23 Mayıs 2016 Pazartesi

SİYASETTE İFRAT VE TEFRİT

Nedir ifrat ve tefrit önce genç nesil için onu yazalım. İfrat, bir şeyde aşırı ileri gitme. Tefrit ise onun zıddıdır. Mesela savurganlık ifrat ise, cimrilik tefrittir. Dinimiz ikisinden de kaçınmamızı emreder, orta yolu bulmamızı öğütler.

“ O, her şeyi yaratıp, bir ölçüye göre düzenleyerek takdir etmiştir. Furkan-2
“ O’nun katında her şey bir ölçü iledir” Rad-8 ayetlerinde görüldüğü gibi kâinatta her şey bir ölçü ile yaratılmıştır.

Siyaset, uzaktan baktığınız gibi değildir. Bir siyasetçi bazen hiç inanmadığı bir şeyi söyleyebilir. Hatta şahsi olarak çok karşı olduğu fikri bile söyleyebilir. Bize düşen ne maksatla söylendiğini anlamaktır. Çünkü siyasette çok kanattan oy almak esastır.

Geçen yazımızda demiştik doğru olduğuna inanılan bir politika uygulanır. Bir lider için doğru nedir peki? Özellikle en tepede olan bir yönetici her şeyi eliyle yapamaz. Bir konuda karar verecek olduğunda danışmanları hazırlar ve o da karar verir. Danışman bilir diye düşünür.

Peki, danışman yanlış biri ise ne olacak? Danışman yanlış biri olur mu demeyin. Paralel danışmanların ülkeye ne hale getirdiğini hepimiz gördük. Her dönem yanlış bir danışman ihtimali vardır.

Sosyal medyada uygulanacak politika veya fikrin kabul ettirilmesi için görevliler olabilir. Onlar ne diyorsa doğru kabul edilmesi, bizim aklımız işe yaramaz demek değil midir?

Başkanlık sistemi denildi, sosyal medyada her fert başkancı oldu. Büyük ihtimalle nasıl bir başkanlık olduğunu, içinde ne olduğunu kimse bilmiyor. Muhalefet, iktidar ne söylediyse karşı olmaya devam etsin. Biz ise ülke için faydalı olacaksa neden olmasın deriz. Ama bunun içinde ne var, nasıl bir başkanlık olacak diye de sormalıyız.

Göreve gelen bir makam sahibine paralı çete övgüler diziyor, bütün sosyal medya aynı nakarat. Bir sebeple uzaklaştırılınca hep bir ağızdan aleyhinde söylemediğimiz kalmıyor.

Yeni Genelkurmay Başkanı göreve geliyor “işte komutan” diye başlayan mesajlar. Hâlbuki herkes görevini yapıyor. Hakan Fidan görevden alınınca bakalım neler yazacaksınız.

Ahmet Hoca başbakan olduğunda yazılanları hatırlamıyor insanlar sanırım. Bir de şimdi yazılanlara bakın. Vatan haini, paralel ve pkk’lı olmadı sadece. Bakalım onları ne zaman söyleyecekler. Gerçek manada Ahmet Hoca ile neden ters düşüldü bilen var mı? Uydurup, size anlatılandan başka. İsterseniz Binali Yıldırım için şimdi dizilen övgüleri not alın bir kenara, süresi dolduğunda bakarsınız.

Çalıştığımız insanlarla ters düşemez miyiz peki? Düşersiniz elbet. Ama saydığım bu üç özellik yok ise, uygun bir şeklide yolları ayırırsınız.

Dava adamları vardır, heybeciler vardır. Heybeci, bir dava içinde yer aldığında menfaatine halel geldiğinde çirkefleşir. Hemen karşı cenahta yer alır. Ama dava adamı, heybesi olmadığından haksızlığa uğrasa bile asla asaletini bozmaz. Çünkü aslolan davasıdır. Hatta kendisine “insan geldiği yeri bilmeli ki, nereye gideceğini bilsin” dense bile yine bozmaz. Onlar “benim ağzımdan aleyhte tek kelime duymayacaksınız” diyecek kadar asildir.

Yanlışları dile getirmeye Erdoğan karşıtlığı diye tepki verenler, destek vermekle tapınmak arasındaki farkı bilmeyenlerdir. Destek vermek orta yol ise, tapınmak ifrattır. Davalar kişilerle kaim değildir. Ahmet gider Mehmet gelir, Mehmet gider Ali gelir. Önemli olan bunu kırmadan, dökmeden yapmaktır.

Dün çalıştığımız insanların hepsi kötü ise iyi kim peki? Vazgeçilmez sandığımız insanların yokluğunda işlerin aksamadan devam ettiğini tarih göstermiştir.

Tarihimizde ülke için bir şeyler yapan insanlar iyi veya kötü bir şekilde yer almıştır. Hiç birinin arkasından sövmeye hakkımız yoktur. İyi yapan da kötü yapan da bizim insanımızdır. Mehmet Akif “ Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem” diyor. Geçmişte bizimdir çünkü.

Dün bir dostum şöyle diyordu. “ Geleni sahiplenmek, gidene küfretmek değildir. Kralın düşmanlarını çoğaltan hep soytarılar olmuştur” Bilmiyorum bu söz, sizin için bir anlam ifade ediyor mu?

23.5.2016




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder