yapanlar “İslamcı teröristlerdi.” Çünkü teröristler “Hz. Muhammed’in intikamını aldık” diye bağırmışlardı. Hem de yerde yatan polisin, kendisine silahını doğrultan teröriste “ dur şef yapma” diye seslenmesine rağmen. Çünkü Müslümanlar kendi aralarında böyle hitap ederlermiş. Yani “İslamcı terörist” bir Müslüman polisi de Müslüman olduğunu bilerek katlediyor ve Hz. Muhammed’in intikamını alıyordu. Yer olarak da Paris seçilmişti. Yani Fransa.

Bizim Rus çocuğu, batı beslemesi ateist ve Hrıstiyan çocuklardan oluşan yerli medyamız da bu koroya katılmıştı. Bizim gibiler, bunların islamla ilgisi yok demiştik ama sesimiz cılız kalmıştı. Çünkü karar verilmişti. Hemen ifade özgürlüğü gündeme getirildi, dünya liderleri “ifade özgürlüğüne destek yürüyüşü” yaptılar. Aslında katiller kol kola girmiş yürüyordu. Ne yazık ki biz de katıldık onların arasına.

Önceleri en güçlü devletler su kaynaklarını elinde bulunduran devletlerdi. İmparatorluklar dönemine gelince ticaret yollarını elinde bulunduran, sömürgesi çok olan ülkeler güçlü devletlerdi. İpek yolu, Baharat yolu savaşları. İngiltere sömürgesi çok ve bu yolları elinde bulunduruyordu. Sanayi devriminden sonra daha çok üreten ve sömürgelerine daha çok mal satan ülkeler zenginleşti.

Üretmek ve satmak için enerjiye ihtiyaç vardı. Enerji kaynağımız petroldü. En büyük kaynaklara sahip olan ülke ise Amerika idi. Çünkü küresel petrol şirketleri Amerika ile işbirliği içindeydi. Enerji kaynağına sahip olmak yetmiyordu. Bunun ulaştırılması ve taşınması için enerji yollarını da kontrol etmek gerekiyordu.

Bunun için petrol şirketleri çok savaş çıkarmışlardı. 1.Dünya savaşı, Ortadoğu petrolünün paylaşılması ya da hâkim olma savaşıydı. Doğu Timor savaşı böyle bir savaştı. Sonra Sudan’da savaş başladı. Darfur’da ciddi petrol yatakları tespit edilince 180 bin kişi öldü, 2 milyondan fazla insan evsiz kaldı. Savaşın sorumlusu yine batı idi. Sudan ikiye bölündü. Güney Sudan zengin petrol yatakları ile bağımsız devlet oldu. Sonuç olarak Güney Sudan zengin petrolünü batılı petrol şirketlerine açtı.

Sondaj çalışmaları gösteriyordu ki bu kaynaklar sonsuz değildi. Bunların tükenme ihtimaline karşı, yeni petrol sahaları bulmak zorunlu idi. 2000 yılından sonra yapılan çalışmalarda, en uygun saha olarak Kuzey Afrika bulundu. Moritanya, Mali, Nijer, Çad, Sudan önemli petrol kaynakları idi. Araştırmalara Cezayir ve Tunus’un petrol şirketleri de katılıyordu.

Amerika’nın önde gelen şirketi “Exxon Mobil”, Libya’nın “Holding Petrol” şirketini 2007 yılında satın alır. Bu şirket 2011 yılına gelindiğinde Afrika’da 3 bin enerji dağıtım noktasına ulaşmıştı. Sadece Nijer’de 838 bin varil petrol çıkarıyordu.

Nijer’de yatırım yapan başka bir şirket Çin’li idi. Çin’in şirketleri 2000 yılından sonra çok sayıda Afrika ülkesinde yatırım yapmıştı. Çin’in en çok hâkim olduğu ülke Çad’dı. Çin hükümet tarafından büyük destek görüyordu. Batılı ülkeleri bu durum rahatsız etti. Çad Dünya Bankası tarafından kuşatmaya uğradı. Bunun üzerine Çin şirketleri Çad’da yeni silah fabrikaları kurmaya başladılar.

Enerji kaynaklarına sahip bu Orta Afrika ülkelerinin denize kıyısı yoktu. Enerji yollarına da hâkim olmak veya yol bulmak gerekiyordu. Bunun için Orta Afrika’dan başlayan ve Libya üzerinden Avrupa’ya boru hattı projesi geliştirildi. Bütün petrol şirketleri bölgede yoğun bir mücadeleye girişti.

2011 yılına gelindiğinde başlayan Arap Baharı özellikle Tunus ve Cezayir petrol şirketlerini baltaları. Çok sayıda petrol şirketi bölgede kargaşa nedeni ile çalışmalarını durdurdu.

Dikkat edilirse nerde petrol varsa orada terör örgütleri ortaya çıkıyordu. Çin’in silah fabrikaları kurmasının anlamı buydu. Terör örgütleri vasıtası ile darbeler yapılıyor, yönetim terör örgütlerine teslim ediliyordu. Terör örgütü de kendisini destekleyen ülkenin petrol şirketlerine petrol yataklarını açıyordu. “Boko Haram” ve “El Şebab” bu örgütlerdendi.

Işid petrolünü aldığımız yalanını Rusya ve bizim Rus çocukları uydurdu. Işid’i biz kurmadığımıza göre, bizim onun petrolünden faydalanmamız söz konusu değildi. Kuranlar, onun petrolünü alıyordu hâlbuki.

Boko Haram, Nijer’de kurulmuştu. Kontrol sahası bu bölge idi ve Çin şirketlerine açmıştı petrol yataklarını. Boko Haram kimdi? İslami kökten gelen bir örgüttü. Farkındaysanız terör örgütleri hep selefi kökten geliyor. Zor değildi böyle örgütleri kurmak. Daha önceki yazılarda da belirttiğimiz gibi, İslamı bilmeyen mücahitler olunca, hedef göstermek yetiyordu. Işid’de böyle bir örgüt.

Enerji savaşı veren ülkeler, bu savaşı perdelemek için sebebi bulmuştu. “İslami terör. “ Biz burada petrol savaşı veriyoruz diyecek değillerdi haliyle. Parayı kazanan ülkeler onlar. Savaşan, ölen ve öldüren yine “ahmak Müslümanlar.” Petrol savaşının adını “İslami terör” koydular.

Peki, bu işin çözümü yok mu, Müslümanlar neden böyle davranıyor diye sorabilirsiniz. Defalarca yazdığımız gibi dininden haberi olmayan ahmak cihatçılar, madem cihad yapıyoruz, neden şimdiye kadar bir tane bile kâfir öldürmedik sorusunu sormadıkları sürece çözümü yok.

Petrol kavgasında önemli mesafe kaydeden Fransız petrol şirketi Total’di. Moritanya’da bu şirkete arama izni vermişti. Ayrıca Orta Afrika’dan Akdeniz’e uzanan “Trans-sahra” boru hattının girişimcisi idi. 2011 yılında Kaddafi’nin devrilmesi ile Fransa, Nato vasıtası ile Libya’ya demokrasi götürülmesine öncülük etmişti. Libya petrol sahaları da Total’in oldu.

Brezilya petrollerinin işletilmesini Amerikan ve İngiliz şirketlerinin de katıldığı mücadelede Total’in de içinde olduğu konsorsiyum kazanmıştı. Fransa Arjantin hükümeti ile sıkı ilişkiler içindeydi. Krichner hükümeti İngiltere ile problem yaşıyordu. Daha sonra İngiltere ile gerginlik arttı. Devlet başkanı Cristina Fernandez de Krichner aleyhine bir savcı dava açtı. Soruşturmayı açan savcı, 2015 başında şüpheli bir şekilde öldü.

Batı ile Fransa arasında problem 2012 yılında başlamıştı. Standart & poor’s 2012 yılında Fransa’nın kredi notunu düşürmüş, sonra 2013 yılında yine düşürmüştü. 2014 yılında Amerikan-Rus ekonomik savaşında Fransa, iki helikopter gemisi için önce anlaşmanın iptali yönünde karar vermesine rağmen, zararın tazmin edilmesi talebinde bulunuyor. Aksi halde satışın yapılacağını bildiriyor.

Petrol şirketlerinin Karadeniz’de de faaliyetleri artıyor. Ukrayna’da Exxon Mobil faaliyette bulunmakta. Kargaşanın artması ile durma noktasına geliyor. Rusya’ya ambargo uygulanıyor fakat Fransız Total şirketi Rus politikasını destekliyor.

Batı İran’a ambargo uyguluyor lakin İran’da birçok Fransız şirketi faaliyette bulunuyor. Aktif olarak ticaret yapıyor. 2014 yılında Fransız bnp paribas bankası ambargoyu deldiği için 8,8 milyar avro cezaya çarptırılıyor.

Yine 2014 yılında Total’in ceosu Cristoph de Margerie Rusya’da ilginç bir şekilde ölüyor. Ölenin Total’in ceosu olması, ölümün şekli ve yerin Rusya olması düşündürücü tabi.

Fransa, batı politikalarından bağımsız hareket ederken, Total’de dünya üzerinde petrol faaliyetlerini arttırıyordu. Başka bir anlaşmazlık Fransa’nın nükleer yatırımları konusunda yaşanıyor. Nükleer tesislerin üzerinde uçan kimliği belirsiz insansız hava araçlarının sayısı çoğalıyor tabi.

2014 yılı yoğun olayların yaşandığı bir yıl oluyor. Paris’te bir kamyon vatandaşların üzerine sürülüyor. Çok fazla abartılacak bir olay olmamasına rağmen, biden fazla komando sokaklara çıkarılıyordu. Fransızlar büyük bir terör olayı bekliyordu.


Charlie Hebdo saldırısından bir gün önce yani 6 Ocak günü Hollande “keşke Esed’i vursaydık” diyerek batının Suriye politikasına ters açıklama yapmıştı. Çünkü bu durumda Işid ortaya çıkmayacak, Total Suriye ve Irak petrolleri üzerinde etkili olacaktı. 7 Ocak’ta saldırı oldu.

Daha sonra helikopter gemisi satışı iptal oldu, Rusya ile soğuk ilişkiler başladı. Total vermiş olduğu taahhütleri yerine getirmiyordu. Sonraları Kıbrıs açıklarında yürütülen petrol faaliyetlerinden de çekildiğini açıklayacaktı.

Fransa’nın Batı karşıtı politikaları sona erdirmesi ve batı dışında kendisine alan açma faaliyetleri yeterli görülmemiş olacak ki, 13 Kasım’da 7 ayrı noktada birden terör saldırısı ile Fransa sallandı. Saldırı saat 11.30 civarında olmuş, Hollande saat 11.50 de kameralar karşısında saldırıyı Işid’in yaptığını açıklıyordu.

Fransa mesajı tam aldı mı bilmiyoruz. Total’in faaliyet alanlarından büyük oranda çekilmesi, aldığını gösteriyor şimdilik.

“Deve deveye sürtünür arada sinek ezilir” demiş atalarımız. Elin gâvuru petrol savaşı veriyor, bizim Müslümanlar ölüyor. Elin gâvuru petrol savaşı veriyor, bizim Kürtler bağımsız devlet hayali yaşıyor. Hâlbuki beyinsiz cihatçıların “madem cihad yapıyoruz, neden şimdiye kadar bir tane bile kâfir öldürmedik” diye sorması gerektiği gibi, Kürtlerin de “batı neden beni sevsin, neden benim devlet kurmam için bana bu kadar silahı versin” diye sormadığı müddetçe, Müslümanlar oyun hamuru olarak ölmeye devam edecek, yerlerinden yurtlarından olacaklardır.

Hâlbuki cihad yaptığını sanan örgüt mensupları ve devlet kurmaya kalkan beyinsizler Kuran’a göre hareket etse, “Onlar sizinle toplu olarak savaşamazlar. Ancak müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından savaşmak isterler. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalpleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur” diyen ayet gereği, onlar birbirini yerken, biz kârlı çıkacak politikalar üretebiliriz.


6.12.2015















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder