Aslında hiç birimiz
demokrasiye taraf falan değiliz. Herkesin demokrasisi ayrı. Şakacıktan
demokrasi diyoruz. Benim fikirlerimin dayatılması bana göre demokrasi. Devlet
bazı fikirleri, dili hatta kıyafeti yasaklamış adına demokrasi demiş. Terör
örgütü Molotof bombası atıp insanları yakmayı, kurşunlamayı demokrasi saymış.
Onun için Sırrı Süreyya Önder, katıldığı programda "PKK çok demokratik bir yapı. Bu sözlerim birçok izleyiciyi yerinden hoplatacak ama bu böyle." dedi. Ben hoplamadım ama onun demokrasi anlayışının emperyal ülkelerdeki demokrasiden farkı olmadığını anladım.
Eğer
demokrasi; insan hak ve özgürlükleri bağlamında hayat hakkının kaçınılmaz
olduğu anlamını taşıyorsa, tarafların bu tavrının teorik olarak benimsenen
demokrasi ile yakından uzaktan ilgisi olmadığı açık değil mi?
Uluslararası
normlara göre demokrasi teori de olduğu gibi mi? Amerika, İngiltere, Fransa
gibi demokrasi iddiasında olan ülkelerin, demokrasisi tamamen emperyal
fikirlerle sömürme ve öldürmeye dayalı değil mi?
Ne
güzel anlatmış bunu Mehmet Akif “ Beşerin adli masal hak zıpırındır yalınız,
dövülen mahkemelerden kovulur çünkü cılız” diyerek. Güçlü olan her zaman haklı
olarak demokrasi götürür öldürdüğü insanlara.
Bu
durumda aslında demokrasi diye bir şey yok, beşerin adil düzeni diye bir şey hiç
yok demek gerekiyor. Beşerin adaleti; menfaatlerin karşı tarafa her türlü
baskı, yıldırma hatta öldürmeye dayalı sindirme hareketidir.
Muhalefetin
ülke huzuru için entelektüel birikimi ne? Asalım keselim demekten başka ne
yaptılar? Bu politika 90 yıldır sadece bölünme getirdi. Çünkü bizde muhalefet,
sadece iktidarların yaptıklarına karşı çıkmak olarak biliniyor.
Kılıçdaroğlu
“ anaların ağlamayacağı bir ortam yaratırsak mutlu oluruz” diyor. Diyor da;
böyle bir ortam yaratmak için hangi çabayı göstermiş şimdiye kadar, hangi
olumlu fikir söylemiş onu demiyor.
Bahçeli
“ pkk hedefe ulaşmadan silahları gömmeyecek” diyor. Ama silahları gömmeleri
için sunduğu bir formül yok. Önce formül sunalım, sunulacak formül yoksa
sunulana destek olalım. Eğer pkk hiçbir yola gelmiyorsa birlikte savaşmaktan
alıkoyan nedir bizi?
Eğer
mantıklı olup ülke huzuru için çözüme katkıda bulunmak isteseydiler, hem pkk
denen örgüte karşı olup, hem de onlarla birlikte “iç güvenlik paketi” ne karşı
çıkmazlardı. Arada millet aleyhine maddeler varsa buna karşı çıkmak yerine
külliyen pakete karşı olmak, maske takıp Molotof bombası atanlara destek
olmaktan başka ne anlama gelir?
Yerel
yönetimlerin güçlenmesi aslına uygun tartışılsa ABD’de eyaletlerin olduğunun farkına
varırlar. Bir eyalette suç olan bir fiilin diğer eyalette suç olmadığını dahi
görürlerdi. Bağımsızlık ilan eden eyalet oldu mu şimdiye kadar?
Eğer
ülkeye huzur hâkim olursa kimler bundan rahatsız olur? Öncelikle varlık
sebepleri Kürt halkının bütün duygularını sömürmek olan HDP. Eğer iddiaları
boşa çıkarılırsa böyle bir partiye kaç oy çıkar sizce? Demirtaş neden çözümden
yana olsun ki?
Diğer
muhalefet partileri çözümsüzlükten ve iktidarın başarısızlığından beslendikleri
için akamete uğrasın diye dua edebilirler. Molotof bombasına geçit vermek
isterler. Molotof atmak gibi bir özgürlüğün nasıl olduğunu izah etsinler. Suç
olmaktan çıkarılsın ilk işim sanırım CHP genel merkezine Molotof atmak olur. Madem
zararsızdır, madem silah değildir, madem özgürlüktür. İnsan olarak o hakkımı
neden kullanmayayım?
Bir
grup daha var çözümden rahatsız olan. Düne kadar mantıklı, olumlu fikirleri
olan güvenlik uzmanları silah bırakmak gündeme gelince bakıyorum yan çizmeye
başladılar. Çünkü işsiz kalacaklar. Kapkaç, adi hırsızlık programlarına çıkacak
değiller ya!
Bütün
devletler belli sistemler üzerine yürür. Bu sistemler bir zaman doğru, bir
zaman yanlış olabilir. Buna bağlı olarak da değişiklik yaparlar. Ancak hiç bir
zaman bu değişiklik ülkenin uluslararası arenada menfaatlerine ters düşecek
değişiklikler olmaz, olamaz.
Almanya’da
ikinci dünya savaşı sonuna kadar Nasyonal Sosyalist Alman İşçi partisinin
ideolojisi olan Nazizm devlet politikası olarak uygulandı. Savaş sonunda
yenilince yasaklandı. Eğer Almanya yenilmeseydi hala geçerli bir ideoloji
olarak uygulanacaktı belki de.
Güncel
güvenlik uzanmalarının gözden kaçırdığı bir şey var. Onlar terör örgütlü bir
Türkiye biliyorlar. Sadece sonuçlarla uğraşıyorlar. Terörü hazırlayan sebepleri
bilmiyorlar.
Belki
12 Eylül uygulamalarının halkın gözüne sokup, hızlandırma gibi katalizör görevi
olmuştur ancak, terör örgütünün kuruluşunun 1977 olduğunu bilirsek, daha eskiye
dayandığını görürüz.
Henüz
12 Eylül yeni olmuş, Diyarbakır cezaevi uygulamaları diye bir olgu yokken, asker
bir köye suçlu aramaya gittiğinde, köydeki bütün erkeklerin erketeler vasıtası
ile uyarılıp, köyü terk ettiğini bilmezler onlar. Hiç suçu olmayanların bile
kaçmasının ne anlama geldiğini de bilmezler.
Demirci
demiri ısıtır, döver şekil verir. Marangoz ağacı keser doğrar şekil verir.
Ancak insanı ısıtıp, dövüp, kesip, doğrayıp şekil veremezsiniz. Devletimizin
bunu anlayıp, bu çizgiye gelmesi elbette önemlidir. Şimdi aynı hatayı terör
örgütü yapıyor. Unuttukları tek şey kendilerinin devlet olmadığı, istendiği
zaman ezilebilecekleri. Eğer hayat hakkı tanınıyorsa, buna devlet müsaade
ettiği içindir.
Terör
örgütü de devlet aklındaki bu değişikliği görüp, o yola girmelidir. Aksi halde
devletin bu politikasını yol olarak gören basiret sahibi insanların da sabrının
bir sınırı olduğunu bilmeliler. Bu insanlar bir gün bıkıp “ ne sevmeye
geliyorsun ne dövmeye, savaşsa savaş” diyebilirler. Bunu demeden önce örgüt
insan şekline bürünmelidir.
4.3.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder