27 Ekim 2014 Pazartesi

OSMANLI MI OSMANLICILIK OYUNU MU?





“Kamu düzeni çözüm sürecinin alternatifi değildir” diyor Başbakanımız. Bundan ne anlamalıyız? Çözüm süreci tehlikeye düşecek diye kamu düzeninden taviz vermeyeceğiz demek değil mi?

Benim anladığımdan farklı anlayan var mı? Kemalistler yıllarca hata yaptılar aynı hatayı yapmaya devam ediyorlar. Bu yaşadığımız belayı başımıza o zihniyet sarmadı mı? Artık görün ve aynı şeyleri söylemekten vazgeçin diyoruz.

Kurulduğu günden bu yana, bu yapılan hataları telafi eder gibi görünen Ak Partiye destek verdik. Hata yaptıkları zaman korkmadan onları da yazdık. Çünkü bizde biat kültürü yok. Kuran rehberimiz oldu hep.

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sağlam söz söyleyin” Ahzab-70 ayeti gereği doğruları söylemeye çalıştık. Çünkü biz, mevcut hoca ve liderlere biat yerine ittiba-ı Kuran dedik. Lakin bazı konularda elimizde bilgi, istihbarat yok, devletimin bildiği vardır demekten de geri durmadık.

Başlangıçta çözüm denen sürecin doğru olduğuna inandık. Sonradan yoldan çıktığını görünce, her ne kadar polise taş atamasak ta “düşünce ve kanaat açıklama yöntemi olarak” yazmayı uygun gördük. Bazıları belki bizim yazarak açıklamamızı, taş atarak kanaat açıklayanlar kadar bile hoş görmeyecektir.

Çözüm denince; terör örgütü ve onun eli kanlı lideri ile görüşmeleri bile savunduk. Çünkü huzuru kim bozuyorsa, onunla görüşmek gerekirdi. Doğrusu da buydu. İlerleyen süreçte terör örgütünün, aslında etnik mücadele veren değil, sadece terör üreten, ülkenin gelişmesine engel olmaya çalışan taşeron örgüt olduğunu gördük. Ama hükümetimiz hala görmedi.

Kamu düzeni dedik, ama bu eli silahlı insanlara ses çıkarmadık.
Hani kamu düzeni? Acaba kamu düzeni derken bizim huzurumuzu kaçıran ama terör örgütüne saha hâkimiyeti sağlayan düzenden mi söz ettik, bilemedik.

Biz anlı şanlı bir tarafa mensup gazeteci olmadığımız için sahaya giremedik, sokmazlar da bizi. Zaten biz gazeteci de değildik. Gazeteci diye hiç bilgisi olmadığını konuşmalarından anladığımız yeni yetmeleri ve dinozorları dinledik. Biat kültürü gelişkin yeni yetmeler ve dinozorlar.

Aman Kürt kardeşlerimiz alınmasın, eğer bizimle birlikte yaşayacaklarsa çözüme zarar vermeyelim diye Türk olduğumuzu bile sakladık. Ama her gün siz Kürtsünüz dedik. Başımızın tacısınız dedik. Ola ki, yanlışlıkla biri Türk olduğunu söylerse hep birlikte tekfir ettik!

“Bir Türk dünyaya bedeldir” diyenlerden değilim. Onu biz seçmiyoruz. Ama dinimizi biz irademizle seçiyoruz, bununla gurur duyuyorum. Şimdi benim seçmediğim, Allah’ın bana uygun gördüğü ırkımın Türk olduğunu söylüyorum. Bunda da benim suçum yok, Rabbim seçmiş. Bundan böyle Rabbimin benim için bu seçimini söyleyeceğim. Kürt varsa ben de varım ve ben Türküm.

Ömer Turan, bir kanalda Suruç’ta yaşadıklarını ve gördüklerini anlatıyordu. Aynen şöyle diyordu.” Saha tamamen pkk’nın elinde. Orada gazetecilik yapmanız için pkk ya biat etmek zorundasınız. Sivil araçlar peşinize takılıyor. Hemen yanınızda köylü zannettiğiniz ama köylünün de tanımadığı insanlar beliriyor. Pkk aleyhinde tek bir haber yapamazsınız. Hükümet yanlısı olmayan gazeteciler de zaten pkk lehine yayın yapıyor.”

Devam ediyordu. “ Askerle görüştüm. Işid bizi görünce, sınıra gelince silahlarını aşağıya indiriyor diyordu. Işid neden Türkiye’ye saldırsın ki? Ama bizimle sınır arasında çok sayıda silahlı pkk’lı dolaşıyor.” Sunucu süratle yayını kesti. Ömer Turan hangi cesaretle pkk aleyhinde konuşuyordu ki?

Bizim Kürt açılımına değil, demokratik açılıma ihtiyacımız var diye 2009 yılında yazdık. http://ncocak.blogspot.com.tr/2014/09/kurt-acilimi.html ve benzer yazıları defalarca yazdık.

Çözüm diye denedik örgütle, meclisteki örgüt temsilcileri ile görüşmeyi. İki yıldan bu yana çözümün birinci maddesi “kamu düzeni” ve silahlı gruplarını yurt dışına çekilmesi dedik. Uyulmadı.

Doğu ve Güneydoğu’da geçen bu iki yıl süresince yol kapadılar, kimlik kontrolü yaptılar, vergi adı altında haraç topladılar. Bugün Bingöl’de seçimde HDP ye oy vermediler diye, HDP tarafından kesilen 3 000 TL cezayı ödemedikleri için pkk iki kişiyi infaz yaptı. Devletin olmadığı boşluğu başkaları doldurur. Hala bu vatandaşların HDP ye oy vermemesini bekliyoruz. Hangi hakla? Koruyamadığımız halktan Türkiye partilerine oy beklemek ahmaklık değil mi?

Kobani bahane edilerek yakıp, yıktılar. Ellerinde uzun namlulu silahlarla eylem yaptılar. Polise sadece izlettik. Hangi ülkede polis bu durumda izler? Yapılması gereken “silahını bırak teslim ol” demektir. Yapmazsa vurulur. O insanlar silahları ile evlerine gittiler, yarın başka bir olayda yine karşımıza çıkacaklar.

Ellerine geçirdikleri polisi linç etmeye çalıştılar. Diğer polisler müdahale bile edemedi. Molotof atıp polisi canlı canlı yaktılar, diğer polisler söndürmeye çalıştı. Yakan evine gitti. Yarın başka bir polisi yakacak. Kamu düzeni öylemi?

Hakkâri’de üç gencimizi şehit ettiler. Yapanlar “yakalandı adalete teslim edildi” dendi. Şimdi adaletin tecellisi için onların serbest bırakılmasını bekliyoruz.

Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan  “Kobani olaylarında Öcalan’ın rolünün ve tahrikinin olduğunu düşünüyorum”  dedi. Sözlerinde durmadılar öldürmeye ve yakıp, yıkmaya devam ettiler. Ama biz hala Öcalan domuzu ile görüşme yapıyoruz.

Vekil bozuntusu kadın, vekili olduğu ülkenin askerini taşlıyor. Biz bunları İmralı’ya görüşmeye gönderiyoruz. Kadınlar da gerdeğe giren kadın edası ve sevinciyle gülücükler atarak bota biniyor.

PYD’ ye terör örgütü diyor, Kobani’de yaralanan bu örgüt elemanlarını alıp tedavi ediyoruz. Bunlar sivil halk mı, Kobani de sivil kaldı mı?

Son olaylarda Kürt kardeşlerimiz de gördüler ki bu örgüt kendilerini de öldürüyor. Öyleyse bunlar Kürt değil, Kürt halkı ile ilgisi yok. Yıllardır olayların bu yere gelmesine ve bu insanların kandırılmasına sebep olan demokratik haklarını verip, onlarla görüşmekten bizi alıkoyan nedir?

Her gün kandil’den tehditler alıyoruz. Kandil orda, başları orda. Hdp’li vekiller çarşı yolu yapmışlar, ama biz yerlerini bilmiyoruz!

Halkımızı koruyamazsak halk kendini korumaya başlar. Bunu mu istiyoruz?

Pkk domuz sürüsünün mücadelesi ırka dayalı bir mücadele değildir. Sadece bir ırkı kullanıyorlar, bunu anlamak için meclisi basmalarını mı bekliyoruz?

İmralı’da ki domuza verilen değer kadar Kürt olmayan halkınıza da verin. Evet, ben Türküm ve bu domuz sürüsünün sokaklarda silahları ile gezmesinden, diğer insanlar kadar rahatsızım.

Asıl tehlike çözüm sürecinin bitmesi değil bizim bu sözü söylememizdir. Artık bütün insanlar bu sözü söylüyor. Ülkeyi taşları bağlı, itleri serbest gezen köy olmaktan çıkarmazsak son sözü halk söyleyecek.

Osmanlıcılık oynamayı bırakıp, eğer böyle bir ideolojimiz varsa Osmanlı gibi davranalım. Osmanlı kendisine saldıranlara gülücük dağıtarak Osmanlı olmadı.

28.10.2014













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder