“Asker
vesayeti var “ denilen zamanda ne demiştik? Herkes kendi işine baksın. Asker
siyasete müdahale etmekten vazgeçti. Kendi işine baktı. Siyasete de
karışmıyorum, siyasi irade emir vermedikçe operasyona da karışmıyorum dedi bir
anlamda.
Siyasi
iradenin çözüm dediği zamanda evet asker kendi işine baktı. Olması gereken
devlet tedbiri elden bırakmaz düsturu ile hareket etmek değil miydi? Asker bunu
yaptı. Çözüm var ama devletin tek planı olmazdı. Bunun B planı, C planı da
olması lazımdı.
Öyle
yaptı. Sizin çözüm dediğiniz zamanda izlemeye devam etti. Terör örgütü ne
yapıyor, hangi faaliyette bulunuyor, nereye yığınak yapıyor. Hepsi güncel
şekilde takip edildi. Operasyon emri geldiğinde bunu hepimiz gördük.
Teröristler o anda nerede, mühimmat depoları nerede, personel nerede
konuşlanmışsa o bölgeler etkili şekilde vuruldu.
Sanmayın
Demirtaş “ konuşarak çözemeyeceğimiz sorun yok” derken, Abdullah Zeydan denen PKK
artığı “ PKK öyle güçlü ki istese sizi tükürükle boğar ” derken ardından özür
diler hale gelmesi keyiflerinden oldu. Yedikleri darbenin sersemliğini hala
atmadılar. Çünkü TSK görevini hakkıyla yapmıştı.
Daha
dün “herkes silahlansın” diyen Demirtaş bugün “silahlar sussun, devlet silah
bırakmaz ama parmağını tetikten çeksin, bunu “ pekeke” ye de söylüyorum” diyor.
Tabi çeksin de, bu defa karakola 2 tonluk değil, 4 tonluk bomba ile saldırın
öyle mi?
Bütün
siyasiler Demirtaş’tan silah bırak diye çağrı yapmasını bekledi. Hangi sıfatla
yapacak bu çağrıyı. Kim kimin emrinde? Demirtaş’ın örgüt üzerinde etkili
oluğunu sanıyorlar. Hâlbuki Demirtaş örgütün emrinde.
Diğer
görevini yapması gereken hükümet ve iç güvenlikten sorumlu olanlardı. Hükümet
belki görevimi yaptım, çözüm konusunda B planını uygulayıp kampların vurulma
emrini verdim diyebilir.
Bu
sabah Mahir Ünal “bazıları ülkeyi 90’lara döndürmek istiyor, bu defa derin yapı
yerine pkk aynı baskıyı kurmak istiyor” diyor. Aslında istemiyorlar kurdular.
İşte asıl anlatmak istediğimiz bu.
1.PKK
Doğu ve Güneydoğu’da kendi mahkemelerini kurdu açıkça yargılama yapıyor.
2.Vergi
adı altında haraç topluyor.
3.Seçimde
halkın güvenli oy kullanmasını engelledi.
4.Çözüm
süreci boyunca yurt içinde silah ve mühimmat yığınağı yaptı. Eşkıyayı şehre yerleştirdi.
5.Bölgedeki
bütün yatırımlara sabotajlarla engel oldu.
6.İş
makinalarını yaktı, adam kaçırdı, ara ara askere saldırdı şehitlerimiz oldu.
7.Kendilerinden
olmayan Kürtlerin başlarını taşla ezdi.
8.Çok
sayıda büyük eyleme imza attı.
Resmi
açıklamaya göre çözüm süreci boyunca tam 1083 eylem yapmışlar. Şimdi siz de
görevinizi yaptınız mı, çözüm var ama eğer yürümezse istihbarat faaliyeti
yaptınız mı diye sorsak ne cevap alırız?
Çözüm
süreci Aralık 2013 de başlamış. Aradan geçen bu sürede örgütün saydığım
faaliyetlerini tespit ettiniz mi? Nerede konuşlandılar, nerede yığınak
yaptılar, hangi adreslerde teröristler kalıyor bilen var mı? Bilen olsa bölgede
bu denli büyük eylem yapamazlardı.
Demek
ki TSK işine bakmış ama diğer ilgililer işine bakmamış. İki ton ve daha kaç iki
ton bombanın yerini bilmiyorsan hangi işine bakmaktan söz ediyoruz?
Ülkemizin
sıkıntısı milli bir medyamızın olmayışı. 90’lar da olduğu gibi bir medya ile bu
hükümet bir yıl bile dayanamazdı. Kendi medyasını oluşturması gerekliydi elbet.
Bu medya biraz milli olabilse, her yapılanın doğru olmadığını ikaz edebilseydi
belki bugün bu yerde değildik.
Gözü
kapalı “çok yaşa padişahım” tarzında alkış tutmak yerine, ülkenin selameti için
yanlışlar da dile getirilseydi bu kadar hata olmayacaktı belki.
Nasrettin
Hoca’nın göle maya çalması gibi belki tutar diye biz de çözümü destekledik.
Ancak hataları da söyledik. Bizim felsefemiz güçlü bir devlet, refah içinde bir
halk görmek idi.
Muhafazakâr
medya ile aynı şeyi söyleyebilirsiniz. Ancak siz içten söylersiniz, onlar görev
olarak söylerler. Devlet, millet menfaatine bir fikir söylemek isteyin asla
sizi dinlemezler. Onlar, para yoksa eğer yaralı parmağa bile işemezler. Çünkü
milli değiller. Her gün ağzınız açık dinlediğiniz çok sayıda yazar
tarafından, bunları söylediğiniz için
sosyal medya engellenirsiniz.
Ülkede
iki paralel devlet oluştu. Biri, malum bildiğiniz Fetullahçı terör örgütü.
Mücadele sürüyor ama birkaç günde çözülecek bir sorun değil. İkincisi Doğu ve
Güneydoğu’da PKK tarafından kurulan paralel devlet. İkisinin de kökü kazınmadan
bu ülkede huzur olmaz.
Artık
edebi laflarla “ lojistik depoları, silah ve mühimmat yığınakları, toplanma
bölgeleri vuruldu” gibi sözleri bırakıp, açıkça “evet pkk’yı her yönüyle
vuruyoruz ve vurmaya devam edeceğiz deme vakti gelmiştir. Asıl çözüm budur.
Örgütlerin
iç yüzü görülmeden, gerçek maksatları anlaşılmadan bu sorun çözülmez. İki
paralel yapıdan biri dindar görünüp kâfirce vatan hainliği yapıyor, diğeri
çözümün mimarı olan Cumhurbaşkanı’na adice saldırıyor.
Erdoğan
olmazsa kimle çözüm yapılacak diye düşünmüyorlar. Demek ki maksat çözüm değil.
O zaman anladıkları dilden çözmek gerek.
2.8.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder