Baba
çok iyi bir bağlayıcı idi. Tıpkı çimento gibi. Çocuklar her hafta baba evinde
toplanırdı. Hepsi çok iyi geçiniyor, birbirlerini çok seviyordu. Gün geldi hak
vaki oldu, baba öldü.
İşte
o birbirini çok seven kardeşler kavgaya başladı. Daha önce kavga yapmayan
kardeşler kavga yapıyordu. Neden peki?
Çünkü
babadan kalan mal paylaşımında fazla kapma yarışı başlamıştı. Sevgi falan
kalmamıştı. Hani dün birbirlerini çok seviyorlardı, ne oldu? Menfaatler
çatışmaya başladı da ondan.
Yanlış
hatırlamıyorsam ortak meclis toplantısı bile yapmıştık Suriye ile. Dost
olmuştuk çünkü. Baba Esed zamanında pek de iyi olmayan ilişkiler dostluğa
dönüşmüştü.
Sonra
ne oldu? Malum iç savaş başladı. Esed mantıklı çözüm tekliflerimize kulak
tıkadı. Katliam yapmaya başladı. Dış güçler denkleme girdi. Aslında denklemi
kuran da onlardı zaten.
İlerleyen
zamanda Esed, bizim karşı oluşumuz nedeni ile karşı hamleler başlattı. Kuzeyde
pkk-pyd’ye alan açtı. Amerika Esat gidecek derken aslında hamleler için ona
akıl veriyordu. Esed’ın görmediği bir şey vardı. Amerika’nın tavsiye ettiği
hamle sadece bize değil, hem kendisine hem de bize idi.
Esed
topraklarının bir kısmını terör devletine bırakıyor, biz de terör devletine
komşu oluyorduk. Bir taşta iki kuş vuruyordu Amerika.
İşte
bu durum bizi baba malı bölüşemeyen kardeşler gibi düşman yaptı. Ülke
menfaatine halel gelsin istemiyorduk. Devletimizin bekası tehlikedeydi.
Sonra
ne oldu. Amerikan hamlesini boşa çıkarmak için Fırat Kalkanı harekâtını yaptık.
Şimdi de Zeytin Dalı. Esed ile dolaylı görüşürken belki de direk görüşmeler
olacak bundan sonra.
Esed
topraklarını böldürmeyecek, biz de teröriste komşu olmayacağız. Sınır
güvenliğimiz sağlanacak. Menfaatler örtüştü mü? Örtüştü. Sorun ne peki, neyi anlamıyor muhalif olanlar?
Kurtuluş
savaşını kimle yaptık? Yunan başbakanı Venizelos 1929 yılında Ankara’ya ziyaret
yaptı. Cumhurbaşkanı kimdi? Tabi ki Atatürk. Dün savaştı bugün Venizelos’u
kabul ediyor diyen oldu mu? Devletler arasında ezeli dostluk, ebedi düşmanlık
olmaz. Demek ki 1929 yılında ülke menfaati için görüşmek gerekiyordu ve
görüşüldü.
Suriye
ile de aynı şey. Mevcut durumda Esed ile görüşmek menfaatimize uygun düşüyor. O
zaman görüşülmeli. Dün dost olan bugün düşman olabilir. Menfaatimize uygun ise,
bugün düşman olan yarın dostta olabilir. Bunda anlaşılmayacak ne var?
Peki,
Amerikanın kuyruğuna takılıp Esed ile kapışmak doğrumuydu? Değildi tabi. Bu
ayrı bir yazı konusu.
Dün
yanlış yapıldı diye, bugün doğruyu yapmamak mı gerekir?
Muhalefet
hem bunu kullanıyor hem de ÖSO’ya terörist diyor. Burada muhalefet hata yapıyor
diyemiyoruz elbette. Sonraki zamanda kullanılmak üzere 17-25 Aralık ihaneti
yapıldı. Türkiye teröristlere silah veriyordu. Şimdi de işbirliği yaptığımız
ÖSO’ya terörist deniliyor. Muhtemelen ileride terör destekçisi olduğumuz ilan
edilecek. Yani muhalefet kendisine verilen görevi yapıyor.
Muhalefetimiz
siz açıktan teröre destek veriyor, 4900 tır ve 2000 uçak silah bile verdiniz.
Velev ki terörist olsun ÖSO. Biz de onlarla
işbirliği yapıyoruz diyeceğine ülkesini suçluyor. Ya akıl yok muhalefetimizde
ya da kanlarının rengi başka.
Not:
Esat neden Esed oldu diyenlere. O isim اسد olarak yazılır. Aslan demektir. Yani
özel isimdir, aslı nasıl ise öyle söylenir. Eğer Hans’a Haluk diyorsanız,
Esed’e de Esat diyebilirsiniz.
30.01.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder