Bantı
geriye saralım. Fetö’nün yatak odalarına koyduğu Bantı değil ama. 2015 yılının
başından bu yana yaşananların kaydedildiği bant. 7 Ocak 2015 Paris’te yaşanan
Charlie Hebdo baskınına gidelim. Hani “Fransa’nın 11 Eylül’ü” olan olay.
Olay
olduğu anda bütün dünya anında adını koydu. Yapanlar “İslamcı teröristlerdi.”
Çünkü teröristler “Hz. Muhammed’in intikamını aldık” diye bağırmışlardı. Hem de
yerde yatan polisin, kendisine silahını doğrultan teröriste “ dur şef yapma”
diye seslenmesine rağmen. Çünkü Müslümanlar kendi aralarında böyle hitap
ederlermiş. Yani “İslamcı terörist” bir Müslüman polisi de Müslüman olduğunu
bilerek katlediyor ve Hz. Muhammed’in intikamını alıyordu. Yer olarak da Paris
seçilmişti. Yani Fransa.
Bizim
Rus çocuğu, batı beslemesi ateist ve Hrıstiyan çocuklardan oluşan yerli
medyamız da bu koroya katılmıştı. Bizim gibiler, bunların islamla ilgisi yok
demiştik ama sesimiz cılız kalmıştı. Çünkü karar verilmişti. Hemen ifade
özgürlüğü gündeme getirildi, dünya liderleri “ifade özgürlüğüne destek yürüyüşü”
yaptılar. Aslında katiller kol kola girmiş yürüyordu. Ne yazık ki biz de
katıldık onların arasına.
Önceleri
en güçlü devletler su kaynaklarını elinde bulunduran devletlerdi.
İmparatorluklar dönemine gelince ticaret yollarını elinde bulunduran, sömürgesi
çok olan ülkeler güçlü devletlerdi. İpek yolu, Baharat yolu savaşları.
İngiltere sömürgesi çok ve bu yolları elinde bulunduruyordu. Sanayi devriminden
sonra daha çok üreten ve sömürgelerine daha çok mal satan ülkeler zenginleşti.
Üretmek
ve satmak için enerjiye ihtiyaç vardı. Enerji kaynağımız petroldü. En büyük
kaynaklara sahip olan ülke ise Amerika idi. Çünkü küresel petrol şirketleri Amerika
ile işbirliği içindeydi. Enerji kaynağına sahip olmak yetmiyordu. Bunun
ulaştırılması ve taşınması için enerji yollarını da kontrol etmek gerekiyordu.
Bunun
için petrol şirketleri çok savaş çıkarmışlardı. 1.Dünya savaşı, Ortadoğu
petrolünün paylaşılması ya da hâkim olma savaşıydı. Doğu Timor savaşı böyle bir
savaştı. Sonra Sudan’da savaş başladı. Darfur’da ciddi petrol yatakları tespit
edilince 180 bin kişi öldü, 2 milyondan fazla insan evsiz kaldı. Savaşın
sorumlusu yine batı idi. Sudan ikiye bölündü. Güney Sudan zengin petrol
yatakları ile bağımsız devlet oldu. Sonuç olarak Güney Sudan zengin petrolünü
batılı petrol şirketlerine açtı.
Sondaj
çalışmaları gösteriyordu ki bu kaynaklar sonsuz değildi. Bunların tükenme
ihtimaline karşı, yeni petrol sahaları bulmak zorunlu idi. 2000 yılından sonra
yapılan çalışmalarda, en uygun saha olarak Kuzey Afrika bulundu. Moritanya,
Mali, Nijer, Çad, Sudan önemli petrol kaynakları idi. Araştırmalara Cezayir ve
Tunus’un petrol şirketleri de katılıyordu.
Amerika’nın
önde gelen şirketi “Exxon Mobil”, Libya’nın “Holding Petrol” şirketini 2007
yılında satın alır. Bu şirket 2011 yılına gelindiğinde Afrika’da 3 bin enerji
dağıtım noktasına ulaşmıştı. Sadece Nijer’de 838 bin varil petrol çıkarıyordu.
Nijer’de
yatırım yapan başka bir şirket Çin’li idi. Çin’in şirketleri 2000 yılından
sonra çok sayıda Afrika ülkesinde yatırım yapmıştı. Çin’in en çok hâkim olduğu
ülke Çad’dı. Çin hükümet tarafından büyük destek görüyordu. Batılı ülkeleri bu
durum rahatsız etti. Çad Dünya Bankası tarafından kuşatmaya uğradı. Bunun
üzerine Çin şirketleri Çad’da yeni silah fabrikaları kurmaya başladılar.
Enerji
kaynaklarına sahip bu Orta Afrika ülkelerinin denize kıyısı yoktu. Enerji
yollarına da hâkim olmak veya yol bulmak gerekiyordu. Bunun için Orta Afrika’dan
başlayan ve Libya üzerinden Avrupa’ya boru hattı projesi geliştirildi. Bütün
petrol şirketleri bölgede yoğun bir mücadeleye girişti.
2011
yılına gelindiğinde başlayan Arap Baharı özellikle Tunus ve Cezayir petrol
şirketlerini baltaları. Çok sayıda petrol şirketi bölgede kargaşa nedeni ile
çalışmalarını durdurdu.
Dikkat
edilirse nerde petrol varsa orada terör örgütleri ortaya çıkıyordu. Çin’in
silah fabrikaları kurmasının anlamı buydu. Terör örgütleri vasıtası ile darbeler
yapılıyor, yönetim terör örgütlerine teslim ediliyordu. Terör örgütü de
kendisini destekleyen ülkenin petrol şirketlerine petrol yataklarını açıyordu. “Boko
Haram” ve “El Şebab” bu örgütlerdendi.
Işid
petrolünü aldığımız yalanını Rusya ve bizim Rus çocukları uydurdu. Işid’i biz
kurmadığımıza göre, bizim onun petrolünden faydalanmamız söz konusu değildi.
Kuranlar, onun petrolünü alıyordu hâlbuki.
Boko
Haram, Nijer’de kurulmuştu. Kontrol sahası bu bölge idi ve Çin şirketlerine
açmıştı petrol yataklarını. Boko Haram kimdi? İslami kökten gelen bir örgüttü.
Farkındaysanız terör örgütleri hep selefi kökten geliyor. Zor değildi böyle
örgütleri kurmak. Daha önceki yazılarda da belirttiğimiz gibi, İslamı bilmeyen
mücahitler olunca, hedef göstermek yetiyordu. Işid’de böyle bir örgüt.
Enerji
savaşı veren ülkeler, bu savaşı perdelemek için sebebi bulmuştu. “İslami terör.
“ Biz burada petrol savaşı veriyoruz diyecek değillerdi haliyle. Parayı kazanan
ülkeler onlar. Savaşan, ölen ve öldüren yine “ahmak Müslümanlar.” Petrol
savaşının adını “İslami terör” koydular.
Peki,
bu işin çözümü yok mu, Müslümanlar neden böyle davranıyor diye sorabilirsiniz. Defalarca
yazdığımız gibi dininden haberi olmayan ahmak cihatçılar, madem cihad yapıyoruz, neden şimdiye kadar bir tane bile kâfir
öldürmedik sorusunu sormadıkları sürece çözümü yok.
Petrol
kavgasında önemli mesafe kaydeden Fransız petrol şirketi Total’di. Moritanya’da
bu şirkete arama izni vermişti. Ayrıca Orta Afrika’dan Akdeniz’e uzanan “Trans-sahra”
boru hattının girişimcisi idi. 2011 yılında Kaddafi’nin devrilmesi ile Fransa, Nato
vasıtası ile Libya’ya demokrasi götürülmesine öncülük etmişti. Libya petrol
sahaları da Total’in oldu.
Brezilya
petrollerinin işletilmesini Amerikan ve İngiliz şirketlerinin de katıldığı
mücadelede Total’in de içinde olduğu konsorsiyum kazanmıştı. Fransa Arjantin hükümeti
ile sıkı ilişkiler içindeydi. Krichner hükümeti İngiltere ile problem
yaşıyordu. Daha sonra İngiltere ile gerginlik arttı. Devlet başkanı Cristina
Fernandez de Krichner aleyhine bir savcı dava açtı. Soruşturmayı açan savcı,
2015 başında şüpheli bir şekilde öldü.
Batı
ile Fransa arasında problem 2012 yılında başlamıştı. Standart & poor’s 2012
yılında Fransa’nın kredi notunu düşürmüş, sonra 2013 yılında yine düşürmüştü.
2014 yılında Amerikan-Rus ekonomik savaşında Fransa, iki helikopter gemisi için
önce anlaşmanın iptali yönünde karar vermesine rağmen, zararın tazmin edilmesi
talebinde bulunuyor. Aksi halde satışın yapılacağını bildiriyor.
Petrol
şirketlerinin Karadeniz’de de faaliyetleri artıyor. Ukrayna’da Exxon Mobil
faaliyette bulunmakta. Kargaşanın artması ile durma noktasına geliyor. Rusya’ya
ambargo uygulanıyor fakat Fransız Total şirketi Rus politikasını destekliyor.
Batı
İran’a ambargo uyguluyor lakin İran’da birçok Fransız şirketi faaliyette
bulunuyor. Aktif olarak ticaret yapıyor. 2014 yılında Fransız bnp paribas
bankası ambargoyu deldiği için 8,8 milyar avro cezaya çarptırılıyor.
Yine
2014 yılında Total’in ceosu Cristoph de Margerie Rusya’da ilginç bir şekilde
ölüyor. Ölenin Total’in ceosu olması, ölümün şekli ve yerin Rusya olması
düşündürücü tabi.
Fransa,
batı politikalarından bağımsız hareket ederken, Total’de dünya üzerinde petrol
faaliyetlerini arttırıyordu. Başka bir anlaşmazlık Fransa’nın nükleer
yatırımları konusunda yaşanıyor. Nükleer tesislerin üzerinde uçan kimliği
belirsiz insansız hava araçlarının sayısı çoğalıyor tabi.
2014
yılı yoğun olayların yaşandığı bir yıl oluyor. Paris’te bir kamyon
vatandaşların üzerine sürülüyor. Çok fazla abartılacak bir olay olmamasına
rağmen, biden fazla komando sokaklara çıkarılıyordu. Fransızlar büyük bir terör
olayı bekliyordu.
Charlie
Hebdo saldırısından bir gün önce yani 6 Ocak günü Hollande “keşke Esed’i
vursaydık” diyerek batının Suriye politikasına ters açıklama yapmıştı. Çünkü bu
durumda Işid ortaya çıkmayacak, Total Suriye ve Irak petrolleri üzerinde etkili
olacaktı. 7 Ocak’ta saldırı oldu.
Daha
sonra helikopter gemisi satışı iptal oldu, Rusya ile soğuk ilişkiler başladı.
Total vermiş olduğu taahhütleri yerine getirmiyordu. Sonraları Kıbrıs
açıklarında yürütülen petrol faaliyetlerinden de çekildiğini açıklayacaktı.
Fransa’nın
Batı karşıtı politikaları sona erdirmesi ve batı dışında kendisine alan açma
faaliyetleri yeterli görülmemiş olacak ki, 13 Kasım’da 7 ayrı noktada birden
terör saldırısı ile Fransa sallandı. Saldırı saat 11.30 civarında olmuş,
Hollande saat 11.50 de kameralar karşısında saldırıyı Işid’in yaptığını
açıklıyordu.
Fransa
mesajı tam aldı mı bilmiyoruz. Total’in faaliyet alanlarından büyük oranda
çekilmesi, aldığını gösteriyor şimdilik.
“Deve
deveye sürtünür arada sinek ezilir” demiş atalarımız. Elin gâvuru petrol savaşı
veriyor, bizim Müslümanlar ölüyor. Elin gâvuru petrol savaşı veriyor, bizim Kürtler
bağımsız devlet hayali yaşıyor. Hâlbuki beyinsiz cihatçıların “madem cihad yapıyoruz, neden şimdiye kadar bir tane bile kâfir
öldürmedik” diye sorması gerektiği gibi, Kürtlerin de “batı neden beni sevsin, neden benim devlet kurmam için bana
bu kadar silahı versin” diye sormadığı müddetçe, Müslümanlar oyun hamuru
olarak ölmeye devam edecek, yerlerinden yurtlarından olacaklardır.
Hâlbuki
cihad yaptığını sanan örgüt mensupları ve devlet kurmaya kalkan beyinsizler
Kuran’a göre hareket etse, “Onlar sizinle toplu olarak savaşamazlar. Ancak
müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından savaşmak isterler. Kendi
aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların
kalpleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur” diyen
ayet gereği, onlar birbirini yerken, biz kârlı çıkacak politikalar
üretebiliriz.
6.12.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder