4 Mart 2015 Çarşamba

“SİLAHLARA VEDA DEĞİL” SİLAHA VEDA (2)



Aslında hiç birimiz demokrasiye taraf falan değiliz. Herkesin demokrasisi ayrı. Şakacıktan demokrasi diyoruz. Benim fikirlerimin dayatılması bana göre demokrasi. Devlet bazı fikirleri, dili hatta kıyafeti yasaklamış adına demokrasi demiş. Terör örgütü Molotof bombası atıp insanları yakmayı, kurşunlamayı demokrasi saymış.

Onun için Sırrı Süreyya Önder, katıldığı programda "PKK çok demokratik bir yapı. Bu sözlerim birçok izleyiciyi yerinden hoplatacak ama bu böyle." dedi. Ben hoplamadım ama onun demokrasi anlayışının emperyal ülkelerdeki demokrasiden farkı olmadığını anladım.



Eğer demokrasi; insan hak ve özgürlükleri bağlamında hayat hakkının kaçınılmaz olduğu anlamını taşıyorsa, tarafların bu tavrının teorik olarak benimsenen demokrasi ile yakından uzaktan ilgisi olmadığı açık değil mi?


Uluslararası normlara göre demokrasi teori de olduğu gibi mi? Amerika, İngiltere, Fransa gibi demokrasi iddiasında olan ülkelerin, demokrasisi tamamen emperyal fikirlerle sömürme ve öldürmeye dayalı değil mi?


Ne güzel anlatmış bunu Mehmet Akif “ Beşerin adli masal hak zıpırındır yalınız, dövülen mahkemelerden kovulur çünkü cılız” diyerek. Güçlü olan her zaman haklı olarak demokrasi götürür öldürdüğü insanlara.


Bu durumda aslında demokrasi diye bir şey yok, beşerin adil düzeni diye bir şey hiç yok demek gerekiyor. Beşerin adaleti; menfaatlerin karşı tarafa her türlü baskı, yıldırma hatta öldürmeye dayalı sindirme hareketidir.


Muhalefetin ülke huzuru için entelektüel birikimi ne? Asalım keselim demekten başka ne yaptılar? Bu politika 90 yıldır sadece bölünme getirdi. Çünkü bizde muhalefet, sadece iktidarların yaptıklarına karşı çıkmak olarak biliniyor.


Kılıçdaroğlu “ anaların ağlamayacağı bir ortam yaratırsak mutlu oluruz” diyor. Diyor da; böyle bir ortam yaratmak için hangi çabayı göstermiş şimdiye kadar, hangi olumlu fikir söylemiş onu demiyor.


Bahçeli “ pkk hedefe ulaşmadan silahları gömmeyecek” diyor. Ama silahları gömmeleri için sunduğu bir formül yok. Önce formül sunalım, sunulacak formül yoksa sunulana destek olalım. Eğer pkk hiçbir yola gelmiyorsa birlikte savaşmaktan alıkoyan nedir bizi?


Eğer mantıklı olup ülke huzuru için çözüme katkıda bulunmak isteseydiler, hem pkk denen örgüte karşı olup, hem de onlarla birlikte “iç güvenlik paketi” ne karşı çıkmazlardı. Arada millet aleyhine maddeler varsa buna karşı çıkmak yerine külliyen pakete karşı olmak, maske takıp Molotof bombası atanlara destek olmaktan başka ne anlama gelir?


Yerel yönetimlerin güçlenmesi aslına uygun tartışılsa ABD’de eyaletlerin olduğunun farkına varırlar. Bir eyalette suç olan bir fiilin diğer eyalette suç olmadığını dahi görürlerdi. Bağımsızlık ilan eden eyalet oldu mu şimdiye kadar?


Eğer ülkeye huzur hâkim olursa kimler bundan rahatsız olur? Öncelikle varlık sebepleri Kürt halkının bütün duygularını sömürmek olan HDP. Eğer iddiaları boşa çıkarılırsa böyle bir partiye kaç oy çıkar sizce? Demirtaş neden çözümden yana olsun ki?


Diğer muhalefet partileri çözümsüzlükten ve iktidarın başarısızlığından beslendikleri için akamete uğrasın diye dua edebilirler. Molotof bombasına geçit vermek isterler. Molotof atmak gibi bir özgürlüğün nasıl olduğunu izah etsinler. Suç olmaktan çıkarılsın ilk işim sanırım CHP genel merkezine Molotof atmak olur. Madem zararsızdır, madem silah değildir, madem özgürlüktür. İnsan olarak o hakkımı neden kullanmayayım?


Bir grup daha var çözümden rahatsız olan. Düne kadar mantıklı, olumlu fikirleri olan güvenlik uzmanları silah bırakmak gündeme gelince bakıyorum yan çizmeye başladılar. Çünkü işsiz kalacaklar. Kapkaç, adi hırsızlık programlarına çıkacak değiller ya!


Bütün devletler belli sistemler üzerine yürür. Bu sistemler bir zaman doğru, bir zaman yanlış olabilir. Buna bağlı olarak da değişiklik yaparlar. Ancak hiç bir zaman bu değişiklik ülkenin uluslararası arenada menfaatlerine ters düşecek değişiklikler olmaz, olamaz.


Almanya’da ikinci dünya savaşı sonuna kadar Nasyonal Sosyalist Alman İşçi partisinin ideolojisi olan Nazizm devlet politikası olarak uygulandı. Savaş sonunda yenilince yasaklandı. Eğer Almanya yenilmeseydi hala geçerli bir ideoloji olarak uygulanacaktı belki de.


Güncel güvenlik uzanmalarının gözden kaçırdığı bir şey var. Onlar terör örgütlü bir Türkiye biliyorlar. Sadece sonuçlarla uğraşıyorlar. Terörü hazırlayan sebepleri bilmiyorlar.


Belki 12 Eylül uygulamalarının halkın gözüne sokup, hızlandırma gibi katalizör görevi olmuştur ancak, terör örgütünün kuruluşunun 1977 olduğunu bilirsek, daha eskiye dayandığını görürüz.


Henüz 12 Eylül yeni olmuş, Diyarbakır cezaevi uygulamaları diye bir olgu yokken, asker bir köye suçlu aramaya gittiğinde, köydeki bütün erkeklerin erketeler vasıtası ile uyarılıp, köyü terk ettiğini bilmezler onlar. Hiç suçu olmayanların bile kaçmasının ne anlama geldiğini de bilmezler.


Demirci demiri ısıtır, döver şekil verir. Marangoz ağacı keser doğrar şekil verir. Ancak insanı ısıtıp, dövüp, kesip, doğrayıp şekil veremezsiniz. Devletimizin bunu anlayıp, bu çizgiye gelmesi elbette önemlidir. Şimdi aynı hatayı terör örgütü yapıyor. Unuttukları tek şey kendilerinin devlet olmadığı, istendiği zaman ezilebilecekleri. Eğer hayat hakkı tanınıyorsa, buna devlet müsaade ettiği içindir.


Terör örgütü de devlet aklındaki bu değişikliği görüp, o yola girmelidir. Aksi halde devletin bu politikasını yol olarak gören basiret sahibi insanların da sabrının bir sınırı olduğunu bilmeliler. Bu insanlar bir gün bıkıp “ ne sevmeye geliyorsun ne dövmeye, savaşsa savaş” diyebilirler. Bunu demeden önce örgüt insan şekline bürünmelidir.

4.3.2015





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder