1 Ekim 2015 Perşembe

KİMİN İÇ SAVAŞI SURİYE?

Hani hep aynı insanla satranç oynarsanız kabaca hangi hamleleri yapacağını tahmin edersiniz demiştik. Dünya savaşları, dünya savaşları öncesi dünyanın durumu, büyük devletlerin özellikle ABD’nin bölgemizde ideolojisini oluşturan politikalarını bilmeden neyi değerlendireceğiz?

Bizim sıkıntımız bilinçli toplum oluşturmak yerine, bize bağlı toplum oluşturmak olduğundan doğruları ve yanlışları değerlendirmek imkanından mahrum kalıyoruz. Geriye dönük bakarsanız kayıtsız şartsız destek verdiğimiz veya karşı olduğumuz politikacıları ve yöneticileri görürsünüz.

Bir atasözü olan “dost acı söyler” lafını çok kullanırız da, hiç acı söylemeyiz nedense. Söylemeye kalkanı da dokuz köyden kovarız. Bir de buna siyaset bilimcileri, ekranlarda boy gösteren birikimsiz analizcileri eklerseniz kendi tarafını bodoslama destekleyen gruplar ortaya çıkıyor işte.

İktidarlar doğruları yaptıkları sürece iktidarlarını devam ettirirler. Muhalefetin olmadığı bir ülkede iktidara doğru veya yanlış yaptığını yine kendi seçmeni söyleyecektir. Eğer iktidarı beğeniyor ve devam etmelerini istiyorsanız, o zaman yanlışlarını söylemeniz gerekir. Söylemediğiniz taktirde hep doğru yaptıklarını sanacaklardır.

Suriye konusunda taraflardan biri kesinlikle doğru yapıldığına inanıyor. Diğeri kesinlikle yanlış yapıldığına. Bir iktidar her şeyi doğru veya her şeyi yanlış yapmaz. Doğrular da vardır yanlışlar da.

Öncelikle biz Suriye’de müdahil olmasak bile bunlar olacaktı bunu bilelim. Nerede olacaktı? Tabi ki Suriye’de olacaktı. Ancak bizim hatamız Suriye’yi tek başına, münferit bir olay gibi değerlendirmemiz. Aslında bugün pkk ile yaşadığımız olayların temeli 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgali ile atılmıştı.

Bu işgalin yaşanması ve ABD’nin müdahil olabilmesi için daha geriye gidip Ronald Reagan ile Mikhail Gorbachev’in 1985 yılındaki Cenevre konferansını ve ardından gelen görüşmeler dizisini anlamak gerekir. Soğuk savaş sona ermeli, Sovyet Rusya dağılmalıydı ki ABD planları yürürlüğe girebilsin. Tabi biz günlük politikalarda uğraştığımızdan asırlık veya yarım asırlık planları anlayamıyoruz.

İran ve Irak arasında 8 yıl süren savaş sonunda İran’a karşı kendisini destekleyen Kuveyt’i işgal etmesini kim söylemişti Saddam Hüseyin’e? Bir savaşta kendisini destekleyen bir devleti ancak ahmak biri işgal eder. Saddam’da bunu yaptı. Yapmasa ne olacaktı? Başka bahane bulunmaz ise Irak, ABD tarafından işgal edilmemiş olacaktı beklide.

Irak’ta işgal ile oluşum orada tamamlandı. Ancak (puzzle) pazıl tamamlanmadı parçaları eksik. Tamamlanması için başka hamleler gerekiyordu. Çünkü pazılın diğer parçaları Suriye ve Türkiye’de bulunuyordu.

Nasıl ki Irak’tan ABD veya bilmediğimiz yere beş bin civarında Kürt götürülüp eğitildi. Bizden de bazıları bu maksatla ile eğitildiler. Şimdilerde ekranlarda izlediğiniz ağzı laf yapan, pkk yanlısı köpekler bunlar işte. Bu arada millet Türkiye’de Kürt varlığına alıştırılsın diye pkk görevlendirildi. Yaklaşık 35 yıl süren bir alışma devresi geçirdik.

Kendilerinin de terör örgütü diye tanımladığı bir çapul sürüsü üzerinden bağımsız Kürdistan olmayacağına göre, etrafından dolaşarak meşru hale getirmek mümkündü. Bizim sadece Suriye sorunu veya sadece bize mahsus olan pkk sorunu dediğimiz olgu çetrefilli hale getirildi. Getirildi ki bizdeki ahmaklar davasına sahip çıkmasın diye.

Bu savaş sarayın savaşı, bu savaş Erdoğan’ın savaşı diyen üst akıl bu ahmaklar topluluğuna inandırdı bunu. Zaten başlangıçtan beri bir türlü içine sindiremeyenler, Anadolu’nun ülke yönetmesine bu adı taktı. Erdoğan’ın polisi ve Erdoğan’ın ordusu. Milliyetçilik konusunda hassasiyeti olduğunu sandığımız ülkücü kesim bile bu adla anmaya başladı kendi ordusunu.

Bu milliyetçi kesim tıpkı pkk’nın kullandığı dili kullanıyor, aynı hedefe saldırıyordu. Neticede ikisi de piyon haline gelmişti. Ülke bölünecek, iç savaş çıkacak ama hiç önemi yoktu. Erdoğan gitsin yeter. Üst akıl pkk’dan daha tehlikeli olduğunu öğretmişti onlara.

Dönelim yine Suriye’ye. Maksat büyük Kürdistan olduğuna göre Suriye’den başlanabilirdi. Daha önce defalarca yazdığımız gibi iç savaş başlatıldı. Çoluk çocuk demeden kendi halkını katleden bir canavar yaratıldı. Buna karşı olduklarını söylediler ama ÖSO’yu da desteklemediler. Çünkü ÖSO kazanırsa ülke bölünmeyecekti. Tiran kazanırsa yine bölünme olmayabilirdi. Öyleyse ikisi de kazanmayacak ama bölünme gerçekleşmeliydi.

Biz bu tehlikeyi bildiğimiz için ÖSO’yu destekledik. Çünkü güneyimizde yeni bir oluşum işimize gelmiyordu. Biz müdahil olmasak da bu savaş vardı ve Suriye bölünecekti. Zaten amaç buydu. Bizim de amacımız büyük Kürdistan’a giden yolu tıkamaktı.

Suriye kürdistanı için, hatta bizimde desteğimizi alacak oluşumlar gerekli hale getirildi. Daeş denen örgüt üretildi. Daeş bize ne zaman, nerede saldırdı ve hasım oldu aslında bilen yok. Daeş bölgeyi işgal etti. Şimdi bizim de terör örgütü kabul ettiğimiz bu örgütten kurtulmak lazımdı. Koalisyon oluşturuldu, saldırılar başladı. Ama nerelerde yoğunlaştı bu saldırılar? Suriye’nin kuzeyinde ve sivil halkın bulunduğu alanlarda.

Halk bombardıman altında kalmamak için bölgeyi terk etti. Onlardan boşalan alana PYD dene terör örgütü yerleşti. İşte bizim de hatalarımız burada başladı. Daeş’ten kurtulmak ve koalisyonda yer almak için bu yeni oluşuma destek verdik. Koalisyon büyük çapta silah yardımı yaptı bunlara. Hâlbuki bizim için PYD dene örgüt, bildiğimiz PKK’nın Suriye kolu idi.

Bu silahların daha sonra ülkemize sokulacağını biz biliyorduk, onlar planlamıştı. Planlanan gibi oldu ve silahlar kamyonlarla ülkemize sokuldu. Hatta biz PYD denen terör örgütünün yaralı itlerini bile ülkemizde tedavi ettik.

Bu kadar silah yığınağının sebebi ne idi peki? Çok defa yazmak bile ürpertiyor onun için ileride olacağını tahmin ettiğim şeyleri yazamıyorum dediğim sokak savaşlarında kullanmak içindi bu silahlar. Ve başlattılar sokak savaşlarını. Bakın Diyarbakır, Cizre, Silvan, Yüksekova’ya. Sizce neye benziyor. Buralarla sınırlı kalacağını beklemiyorsunuz sanırım.


Hani İmralı’da ki bebek katili, cani, domuz çobanı ne demişti. “Beni Türkiye’ye teslim ettiler Fetullah’ı aldılar” Çünkü o andan sonra onun görevi başlamıştı. Nasıl Suriye’de iki cephe yetmedi, çok sayıda cephe açarak tarafları birbirine kırdırdılar. Bizde de pkk ve karşı olanlar şeklinde iki cephe olunca başarı şansı düşük olacaktı.

Bunun için kripto danışmanlar vasıtası ile devletin kılcal damarlarına kadar yerleştirilmiş olan paralelin elemanları görev alacaktı. Terör örgütü ile barış olacağına inandırdılar Erdoğan’ı. Devletten yana gibi görünen, yargılama sırasında “devletime hizmet etmek isterim” diyen bebek katili ile görüşmeye ikna edildi. Aslında devletten yana olduğu falan yoktu. Öyle görünerek Kandil bağlantılı oyalama taktiği ile devleti operasyon yapmaz hale getirdiler.

Ne danışmanlardan bir vatanperver, ne de medyadan bir vatanperver çıkıp da doğruları söylemedi. Bu gün bile kripto pkk’lı Diyarbakır cezaevi kaçkınlarını makbul insan diye her akşam ekranlara çıkarmaya devam ediyorlar.

Hem çözüm denen garabeti ayarladılar, hem de hükümeti milletin nazarında küçük düşürmek için Oslo görüşmelerini sızdırdılar. Bunlar aynı kişi idi ya da aynı örgüt. Yani bildiğiniz paralel örgüt.

Artık işi o kadar ileri götürdüler ki “yoğun çatışma dönemine girdik, bunun yayılması halinde pkk Nato’ya çağrı yapmalı, Nato askerleri de Güneydoğu’ya girmeli” diyen kahpe paralel yazarlar bile çıktı.

7 Haziran seçimlerinde kapı kapı dolaşıp HDP’ye oy isteyen de yine bu aynı kahpe örgüttü. Lideri hoca zannedilen, ama aslında papaz olan paralel örgüt.

Öylesine bir algı oluşturdular ki hırsız! Devlet başkanına karşı milliyetçi kesimi bile pkk ile aynı safa getirdiler. Hepsi aynı dili kullanıyor. Eğer genel bir çatışma yaşanırsa ak parti-pkk mücadelesinde milliyetçi kesim sanırım pkk safında savaşacak. Erdoğan, pkk’dan daha büyük düşman çünkü.

Amerika ve bütün batı devletlerinin saldırdığı bir adama milliyetçilerde saldırıyor. Milliyetçilik batılıların Türkiye üzerindeki yıkıcı emelleri ile aynı çizgiye gelmiş durumda.

Suriye, Türkiye’nin bölünmesi için bu hale gelecekti biz müdahil olmasak bile. Hata müdahil olmakta değil, müdahale şeklinde. Devletimiz bu noktada yanlış yapmıştır. Ancak devletim yanlış yaptı diye küffarın safında yer alacak kadar kansız değiliz. Sırf Erdoğan gitsin diye Nato müdahalesi bile isteyen vatan haini ile aynı fikirde olanlar düşünsün.


Küffarın saldırdığı insana biz de saldıracak değiliz. Hükümetler gelir geçer. Baki olan devletimizdir. Küffarla iş birliği yapanlar bilsinler ki; onların çok ucuza sattığı bu ülkeyi, biz ancak aldığımız fiyata satarız.

Suriye iç savaşının aslında bizim iç savaşımız olduğunu hala anlamayan ahmaklar var ülkede. KİMİN İÇ SAVAŞI SURİYE? Sorusunun cevabı bu işte. Suriye bizim iç savaşımız.

Not: ABD’nin Avrupa ordusu ve Nato’nun Avrupa müttefik kuvvetleri yüksek komutanı orgeneral Philip Breedlove Diyarbakır’da Daeş ile savaşmak için asker ve uçak konuşlandırdığını açıkladı. Her olay öncesi batının gazeteci veya vekilleri gelirdi bölgeye. Sokak savaşlarının başladığı bu dönemde bunlar konuşlandılar. İç savaş Suriye’de ama küffar burada.


2.10.2015












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder